Sual: Tam İlmihal’de, “Hoparlörden çıkan imamın sesine âmin denince
namaz bozulur. Çünkü imamın değil, benzeri bir sese âmin denmiş oluyor”
deniyor. Hoparlörden çıkan ses, sahibinin gerçek sesi olmadığına göre, radyodan,
kasetten dinlediğimiz sesler de gerçek müzik olmaz. O zaman radyodan müzik
dinlemek caiz olmuyor mu?
İbni Âbidin’de, “Birisinin yüzüne bakmayacağım diye yemin eden, aynadaki
görüntüsüne bakabilir. Çünkü, bu görüntü, kendisi değildir, benzeridir”
deniyor. Bu duruma göre porno film seyretmek caiz olmuyor mu?
CEVAP
Her ikisi de caiz olmaz. Birinci örnekte ibadetle müzik dinlemek birbirine
karıştırılıyor. İbadet ayrı, müzik ayrıdır. İbadetle başka şey mukayese
edilmez. Namazda yiyip içmek namazı bozar, ama başka zaman yiyip içmenin mahzuru
olmaz. Namazda iken başkasının sözü ile hareket edince namaz bozulur, ama başka
zaman mahzuru olmaz. Biz namazda iken, birisi Fatiha okusa, sonunda biz âmin
desek namaz bozulur. Ama imamın Fatihasına âmin dense bozmaz. İmamdan gayrisine
âmin denmez. Hoparlörden çıkan ses de hakiki bir sestir, ama imamın sesi
değildir. Hoparlörden çıkan sese gerçek ses değildir denmez. Gerçek
sestir. Ama imamın sesi değildir, benzeri bir sestir. Onun için namaz sahih
olmuyor.
Müzik, müziktir, ister bunu Yeliz çalsın, isterse Kaya çalsın, isterse teypten
gelsin, fark eden bir şey olmaz. Şarkıcının bizzat kendi sesi olmasa da, benzer
bir ses oluyor, yani yine aynı günah oluyor. Burada sesin benzeri ile aynısı
fark etmiyor. Ortada bir iş ve bir ses var, benzeri ile aynısı olması neticeyi
değiştirmiyor.
Resim bir insanın bizzat kendisi değildir, kendisinin resmidir. Resme bakmakla
kendisine bakılmış olmaz. Ama çıplak resmine bakmak haram olur. Şimdi
bilgisayarla çıplak kadın resmi de yapılıyor. Bu tamamen hayali bir resimdir
buna bakmak haram olmaz denemez.
Bilgisayarla yazılan yazı, asıl yazı değil diye, bu yazılar, şahıslar ve kanun
nezdinde ve dinimize göre geçersiz olur mu hiç? İyi ise iyi yazıdır, kötü ise
kötü yazıdır.
Bir CD'nin içine yüzlerce cilt kitap sığıyor. Elektronik ortamda kitaplar, hatta
kütüphaneler var. Hakiki kitap değil diye bunlar yok sayılır mı? Radyoda, TV’de,
telefonda veya bilgisayarda, çeşitli suç işlesek, sonra bunları dikkate almayın,
bunlar bizim hakiki görüntümüz, hakiki sesimiz ve hakiki yazımız değil,
benzerleridir desek, suç işlememiş mi oluruz? Yazdığımız ve söylediğimiz şeyler
dinen yasak ise, günahtan kurtulur muyuz?
Telefon sapıkları, musallat oldukları insanlara neler çektiriyor. İlanı aşk
yapan, sövüp sayan veya müstehcen konuşanları var, her türlüsü var. Şimdi
bunların hakiki sesi değil diye yaptıklarını hoş görebilir miyiz? Bu sapık,
benim hakiki sesim değil, beni suçlu sayamazsınız diyebilir mi?
Bunun için ibadetle ibadet olmayan işi karıştırmamak gerekir. Robotla çok iş
yapılabilir ama, robota namaz kıldırsak kendimiz kılmış olmayız veya namazımızı
filme alsak, namaz vakitlerinde onu oynatsak namaz kılmış olmayız. Bazı
kimseler, “Hoparlör günlük işlerde kullanılıyor da niye ibadette kullanılmasın”
diyorlar. Robotlara bir çok işler yaptırılıyor. Robota imamlık da
yaptırılabilir, Kur’an da okutulabilir, namaz da kıldırılabilir. Belki hacca da
robot gönderilir. Peki ama, bunların dinimizle ne alakası olur? Bu aletler
ibadet olmayan işlerde kullanılır. İbadete bid’at sokulmaz.
Cihazla ibadet etmek
Sual: Hoparlörden çıkan sese âmin diyenin namazı niçin bozulur? Hoparlörle
sesin yükseltilmesinin ne mahzuru olur?
CEVAP
Her ilimde olduğu gibi, fen ilminde de o işin uzmanı söz sahibidir. Dinimiz
de buna kıymet verir. Çünkü fen ilimleri, İslami ilimlerin bir koludur. Dini
bilgilerde ise edille-i şeriyye esastır. Fen bilgileri bunlara göre açıklanır.
Müslüman ve uzman bir doktor, bu hasta guslederse ölür diyorsa, teyemmüm etmeli
diyorsa, o doktora inanılması gerektiğini, diğer fen işlerinde de durumun böyle
olduğunu dinimiz bildiriyor. Hoparlörden çıkan ses, nakli seda mı, aksi seda mı,
yoksa başka bir ses mi, bunu ancak uzmanı bildirir. Bütün uzman mühendisler
bildiriyor ki:
(Hoparlörden çıkan ses, nakli seda değildir. Hoparlör, sesi yükseltici bir alet
değildir. Yankı da değildir. İmamın sesi, hoparlöre verilince, elektrik ve
mıknatısın hasıl ettiği bir ses haline dönüşüyor. Duyulan ses, imamın sesi
değil, elektrik ve mıknatısın hasıl ettiği sestir. Yani hoparlörden çıkan ses,
elektrik tesiriyle hasıl olan mıknatıs kuvvetlerinin titreyerek demir levhanın
husule getirdiği sestir. TV ekranındaki resim, imamın bizzat kendisi değil,
görüntüsüdür. TV’deki ses de, imamın bizzat kendi sesi değil, sesin benzeridir.)
Uzmanlar böyle söyleyince, dinin emri gereği onlara inanmak gerekir. Helal olan
üzüm şırası, alkol haline, şarap haline dönüşünce, o sıvı haram oluyor. Hâlâ bu
üzüm şırası diye inat etmek cahillikten başka şey değildir. Şarap da,
sirkeleşince helal oluyor. Şarap, sirkeleşmekle nasıl helal olur demek de
cahilliktir. Yine uzman kimyager, (Necis yağ, mesela domuz yağı sabun haline
dönüşse temiz olur) diyor.
Evet bu işin uzmanı ne diyor? (TV’deki konuşan kimsenin resmi bizzat kendisi
olmadığı gibi, sesi de bizzat kendi sesi değil, benzeridir) diyor. Benzer
sesle dünya işleri yapılır vaaz, nasihat edilir, ilim öğretilir, sadece ibadet
yapılmaz. Bir insanın fotoğrafı veya TV’deki görüntüsü gibidir. Her ne kadar
fotoğraf veya TV’deki görüntü, o insana ait ise de, bizzat kendi değildir.
Bu bakımdan radyodan, TV’den okunan secde âyetleri için secde-i tilavet
gerekmez. (M. Erbea)
TV’deki görüntüye imam diye uymakla, hoparlörden çıkan sese imamın sesi diye
uymak aynıdır. Görüntü bizzat imam olmadığı gibi, ses de bizzat imamın sesi
değildir. Onun için görüntüye ve cihazdan çıkan sese uymakla imama uyulmuş
olmaz. TV’deki sesler yankı da değildir. Yankıya da uymak caiz olmaz.
Redd-ül-muhtar’da, (Dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabul
edilmez. Vasıtasız, bizzat insanın söylemesi gerekir. Yankı ile gelen ses,
hakiki ses hükmünde olmadığı için, yankı ile gelen bir secde âyeti için secde-i
tilavet gerekmez) buyuruluyor. Namaz kılarken görüntüsü videoya alınmış
imama uymak caiz olmadığı gibi, TV’nin naklen yayınında, imamı da görsek, böyle
bir imama da uymak caiz olmaz. Yahut hoparlör veya radyo vasıtasıyla gelen ses
de imamın sesi olmadığı için, bu ses ile hareket ederek ibadet etmek de caiz
olmaz.
Okunan Kur'an-ı kerimi kasete alıp, mezara gidince, teybi açarak kaseti
dinlemekle bizzat Kur'an-ı kerim okunmuş olmaz. Bunun gibi, bir kimse, namaz
kılarken kendi filmini çekse, sonra her namaz vakti gelince, video ile bu filmi
oynatsa, namaz kılmış olmaz. Namaz kılmak, ezan okumak vakitli ibadetlerdir.
Bunları teyple, video ile yapmak, bid'at olup, büyük günahtır.