Sual: Mutlaka bir tarikata bağlanmak gerekir mi? Din kitaplarından,
din öğrenilemez mi?
CEVAP
Eskiden hak tarikatlar vardı. Oralarda dinimizin emir ve yasakları
anlatılır, bunlara kolay uymanın yolları ve tasavvuf ilmi öğretilirdi. Zamanla,
bunlar çok azaldı. Belki de hiç kalmadı. Aslı olmayınca da, taklitleri çoğaldı.
Her köşe başında, bir tarikat, bir şeyh türedi.
Şimdi yapılacak iş, dinimizi, o büyüklerin kitaplarından; yetkili âlimlerce,
doğru tercüme edilen kitaplardan öğrenmek ve bunlara uygun yaşamaya çalışmaktır.
Bu kitapları okuyan, hem bilmediklerini öğrenmiş olur, hem de kitapta ismi geçen
Velileri tanıyarak, kalbi onlara meyleder, bağlanır. Bütün dünyaya saçtıkları
nurları alıp, olgunlaşmaya başlar. Ham bir karpuz, güneşin ışıkları karşısında
zamanla olgunlaştığı, tatlılaştığı gibi yetişerek kâmil bir insan olur. Nefsi de
gafletten kurtulup, namazın tadını duymaya, ibadetlerden zevk almaya başlar.
Günahlardan, haram olan şeylerden, kötü huylardan nefret duyar. İyi huylar onun
âdeti olur. Herkese iyilik eder. Millete faydalı olur. Ebedi saadete kavuşur ve
başkalarını da kavuşturur.
Mürşide ihtiyaç var mı?
Sual: Eskiden, insanlar neden bir mürşid-i kâmil aramışlardır? Mürşid-i
kâmilsiz Allah’ın rızasına kavuşmak mümkün değil miydi?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâya kavuşturan yolu bulmak çok lüzumludur. İnsan, her bakımdan çok
aşağıdır. Allahü teâlâ ise, her bakımdan yüksek ve kusursuzdur. Ondan gelen
feyzlerin alınması için vericiyle alıcı arasında bir bağlantı, bir yakınlık
olması gerekir. İnsanlarda bu yakınlık yoktur. Bunun için, bu yolu bilen bir
kılavuz [bir mürşid-i kâmil] muhakkak lazımdır. (1/169)
Böyle bir zatı seven kimse, kitaplarını severek okur, onu edeple, sevgiyle
düşünürse, bu kimsenin de kalbi, temizlenmeye ve feyz almaya başlar. Allahü
teala, bedenimizi, maddemizi, yetiştirmek için güneş enerjisini sebep kıldığı
gibi, ruh ve kalblerimizi olgunlaştırmak için de, Muhammed aleyhisselamın
kalbini, oradan yayılan nurları sebep kılmıştır. Kalbe, ruha gıda olan,
Evliyanın sohbetleri ve yazıları da, hep Resulullahın mübarek kalbinden yayılan
nurlarla hâsıl olmuştur. (S. Ebediyye)
Sapık tarikatçılar
Sual: Şeyh-ül-İslam Ebussüud Efendi, tasavvuf ehline sert davranıp,
idamlarına fetva vermiş mi?
CEVAP
Büyük din âlimi Ebussüud Efendi hazretlerinin tasavvuf ehline sert
davrandığı iddiası doğru değildir. Ancak tasavvuf ehlinin içine karışan sapık
tarikatçılar için ve (Tasavvufta yüksek dereceye varanlar için, din teklifleri
kalkmıştır. Onlar için helal ile haramın farkı yoktur) diyenler için sert
davranmış ve bunların, fitne çıkarma, İslamiyet’i yıkma faaliyetlerinden dolayı,
idam edilmelerine fetva vermiştir.
İslamiyet’ten ve tasavvuftan haberi olmayan kimseler, dini, dünya kazançlarına
alet edip tasavvufa, hatta ibadetlere, mistik bir hareket olarak müzik
sokmuşlardır. Dinimizde tasavvuf müziği diye bir şey yoktur.
Keramet ve hokkabazlık
Sual: Iraktan gelip, Avrupa’da ağızlarına ateş alan, avurtlarına şiş
sokup çıkartan ve bu yaptıklarına keramet diyen kimselerin halleri İslamiyet’e
uygun mudur?
CEVAP
Allahü teâlâ, böyle kimselerin Musa aleyhisselam zamanında da bulunduğunu
haber veriyor. Bunlara keramet değil, sihir diyor. Böyle göz boyamanın haram
olduğu (Fetava-yı hadisiyye)de yazılıdır. Bunlar, müslümanları aldatmaktadır. Bu
hareketleri din değil, dinsizliktir. Japonya’daki gayrı müslimler de, sirklerde
bunlarınkinden daha acaip şeyler gösteriyor. İslamiyet, hokkabazlık, cambazlık,
sihirbazlık dini değildir. İslamiyet, inanması, yapması, sakınması gereken
şeyleri, güzel ve çirkin huyları öğrenmek, herkese iyilik yapmak dinidir.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Bir kimsenin havada uçtuğunu ve deniz üzerinde yürüdüğünü yahut ağzına ateş
koyup yuttuğunu görseniz, fakat dine uymayan bir iş yapsa, keramet ehliyim derse
de, onu büyücü, yalancı, sapık ve insanları doğru yoldan saptırıcı biliniz!)
[El-Münire]
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Nefsi cilalanan bazı kimseler, harikulade haller gösterip sapıklık uçurumuna
sürüklenmektedir. Evliyayı böyle yalancılardan ayıran en bariz fark, her
sözünün, her hareketinin dine uygun olması, yanında bulunanların kalblerinde
Allah korkusu ve sevgisi hasıl olmasıdır ve başka şeylerden soğumalarıdır.
(2/92)
Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Ahirette, Cehennemdeki ebedi, sonsuz azaptan kurtulmak için, İslam âlimlerinin
bildirdiklerine inanmak gerekir. Evliyanın, bu bildirilenlere uymayan keşfleri
kıymetsizdir. Tasavvuftan maksat, nefsin gizli ayıplarını anlamaktır ve dine
uymanın kolay olmasıdır ve ihlasa kavuşmaktır. (1/182)
Fıkıh ve Tasavvuf
Sual: Fıkıh yerine tasavvuf kitabı okumak uygun mu ve zikir nedir?
CEVAP
Fıkhı bilmeden dine uymak mümkün olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İbadetlerin en kıymetlisi, fıkıh öğrenmek ve öğretmektir.) [İ.Abdilberr]
(Her şeyin dayandığı bir direk vardır. Dinin temel direği, fıkıh bilgisidir.)
[Beyheki]
(Fıkıh öğrenmeden ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkana
benzer.) [Deylemi]
İmam-ı Malik hazretleri buyuruyor ki:
Fıkıh öğrenmeyip, tasavvuf ile uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkıh öğrenip
tasavvuftan haberi olmayan bid'at ehli, yani sapık olur. Her ikisine kavuşan
hakikate varır. (Merec-ül-bahreyn)
İbrahim Edhem hazretlerine, gece gündüz ibadet eden, vecde gelip kendinden geçen
bir gençten bahsettiler. Gencin yanına gidip üç gün misafir kaldı. Çok acaip
haller gördü. Gencin bu halinin şeytandan olup olmadığını öğrenmek istedi.
Yediğine baktı. Helalden değildi. Bu hallerin şeytandan olduğunu anladı. Genci
evine davet etti. Gence helal yemek verdi. Gençteki eski aşk ve gayret kalmadı.
Bana ne yaptın diye sordu. İbrahim Edhem hazretleri, gence, (Sendeki haller
şeytandandı. Helal yiyince şeytan giremedi. Esas halin meydana çıktı) buyurdu.
(Tezkiretül-evliya)
Kerameti inkâr, büyük sapıklıktır. Çünkü keramet, Peygamberin mucizesinin
devamıdır. Ancak, istidracı keramet sanmamalıdır! Mucizeden başka harikulade
haller, keramet, firaset, istidraç ve sihir adını alır. Velinin su üstünde
yürümesi keramet, papazın su üstünde yürümesi sihir, fasıkınki ise istidraçtır.
Zikrin fazileti
Zikir, Allahü teâlâyı hatırlamak demektir. Bu da, kalb ile olur. Zikredince,
kalb temizlenir, yani kalbden dünya sevgisi çıkıp Allah sevgisi yerleşir. Bazı
kimselerin, bir araya toplanıp hay huy etmesi, oynaması, dönmesi, zikir
değildir. Yüz yıldır, tarikat diyerek, birçok şey uyduruldu. Eshab-ı kiramın
yolu unutuldu. Cahiller, fasıklar şeyh olarak zikir ve ibadet ismi altında,
günah işledi. Bugün hiçbir İslam ülkesinde, tasavvuf âlimi yok gibidir. Fakat
sahte mürşitler, müslümanları sömüren tarikatçılar çoktur. Din büyüklerinin,
eskiden kalma, halis kitaplarını okuyup, zikri, fikri bunlara göre
doğrultmalıdır. Tarikatçılık, şeyhlik, müridlik gibi isimlerin perdesi altında
iş gören, mal ve din hırsızlarına aldanmamalı, bunlardan kaçınmalıdır.
Bir şeyin sahtesinden kaçın demek iyisinden de kaçın demek değildir. (Hakiki
tereyağı alın, hilelisini, karışık olanını almayın) demek tereyağına hakaret
olur mu? Bilakis tereyağının önemi bildirilmiş olur. Her şeyin sahtesi de
hakikisi de vardır. (Tasavvuf perdesi altında iş gören, mal ve din hırsızlarına
aldanmamalı) dedik. Tasavvuf âliminin yok gibi olduğunu, yani çok az olduğunu
bildirdik. Zaten kıymetli şeyler az, taklitleri çok olur. Bütün yayınlarımızda
tasavvuf büyüklerinin, hayatlarını, menkıbelerini anlatıyoruz. Tasavvuf,
evliyalık demektir. Tasavvufa hiç kimse karşı çıkamaz. Hakiki tasavvufa karşı
çıkmak Müslümanlığa karşı çıkmak demektir. Fakat sahte tasavvufa karşı çıkmak
her müslümana gerekir.
Tarikat ve ilim
Tasavvufu, yani tarikatı öğrenmeden önce, ilim öğrenmek gerekir. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibadet etmekten daha
sevaptır.) [Ebu Nuaym]
Bedreddin-i Serhendi hazretleri buyuruyor ki:
İmam-ı Rabbani hazretlerinden Buhari, Mişkat, Hidaye, Şerh-i Mevakıf kitaplarını
okudum. Gençleri ilim öğrenmeye teşvik eder, Önce ilim, sonra tasavvuf
buyururdu. Benim ilimden kaçındığımı, tasavvuftan zevk aldığımı görünce, hâlime
merhamet ederek, (Kitap oku, ilim öğren, cahil sofu, şeytanın maskarası olur,
rütbetül-ilmi aler rüteb yani, rütbelerin en üstünü, ilim rütbesidir)
buyurdu. (Hadarat-ül-kuds)
Tarikat maskesi
Bir okuyucumuz, uzun mektubunda özetle diyor ki: (17 yaşında genç bir kızım.
Okulda bir arkadaşım bana bir tarikata girmemi tavsiye etti. Onun tavsiyesine
uyarak bir tarikata girdim. Hoca dediğimiz bu şahıs, belli tesbihler söylememi
söyledi. "Sen kaza namazı kılma. Bunun sorumluluğunu da ben üstleniyorum" dedi.
Sonradan hoca değil, bir büyücü olduğunu öğrendiğim bu adam, bana şeker vesaire
yedirdi. Büyü yapmış. Bana yakın olmaya çalışıyor, beni kucaklıyordu. Zamanla
iyi arkadaşlardan ve dinimden soğumaya başladım. Artık namazı falan bıraktım.
Müziğe çok tutkun oldum. Kötü birisi olmama sebep olan bu büyüden nasıl
kurtulabilirim?)
CEVAP
Buna benzer mailler çok alıyoruz. Nakşi, Kadiri, Rufai gibi isimlere
sığınarak, tarikat adı altında insanları kötü yola sürükleyenler gün geçtikçe
çoğalmaktadır. "Sizden namazı kaldırdım, günahınız benim boynuma" diyen
sapıkların tuzağına düşmemek için, önce dinimizi iyi bilmemiz gerekir.
Eğer gülü solan bu kız, yabancı bir erkekle, yalnız bir odada kalmanın, onunla
konuşmanın, elini öpmenin haram olduğunu, Peygamber efendimizin hiçbir kadına
mübarek elini öptürmediğini, hiç kimsede günah affetme yetkisinin olmadığını
bilseydi, başına bu felaketler gelmezdi.
Müzik, her çeşit çalgı, insanı alkolik ve morfinman gibi gaflet içinde, uyuşuk
yapar. Böylece, nefsleri azdırarak, ebedi saadetten mahrum kalmasına sebep olur.
İslam dini, insanları bu afetten, bu sonsuz felaketten korumak için, müziğin
zararlı olanlarını haram kılmış, yasak etmiştir.
Müzikten uzak durmaya çalışın. Her sıkıntının çaresi namaz kılmaktır. Namazı
doğru kılarsanız, her kötülükten uzaklaşmış olursunuz. Haramların her çeşidinden
kaçmanız, kötü arkadaşlardan uzaklaşmanız gerekir.
Bakü’de bir sapık
Azerbaycan-Bakü’den bir okuyucumuz, uzun bir mektup yazmış. Bakü’deki sapık
bir tarikat şeyhi varmış. Bu şeyhin bir çok sapık görüşlerini bildirmiş. Temiz
kimselerin de bu şeyhin kurbanı olmasından korkuyor. (Birkaçına olsun cevap
yazın da, şeyhin sapık olduğu meydana çıksın) diyor.
1- Sapık şeyh, (Her şey gibi günahı işleten de Allah’tır. Bunun için günah
işleyenleri hoş görmelidir) diyormuş.
Allahü teâlâ, (Kötülük yapmayın, günah işlemeyin) buyuruyor. Hâşâ kendisi
günah işletiyorsa, ne diye günah işlemeyin diye emretsin?
2- Sapık şeyh, (Her şey, Allah’ın bir parçasıdır) diyormuş. Böyle söylemek
de küfür olur.
3- Sapık şeyh, (Çoğunluğun ayıp saymadığı şey, günah olmaktan çıkar)
diyormuş.
Bu da zındıkların sözüdür. Bugün dünyanın çoğu içkiyi günah saymıyor diye, içki
günah olmaktan çıkar mı? Bütün insanlar ne derse desin, Allahü teâlâ haram
etmişse haramdır. Peygamber efendimiz haram olduğunu bildirmişse haramdır.
4- Sapık, (Kâfir hor görülmemeli) diyormuş. Kur'an-ı kerimde kâfirler
aleyhine birçok âyet-i kerime vardır. Peygamber efendimiz, kâfirleri niçin hor
görüp onlarla savaştı?
5- Sapık, (Kurban kesmek nefsi kurban etmektir) diyerek kurban emrini inkâr
ediyormuş. Müslümanlıkta kurban kesmek yoksa, Peygamber efendimiz niçin kurban
kesmiş ve kurban kesmeyi emretmiştir?
6- Sapık, reenkarnasyona inanıyor. Halbuki bu inancın küfür olduğunu daha
önce bildirmiştik.
7- Sapık, (Cennet ve Cehennem bu dünyadadır) diyormuş. Bu görüş de Kur'an-ı
kerimi inkâr etmek olur.
Birçoğu hurufilik inancına benzeyen sapık görüşlerden birkaçı bunlardır. Demek
ki sadece Türkiye’de değil, her yerde insanları doğru yoldan sapıtan şeytanın
adamları varmış. Dinimizi iyice öğrenmeden merak için de olsa, herhangi bir şeyh
ile görüşmek doğru değildir.
Tarikat, dine aykırı olmaz. Her şeyin sahtesi çıktığı gibi, günümüzde sahte
tarikatlar çoktur. Bugün yapılacak iş, eskiden yazılmış, İslam âlimlerinin
kitaplarını okumaktır.
Tarikat kardeşliği
Sual: Yabancı bir erkek ile yabancı bir kadın ahiret kardeşi olur mu?
Komşumuz bir kadın, bir erkek ile ahiret kardeşi olmuş. Beraber bir odada kalıp,
yiyip içiyorlar. "Namahremlik şartları aradan kalktığı için bize günah olmaz" ve
"Biz aynı zamanda tarikat kardeşiyiz" diyorlar. Bu hususun dinimizdeki yeri
nedir?
CEVAP
Bir erkek, yabancı bir kadına "Seninle ahiret kardeşi olalım" dese veya bir
erkek diğer erkeğe, "Ahiret kardeşi olalım" dese, kardeş gibi yaşasalar, biri
imanlı, diğeri imansız ölse, biri Cennete öteki Cehenneme gider. İmanlının
imansıza hiç faydası olmaz.
Rasgele iki kişi arkadaş olsa, biri salih, diğeri fasık müslüman olsa, salih
kimse, ahirette fasık arkadaşına şefaat eder. Onun için salihlerle, haramdan
kaçan kimselerle arkadaşlık etmelidir!
Bir erkek, yabancı bir kadınla "Ahiret kardeşi" olup onunla yalnız kalamaz. O
kadın ona yine yabancıdır. Onunla evlenebilir. "Aradan namahremlik şartları
kalkar" demek, dinsizlerin, mülhidlerin, zındıkların uydurdukları şeylerdir.
Nikah olmadan hiçbir yabancı kadın, bir erkeğe helal olmaz. Beraber bir odada
bulunmaları haram olur.
Abdülkadir-i Geylani, Ahmed Rufai, imam-ı Rabbani hazretleri gibi tasavvuf
büyükleri zamanında, onların yolundan giden tarikat ehli var idi. Şimdi bunların
ismini kullanan, tarikat adı altında çeşitli rezaletler işleyen kimseler
çoğaldı. Böyle kimseler, dinimizi bozmaya, yıkmaya çalışan sapıklardır. İslam
âlimlerinin bildirdiği yoldan ayrılan dalalete düşer. Dinimizin hükümleri
ortadadır. Haram belli, helal bellidir. Hiç kimse, haramı helal, helalı haram
yapamaz. Harama helal diyen kâfir olur. İslamiyet’te din kardeşliği vardır. Din
kardeşiyle de evlenebilir. Ahiret kardeşi olmak da, din kardeşi olmak demektir.
Bir kimse, ahiret kardeşiyle de evlenebilir. (Hadika)
Sahteleri çoktur
Sual: Tarikat dine aykırı olur mu? Bir yere gitmem gerekir mi?
CEVAP
Tarikat, dine aykırı olmaz. Her şeyin sahtesi çıktığı gibi, günümüzde sahte
tarikatlar çoktur. Bugün yapılacak iş, eskiden yazılmış, İslam âlimlerinin
kitaplarını okumaktır. Önce dinimizin emirlerini iyi öğrenmek gerekir.
Bid’atleri ve haramları dinin emri gibi işleriz de haberimiz olmaz. İslam
âlimlerinin kitaplarını okumaya devam etmeniz kâfidir. Bir yere gitmeniz
gerekmez.
Evliyalık taslayan
Sual: Evliya ile evliyalık taslayanı birbirinden ayırmak mümkün müdür?
CEVAP
Evliyayı, evliyalık taslayan yalancılardan ayıran farkların en açığı, bütün
söz ve hareketlerinin dine uygun olmasıdır. Evliyanın yanında bulunanlarda Allah
sevgisi kuvvetlenir, haramlardan soğur. Fakat bugün dünyada böyle salih
kimseleri bulmak zordur. Hakiki parayı bilmeyenin, kalbını, yani sahtesini ele
geçirince, hakikisinden ayırması kolay olmaz. Bundan istifade eden yalancılar,
sağda solda atını rahatça oynatabilmektedir. Bunları iyi tanıyabilmek için,
dinimizi iyi bilmek gerekir. Sözü ve hareketi dine uygun olmayan, bırakın evliya
olmayı, salih müslüman bile olamaz.
Keramet ehli mi?
Sual: Dine uymakta gevşek davranan, hatta bid'at ehli olan kimselerden
keramete benzer harikulade haller zuhur ediyor. Böyle kimseler keramet ehli
sayılır mı?
CEVAP
M.Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Resulullaha uymakta gevşek olanları, Onun ışıklı yolundan ayrılanları din adamı
sanmayınız! Onların yaldızlı sözlerine ve ateşli yazılarına aldanmayınız!
Yahudiler, Hıristiyanlar ve Budistler de, tatlı ve yanık sözlerle, hileli
mantıklarla, kendilerinin doğru yolda olduklarını, insanları iyiliğe, saadete
çağırdıklarını bildiriyorlar.
Ebu Ömer bin Necib hazretleri buyurdu ki:
(Kendisi ile amel olunmayan ilmin, sahibine zararı, faydasından daha çoktur.)
Bütün saadetlerin yolu İslamiyet’tir. Kurtuluş yolu, Resulullahın izinde
olmaktır. Hak ile bâtılı ayıran alamet, Resulullaha "sallallahü aleyhi ve
sellem" uymaktır. Onun dinine uymayan her söz, her yazı ve her iş kıymetsizdir.
Harika, açlıkla ve riyazet çekmekle hasıl olur. Yalnız Müslümanlara mahsus
değildir.
İbni Mübarek hazretleri, (Müstehapları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri
yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşeklik de, farzların yapılmasını zorlaştırır.
Farzlarda gevşek davranan da, marifete, Allahü teâlânın rızasına kavuşamaz)
buyurdu. Bunun içindir ki, hadis-i şerifte, (Günah işlemek, insanı küfre
sürükler) buyurulmuştur.
Evliyanın büyüklerinden Ebu Said Ebülhayra sordular; Filan su üstünde
yürüyor. Buna ne dersiniz? (Bunun kıymeti yoktur. Ördek ve kurbağa da suda
yüzer) dedi. Filan havada uçuyor dediler. (Sinek ve çaylak da uçuyor.
Sinek kadar kıymeti var) dedi. Filan, bir anda şehirden şehre gidiyor
dediler. (Şeytan da, bir solukta şarktan garba gidiyor. Böyle şeylerin dinimizde
kıymeti yoktur. Mert olan, herkesin arasında bulunur. Alışveriş yapar, evlenir,
ama bir an Rabbini unutmaz) buyurdu. (2/110)
En iyi insan, dinimize en iyi uyan kimsedir. Bazı iyi huylara sahip kimse de iyi
insandır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Tevazu eden, helal kazanan, huyu güzel olan, herkese karşı yumuşak davranan
ve kimseye kötülük etmeyen iyi bir insandır.) [Berika]
Bundan bana zarar gelmez denilen, çekinmeden yanına gidilen kimse iyi insandır.
Sert davranır, kalb kırar korkusu ile yanına yaklaşılmayan kimse de kötü
insandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanların en kötüsü, zararından kurtulmak için yanına yaklaşılmayan
kişidir.) [Buhari]