Mezhepsizler diyor ki:
“Bid’at ehlinin hatalarını biz de kabul ediyoruz. Ancak şimdi zamanı değildir.
Dinsizler dururken din görevlilerinin hataları ile uğraşmak gıybettir. Hatasız
kul olmaz. Hatalı da olsa bid’at ehlinin kitaplarından faydalanmalı. İslamiyet
yalnız Ehl-i sünnetten ibaret değildir. Vehhabi, Mutezile, Cebriye, Rafızi gibi
gruplarla birleşerek İslam birliği gerçekleştirilmeli. Hatta
Hıristiyanlarla, Yahudilerle irtibat kurulup, önce dinsizlik yok edilmeli.”
“Din görevlilerinin cüz’i yanılgılarıyla uğraşmak yanlış olur. Mesela adam ömür
boyu cihad etmiş, hapislerde yatmış, sürgünlere gitmiş. Neymiş de, mason Abduh’a
müctehid demiş. Neymiş de uşur vermek farz değil demiş. Bunlar İslam birliğini
baltalamak olur. Bu kitaplardaki cüz’i hataları söylememeli. İslam birliği
için yanılgıları ile birlikte kabul etmeli.”
CEVAP
O zaman ortada din kalır mı? Hak ile bâtıl nasıl belli olur? Bir kimse,
bahsedilen yazarların kitaplarını okuyup, cüz’i yanılgı denilen şeyleri doğru
kabul etse hâli ne olur? Mesela:
1- Bir kitapta okusa ki, uşur Türkiye’de farz değildir. Okuyan da,
Türkiye’de uşur farz değilmiş diye, uşur vermese, [Farz sevabından mahrum
kaldığı gibi, farzı işlemediği için harama da girmiş olur.]
2- Kağıt para ile zekat verilir diyen yanlış yazılmış kitaba inanarak,
zekatını kağıt para ile verse, [Farzı dine uygun yapmamış olur, farz borcundan
kurtulmuş olmaz.]
3- Okuduğu yanlış kitapta, zekat kurumlara da veriliyor diye, fakire değil
de, partiye, derneğe verse, [zekatını vermemiş olur, haram işlemeye devam eder.]
4- Bin yıl önce kaplama tekniği olduğunu yazan yanlış bir kitaba inanarak,
kaplama, dolgu diş gusle mani değil diye, hak mezheplerden [Maliki veya
Şafii’den] birini taklit etmese, [Ömür boyu cünüp gezer, abdestle eda edilmesi
gereken ibadetleri de sahih olmaz.]
5- Okuduğu yanlış kitapta, tesettür iman gibi önemli değil diye, teferruat
diye hanımının, kızının başını açsa, [Haram mubah gibi işlenmeye başlanır,
harama önem vermeyen de kâfir olur.]
6- Yanlış işler cihad dense, buna inanan da, hizmet ediyorum diye namaz
kılmasa, [Büyük günaha girmiş olmaz mı?]
7- Yanlış takvime inanıp, vakti girmeden namazı 10 dakika önce kılsa,
[Namazını kılmış olmaz.]
8- Amerikan denizcilerin yanlış takvimleri yüzünden, haccı bir gün önce
yapsa, [Haccı sahih olmaz, hac görevini yapmamış olur.]
9- Yanlış hesap edilmiş takvimlere inanarak, ramazanda imsaktan sonra da
yiyip içmeye devam etse, [Oruç tutmamış olur, boşuna aç kalmış demektir.]
10- Ben resulüm, ben mehdiyim diyen sapıklara inanarak, hayır şer Allah’tan
değil diye inansa, Allah’ın rahmeti geniştir diyerek Kelime-i tevhidin
Muhammed-ür Resulullah kısmına lüzum yok dese, [imanın şartının birini kabul
etmediği için küfre düşmüş olur. Kâfirin de hiçbir ibadeti muteber olmaz.]
11- Gayri Müslimlere kucak açan kitapları okuyarak, Yahudi’nin de
Hıristiyan’ın da inancı var diyerek kiliseye, havraya gitse, âyinlere katılıp
feyz almaya çalışsa, onlara sevgi beslese, [Bu konudaki âyetleri inkâr etmiş
olacağı için küfre düşmüş olur.]
12- (Allahü teâlâ onlardan razıyım, hepsine cenneti vaad ettim)
dediği halde, İbni Sebecilere inanarak 5’i hariç Eshaba kâfir dese, [Âyetleri
inkâr ettiği için kendisi kâfir olur.]
13- Çalgıyı mubah gören kitapları okuyup, çalgı, müzik helaldir dese,
[Harama helal demiş olur.]
İslam birliği adına cüz’i sanılan böyle cinayetleri işleyen kimse, müslüman
kalır mı? Bunları örtmeye çalışmanın âlemi nedir? Sonra bunları bilip de, susmak
caiz mi? Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Yalanlar yazılır, âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil
uzatılınca, doğruyu bilenler herkese bildirsin! Allah’ın, meleklerin ve bütün
insanların laneti, doğruyu bilip de, gücü yettiği halde bildirmeyene olsun.)
[Ebu Nuaym, Deylemi]
Bu lanete müstahak olmamak için, susmamak gerekir.
Din âlimlerini kötülemek çok kötüdür. İbni Asakir hazretleri, (Din
âlimlerinin etleri zehir gibidir. Koklayan [tenkide yönelen] hastalanır,
tadan [kötüleyen] ölür) buyuruyor. Ancak, kötü olan kimseleri,
mezhepsizleri teşhir etmeli. Kitaplarından misaller vererek hatalarını
açıklamalı. Bu hatalara aldanmamaları için müslümanları ikaz etmeli.
Elbette İslam âlimlerini gıybet etmek haramdır. Ama gıybet nedir? Gıybet, bir
müslümanın veya bir zimminin gizli bir kusurunu, arkasından söylemek olup,
harbilerin ve açıkça günah işleyen müslümanların bu günahlarını bildirmek,
müslümanlara zulmedenlerin ve alış verişte onları aldatanların yaptıkları bu
fenalıkları duyurmak, müslümanları bunların şerrinden sakındırmak, Müslümanlığı
yanlış anlatanların ve yazanların bu iftiralarını söylemek lazım olduğundan
gıybet olmaz. (Redd-ül Muhtar)
Mezhepsizlerin görüşleri, Kul hatasız olmaz kabilinden basit hatalar
değildir, imanı ilgilendirmektedir. Bir kısmı bid’at, bir kısmı ise küfürdür.
Bunları bilip de, gücü yettiği halde, susmanın vebali büyüktür. Çünkü hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Bid’atler yayılıp, sonra gelenler, öncekilere lanet ettiği zaman, doğruyu
bilenler herkese söylesin! Eğer söylemeyip gizlerse, Allah’ın indirdiği Kur’an-ı
kerimi gizlemiş olur.) [İbni Asakir]
Allahü teâlânın emirlerini bildirmek ve yasak ettiklerinden sakındırmak çok
mühim bir vazifedir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Birbirinize Müslümanlığı öğretin! Emr-i marufu bırakırsanız, Allahü teâlâ,
en kötülerinizi başınıza musallat eder ve dualarınızı kabul etmez.) [Bezzar]
Emr-i marufu ve nehy-i münkeri el ile yapmak hükümete, dil ile yapmak din
adamlarına, kalb ile yapmak her Müslümana farzdır. (Hadika)
Din adamının iyisi, kötüsü olur mu? Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âlimlerin iyisi, insanların en iyisidir. Âlimlerin kötüsü de, insanların en
kötüsüdür.) [Bezzar, Darimi]
(Cehennemde din görevlisine, "Sen dünyada dinin emirlerini bildirirdin. Niçin bu
azaba düştün?" derler. O da, "Günahtır, yapmayın" der, kendim yapardım. "Yapın"
dediklerimi de yapmazdım. Bunun cezasını çekiyorum" der.) [Buhari]
(Mirac gecesi ateşten makaslarla kendi dudaklarını kesen insanlar gördüm.
Bunların kim olduğunu sordum. "Kendilerinin yapmadıklarını "yapın" diyen
vaizlerdir" dendi.) [Müslim]
(Kıyamette en şiddetli azap, ilmi kendine fayda vermeyen din görevlisinedir.)
[Beyheki]
(Cehennemde azap çekenlerden bazılarının yaydıkları kötü kokular, diğerlerine
ateşten daha fazla azap verir. "Sen ne günah işledin ki, öyle pis koku
saçıyorsun?" denildiğinde, "Ben din görevlisi idim. Bildiklerimi yapmazdım"der.)
[İ. Ahmed]
(Yazıklar olsun kötü âlimlere ki, ilmi ticarete alet ederler. Menfaat için
devlet adamlarına yaklaşırlar, bunların yaptıkları ticaret, kesada [darlığa,
kıtlığa] uğrasın!) [Hakim]
(Bir zaman gelir ki, din görevlisi fitne unsuru olur, camiler ve hafızlar
çoğalır, ama, [hakiki] âlim hiç bulunmaz.) [Ebu Nuaym]
(Zebaniler, günahkâr hafızlara, puta tapanlardan daha önce azap yapar. Çünkü
bilerek yapılan günah, bilmeyerek yapılandan daha kötüdür.) [Taberani]
(Ahir zamanda cahil din görevlileri ve fasık hafızlar çoğalır. O zamanın din
görevlisi, eşek leşinden daha bozuk ve daha kokmuş olacaktır.) [Tezkire-i
kurtubi muhtasarı]
(Kur’an-ı kerim, okuyanlarına, ya şefaat edecek veya düşman olacaktır.)
[Müslim]
(Ümmetimdeki münafıkların çoğu Kur’an-ı kerim okuyanlardan olacaktır.)
[İ.Ahmed]
(Ahir zamanda, âlim azalır, cahil artar. Âlim kalmayınca da, cahil ve sapık din
görevlisi, yanlış fetva vererek fitne çıkarır, kendisi sapar, başkalarını da
saptırır.) [Buhari]
(Bir zaman gelir ki din görevlisi, en şerli olur; fitne onlardan başlar, onlara
döner.) [Hakim]
(Sizin için Deccalden daha çok, sapık önderlerden korkuyorum.) [İ.Ahmed]
(Ümmetim, kötü âlimler, cahil abidler yüzünden helak olur.) [Darimi]
(Ümmetim, kötü din görevlilerinden çok zarar görecektir.) [Hakim]
Bu hadis-i şeriflerden, dini içten yıkmaya çalışanların bulunacakları
anlaşılmaktadır. Böyle kimselerin ihanetlerini açıklamak gerekmez mi? “İç
mücadeleye şimdilik lüzum yok” demek büyük gaflettir.
Aslında iç düşman, dış düşmandan, içteki yara dıştaki yaradan daha tehlikelidir.
Ayaktaki bir yaranın tedavisi, kalbdeki bir yaranın tedavisinden daha kolay
olur. Sırlarımızı, cephanemizi ve zayıf noktalarımızı bilen bir düşmanın zararı
dıştaki düşmandan daha tehlikelidir.
Mezhepsizlerin, “Biz imam-ı a'zamı da, Abduh'u da severiz” demeleri yanlıştır.
Abduh sevilirse, imam-ı a'zam sevilmemiş olur. Çünkü imam-ı Rabbani hazretleri
buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselama tam ve kusursuz tâbi olabilmek için, Onu tam ve kusursuz
sevmek lazımdır. Tam ve olgun sevginin alameti de Onun düşmanlarını düşman
bilmek, dinini beğenmeyenleri sevmemektir. Sevgiye gevşeklik sığmaz. İki zıt
şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada yerleşmez. İki zıttan birini sevmek,
diğerine düşmanlığı gerektirir. (m. 165)
Yabancılar, İslamiyet’i parçalamak için İslam birliği maskesini taktılar.
Mezhepler İslam birliğine mani oluyor diye mezhepleri kaldırmaya çalıştılar. Bal
ile sirke, süt ile idrar, zemzem ile şarap birleşmeyeceği gibi hak ile bâtıl da
birleşmez. Birleştirilmeye kalkılırsa hepsi de bâtıl olur.
Ehl-i sünneti parçalamak için birleşme maskesi takılmaktadır. Temiz su ile
necasetli su birleşirse bir birleşme olur, ancak bu suya artık temiz su denmez,
hepsi de necasetli su olur. Ehl-i sünnet, vehhabi ile, rafızi ile birleşirse
hepsi necis olur. Bütün Müslümanların birleşeceği yer Ehl-i sünnet yoludur.
Cenab-ı Hak, hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak, sevdiklerini dost, sevmediklerini
de düşman olarak tanıtsın. Âmin.