Sual: Kabirde, nimet veya azaba duçar olan, beden mi yoksa ruh mudur?
CEVAP
Kabirde, hem ruha, hem de bedene nimet ve azap vardır. Buna, böylece inanmak
lazımdır.
İmam-ı Muhammed bin Hasen Şeybani, Akaid-i Şeybaniyye manzumesinde, (Kabir
azabı vardır. Kabir azabı, hem ruha, hem de bedene olacaktır) buyurdu. Yani,
kabirde nimetler ve azaplar, ruha ve cesede birlikte olacaktır. Diriler bunu
görmezse de, inanmak lazımdır. Gaybe iman etmek lazımdır. Buna inanmamak,
kıyamet günü mezardan kalkmaya inanmamaya yol açar. Çünkü, ikisi de, Allahü
teâlânın kudreti ile olmaktadır. Birine inananın, ötekine de inanması akla
uygundur. İnsan kabir azabını, diri iken anlayamıyor ise de, âyet-i
kerimeler ve hadis-i şerifler ve bu ümmetin önce gelenleri, kabir azabı
olacağını haber vermişlerdir.
Mutezile fırkası ile vehhabiler, kabir azabına inanmıyorlar ama ruhun ölmediğini
de inkâr edemiyorlar. Ruhun bedene olan bağlılığı öldükten sonra yok olmaz.
Ölünün kemiğini kırmak ve kabir üzerine basmak, bunun için yasak edilmiştir.
Kabirde azap yapılması da, ruhun ölmediğini gösterir. Mümin suresinin 46.
âyetinde,
(Firavuna ve adamlarına her sabah akşam gidecekleri Cehennem ateşi
gösterilir) buyuruldu. Ölü görmeseydi, gösterilir demek lüzumsuz ve
yanlış olurdu.
Buhari’deki, (Her ölüye, sabah akşam ahiretteki yeri gösterilir. Cennetlik
olana, Cennetteki yeri, Cehennemlik olana, Cehennemdeki yeri gösterilir)
hadis-i şerifindeki gösterilir sözü, gördüklerini bildirmektedir.
İmam-ı a'zam hazretleri buyurdu ki:
Mümin suresinin 46. âyeti, kabir azabını gösteriyor, âyetin devamında onların
şiddetli azaba sokulacağı bildiriliyor. Birincisi kabir azabı, ikincisi ise
Cehennem azabıdır. (El-Kavl-ül-fasl)
İmam-ı Gazali hazretleri de, (Bu âyet-i kerime kabir azabını
gösteriyor) buyurdu. (İhya)
Nuh suresinin, (Günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe
atıldılar) mealindeki 25. âyetinde geçen Feüdhılu kelimesindeki F
harfi, hiç ara verilmediğini gösterir. Yani (Suda boğulduktan hemen sonra
kabirdeki azaba maruz kaldılar) demektir. (El-Kavl-ül-fasl)
Al-i imran suresinin, (Allah yolunda öldürülenleri [Şehidleri] ölü
sanmayın! Bilakis onlar diridir) mealindeki 169. âyeti de, kabir hayatını
bildirmektedir. (El-Kavl-ül-fasl)
İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:
Taha suresinin 124. âyetindeki Maişeten danken kabir azabını bildiriyor.
Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin kabrinde yemyeşil bir bahçe içindedir. Ayın 14’ü gibi aydınlatılır.
"Feinne lehü maişeten danken" âyeti, kâfirlerin kabirde görecekleri azabı
bildirir. 99 tinnin yılanı, kâfirleri kıyamete kadar kabrinde sokup azap eder.)
[Tirmizi]
Tekasür suresinin 3. âyetindeki, bu övünmenizin kötü akıbetini İleride
bileceksiniz demek, Ölürken demektir. 4. âyetindeki Yine ileride
bileceksiniz ise Kabirde demektir. (Celaleyn, Medarik, M.Tezkire-i
Kurtubi)
İmam-ı Nesefi hazretleri buyuruyor ki:
Araf suresinin, (Orada yaşayıp, orada öleceksiniz, yine oradan dirilip
çıkarılacaksınız) mealindeki 25. âyetindeki Oradadan maksat kabir
hayatıdır. (Şeyhzade)
Bekara suresinin, (Ölü iken sizi diriltti. Tekrar öldürecek ve tekrar
diriltecek) mealindeki 28. âyetinde bildirilen, ikinci dirilme kabirde
olacaktır. İmam-ı Nesefi de bu âyetin kabir azabı ve nimetine işaret ettiğini
bildirmiştir. (Tefsir-i Şeyhzade)
Casiye suresinin, (Allah sizi diriltir, sonra öldürür) mealindeki 26.
âyeti de, diriltmenin kabirde olacağını bildiriyor. (Şeyhzade)
Tevbe suresinin, (Onları iki defa azaba uğratacağız) mealindeki 101.
âyetindeki azabın birisi kabir azabıdır. (Kadi Beydavi)
Hazret-i Âişe, (Ya Resulallah, bu ümmet, kabirde azap görecek, benim gibi
zayıfların hâli ne olacak?) diye sual edince, Resulullah efendimiz, İbrahim
suresinin, (Allah, iman edenlere, dünya ve ahirette de sabit sözlerinde sebat
ihsan eder) mealindeki 27. âyeti okudu. (Bezzar)
Bu âyette, kabir hayatının hak olduğu, müminlere sabit sözlerinde sebat ihsan
edildiği bildiriliyor. (Tefsir-i Celaleyn)
Resulullah efendimiz, Bedir’de öldürülen kâfirlerin gömüldüğü çukurun başına
gelip, ölülerin ve babalarının isimlerini birer birer söyleyerek,
(Rabbinizin, size söz verdiğine kavuştunuz mu? Ben, Rabbimin söz verdiği zafere
kavuştum) buyurdu. Hazret-i Ömer, (Ya Resulallah, cansız ölülere neden
söylüyorsun?) dedi. Resulullah, (Rabbimin hakkı için söylüyorum ki, siz
beni onlardan daha iyi işitmezsiniz. Fakat cevap veremezler) buyurdu.
(Buhari, Müslim) [Hazret-i Ömer’in ölünün işittiğini bildiği halde böyle
sorması, dindeki bir hükmün vesika haline gelmesi içindir.]
Vehhabiler, ibni Teymiye’nin yolunda iseler de, bu konuda ona da uymuyorlar.
Çünkü ibni Teymiye diyor ki: (Bedir’de çukurdaki kâfirlerin işitmelerini
bildiren hadis-i şerif meşhurdur, her yere yayılmıştır. Zaruri inanılması lazım
gelen bilgilerden oldu.) [Dinde inanılması zaruri olan bir şeye inanmayan kâfir
olur.] (Kitab-ül-intisar-fil-imam-ı Ahmed)
Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Kabirde nimetler ve azaplar olduğuna iman ederiz. Ölülerin birbirleri ile
konuştukları, kabirde azap olunanların seslerinin işitildiği bir çok hadis-i
şerif ile bildirilmiştir. (C.1, m.182)
Her hadis kitabında kabir hayatı ve azabı bildirilmektedir. Kabir hayatını ve
azabını inkâr eden, bütün hadis kitaplarını ve Resulullahı inkâr etmiş olur.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Kabir azabı vardır.) [Buhari]
(Kabir, ya Cennet bahçesi veya Cehennem çukurudur.) [Tirmizi]
(Eğer kabre konan kişi mümin ise, Kabri genişletilir. Kıyamette insanlar
diriltilinceye kadar kabri hoş kokularla doldurulur. Kabre konan kişi kâfir ise,
demirden bir tokmakla başına vurulur. Öyle bir çığlık atar ki, cin ve insanların
dışındaki bütün canlılar işitir. Kabri öyle daraltılır ki, kaburga kemikleri
birbirine geçer.) [Buhari, Müslim]
(Ölünün kemiğini kırmak, onu diri iken kırmak gibidir.) [Ebu Davud, İbni
Mace]
(Ateş üstüne oturmak, kabir üstüne oturmaktan iyidir.) [Müslim, Nesai,
Ebu Davud]
(Namaz kılmayanın kabri ateşle doldurulur.) [Kurretül Uyun]
(Kâfire kabrinde 99 ejderha kıyamete kadar azap eder.) [Ebu Ya’la, İbni
Hibban, Tirmizi]
(Cuma günü veya gecesi ölen mümine kabir azabı olmaz.) [Tirmizi, Ebu Nuaym]
(Şehid kabir azabından emindir.) [İbni Mace, İ. Ahmed, Beyheki]
(Sadaka, kabir azabından korur.) [Beyheki]
(Tebareke suresini okumak kabir azabından korur.) [İbni Mürdeveyh]
(Koğuculuk, kabir azabına sebep olur.) [Beyheki]
(Kabir azabının çoğu, üzerine idrar sıçratmaktan olacaktır.) [İbni Mace,
Nesai, Hakim, Dare Kutni]
(İdrardan sakının! Çünkü kabirde ilk hesap bundan olacaktır.) [Taberani]
(Allahü teâlâ, bazı kimseleri, insanların ihtiyaçlarını gidermek için
yaratmıştır. İnsanlar, ihtiyaçları için onlara başvururlar. İşte bunlar, kabir
azabından emindirler.) [Taberani]
(Dün gece rüyamda , bir kimseyi kabir sıkarken gördüm. Namazı gelip onu kabir
azabından kurtardı.) [Hakim]
(Cuma gecesi "Fatiha" ve 15 kere "İzâ zülzilet" okuyarak iki rekat namaz
kılan, kabir azabından emin olur.) [Deylemi]
(Fisebilillah gözcü olarak vefat eden, kabir azabı görmez.) [İ. Ahmed]
(Allah’ım, kabir azabından sana sığınıyorum.) [Müslim, Nesai, Hakim,
Harâiti]
(Kabir azabından Allah’a sığınınız.) [Müslim, İ.Ahmed, İ.Ebi Şeybe]
(Gizleyebilseydiniz, kabir azabını işitmeniz için Allah’a dua ederdim.)
[Buhari, Müslim, İ. Ahmed, Nesai]
Peygamber efendimiz, iki kabir yanında durup, (Bunlardan biri idrar
sıçramasından sakınmadığı için, diğeri ise, müslümanlar arasında söz taşıdığı
için, kabir azabı çekiyorlar) buyurdu. (İbni Mace)
Peygamber efendimiz bir cenazede, (Ya Rabbi, bunu kabir azabından koru)
diye dua etti. (Müslim, Nesai, Tirmizi)
İmam-ı Birgivi hazretleri, Etfal-ül-müslimin risalesinde, (Bir müminin
kabrini ziyaret ederken, ya Rabbi, Muhammed aleyhisselam hürmetine, buna azap
yapma denirse, Allahü teâlâ, kıyamete kadar azabını durdurur) hadis-i
şerifini yazmaktadır.
Ehl-i sünnetin ve Hanefi mezhebinin reisi olan imam-ı a'zam hazretleri
buyurdu ki:
(Kabirde ruhun cesede iadesi, kâfirleri ve bazı günahkâr müslümanları kabrin
sıkması ve azap edilmesi haktır.) (Kavl-ül-fasl)
İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Rabbani hazretleri,
(Kabrin bedeni sıkması vardır) buyurdu. (Mektubat C.3, m.17)
Yine İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Gazali hazretleri de,
(Kabir azabı ruha ve cesede birlikte olacaktır) buyuruyor. (İhya-i ulümiddin)
Karada ve denizde ölene de sual sorulur. Bu da ruhun bedene iade edilmesinden
sonra olur. (Nuhbet-ül-leâli s.116, Bidaye s.91)
Ruh ve bedene azap
Ruh ve beden beraber günah işledikleri için, kabir azabı da, her ikisine
birden yapılacaktır. (El-Müstened)
İmam-ı Süyuti hazretleri Şerh-us-Sudur, Abdurrahman ibni Receb Hanbeli
hazretleri Ehvâl-ül-kubur kitabında, İmam-ı Şarani hazretleri
Tezkire-i Kurtubi Muhtasarı'nda bildiriyor ki:
Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Ömer hazretleri, (Yerden boynu zincirli birinin
çıktığını, bir adamın bunu dövdüğünü, zincirli adamın yerde kaybolduğunu,
böylece toprağa girip çıktığını gördüm) dedi. Resulullah efendimiz, bu zata,
(O gördüğün kimse, Ebu Cehil'dir, kıyamete kadar kabrinde böyle azap
çeker) buyurdu. (Taberani)
İmam-ı Taberani'nin bildirdiği bu hadis-i şerif, mezhepsiz ibni Teymiye’nin
talebesi olan ibni Kayyımı Cevziyye'nin Kitab-ür-ruh isimli eserinde de
vardır.
Özetini aldığımız hadis-i şerifin metninde Ebu Cehil'in, ibni Ömer
hazretlerinden su istediği de yazılıdır. Demek ki, Ebu Cehil'in sadece ruhuna
değil, bedenine de azap yapılmaktadır. Cehennemde de, çürüyen vücut yerine yeni
bir vücut yaratılacak, Cehennemdekilerin böylece hem ruh, hem de bedenleri azap
görecektir. Azap görecek olan bu çürüyen beden değildir. Ruhun tasarrufu altında
olan beden azap görecektir.
İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:
Her ölünün ruhu, cesedine, bilmediğimiz bir halde bağlıdır. Ruhların kendi
cesetlerine tesir ve tasarruf etmelerine ve kabirde bulunmalarına izin
verilmiştir. Ölü kabirde çürüse de, ruhun bedenle olan bağlılığı bozulmaz.
(El-mütekaddim)
Günahları ikisi birlikte işlediği için, yalnız ruha azap yapılması, hikmete ve
ilahi adalete uygun değildir. Beden kabirde çürüse de, Allahü teâlânın ilminde
vardır. Allahü teâlâ, ölüleri diriltmeye gücü yettiği gibi, bedene de azap
yapmaya gücü yeter. Allahü teâlâ her şeye kadirdir, Onun kudretinden şüphe eden
kâfirdir. (M. Nasihat)
Ehl-i sünnet itikadını en güzel şekilde anlatan meşhur Emali şerhinde
buyuruluyor ki:
(Bir kimse kurtlar tarafından parçalanıp yense, yahut ateşte yanıp kül olsa,
denizde çürüse, kabir suali olur, kabir azabına veya kabir nimetine kavuşur.)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kabir azabı, ahiret azaplarındandır. Dünya azabına benzemediği gibi, rüyada
görülen azaba da benzemez. Böyle sanmak, kabir azabını bilmemekten ileri gelir.
Kabir azabına inanmayan bid'at sahibi olur. "Hakkında hadis-i şerif olsa da,
olmasa da, kabir azabına inanmam, akıl ve tecrübe bunu kabul etmez" diyen kâfir
olur. (Mektubat-ı Rabbani C.3, m.17- 31)