Sual: Peygamber hürmetine veya Peygamber hakkı için diye dua etmek
caiz midir?
CEVAP
Elbette caizdir. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Üzerimize hak oldu ki, müminlere yardım ederiz.) [Rum 47]
(Allahü teâlâ kullarına merhamet etmeyi kendisine lazım kıldı.) [Enam 12]
Muteber kitaplarda buyuruluyor ki:
Bu âyet-i kerimeler merhamet ve ihsan ederek, sevdiklerine haklar verdiğini
göstermektedir. (İbni Abidin, Hadika, Dürer ve Gurer)
(Peygamberin hakkı için demek, Onun peygamberliği haktır demek olur. Peygamber
efendimiz de, bu niyet ile (Peygamberin Muhammed hakkı için) demiş ve
harplerde Allahü teâlâdan, Muhacirlerin fukarası hakkı için yardım dilemiştir.
İslam âlimlerinden (Senden istedikleri zaman verdiğin kimseler hakkı için) ve
(Muhammed Gazalinin hakkı için) gibi dualar yapanlar ve kitaplarına yazanlar çok
olmuştur.) (Hısn-ül-hasin) kitabı böyle dualarla doludur. (Berika, Faideli
Bilgiler)
Ölü veya diri, Peygamber ve Evliya hürmeti için dua etmek caizdir. (Bezzaziyye)
Peygamber efendimiz (Allahümme inni es’elüke bihakkıssailine aleyke
= Ya Rabbi, senden isteyip de, verdiğin kimselerin hatırı için, senden
istiyorum!) der ve Böyle dua ediniz buyururdu. (İbni Mace)
Resulullah efendimiz, Hazret-i Ali’nin annesi Fatıma’yı kendi mübarek elleri ile
mezara koyunca (İgfir li ümmi Fatımate bint-i Esed ve vessialeyha medhaleha
bi-hakkı Nebiyyike vel Enbiyaillezine min kabli inneke erhamürrahimin)
buyurdu. (Taberani, İbni Hibban, Hakim, İ.Süyuti) [(Ya Rabbi, annem Fatıma
bint-i Esedi mağfiret eyle, günahlarını af eyle! İçinde bulunduğu yeri genişlet!
Peygamberinin hakkı için ve benden önce gelmiş, Peygamberlerin hepsinin hakkı
için bu duamı kabul et! Sen, merhametlilerin en merhametlisisin) demektir.]
Buradaki hak kelimesi, hürmet, kıymet demektir. Sevdiklerine verdiği
kıymetli dereceler hatırı için istemektir. Bu duada, dileğin kabul edilmesi için,
Muhammed aleyhisselamı vesile etmesi emir olunmaktadır.
Eshab-ı kiramın büyüklerinden Osman bin Huneyf bildiriyor ki:
İyi olması için dua isteyen bir a’maya, abdest alıp, iki rekat namaz kılmasını,
sonra (Allahümme inni eselüke ve eteveccehü ileyke bi-Nebiyyike Muhammedin
Nebiyyirrahme, ya Muhammed inni eteveccehü bike ila Rabbi fi haceti-hazihi, li
taktıye-li, Allahümme şeffihü fiyye) okumasını emretti. (Merakıl-felah,Tahtavi,
Nimet-i İslam, Şifa üs-sikam, Nur-ül-İslam,
Dürer-üs-seniyye)
Bu duayı ona Resulullah öğretti. Kendisi dua etmedi. Onun teveccüh eylemesini,
yalvarmasını, Resulullah ile istigase etmesini, dilediğinin böyle hasıl olmasını
arzu buyurdu. (Faideli Bilgiler)
Eshab-ı kiram, bu duayı hep okurdu.
Enbiya ve evliyayı vesile ederek dua etmelidir. (Hısn-ül-hasin, Şir’a
şerhi)
İbni Hacer hazretleri, Cevher-ül-munzam kitabında buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimleri bildiriyorlar ki: Resulullah ile her zaman tevessül etmek
çok iyidir. Yaratılmadan önce ve yaratıldıktan sonra, dünyada da, ahirette de,
Onunla tevessül olunur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
Âdem aleyhisselam, (Muhammed aleyhisselamın hakkı için beni affet!) diye
dua etti. Allahü teâlâ ise, (Onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?)
buyurdu. Hazret-i Âdem de, (Arşta "La ilahe illallah Muhammedün Resulullah"
yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına ancak en çok
sevdiğinin ismini layık görürsün) dedi. Allahü teâlâ da buyurdu ki: (Ya Âdem,
doğru söyledin. O bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin
için seni affettim. Eğer O olmasaydı, seni yaratmazdım.) [Taberani, Hakim]
Burada Muhammed aleyhisselamın hakkı demek, Allahü teâlânın Onu çok sevmesi, Ona
çok kıymet vermesi demektir. Allahü teâlânın Ona ihsan ederek, Onun için kendi
üzerinde tanıdığı hak demektir. Bunun gibi, bir hadis-i şerifte, kulların Allahü
teâlâ üzerindeki hakkı nedir? diye soruldukta, (Burada hak demek, lazım olan
şey demek değildir) buyuruldu. Çünkü, Allahü teâlânın hiçbir şeyi yapması
lazım, vacib değildir. Dilerse yapar, dilerse yapmaz. Allahü teâlâdan Resulullah
hakkı için bir dilekte bulunmak, Resulullah için istemek değildir. Allahü teâlâ
Resulünü çok sevdiğini, Ona yüksek mertebe verdiğini bildiriyor. İşte bu
sevginin, bu yüksek derecenin hakkı, yani hürmeti, kıymeti için, Allahü teâlâdan
istenilmektedir. Allahü teâlânın, Resulüne olan ikramlarından, ihsanlarından
biri de şudur ki, yani Onun hakkı için, Onun yüksek derecesi için yapılan
duaları kabul buyurur. (Faideli Bilgiler)
Allahü teâlânın sevdiği kullarına ve her şeyden önce Peygamberlerin efendisi
olan Muhammed aleyhisselama tevessül etmenin, onlardan şefaat istemenin caiz
olduğunu gösteren âyet-i kerimelerden birisi de, Bekara suresinin 89.
âyet-i kerimesidir. Hadis âlimleri, sözbirliği ile bildiriyorlar ki, bu âyet-i
kerime, Hayber Yahudileri için gelmiştir. Cahiliyye zamanında, yani
Resulullahdan önce, bu Yahudiler, (Esed) ve (Gatfan) kabileleri ile savaş
ediyorlardı. Savaş ederken, (Ya Rabbi, ahir zamanda göndereceğin Peygamber
hakkı için, bize yardım et) diyerek yalvarıyorlardı. Ahir zaman Peygamberini
vesile ederek, zafer kazanıyorlardı. Fakat, Resulullah gelip, İslamiyet'i
bildirince, kıskandılar, inat ettiler, inanmadılar.
Vehhabilerin allame deyip müctehid bildikleri ibn-ül-Kayyımı Cevziyye
Bedayi-ul-Feraid kitabında diyor ki:
Yahudiler, cahiliyye zamanında komşuları olan Araplarla savaş ederlerdi.
Resulullah dünyaya gelmeden önce, Onun mübarek vücudu ile Allahü teâlâdan yardım
isterlerdi. Allahü teâlâ, onlara yardım eder, galip gelirlerdi. Resulullah,
dünyaya gelip, İslamiyet'i yaymaya başlayınca, inanmadılar, kâfir oldular.
Dünyaya gelmeden önce inanmamış olsalardı, Onun sebebi ile yardım istemezlerdi.
Beydavi tefsirinin bazı açıklamalarında, Sadeddin-i Teftazani’den şöyle
nakil olunuyor:
Resulullahın mübarek ismini söyleyerek yardım istiyorlardı. Mübarek ismini,
şefaatçi ediniyorlardı.
Salih ve zahid âlimlerden Takıyyuddin Husni, Mevlid-ün-nebi kitabında
diyor ki:
Bir Müslüman, Resulullahın iyi huylarını, yumuşaklığını, affını ve sabrını
öğrenince, Onun Allahü teâlâ yanındaki kıymetini, üstünlüğünü anlayıp, her
işinde Onu vesile eder. Çünkü O, şefaatçidir. Allahü teâlâ, Onun şefaatini
reddetmez. Allahü teâlânın sevgilisidir. Onu vesile kılarak, Onu şefaatçi ederek
istenilenleri, Allahü teâlâ verir. Allahü teâlâ, bunu Kur'an-ı kerimde
bildiriyor ve Evliyasına ilham ediyor. Onun ve bütün Müslümanların düşmanı olan
bile, Onu vesile kılarak, istediklerine kavuştuklarını haber veriyor. Onu çok
sevdiği, çok üstün yaptığı için, Onların dileklerini verdim buyuruyor.
Abdullah ibni Abbas hazretleri buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ yanındaki kıymetine, şerefine ve
üstünlüğüne bakınız ki, Onu vesile eden kâfirlerin bile duasını kabul
buyurmaktadır. Yahudilerin, O sevgili Peygambere en büyük düşman olacaklarını ve
O yüce Peygamberi çok inciteceklerini bildiği halde, Onu vesile ederek
yaptıkları duaları kabul buyururdu. Dünyayı teşrif etmeden önce, şerefi, şefaati
böyle olunca, âlemlere rahmet olarak gönderildikten sonra, Onu vesile ve
şefaatçi etmenin suç olacağını, hangi akıllı, insaflı kimse iddia edebilir? Buna
inanmayanların Yahudilerden daha kötü oldukları anlaşılmaktadır. (Müslimana
Nasihat)
(Peygamber hakkı için, ölü diri bir veli hakkı için dua etmek mekruhtur. Çünkü,
kimsenin Allahü teâlâ üzerinde hakkı yoktur) diyenler çıkmışsa da, böyle dua
etmek, (Ya Rabbi, onlara vermiş olduğun hak için) niyeti ile caiz olduğu
yukarıda bildirildi.