Sual: Selefiyiz diyen necdiler, bir iş yapılırken sebebine yapışmaya,
enbiyadan, evliyadan şefaat ve yardım istemeye şirk diyorlar. Bu şefaat ve
yardım isteği, Allah’ın yaratıcılığını inkâr etmek midir?
CEVAP
Hâşâ öyle değildir. Bu şefaat ve yardım, Allah’ın yaratıcılığını inkâr etmek
değildir. Bulut vasıtası ile Allahü teâlâdan yağmur beklemek, ilaç içerek Allahü
teâlâdan şifa beklemek, bomba, füze, uçak kullanarak Allahü teâlâdan zafer
beklemek gibidir. Bunlar sebeptir. Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratmaktadır.
Bu sebeplere yapışmak, şirk değil, dinin emridir. Peygamberler sebeplere
yapıştılar. Allahü teâlânın zafer vermesi için, savaş vasıtaları yapıldığı gibi,
Allahü teâlânın duayı kabul etmesi için de, Peygamberin, Evliyanın ruhlarına
gönül bağlanır.
Allahü teâlânın elektromagnetik dalgalarla yarattığı sesi almak için radyo
kullanmak, Allah’ı bırakıp bir kutuya başvurmak değildir. Çünkü, radyo
kutusundaki aletlere o özellikleri, o kuvvetleri veren Allah’tır.
Allahü teâlâ, her şeyde, kendi kudretini gizlemiştir. Müşrik, puta tapar, Allahü
teâlâyı düşünmez. Müslüman, sebeplere, mahluklara, tesir, hassa veren Allahü
teâlâyı düşünür. İstediğini Ondan bekler. Geleni Allahü teâlâdan bilir.
Müminler, (Yalnız Senden yardım isteriz) âyetini, (Ya Rabbi, dünyadaki
arzularıma, ihtiyaçlarıma kavuşmak için maddi, fenni sebeplere yapışıyor ve bana
yardım etmeleri için, sevdiğin kullarına yalvarıyorum. Bunları yaparken ve her
zaman, dilekleri verenin, yaratanın yalnız sen olduğuna inanıyorum. Yalnız
senden bekliyorum!) şeklinde anlarlar. Peygamber gibi evliya da, gaybı
bilmez. Allahü teâlâ bildirirse, ancak onu söyler. Evliya, yoku var; varı da yok
edemez. Kimseye rızık veremez, çocuk yapamaz, hastalığı gideremez.
Bunun için hacetini bizzat Evliyadan bekleyerek, Evliyaya adak yapmak caiz
olmaz. Ancak şarta bağlı olarak evliyaya adak yapmak, kendisini, günahı çok, dua
etmeye yüzünün olmadığını düşünerek, mübarek birini vesile edip, onun hürmetine
Allahü teâlâya yalvarmak şeklinde olursa mahzuru olmaz.
Yine bu necdiler, “İlaç hastalığıma iyi geldi demek şirktir, Terörist çocuğu
öldürdü demek de şirktir” diyorlar. Evet öldüren de dirilten de yalnız Allahü
teâlâdır.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Dirilten ve öldüren yalnız Odur.) [Yunus 56]
(Ölüm zamanında insanı, Allah öldürüyor.) [Zümer 42]
Azrail öldürdü, Azrail can aldı demek de mecazidir. Öldüren, hastaya şifa veren
Allah’tır. Çünkü Allahü teâlâ, (Hasta olduğum zaman ancak O bana şifa verir)
buyuruyor. (Şuara 80)
Cenab-ı Hak her şeyi sebep ile yaratıyor. İlaçsız da şifa verir ama, ilacı sebep
kılıyor. Her şeyi yaratanın, şifa verenin Allahü teâlâ olduğunu bilen bir
Müslümanın, (Aspirin başımın ağrısını giderdi), (Falanca falancayı öldürdü),
(Azrail babamın canını aldı) veya (Doktor, hastayı iyileştirdi) demesi şirk ve
günah değildir. Bu bir mecazdır. Böyle örnekler Kur’an-ı kerimde de çoktur:
(Öldürmek için vekil yapılmış olan melek sizi öldürüyor.) [Secde 11]
(Körlerin gözünü açar, baras hastalığını iyi eder ve Allah’ın izni ile
ölüleri diriltirim.) [A. İmran 49]
Birinci âyette Allah’ın izni ile meleğin öldürdüğü, ikinci âyette de Hazret-i
İsa’nın ölüyü dirilttiği bildiriliyor. Evliya da Allah’ın izni ile kendisinden
isteyene yardım ediyor. Allahü teâlânın kudretinden niye şüphe edilir ki?
Evliya, Enbiya yaratıcı değildir
Necdi denilen kimseler, (Peygamber mucize, evliya keramet gösterir demek
şirktir. Çünkü insana yaratıcılık vasfı verilmiş olur. Bunun için peygamberin
veya evliyanın kabrini ziyaret edip onlardan şefaat istemek, onların hürmetine
dua etmek şirktir) diyorlar. Bu zihniyetteki insanlar eshab-ı kiramın
kabirlerini yıkıp yerle bir etmişlerdir.
Buhari’deki hadis-i şerifte, Beni İsrail’den gaibi bilen, keramet sahibi
zatların bulunduğu ve bu ümmetten de Hazret-i Ömer’in onlar gibi keramet sahibi
bir zat olduğu bildirilmektedir. Hazret-i Âdem, çok dua etti ise de kabul
olmadı. Peygamber efendimizi vesile ederek, Onun hürmeti için dua edince duası
kabul oldu. Allahü teâlâ, (Ya Âdem! Habibimin ismi ile, her ne isteseydin
kabul ederdim, O olmasaydı seni yaratmazdım) buyurdu. (Beyheki)
Hülasat-ül-kelam’da Resulullahı ve evliyayı vesile ederek dua etmenin caiz
olduğu bildiriliyor. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyledir:
(Ya Rabbi, senden isteyip de verdiğin zatların hatırı için, senden
istiyorum.) [İbni Mace]
(Çölde yalnız kalan kimse, bir şey kaybederse, “Ey Allah’ın kulları bana yardım
edin!” desin; çünkü Allahü teâlânın, sizin göremediğiniz kulları vardır.)
[Taberani]
(Hayvanı kaçan, “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin, Allah da size acısın”
desin!) [Hısn-ül hasin]
(İbrahim Peygamber gibi 40 kişi her zaman bulunur. Onların bereketiyle gökten
yağmur yağar, suya kavuşulur, yardım görülür ve zafere kavuşulur. Onların yerine
yeni birisi gelmedikçe, içlerinden biri ölmez.) [Taberani]
(Çölde veya ıssız bir yerde hayvanını kaybeden kimse, "Benim için o hayvanı
bulun" desin! Çünkü yeryüzünde, [sizin görmediğiniz] Allahü teâlânın öyle
hazır kulları vardır ki, o hayvanı o kimse için bulup getirirler.) [Ebu
Ya’la, Taberani, İbni Sünni]
(Ebdal kırk kişidir. Bunların bereketi ile düşmana galip gelirsiniz ve belâ
gelmesinden kurtulursunuz.) [İbni Asakir]
(Her asırda iyiler bulunur. Bunlar beşyüz kişi olup kırkı ebdaldir. Her ülkede
bulunur.) [Ebu Nuaym]
(Yeryüzünde her zaman [ebdallerden] kırk kişi bulunur. Her biri İbrahim
aleyhisselam gibi bereketlidir. Bunların bereketi ile yağmur yağar. Biri ölünce,
Allahü teâlâ, onun yerine başkasını getirir.) [Taberani]
(Dünya ebdaller sayesinde ayakta durur. Allahü teâlânın yardımı onların bereketi
ile gelir.) [Taberani]
(Ebdaller, bid’at ehli değildir. Bâtıl ve günah söze dalmazlar.) [İbni
Ebiddünya]
Selefi görüşlü bazı kimseler, (Eğer Peygamberin, evliyanın yardım etmeye gücü
yetseydi, Müslümanlar dünyada perişan olmazdı) diyerek Allahü teâlânın
Peygambere ve evliyaya verdiği güçten şüphe ediyorlar. Biz Allahü teâlânın
gücünün sonsuz olduğundan ve Onun Peygamberlerine ve evliyasına verdiği
güçlerden hiç şüphe etmiyoruz. (Allah, her şeye gücü yettiği halde, niye
Müslümanlar böyle perişandır? Allah’ın gücü yetseydi, Müslümanlar perişan
olmazdı) demek mi istiyorlar?
Allahü teâlânın yardım etmeyişinin de elbette sebepleri vardır. Evliyanın,
Peygamberin yardım etmesi de ancak Allah’ın izni ile olur. O izin vermezse nasıl
yardım edebilir? O izin verince de kim mani olabilir? Vehhabinin bu yardımı
inkâr etmesinin ne önemi vardır.
Evliya, enbiya yaratıcı değildir. Allahü teâlâ istenilen şeyi onların hürmetine
yaratır. Yani onlar vesiledir, sebeptir. Cenab-ı Hak, her şeyi yoktan yarattığı
halde, yaratmasına bazı şeyleri sebep kılmıştır. Mesela Âdem aleyhisselamı ana
babasız yaratmış, fakat çamuru vesile kılmıştır. Bütün çocukları yaratan da
Allahü teâlâdır. Fakat çocukların yaratılması için, ana babayı vesile kılmıştır.
Âdem aleyhisselamı yarattığı gibi, bütün insanları da ana babasız yaratabilirdi.
Fakat ana babayı vesile kılmıştır. Onun âdeti böyledir. Onun için Kur’an-ı
kerimde mealen, (Allah’a yaklaşmak için vesile arayınız) buyuruluyor.
(Maide 35)
Hadika’da (Ölülerden, ruhlardan bir şeyi isterken, yani sebeplere
yapışırken; bu işleri sebeplerin değil, Allahü teâlânın yaptığına inanmalı)
buyuruluyor. Sebebe yapışan kimse, dileğini Allahü teâlâdan bekliyor. Allahü
teâlâdan çocuk isteyen kimsenin, sebeplere yapışması, yani evlenmesi gerekir.
Evlenmeden (Ya Rabbi bana çocuk ver) denmez. Sebeplere yapışarak dua etmelidir!