Sual: İffet ve hayanın önemi nedir?
CEVAP
Allahü teâlâ, insan neslinin devamı için, erkek ve kadını birbirine karşı cazip
kılmıştır. Aynı zamanda, bu kuvvetli duygu karşısında, insanları, dünyada çetin
bir imtihana tâbi tutmuştur. Dünyadaki kısa ömrümüz içinde, en zor imtihan iffet
imtihanıdır. Bu imtihanda kazanan bir insan, dünya ve ahiretin kahramanıdır.
İnsanların kusursuz olması veya insanın düşüklüğü, daha ziyade iffet işinde
belli olur. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimin birçok yerinde, iffetini muhafaza
edenlere, büyük mükafatlar vaad etmiş, iffetini muhafaza etmeyenlere de,
Cehennem azabını göstermiş, iffetsizleri, bir insanı öldüren bir câni ile bir
tutmuştur. Müminlerin vasfını anlatırken de buyuruyor ki:
(Müminler, namazlarını huşu içinde kılar, boş, lüzumsuz şeylerden yüz çevirir,
zekatlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet eder.) [Müminun
1-8]
İffetli kimse, haya sahibidir, yani günah işlemeye utanır. Haya sahibi olmanın
önemi büyüktür. Bu husustaki birkaç hadis-i şerif:
(Haya imandandır.) [Buhari]
(Hayası olmayanın imanı da olmaz. İmansız da Cennete giremez.) [Deylemi]
(Haya azlığı küfürdendir.) [Hakim]
(Haya, iffet, dile sahip olmak ve akıl imandan; cimrilik, müstehcenlik, çirkin
söz ve hayasızlık nifâktandır.) [Beyheki]
İffet, yani namus ne kadar önemli ise, namussuzluk da o kadar kötüdür. Namusun
önemi hakkındaki hadis-i şeriflerin birkaçı şöyledir:
(İyi bilin ki, namusunu koruyana Cennet vardır.) [Hakim]
(Zinadan korunan müslüman Cennete girer.) [Beyheki]
(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!) [İbni Asakir]
(Başkasının karısını kızını ayartan bizden değildir.) [Hakim, İ.Ahmed]
(Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile iyi geçinirse,
dilediği kapıdan Cennete girer.) [İ. Hibban]
(Şu altı şeyi yapanın Cennete girmesine kefilim: Doğru konuşan, verdiği sözü
yerine getiren, emanete riayet eden, namusunu koruyan, gözlerini haramdan
sakınan, ellerini kötülükten çeken.) [İ.Ahmed]
(Haya on kısımdır. Dokuzu kadında, biri erkektedir) hadis-i şerifinde de
bildirildiği gibi, kadınların hayası erkeklerden çoktur. Öyle olmasaydı, çok
çirkin işler meydana çıkardı. Din düşmanları bunu bildikleri için, daha çocukken
kadınlardan hayayı kaldırmaya çalışıyorlar. Hayasız bir toplum meydana getirmeye
çalışıyorlar. Müslüman kadını hayalı olmaya devam etmelidir. Hadis-i şerifte,
(Haya güzeldir, fakat kadında daha güzeldir) buyuruldu. (Deylemi)
İnsan günahlarının çoğu, iffet konusu içindedir. İffet, bir genç kızın veya
kadının, değeri para ile ölçülemeyen bir mücevheridir. Bu mücevheri ele geçirmek
için, Allahü teâlâdan korkmayan her erkek, bütün şeytanlığını kullanır. Ele
geçirdikten sonra, maksadına erişmiştir. Artık o, mücevherlikten çıkmış, adi bir
taş olmuştur. Sokağa atılıverir. Bu alış-verişte, erkek, bir namus hırsızıdır.
Kadın ise, mücevherini çaldırmış, bir zavallıdır.
İffetsiz olan, Allah katında günahkâr, halkın yanında da itibarsızdır. Bir
namussuzun toplumdaki iyilerin yanında itibarı [saygınlığı], bir köpeğin itibarı
kadar yoktur. Erkeklik ve dişilik duyguları, insanlarda da, hayvanda da vardır.
Hayvanlarda utanma hissi olmadığı için, onlar, bu duygularını gizlemez. İnsan
ise, şeref ve haysiyet duygularına sahip olduğu için, erkeklik ve dişilik
hislerine karşı meşru yol arar.
Bir insanın ve bir ailenin şerefi ve itibarı, bu duygu karşısındaki tutumu ile
ölçülür. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise, itibarsızdır. Fakir
ve namuslu bir kadın ise, her yerde, her zaman itibarlıdır, saygıya layıktır.
Bunlar, normal ve temiz bir toplumun iffet ölçüleridir. İffet kaidelerini
ayaklar altına almış, yalnız hayvani hisleri peşinde koşan insan topluluğu, bu
sözlerle alay eder. Onlara sözümüz yoktur. Dünyadaki pek çok rezaletler,
cinayetler, iffetsizlik yüzünden meydana gelmektedir.
İnsanların pek çoğu, iffetsizliğin fenalıklarını bildikleri halde, kendilerini
bu fena yollara sapmaktan alıkoyamaz. Bu kuvvetli duygu karşısında, onları
selamet yoluna çıkaracak çare, terbiye ve ahlak meselesidir.
Allah’tan korkan bir insan iffetsiz olamaz. O halde, çocuklarımıza Allah
korkusunu öğretmeye çalışmak, bizim için en başta gelen görev oluyor. Allahü
teâlâdan korkmak için, Allah’ı iyi bilmek lazımdır. Allah’ı bilmek için, Onun
büyüklüğünü ve sıfatlarını öğrenmek zorundayız. Allahü teâlâyı hiç düşünmeyen
bir topluluk için, Allah korkusuna sahip olmak kolay değildir. Allahü teâlâdan
korkmak da, bir bilgi, bir çalışma ve bir gayret işidir. Durup dururken, Allah
korkusu meydana gelmez. Dinin emir ve yasaklarına riayet edene kolay gelir.
Özellikle büyük şehirlerde iffet işi tehlikeli bir yoldadır. Bir genç kızın,
kendi başına yalnız kendi aklı ve anlayışı ile iffetini muhafaza etmesi, cidden
güçtür. O genç kız, eğer biraz da güzelse, hatıra ve hayale gelmeyen
tehlikelerle çevrilmiş demektir. Bu tehlike, okulda, yollarda, otobüste,
komşularda, hatta evinin içinde, telefonda, internette yakasını bırakmaz.
Kızlarımız, tehlikeler karşısında aciz bir mahluk olarak, ahlaksızların elinde
bir oyuncak olmamalıdır. Bu devirde herkesten, her yerde ona zarar gelebilir. Bu
zarar, onun parasına, puluna değil, şeref ve haysiyetinedir. Paraya olan zarar
telafi edilebilir. Manevi zarar, yerine konamaz. Ahlaksızların içinde genç kız
için şerefle yaşamak çok güçtür. İffetli bir kız, diğer bazı kızlar gibi, flört
yapmaya heveslenmemeli. Bu tehlikeli bir tecrübedir. Esasen flörtle yapılan
evlilik, çok zaman mutluluk getirmez.
İffeti muhafaza için, gençleri zamanında evlendirmeli, iffeti zedeleyecek
yerlerden uzak durmalıdır. Gençliğin hakkı adı altında çeşitli eğlenceler, genç
kızı elde etmek için birer tuzaktır. Bunun tuzak olduğuna inanmayan bir kız,
tuzağın içine düştükten sonra, aklı başına gelir. Fakat iş işten geçmiştir.
Tuzağın görünüşteki cazibesine kapılan kızlar, erkeklerin elinde çabucak birer
oyuncak hâline gelir. Kendine güvenen bir kız bile, onların karşısında sonuna
kadar dayanamaz. Yakışıklı bir erkeğin aldatıcı gülümsemesi karşısında,
yenilebilir. Artık o kız, tuzağa düşmüştür. O tuzaktan kurtulan pek az veya hiç
yoktur. Halbuki, o tuzak dediğimiz eğlence yerlerine gitmemek daha kolay bir
iştir. (Göz görmeyince, gönül katlanır) diye bir atasözü vardır. Oraya
gitmeyen bir genç kız, oranın tehlikesinden kurtulmuş olur. Giderse, kurtulması
zordur.
Kadın gözü ile kadın
Erkek gözü ile kadın konusunu ele almadan önce, kadın gözü ile kadınların
halini anlatan bir yazıyı buraya almak istiyorum. Bayan Gülay Göktürk, Yeni
Yüzyıl’daki yazısında özetle diyor ki:
(Kadınların, hayatın çeşitli alanlarında vitrin süsü gibi kullanılmasına hep
tepki duydum. Politik partilerin, vitrinlerine mostralık birkaç kadın koyarak,
kolay tarafından çağdaş parti imajı peşinde koşmalarına da, gazetelerin her
Allah’ın günü arka sayfalarında ayırdıkları “güzel kadın” kontenjanına da,
basının kadın unsurunu tabak-çanak gibi bir promosyon malzemesi olarak
kullanmasına da, reklamlarda pazarlanan ürüne uysa da uymasa da çıplak
kadınların boy göstermesine de bir türlü alışamadım. Ama, şu fuarlar var ya
fuarlar... Kadın vücudunun fuarlarda son model arabaların, tekstil
makinelerinin, inşaat malzemelerinin yanı başında “hostes” olarak kullanılışı...
İşte aşağılanışın bu kadarına katlanamıyorum. Kim bilir, belki canlı canlı
gördüğüm içindir; belki orada bulunuşlarına bir gerekçe bulmak için en ufak bir
gayret gösterilmeye bile zahmet edilmeden, tam bir utanmazlıkla resmen ve alenen
kullanıldıkları için...
Ne zaman bir fuara gitsem, bacaklarını açıp son model arabaların üstüne oturmuş
mini etekli mankenleri görsem içim kalkıyor, midem bulanıyor. Ve şaşıyorum: İyi
kötü birer kişilikleri olan bu kadınlar, orada öylece durup o arabaların birer
aksesuarı gibi pazarlanmayı nasıl içlerine sindiriyorlar? Hem, kadın cinsini bu
kadar aşağılatan o kadınlara karşı, hem de onları oraya oturtup müşteriyi
kandırarak mal satmaya çalışanlara karşı öfke doluyor içim.
Bilişim 98’i dolaşırken yine aynı mide bulantısını yaşadım. Göğüslerini ve uzun
bacaklarını açıkta bırakan giysileri ve frapan makyajlarıyla hostes kızlar yine
iş başındaydı. Hayatlarında tek bir tuşuna basmadıkları, en basit bir soruya
cevap verebilecek kadar bile tanımadıkları bilgisayarların yanında durarak,
bulundukları standı bir cazibe merkezine dönüştürmeye çalışıyorlardı.
Önlerinden çabucak ve göz göze gelmemeye çalışarak geçip Bilgisayarlı Beste
Yarışması’nın yapılacağı salona yöneldim. Yarışmada finale kalan 11 gencin
bilgisayarlarıyla kurdukları orkestralarına çaldırdıkları özgün besteleri
dinledim. Yarışmacılar arasında bir tek bile kız yoktu. Hatırladığım kadarıyla
geçen yıl ve ondan önceki yıl da yoktu. Erkekler bilgisayarda beste yapıyor,
kızlar da o bilgisayarların yanında durup erkekleri çekmeye çalışıyordu.
Avrupa’daki seks yerleri
Gidenler bilirler, Amsterdam’ın Red Light District denen semtinde gezerken,
seks shopların neon ışıklı geniş vitrinlerinde müşteri bekleyen fahişeler
görürsünüz. Akşam hava karardı mı, üzerlerinde bir sütyen bir külotla vitrine
çıkar, saatlerce ya ayakta ya da bir sandalyeye oturarak, arada bir seksi
hareketler yaparak müşteri bulmaya çalışırlar. Vitrine çıkmış kiralık
kadınlardır bunlar. Vücutları hiç tartışmasız metadır. Sadece üzerlerinde fiyat
etiketleri eksiktir. Seks shop sahipleri hiç değilse, sattıkları mal konusunda
müşteriyi yanıltmaya çalışmıyorlar. Fuarlardaki gibi kadın vücudu ile müşterinin
aklını karıştırıp, dikkatini dağıtıp başka bir şey satmıyorlar. Müşteri ne almak
istiyorsa ona bakıyor, beğenirse parasını bastırıp alıyor.
Bence fuarlarda yapılan şey ticari ahlaka da sığmıyor. Kadın gösterip araba ya
da bilgisayar satmaya çalışmak doğrudan dolandırıcılığa giriyor. Hostes
kızlarımız da bu dolandırıcılığa alet oluyor.)
İffetli kadın
Yukarıdaki yazıda Kadın gözü ile kadın demiştik. Bu isabetli bir tabir
değildir. Çünkü iyi bir kadının diğer kadınlara bakışı ile, kötü bir kadının
bakışı farklıdır. İyi bir erkekle, kötü bir erkeğin bakışları da farklıdır. İyi
bir kadınla, iyi bir erkeğin bakışları arasında fazla fark olmaz. Yukarıdaki
yazıyı feminist bir kadının, kadınlara hangi açıdan baktığını göstermek için
almıştık. Şimdi de, Türkiye Gazetesi yazarlarından Sayın Rahim Er’in yazısını
özetle alıyoruz:
(Bir Müslüman genç kız ve kadının giyinişi sade olmalı; dikkat çekmemelidir.
Sade ve özenli bir kıyafet, muhatabında saygı uyandırır. Aşırı renkler ve dikkat
çekici ve gösterişe kaçan süslerden kaçınmalıdır! Pantolon, erkek kıyafetidir.
Ayrıca pantolon, hanımları çirkinleştirmekte, manto altında bile olsa kaba saba
olmaktadır. Ayakkabıları da sade olmalı, yürürken ses çıkartmamalıdır.
Tesettür, sade ve gösterişten uzak ve zarif olmalıdır. Mümine narin olur.
Kadın, gülünç olacak şekilde giyinip süslenmemeli; partal da olmamalıdır.
Sadelikteki ihtişam ve estetiği yakalamaya çalışmalıdır. Örtünme, gösteriş veya
başka bir maksatla olmamalı. Tesettür, yüce Allah’ın emri olduğu için yapılırsa,
bunu yapan hanım, her an sevap alır.
Sırf rızk endişesi ile, zaruretsiz, uygunsuz işlerde çalışmamalıdır. İş
hayatında, erkeklerle sürekli muhatap olmanın büyük zararı olur. Evlerimiz
kadınlarımızın sarayıdır. Kızlar ve kadınlar, bu saraylarda el işi, ev işi,
mutfak işi... gibi işlere zevklerini, estetiklerini, göz nurlarını, ihlâslarını
katarak eserler vermekte; anneler, dinimizin ve millet hayatımızın teminatı
sağlam nesiller yetiştirmektedir.
Bunlar yapılırken de günün nasıl bittiğinin farkına bile varılmaz.
Nerede cennet benzeri bu hayat; nerede servise yetişme, işe ulaşma ve iş
hayatında verimli olma kaygısı? Evlerde ne patron baskısı, ne müdür sorgusu, ne
azar, ne de kem gözler vardır; günahtan uzak bir huzur iklimi.
Dışarıdaki işte çalışan bir kadın; ne kadın kalmakta, ne erkek olmakta ve bu
çelişkinin ruhunda doğurduğu sancı yüzünden de çok çabuk çökmekte ve devamlı
namahremlerle görüştüğü için de maalesef, yüzündeki nur kaybolmaktadır.
Bu sebeple, işte çalışmaktan başka çaresi olmayan hanımlar, günaha girmeden,
günlerini kurtarmaya azami dikkat etmelidir. Bunlara uyan kazanır, uymayan ise
kaybeder. Peygamber efendimiz, (Ateşe dayanacağın kadar günah işle)
buyuruyor. Ar damarı çatlamış kıyafetlerle sokaklarda dolaşmamalıdır.
Uygunsuz giyiniş, pervasız bakışlar, iç gıcıklayıcı ses tonu, dikkat çekici
yürüyüş gibi dinimizin yasakladığı hal ve hareketlerden uzaklaş; yüksek iman,
edep ve iffetle bayraklaş...
Bir hanım, zaruret olmadan, yabancı erkeklerle telefonla bile görüşmemeli,
onlarla senli benli olmamalıdır. Zaruret varsa, konuşma gayet kısa ve mesafeli,
resmi ve ciddi olmalıdır. İhtiyaçtan fazla konuşmak, şakalaşmak, şımarıklık,
lâubalilik ciddiyetten uzaklaştırır; kötü puana sebep olur. Hareketler hiçbir
zaman hoppa, hafif meşrep olmamalıdır.
Hanımlarının en büyük serveti iffet ve edebidir. İffet ve edep, insanla hayvanı
ayıran farktır. Bir genç kız, kısmetini sokakta ve gayri meşru yollarla
aramamalıdır. Bir kız, evlenmek, hakkında hayırlı mı, hayırsız mı bilemez. Bu
bakımdan mutlaka evlenmeyi değil, hakkında hayırlı olanı istemelidir!
Bu tavsiyelere uyan, herkesin hürmet edeceği hakiki bir hanımefendi olur.
Hanımefendi olan da, Allah’ı, Resulullahı ve Müslümanları sevindirir; öbür halde
ise şeytanı...
Bir mümine öyle olmalı ki, başka mümineler de ona imrenmeli ve ona benzemeye
çalışmalıdır.)