Sual: Peygamber günah işlemez mi yani masum mudur?
CEVAP
Masum olmak, kusursuz ve günahsız olmak, Peygamberlere mahsustur. (Merec-ül-bahren)
Her Peygamber, büyük küçük her günahtan masumdur. (Riyad-ün-nasıhin)
Peygamberler günah işlemekten masumdur, temizdir, günah işleyemezler. (Mekt.
Rabbani 2/44)
İmam-ı Gazali hazretleri, Ravda-tüt-talibin isimli eserinde buyuruyor ki:
(Resulullah, icma ile büyük-küçük günahlardan ve mekruh işlemekten uzaktır.
Unutmaktan, gafletten, verdiği haberlerde hata edip yanılmaktan da uzak olduğu
icma ile sabittir.
Tebliğ ettiği sözlerde yanılmasının caiz ve mümkün olması, üzerinde durmayıp
derhal farkına varması şartı iledir. Bu da icra ettiği şeydeki hikmetleri
bilmeyi ve ona tâbi olmayı ve unutmanın faydasını bildirmek içindir.
Resulullahın bu husustaki yanılma haline sebep, ilmin anlatılması ve dinin
açıklanmasıdır. Nitekim hadis-i şerifte, (Ben hiçbir hususta unutup yanılmam.
Böyle bir şey vaki olursa, bu sadece bildirmek istediğimi açıklamam içindir)
buyuruldu. Bu durum, onun için bir noksanlık değil, bilakis tebliği genişletmek
ve nimeti tamamlamak içindir. Fakat bir tebliğde bulunmak, fiillerindeki
hükümleri açıklamak, dini emirleri bildirmek ve kalbine gelen vahiy haberlerini
anlatmak maksadı bulunmayan hususlarda bütün mutasavvuflar ve kalb ilmine sahip
âlimler, yanılmanın, unutmanın, gaflet ve gevşekliğin imkansız olduğunu
bildirmişlerdir.
Kadı İyad hazretleri, Şifa-i şerif isimli kitabında buyuruyor ki:
(Küçük günahları Peygamberlere caiz görenler, bu cevazlarına birçok âyet-i
kerime ve hadis-i şeriflerin zahirlerini delil olarak almaları, büyük günahları
caiz görmeye, icmayı parçalamaya ve müslüman kimsenin söyleyemeyeceği şeyleri
söylemeye sevk etmiştir.)
Bütün bu nakillerden anlaşılacağı üzere, Peygamberler küçük, büyük günah
işlemezler. Peygamber Zelle işleyebilir. Zelle ise günah değildir. En
efdali ve en evlayı yapmayıp, fadılı, yani fazileti tercih etmektir.
(Riyad-ün-nasıhin)
Fetih suresinde Peygamber aleyhisselama hitaben (Allah senin geçmiş ve
gelecek günahlarını affetti. Üzerindeki nimetini tamamladı ve seni doğru yola
iletti) buyurulan bu âyet-i kerimede, Allahü teâlâ, Resul-i ekremini her
türlü ayıplardan teberri ve Onun ismetini, günahsızlığını beyan buyurmaktadır
(Şifa-i şerif) Bazı âlimler de bu âyet-i kerimeyi şöyle açıklamışlardır:
(Allahü teâlâ, seni geçmişte ve gelecekte günah işlemekten korudu.)
Günah işlemekten korunmuşlardır
Sual: Bekara suresinin 128. âyetinde, İbrahim ve İsmail Peygamberin, “Ya
Rabbi, tevbemizi kabul et” diye dua ettikleri bildiriliyor. Bekara suresinin
121. âyetinde, (Âdem Rabbine asi oldu) deniyor. Kasas suresinin
15. âyetinde Hazret-i Musa’nın kavga eden iki kişiden birini öldürdüğü, 16
âyetti ise Hazret-i Musa’nın (Ya rabbi ben kendime zulmettim, beni affet)
dediği ve Kehf suresinin 74. âyetinde, Hazret-i Musa’nın arkadaşının
suçsuz bir çocuğu öldürdüğü bildiriliyor. Bütün bunlar Peygamberlerin günah
işlediğini göstermiyor mu?
CEVAP
Kur’an meallerinden din öğrenilmez. Aksine böyle yanlış düşüncelere sahip
olunabilir. Din ancak doğru yazılmış ilmihallerden öğrenilir.
Allahü teâlâ, Peygamberleri, Peygamberlikten önce de, sonra da günah işlemekten
korumuştur. (Nuhbet-ül-Leali)
Peygamberler nübüvvetten [Peygamberlikten] önce de günah işlemekten korunmuştur.
(Kadı Iyâd / El- Millet-ül Meşhure)
İbrahim ve İsmail aleyhimüsselam ile ilgili âyetin meali şöyledir:
([İbrahim ve İsmail dedi ki:] Ey Rabbimiz, bizi Müslümanlıkta sabit
kıl. Soyumuzdan da Müslüman bir ümmet yetiştir. Bize menasiklerimizi [Haccın
usullerini] öğret. Tevbemizi kabul et. Çünkü tevbeleri daima kabul eden,
merhametli olan ancak sensin.) [Bekara 128]
Peygamberler, günah işlemekten masumdur. Hazret-i İbrahim ile Hazret-i İsmail,
Kâ’beyi yaptıktan sonra bu yerlerde daha çok duanın ve tevbenin kabul
edileceğini öğretmek için böyle dua etmişlerdir. Bu, bizim masumiyetimizi
[günah işlemeyişimizi] devamlı kıl demektir. (Kurtubi)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Dostların günahını, düşmanların günahları gibi sanmamalı. (İyilerin, iyilik
sandıkları şeyleri, dostlar, günah bilir) buyuruldu. Bunların günah ve
kusurları olsa da, başkalarının günahları gibi değildir. Yanılmak ve unutmak
gibidir. Niyet ederek, karar vererek yapılmış değildir. Taha suresinin, (Âdem
unuttu, azim ile, karar ile yapmadı) mealindeki 115. âyet-i kerimesi bunu
bildiriyor.
Demek ki Hazret-i Âdem günaha azmetmedi. Kasten yapmadı, unutup yanılarak yaptı.
Bunun için de affa uğradı. Ama İblis kararla, azimle yaptı ve ebedi lanetlendi.
İkisinde de emre muhalefet var; ama birinde unutmak ve yanılmak, ötekinde azim
ve karar var.
Hazret-i Musa’nın Kıpti’yi öldürmesi hakkında Tefsir-i Kurtubi’de
bildirilen malumat şöyledir:
1- Hazret-i Musa, o zaman 12 yaşında idi.
2- Kavgayı aralamak için iki kişinin arasına girdi. Kıpti hafif
itelemekle düşüp öldü.
3- Bu işte Hazret-i Musa’nın öldürmek için bir kastı yoktu, yanlışlıkla
yani kazayla bu olay meydana geldi. Buna rağmen Hazret-i Musa yine de Allahü
teâlâdan af diledi. Allah da onu affetti.
Hazret-i Musa’nın yanındaki Hızır aleyhisselamın günahsız çocuğu öldürmesi ise
Allah’ın emri ile idi. Çocuk büyüyünce kâfir olacağı ve ailesine zulmedeceği
bildirildiği için, yerine hayırlı bir evlat vermesi için o çocuk öldürülmüştü.
Bunda Hazret-i Hızır’ın bir suçu yoktur.
Peygamberler aya güneşe tapmaz
Sual: Bütün Peygamberlerin Peygamberlikleri bildirilmeden önce de, günah
işlemedikleri malum iken, neden meallerde, Hazret-i İbrahim’in, yıldıza, aya ve
güneşe "Bu benim Rabbim" dediği yazılı?
CEVAP.
Hiçbir Peygamber, Peygamberliğini tebliğ etmeden önce de günah işlemez, hele
Allahü teâlâya şirk koşmaz. Müşrikler gibi (Güneş benim Rabbim) demez. Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İbrahim ne Yahudi, ne de Hıristiyandı. O gerçekten Allah’ı tanıyan doğru bir
müslümandı. Müşriklerden de olmadı.) [Al-i İmran67]
(Andolsun ki bundan önce, İbrahim’e de rüşdünü [büluğundan önce hidayeti]
verdik. [Onun buna ehil ve müstahak olduğunu] biliyorduk.) [Enbiya
51]
Bu âyet-i kerimeler de İbrahim aleyhisselamın büluğundan önce de hidayet üzere
olduğunu göstermektedir. (Beydavi)
Durum böyle iken, İbrahim aleyhisselamın yıldıza, aya ve güneş taptığını
söylemek, Kur’an-ı kerimdeki ifadeleri anlamamak demektir. Hemen bütün tercüme
ve meallerde, yıldız, ay ve güneş için (Bu benim Rabbim) diye yazılmıştır.
Hiçbir açıklama yapılmamıştır. Bu bakımdan Kur’an-ı kerim tercümelerinden fıkıh,
akaid gibi ilimler öğrenilmez.
Tefsir-i Mazharide, Enam suresinin 76-79. âyetlerinin açıklaması
şöyledir:
İbrahim aleyhisselam, yıldızları, ay ve güneş gösterip Bu mu benim Rabbim
diyerek bunlara tapanları ilzam etmek [susturmak] istemiştir. Beydavi tefsirinin
Şeyhzade haşiyesinde de böyle bildirilmektedir.
Tibyan’da (Acaba Rabbim bu mu?) şeklinde tercüme yapılmış. Bu ifadede bile
şüphe var. Ancak tefsirlerden aldığı dört açıklama şöyledir:
1- İbrahim aleyhisselam, müşriklerin cehaletlerini bildirmek için böyle
söylemiştir.
2- Müşriklerin yaptıkları şeyleri başlarına kakmak, doğruyu öğretmek için
(Bunun gibi şeyden hiç Rab olur mu, bu mu benim Rabbim) demek istemiştir.
3- Müşriklerin aleyhine hüccet için, (Sizce benim Rabbim bu ha) demek
istemiştir.
4- (Kavmim Rabbimin bu olduğunu söylüyor) demek istemiştir.
Bu dört açıklama da Hazret-i İbrahim’in; yıldız, ay ve güneş için (Bu benim
Rabbim) demediğini, yani müşriklerden olmadığını açıkça göstermektedir. Ay veya
güneş için Bu benim Rabbim demek şirktir. Halbuki Peygamberler, şirk değil,
günah bile işlemezler. (Feraid)
Bekara suresinin, (İbrahim, “ya Rabbi, ölüleri nasıl dirilttiğini bana
göster” dediğinde, Rabbi “İnanmıyor musun” dedi. İbrahim, inanıyorum ama,
kalbimin tatmin olması için görmek istedim, dedi) mealindeki 260. âyetinden
dolayı da bazı sapıklar, (Hazret-i İbrahim, Allah’ın yaratmasından şüphe
ediyordu) diyorlar. Halbuki yukarıdaki âyetlerde, İbrahim aleyhisselamın,
büluğundan önce de rüşd sahibi doğru bir müslüman olduğu açıklanmıştı. Buna
rağmen böyle söylemek, cahillik değil ise, art niyettir.
Hazret-i İbrahim’e bu çeşit saldırılar olduğu gibi, İslam’ın iki göz bebeğinden
birisi olan Hazret-i Ömer’e de İbni sebeciler, (Ömer Hudeybiye’de, Resulullahın
Peygamberliğinden şüphe etmişti) diyebiliyorlar. Orada da, Hazret-i Ömer aynen,
Hazret-i İbrahim gibi, Allah ve Resulüne olan teslimiyetini bildirmek için, (Ya
Resulallah sen Allah’ın Peygamberi değil misin? Biz hak, kâfirler bâtıl yolda
değil mi?) mealindeki sözlerinden dolayı ona saldırıyorlar. Hazret-i Ömer, (Ya
Resulallah, (Sen elbette Allah’ın resulüsün, bizim yolumuz elbette hak, kâfirler
elbette bâtıl yoldadır. Zahiren aleyhimize görünen bu anlaşmada asla dinden
taviz verilmemiştir) demek istediğini bütün Ehl-i sünnet âlimleri
bildirmektedir. (Kurret-ül-ayneyn)
Kur'an tercümesi denilen kitapların ne kadar yanlış ve zararlı oldukları buradan
da anlaşılmaktadır. Kelam, fıkıh ve tasavvuf gibi lüzumlu bilgileri Kur'an
tercümesi denilen kitaplardan öğrenmemiz mümkün değildir. Hatta muteber
tefsirlerden bile anlamamız mümkün olmaz. Lüzumlu bilgileri, nakli esas alan
ilmihallerden öğrenmemiz gerekir.
Peygamberler masumdur
Sual: Bütün peygamberlerin günah işlemediği bildiriliyor. Âdem
aleyhisselamın yasak meyveden yemesi günah değil mi?
CEVAP
Evet, peygamberler günah işlemez. Zelle işleyebilirler. Zelle, doğrular
içinde, en doğruyu bulamamak demektir. Âdem aleyhisselam, kasten yasak meyveden
yemedi. Unutarak yediği için mazur görüldü. Taha suresinin, (Âdem unuttu,
azimle, karar ile yapmadı) mealindeki 115. âyet-i kerimesi Âdem
aleyhisselamın mazur olduğunu, günahsız olduğunu göstermektedir. Âdem
aleyhisselamın mazur olduğu şu hadis-i şerifle de bildirilmektedir:
(Âdem aleyhisselam ile Mûsa aleyhisselam, Rableri nezdinde münazara ettiler
ve Âdem aleyhisselam, Mûsa aleyhisselama galip geldi. Mûsa aleyhisselam dedi ki:
— Sen o Âdem’sin ki, Allahü teâlâ, seni iki eli ile [vasıtasız olarak] yarattı
ve sana ruhundan üfledi, melekleri sana secde ettirdi ve seni cennete
yerleştirdi. Sonra da sen bir hatan sebebiyle, insanları yeryüzüne indirdin.
Âdem aleyhisselam ona dedi ki:
— Sen o Mûsa’sın ki, Allahü teâlâ seni Peygamber seçtiği gibi, kendisi ile
konuşmana izin verdi. Sana her şeyin açıklanmasını ihtiva eden kitabı verdi.
Onunla konuşmak, Ona yalvarmak suretiyle seni kendisine yanaştırdı. Şu halde
benim yaratılmamdan ne kadar önce Tevrat’ı yazdığını gördün değil mi?
Evet gördüm. Kırk yıl önce.
— Ya Musa, şu halde orada Âdem hata etti yazısını da gördün mü?
Gördüm.
— Allah’ın beni yaratmasından kırk yıl önce işleyeceğimi yazdığı işi yapmam
üzerine beni nasıl suçlarsın ki?
Âdem aleyhisselam böylece Mûsa aleyhisselama galip geldi.) [Buhari, Müslim]