Sual: Şefaatin hak olduğunu kabul etmeyen bir tek Ehl-i sünnet âlimi
var mıdır?
CEVAP
Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefaati kabul etmişlerdir.
Sadece nakilden çok akla tâbi olan Mutezile denilen sapık bir fırka ve
Vehhabiler şefaati inkâr etmiştir.
Yeni türedi bazı yazarlar da Peygamber efendimize düşmanlık ederek, “Kur'anı
getirmekle onun vazifesi bitmiştir. Kimseye faydası olmaz, şefaat edemez”
diyorlar. Onun, âlemlere rahmet olarak geldiğini kabul etmiyorlar, Mutezileye,
Vehhabilere inanıyorlar da, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet ve hadisleri
inkâr ediyorlar.
Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]
(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]
(De ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]
{Bu âyet-i kerime gelince, münafıklar, “Muhammed kendisine tapılmasını istiyor”
dediler. [Şimdiki mezhepsizler de, “Peygamber, Allah’tan üstün tutuluyor”
diyorlar.] Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerime inmiştir. (Şifa-i şerif)}
(De ki; “Allah’a ve Peygambere itaat edin! [İtaat etmeyip] yüz çeviren
[kâfir olur] Elbette Allahü teâlâ kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse
şefaat edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler,
şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar.
Onlar [şefaat edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]”
diyecekler.) [Sebe 23]
(O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden
hoşlandığı kimse şefaat eder.) [Taha 109]
(Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat
edemez.) [Meryem 87]
(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona
şahitlik eden kimseler şefaat eder.) [Zuhruf 86]
(Onlar, Onun [Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat
etmezler.) [Enbiya 28]
(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin
verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]
(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bekara 255]
(Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3]
(Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44]
Bu âyet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar,
(Peygamberler, âlimler, şehidler gibi) ancak Allahü teâlânın izni ile şefaat
edeceklerdir.
Yukarıdaki âyet-i kerimelerde, Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaat edemiyeceği
açıkça bildirilmektedir. Ancak Allah’ın izin verdiklerinin bundan müstesna
oldukları, yani ancak Allah’ın izni ile şefaat edecekleri bildirilmiştir.
Kimler şefaate kavuşur?
Kâfirlere şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini gösteren
âyetleri vehhabiler müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat
edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten mahrum
kalacaklardır.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Artık şefaat edicilerin [Peygamberlerin, meleklerin, salihlerin,
şehidlerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir
48]
(O gün zalimler [kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek
şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18]
(Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve
şefaatçi var) demektir. Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9.âyet-i
kerimelerinde, meleklerin müminler için dua ettiği bildirilmektedir. Meleklerin
duası elbette kabul olur.
(Kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Haber verilenler
ortaya çıktığı gün, önce onu unutmuş olanlar, “Rabbimizin Peygamberleri elbette
bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek
[dünyaya tekrar gitsek] de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek” derler.
Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler [putlar] onları koyup
kaçmışlardır.) [Araf 53]
(Orada putlarıyla çekişerek derler ki: “Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik;
çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak
suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir
dönüşümüz olsa da, inananlardan olsak.) [Şuara 96-102]
(Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmayacaktır.
Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.) [Rum 13]
(Ondan başka ilahlar mı edineyim? O Rahman olan Allah, eğer bana bir zarar
dilerse putların şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramaz.) [Yasin
23]
Yukarıdaki âyetler, kâfirlere putların şefaat edemiyeceğini göstermektedir. Bu
âyetleri ileri sürerek, (Müslümanlara Peygamberler, melekler, âlimler, evliya,
şehidler, Kur’an-ı kerim şefaat edemez) diyerek cahilce iftira ediyorlar.
Kur’anı insanlara açıkla
Eşsiz mucize olan Kur’an-ı kerime uyabilmek için, Kur’anın muhatabı olan
Peygamber efendimize uymak ve şerefli sözlerini [hadis-i şeriflerini] kabul
etmek lazımdır. Allahü teâlâ, Resulüne Kur’anın açıklamasını, hüküm koymasını
emredip, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte
bildiriyor:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]
(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve
rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]
(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan [Kur’andan] ve Resulünden
[Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]
(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz
kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]
(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi
kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]
(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]
(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]
(Allah’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir
ateş hazırladık.) [Feth 13]
(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul
gönderdik.) [Bekara 151]
(Yalnız Kur’an) diyenler kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmıyorlar.
İslamiyet’i yıkmak için inanmış gibi görünüyorlar. Bunların, Kur’an ve Sünneti
kabul etmedikleri için kâfir olduklarını âyetlerle bildirdik. Bu konudaki
hadis-i şerifler de şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de
getirmiştir.) [Darimi]
(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]
(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin,
Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi,
Darimi]
(Bana uyan Cennete girer, bana isyan eden ise giremez.) [Buhari]
(Bir zaman gelir “Kur’andan başka şey tanımam” diyenler çıkar) [Ebu
Davud]
(Kur’ana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.) [Hakim]
(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]
(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, “Resulullah
böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur’andan söyle” der.) [Ebu Ya’la]
Yalnız Kur’an diyenler, Kur’andaki İslam diyenler, utanmadan yalan söylüyorlar.
Sözlerinde zerre kadar samimiyet yoktur. Kur’ana inanmalarında samimi olsalardı,
âyetlere inanırlardı. Allahü teâlâ yalnız Kur’an mı diyor? (Resulüme uyun,
onun bildirdiği her şeyi kabul edin, haram ettiklerinden sakının, Resule uyan
bana uymuş olur. Ona isyan eden bana isyan etmiş olur. Onun sözleri vahye
dayanır. Onun sözünü benim sözüme aykırı görenler ve Allah’ın yolu ile
Peygamberin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir) buyurmuyor mu?
İşte âyet-i kerime mealleri:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]
(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]
(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54]
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa
13,14]
(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit:
“İşittik, itaat ettik” demek, ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa erenler
onlardır.) [Nur 51]
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.)
[Enfâl 13]
(Allah’a ve Resulüne itaat edin! [uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir]
Allah da kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32]
(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol
tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]
Kur’anda, (yalnız Kur’ana uyun) denmiyor, (Allah’a ve resulüne uyun) deniyor.
Resulünü devreden çıkaran, Kur’anın açıklaması olan hadisleri delil saymayan,
Kur’anın ifadesi ile kâfir olur.
Resulullah efendimiz açıklıyor
Allahü teâlâ, (Ey Resulüm, Kur’anı insanlara açıkla) buyuruyor. Resulü de
açıklıyor:
(İsra suresinin (yakında Rabbin sana makamı mahmudu verecektir)
[mealindeki] âyet-i kerimedeki "Makamı mahmud" bana verilecek şefaat
hakkıdır.) [Tirmizi]
(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.) [İbni Mace]
(Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim]
(İmanla ölen herkese şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]
(Her Peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı,
ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]
(Ümmetimin yarısının Cennete girmesi ile şefaat etmem arasında serbest
bırakıldım. Şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaatimle daha çok kimse Cennete
girer.) [İbni Mace]
(Benden önce hiçbir Peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere
ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar]
(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [İmam-ı Ahmed, Nesai,
Tirmizi, Ebu Davud]
Peygamber efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hazret-i
Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı?) diye sual
etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)
(Nefslerine aldananlara şefaat edeceğim.) [Deylemi]
(Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) [Taberani]
(Ehl-i beytimi sevenlere şefaat edeceğim.) [Hatib]
(Eshabımı kötüleyenden başka, herkese şefaat edeceğim.) [Buhari]
(Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip oldu.) [İbni Huzeyme, Bezzar, Dare
Kutni, Taberani]
(Kabrimi ziyaret edenin şefaatçisiyim.) [Taberani]
(Sırf beni ziyaret için gelen, Allah’ın izniyle şefaatime kavuşur.) [Müslim]
(Medine’de ölenlere şefaat ederim.) [Tirmizi]
(Medine’nin sıkıntılarına katlanana, şefaat ederim.) [Müslim]
(Sünnetimi [imanını] elinden kaçıran kimseye [kâfire] şefaatim
haram oldu.) [Şir’a]
(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.) [Şir’a]
(Şefaatime kavuşmak isteyen kızını fasıka vermesin!) [Şir’a]
(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) [Tirmizi]
(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.) [Beyheki]
(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam.
Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı
istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan
kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat
ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın"
der.) [Beyheki, Taberani]
(Rabbin sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de
hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi
inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı
oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)
Lütfu ile daha fazla verir
Şuarâ suresinin 100. âyetinde, Cehennemdekilerin, (Bizim için şefaat
edici [şefaat etmesine izin verilen] kimse yoktur) dedikleri
bildirilmektedir. Şurâ suresinin 26. âyetinde ise, (İman edip salih amel
işleyenlerin dualarına icabet eder. Lütfundan, fazlasını da verir)
buyuruluyor. Fazlasını verir ifadesi, “Onlara şefaat edici arkadaşlar verir
ve beraber Cennete girerler” diye tefsir edilmiştir. (İhya)
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kıyamette Peygamberler, âlimler ve şehidler şefaat eder.) [İbni Mace]
Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin
hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan imam-ı a’zam
hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat
edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)
Buraya kadar, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet-i kerime ve hadis-i şerifler
ile Ehl-i sünnet âlimlerinin yazılarından bazısını bildirdik. Kur’an-ı kerimi
açıklayan Peygamber efendimiz ve Eshabı ve Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı
şefaatin hak olduğunu bildirmiştir. Bir hadis-i şerifin Kur’an-ı kerime aykırı
olup olmadığını en iyi bilen muhaddisler ve diğer Ehl-i sünnet âlimleridir.
Bütün muhaddisler, şefaatle ilgili hadis-i şerifleri bildirmişlerdir. Onlar, bir
hadisin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadıklarını bilemiyor da, Mısırlı,
Suriyeli ve yerli türedi mezhepsizler mi biliyor?
Sen razı olana kadar
Putlarla ilgili âyet-i kerimeleri gösterip, (Resulullah müminlere şefaat
edemez) demek, mezhepsizliğe has bir taktiktir.
Duha suresinin, (Sen razı olana [yeter diyene] kadar, her dilediğini
vereceğim) mealindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın, Peygamberine bütün
ilimleri, bütün üstünlükleri, ahkam-ı İslamiyeyi, düşmanlarına karşı yardım ve
ümmetine kıyamette her türlü şefaat ve tecelliler ihsan edeceğini vaad
etmektedir. Bu âyet-i kerime gelince, Cebrail aleyhisselama bakıp,
(Cehennemde bir müminin kalmasına razı olmam) buyurdu.
Yine buyurdu ki:
(O kadar çok kimseye şefaat ederim ki, Rabbim Allahü teâlâ, bana, “Razı oldun
mu?” diye sorunca, “Evet razı oldum” derim.) [Beyheki, Bezzar, Taberani]
(Kıyamette Sırat köprüsünün başında durur, ümmetimin geçmesini beklerim. Allahü
teâlâ, "Dilediğini iste, istediklerine şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır"
buyurur. Ümmetime şefaatten sonra, yalvarmaya devam ederim. Rabbim bana
"Ümmetinden ihlasla bir defa "La ilahe illallah" diyen ve imanla ölen herkesi
Cennete koy" buyuruncaya kadar yerimden kalkmam.) [İ. Ahmed]
(Allahü teâlâ bana, "Ümmetinin üçte ikisini sorgusuz sualsiz Cennete koymamı mı
istersin, yoksa şefaat izni mi istersin?" buyurdu. Ben de şefaat hakkı vermesini
istedim. Şefaatim elbette bütün müslümanlaradır.) [Taberani]
(Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [İbni
Hibban]
Resulullahı vesile edenlerin, onun şefaati ile tevbelerinin kabul olunacağını şu
âyet-i kerime de göstermektedir:
(Nefslerine zulmedenler, sana gelip, Allah’tan af diler ve Resulüm olarak sen
de, onlar için af dilersen, Allahü teâlâyı, tevbeleri kabul edici ve merhamet
edici bulurlar.) [Nisa 64]
Resulullah gibi şefaatçi olmasaydı
Kabirden, önce Resulullah efendimiz, üzerinde Cennet elbisesi ile kalkacak.
Burak üzerinde, elinde liva-ül-hamd isimli bayrakla mahşer yerine gidecek,
Peygamberler ve bütün insanlar bu bayrağın altında duracak, hepsi, beklemekten
çok sıkılacak, önce Peygamberlerden Hazret-i Âdem, sonra Hazret-i Nuh, sonra
Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa ve Hazret-i İsa’ya gidip, hesaba başlanması için
şefaat etmelerini dileyeceklerdir. Her biri, birer özür bildirerek, Allahü
teâlâdan utandıklarını söyleyecekler, şefaat edemiyecekler, sonra Resulullaha
gelip yalvaracaklardır.
Önce, Onun ümmeti, Sırattan geçip Cennete girecektir. Sonra bütün Peygamberler
şefaat edecektir. (Buhari)
Peygamber efendimizin şefaati şöyle olacak:
1- Makam-ı Mahmud şefaati ile, mahşerde beklemek azabından kurtaracaktır.
2- Çok kimseyi, sorgusuz, sualsiz Cennete sokacaktır.
3- Azap çekmesi gereken müminleri azaptan kurtaracaktır.
4- Günahı çok olan müminleri Cehennemden çıkaracaktır.
5- Sevapla günahı eşit olup, Araf’ta bekleyen kimselerin Cennete
gitmelerine şefaat edecektir.
6- Cennete girmiş olanların derecelerinin yükselmesine şefaat edecektir.
Şefaat ile hesaptan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin şefaatleri ile
de, yetmişer bin kişi sorgusuz, sualsiz Cennete girecektir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(Peygamberlerin sonuncusu gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları
kendilerini helak ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de, Allahü teâlânın af ve
mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o kadar
saçacak ki, geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksandokuz
rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.
Allahü teâlâ, af ve mağfiret etmeyi sever. Günahı çok olan bu ümmet kadar af ve
mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet, ümmetlerin en
hayırlısı oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri, Peygamberlerin en
üstünü oldu.
Furkan suresi, 70. âyet-i kerimesinde mealen, (Allahü teâlânın, günahlarını
iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Onun mağfireti, merhameti
sonsuzdur) buyuruldu.) [C.2, m.3]
İmanlı ölen herkese şefaat
İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Şefaate
kavuşabilmek için imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa
kavuşmuş demektir.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(O gün Allah, Peygamberlerini ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay
etmez.) [Tahrim 8]
Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, ümmetimin kusurlarını başkalarının duymaması
için onların hesaplarını bana ver!) deyince, Allahü teâlâ, (Onlar senin
ümmetin ise, benim de kullarımdır. Ben onlara senden daha merhametliyim. Ne sen,
ne başkaları onların kusurlarını bilemez, hesaplarını gizli görürüm)
buyurdu. (İ. Gazali)
(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi
şefaatimle Cennete girecek.) [Buhari]
Hazret-i Ebu Hüreyre anlatır:
Resulullah efendimizden, kıyamette şefaatine kavuşacak en mutlu kişinin kim
olduğunu sordum. (Senin hadislerime olan sevginin çokluğunu bildiğim için,
böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin etmiştim. O mesud
kişi, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah diyerek imanla ölen kişidir)
buyurdu. (Buhari)