Sual: Ahirette kurtulmak neye bağlıdır?
CEVAP
Bazıları Allah’a inanan herkesin Cennete gideceğini sanıyor. Bu çok
yanlıştır. Amentü’deki altı esastan birine inanmayanın imanı geçersizdir. Bunun
için inanmak değil, doğru inanmak önemlidir. Ahirette kurtulmak, ibadetin çok
olmasına değil, doğru imana bağlıdır. İhlaslı ameli az da olsa, hatta hiç ameli
olmasa, zerre kadar doğru imanı olsa yine Cennete girer. Bir hadis-i şerifte
buyuruluyor ki:
(Kalbinde zerre kadar imanı olan Cehennemde kalmaz.) [Buhari, Müslim]
Dünyadan herkes ahirete yolculuk yapıyor. Herkes bir vasıtaya binip gidiyor. Bir
vasıtaya binmek değil, doğru vasıtaya binmek önemlidir. Yanlış vasıtaya binen,
istediği yere değil, vasıtanın gittiği yere gider. Kâbe’ye gitmek için niyet
edip Paris’e giden uçağa binen, niyeti halis olsa da Kâbe’ye varamaz.
Allahü teâlâ, doğruyu azcık merak edene, doğruyu arayana doğru yolu yani hakiki
İslamiyet’i nasip edeceğine söz vermiştir. [Ankebut 69, Şûra 13], Allah sözünden
dönmez. (Al-i imran 9)
Demek ki bâtıl yollardaki insanlar istemek bir yana merak bile etmiyorlar.
Allahü teâlâ rızka kefildir ama imana kefil değildir. Doğru iman sahibi olmaya
çalışmalıdır. İtikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz. Doğru
itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı gibidir. İhlaslı
ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10, iki sıfır
konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar. 1 çekilirse hepsi 0
olur. İhlassız, yani riya ile yapılan ameller de, soldaki sıfır gibi yani 1
rakamının soluna konan sıfır gibi değersizdir. İtikad doğru olunca ibadetleri
arttırmak, insanın gayretine, ihlasına, ilmine bağlıdır. İstediği kadar artırır.
Ancak, doğru itikadı, yani ehl-i sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin hiç faydası
olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir.
Mutezile ve benzeri akılcı gruplara göre ibadetler imandan bir parçadır. Onlara
göre günah işleyen ve farzları yapmayan kâfir olur, yani iman X amel
diyorlar. Bunlardan birisi sıfır olursa netice de sıfır olur diyorlar. Yani
imansız amel de amelsiz iman da makbul değil diyorlar. Ehl-i sünnet, Amelsiz
iman makbul, imansız amel makbul değildir. Ehl-i sünnete göre amel X ihlas
denebilir. Ancak amel işlemeden, (Param olsaydı şu fakire yardım ederdim diye
ihlasla düşünen de, vermediği halde, amel işlemediği halde ihlaslı niyetinden
dolayı sevaba kavuşur. Bir kimsenin ihlası ne kadar çoksa, amel ile çarpılınca
netice büyük olur. Bizim ihlasımız 1 ise, bin fakire birer ekmek versek, 1x1000
= bin sevap eder. Eshab-ı kiramın ihlası çok kuvvetli olduğu için, mesela
onların ihlası 1 milyon olsun, bir fakire bir ekmek verse bir milyon sevap alır.
Nitekim hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan
birinin bir avuç kadar arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.) [Buhari]
Eshab-ı kiramın imanları çok kuvvetli ve ihlasları çok fazla olduğu için böyle
sevaplara kavuşuyorlar. Eshab-ı kiramdan biri diğerinden daha yüksek idi. Bunun
için Hazret-i Ebu Bekir’in verdiği bir avuç hurmanın sevabı, diğer sahabeden
birinin vereceği sevap arasında dağlar kadar fark vardır. Bir hadis-i şerifte de
buyuruluyor ki:
(Benden sonra, Eshabımın ihtilaf edecekleri meseleler hakkında sual ettim.
Rabbim bana “Senin eshabın benim yanımda gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı
diğerinden daha parlaktır. Onlardan birisine uyan hidayet üzerindedir” buyurdu.)
[Deylemi]
Sual: İmanın doğru olması için gerekli şartlar nelerdir?
CEVAP
İmanın doğru olması için gerekli şartlardan bazıları:
1- İmanda sabit olmak: Üç yıl sonra dinden çıkacağım diyen, o anda dinden
çıkar.
2- Havf ve reca arasında olmak: Yani Allah’ın azabından korkup, rahmetinden
ümit kesmemek.
3- Can boğaza gelmeden iman etmek: Ölürken, ahiret hallerini gördükten sonra
kâfirin imanı geçerli olmaz. Fakat o anda da, müslümanın günahlardan tevbesi
kabul olur.
4- Güneş batıdan doğmadan önce iman etmek: Güneş batıdan doğunca tevbe
kapısı kapanır.
5- Gaybı yalnız Allahü teâlâ bilir: Fakat Allah’ın bildirdiği peygamber veya
evliya da bilebilir.
6- Kâfirliğe sebep olan bir şeyi kullanmamak ve söylememek gerekir: Mesela
haç takmamak, şakadan da olsa, ben kâfirim dememek gerekir.
7- Dini bir hükümde şüphe etmemek: Mesela namaz farz mı, şarap haram mı diye
tereddüt etmemek.
8- İtikadını İslam dininden almak: Tarihçilerin, felsefecilerin değil,
Muhammed aleyhisselamın bildirdiği şekilde iman etmek gerekir.
9- Hubbi fillah, buğdi fillah üzere olmak: Sevgi ve nefreti yalnız Allah
için olmak. Allah düşmanlarını sevmek, onları dost edinmek, Allah dostlarına
düşman olmak küfrü gerektirir. Mesela Sokratı sevmek, imam-ı Gazali hazretlerine
düşman olmak gibi.
10- Ehl-i sünnet vel cemaate uygun itikad etmek.
Bu itikattan bazıları şunlardır:
1- Allahü teâlâ zamandan, mekandan münezzehtir. Hiçbir şeye benzemez.
2- Cennetteki Müslümanların Allahü teâlâyı göreceğine inanmak.
3- Muhammed aleyhisselam son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmez.
4- Ehl-i kıbleye [namaz kılan Müslümana], işlediği günahlardan dolayı kâfir
dememek.
5- İbadetler, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen ve günah işleyen
mümine kâfir denmez. Allahü teâlâ, küçük günaha azap edebilir, büyük günahları
affedebilir.
6- İman ya vardır ya yoktur, artıp eksilmez. [Parlaklığı, kuvveti artıp
eksilir.]
7- Mest üzerine mesh etmek caizdir.
8- Miracın ruh ve bedenle birlikte olduğuna inanmak. Miracın Mescid-i aksaya
kadar olan kısmını inkâr eden dinden çıkar. Bundan sonrasına inanmayan ise,
bid'at ehli, sapık olur.
9- Mucize ve keramet haktır.
10- Eshab-ı kiramın tamamını sevmek, hiçbirini kötülememek.
11- Kabir ziyareti caizdir.
12- Kabirde yatan peygamber ve evliyadan yardım istemek caizdir.
13- Okunan Kur'an-ı kerimin ve verilen sadakanın sevabını ölülere bağışlamanın
caiz olduğuna, bu sevapların ve duaların ölülere ulaşarak, azaplarının
azalmasına sebep olacağına inanmak.
14- Kabir suali haktır.
15- Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır.
16- Sırat köprüsü vardır.
17- Şefaate, hesaba ve mizana inanmak.
18- Cennet ve Cehennem şu anda vardır.
19- Günahkâr müminler, Cehennemde sonsuz kalmaz, kâfirler sonsuz kalır.
20- Cennet ve Cehennem ebedidir yani sonsuzdur.
21- Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz, Hazret-i Mehdi’nin
geleceğine, Hazret-i İsa’nın gökten ineceğine, güneşin batıdan doğacağına ve
diğer bildirilenlere inanmak. (R. Nasıhin, Feraid, İtikadname)
Şüphe ve korku
Sual: Şimdi imanım var mı veya imanım devam edecek mi diye şüphe etmekle,
son nefeste imansız gitmekten korkmak farklı mıdır?
CEVAP
Evet, farklıdır. İmanı olduğundan veya ileride imanının devam edeceğinden
şüphe etmek caiz değildir, küfür olur. Mümin imanı hakkında hiç şüphe etmemeli,
ölünceye kadar imanlıyım diye karar vermelidir.
Son nefes için ise, korku ve ümit arasında olmalıdır. Son nefeste imansız
gitmekten korkmak, şüphe değil iman alametidir.
İmanı korumak için
Sual: En kıymetli nimet iman olduğuna göre, bunu korumak için ne yapmak
gerekir?
CEVAP
İmanı korumak için şunlara uymak gerekir:
1- Gayba iman etmiş olmalı. Melekleri, Cenneti, Cehennemi gösterseler,
gözümüzle gördüğümüz için, "Cennet, Cehennem vardır" demek iman olmaz. Gayri
müslimlerin hepsi, ölürken Cenneti Cehennemi görüp, "İman ettik" diyecekler; ama
kabul olmayacaktır. Müminler övülürken, (Onlar gayba inanırlar)
buyuruluyor. (Bekara 3)
2- Gaybı yalnız Allahü teâlânın bildiğine inanmaktır. Peygamber, melek, cin
gaybı bilmez. Ancak Allahü teâlâ dilerse, bildirebilir. Bu bakımdan mucizeyi,
kerameti inkâr etmek caiz değildir.
3- Haramı haram, helalı helal bilmek yani kabul etmek. Kasten, harama helal,
helale haram diyen dinden çıkar.
4- Allahü teâlânın azabından emin olmamak ve gazabından çok korkmak gerekir.
Kur’an-ı kerimde, Rabbin azabından korkanların, Onun azabından emin olmadığı
bildiriliyor. (Mearic 27-28)
5- Bir insan ne kadar çok günah işlerse işlesin, kendini garanti Cehennemlik
bilmemeli. Bir hadis-i kudsi meali:
(Kulum, göklere ulaşacak günah işlese; fakat rahmetimden ümidini kesmeyip,
benden mağfiret dilerse, affederim.) [Tirmizi]
Bir âyet meali:
(Ey günahı çok olan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah
günahların hepsini affeder. O sonsuz af ve merhamet sahibidir.) [Zümer 53]
6- Allah’ın azabından emin olmamalı, rahmetinden de ümit kesmemeli! Bir
hadis-i şerif meali:
(Mümin havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunursa, Allahü teâlâ,
o kuluna ümit ettiğini verir ve korktuğundan onu emin kılar.) [Tirmizi]
7- Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak. Yani sevdiğini Allah için
sevmek, sevmediğini de Allah için sevmemektir. Bu, imanın temelidir. Bir hadis-i
şerif meali:
(İmanın temeli Müslümanları sevmek ve Allah düşmanlarını sevmemektir.)
[İ. Ahmed]
Cenab-ı Hak, Hazret-i İsa’ya buyurdu ki:
(Yer ve göklerdeki bütün mahlukatın ibadetlerini yapsan, dostlarımı
sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.)
[K.Saadet]
8- İmanın makbul olması ve korunması için gerekli şartlardan bazıları da
şunlardır:
Allahü teâlâ, vacib-ül-vücud ve hakiki mabud ve bütün varlıkların yaratıcısıdır.
Dünya ve ahiret âleminde bulunan her şeyi, maddesiz, zamansız ve benzersiz
olarak yoktan var eden, ancak Allahü teâlâdır.
Allahü teâlâ mekandan ve zamandan münezzehtir. [Necdiler ve selefiyeciler gibi
Allah gökte veya Arşta demek küfürdür.]
Allahü teâlâ ahirette Cennette görülecektir.
Tevekkül farzdır.
Zaruri olarak ve icma ile bilinen, inanılacak şeylerde, kıyas olmaz. Bunlarda
ictihad veya kıyas edip yanılan kâfir olur. Zaruri olarak ve icma ile
bildirilmemiş olan iman bilgilerinde ictihad edip de yanılan, kâfir olmaz ise
de, bid'at sahibi olur.
İman artıp eksilmez. Yani iman edilmesi gereken şeyler yönünden artıp eksilmez,
fakat yakîn ve tasdik yönünden parlaklığı, kuvveti artıp eksilir. Müminler, iman
ve tevhid hususunda birbirlerine eşittir. Fakat amel itibariyle birbirlerinden
farklıdır.
Kendi imanından şüphe etmemek. İmanım var mı yok mu dememeli, elhamdülillah
müslümanım demelidir.
İtikadını İslam dininden almak. Resulullah efendimizin bildirdiği şekilde iman
etmek.
Can boğaza gelmeden iman etmek. Kâfirin son nefesteki imanı makbul değildir.
Güneş batıdan doğmadan önce iman etmek. Güneş batıdan doğunca tevbe kapısı
kapanır.
Allahü teâlâ, küçük günaha azap edebilir, büyük günahları affedebilir.
Günah işleyen, fakat tevbe etmeden mümin olarak ölen kimseyi Allah dilerse ona
Cehennemde azap eder, dilerse affeder ve hiç azaba uğratmaz.
Melekler, kâfirlerin dediği gibi, Allahü teâlânın ortakları veya kızları
değildir. Günah işlemezler. Meleklerde erkeklik dişilik yoktur.
Kur’an-ı kerimdeki veya diğer din kitaplarımızdaki dini bir hükümden şüphe
etmemek: Mesela tesettür acaba farz mı diye şüphe etmemek.
Helal da haram da rızktır. Herkes kendi rızkını yer, kimse kimsenin rızkını
yiyemez.
Elfaz-ı küfürden bir sözü, anlamını kabul etmese de söyleyen kâfir olur. [Yani
şaka olarak veya güldürmek için söylese yine küfür olur. Mesela şakadan ben
peygamberim dese küfür olur.]
Sarhoş iken, elfaz-ı küfrü söyleyene kâfir dememelidir.
Bu kâinat sonradan yaratılmıştır. [Felsefeciler, bunu kabul etmiyor, kâinat
böyle gelmiş, böyle gider diyerek kâfir oluyorlar.]
Ehl-i kıbleyi tekfir etmemek, yani namaz kılan müslümana işlediği günahlardan
dolayı kâfir dememek. [Ehl-i kıble denilen kimsenin bir inanışı, manası çok açık
olan kati bir delile zıt ise, küfür olur. Böyle bir kimse, namaz kılsa da, her
ibadeti yapsa da kâfir olur.]
Tasavvufu inkâr etmemek. (Avarif-ül-mearif)
Kabir ziyareti haktır. Vefat etmiş Enbiyadan ve evliyadan yardım istemek
[tevessül] caizdir. (İrşad-üt-talibin, Et-tevessül-ü bin-Nebi...)
Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, Hazret-i Ebu Bekir, sonra
sırası ile diğer üç halifedir.
Eshab-ı kiramın hepsi Cennetliktir. (Hadid suresi 10)
Allahü teâlânın Eshab-ı kiramdan razı olduğu Kur’an-ı kerimde bildiriliyor.
Onlardan birini kötülemek, bu âyet-i kerimelere inanmamak olur.
(Tathir-ül-cenan)
İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zararın hepsi, Allahü teâlânın takdir
etmesi iledir.
Kader, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların ve diğer mahlukatın yapacağı
işleri bilmesi ve dilemesidir. Bunun yaratılmasına kaza, ikisine birden kaza ve
kader denir.
Allahü teâlâ, dilediğini bir lütuf olarak hidayete ulaştırır. Dilediğini de
adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür. Çünkü insanların işlerini Allahü
teâlâ yaratır, fakat insana da irade-i cüziye vermiş, yaptığından sorumlu
tutmuştur.
Öldürülen de, intihar eden de eceliyle ölmüştür. Ecelsiz ölüm olmaz. Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hiç kimse, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.) [Araf 34]
İntihar eden müslümanın namazı kılınır. (Dürr-ül-muhtar)
Öldükten sonra herkes dirilecektir.
Kabir suali kabirde ruhun cesede iadesi ve kâfirler ile günahkâr müminler için
kabir azabı vardır.
Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır. Buna inanmayan bid'at sahibi olur. [Hadis
olsa da, olmasa da, kabir azabına inanmam. Akıl ve tecrübe, bunu kabul etmiyor,
diyen ise kâfir olur.]
Müminlerin, Cennete girmesi Allah’ın fazlındandır. Çünkü kimse ameliyle Cenneti
hak edemez.
İnsanlar, dirilince hesaba çekileceklerdir. Ameller mizanda tartılacaktır.
Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir. Peygamber
efendimizin şefaati büyük günah işleyenleredir. Dağlar kadar büyük günahı
olanlar da, az veya çok şefaate kavuşacaktır. Affa ve şefaate kavuşanlardan
başka bütün günahkârlar, günahlarının cezalarını çekeceklerdir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Her peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı,
ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]
Şefaati inkârdan sakınmalı. Çünkü hadis-i şerifte, (Şefaatime inanmayan, ona
kavuşamaz) buyuruldu. (Şir’a)
Günahkâr müminler, Cehennemde sonsuz kalmaz, kâfirler sonsuz kalır. (Bekara
81)
Sırat köprüsü vardır. (Nuhbet-ül-Leali) [Köprü denilince, bilinen
köprüler zannedilmemelidir! “İmtihan köprüsü” diyoruz. Halbuki imtihanın köprüye
benzer tarafı yoktur. Sırat köprüsü de, bilinen köprülere veya imtihan köprüsüne
hiç benzemez.
Kıyamet alametlerine inanmak: Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şu alametler çıkmadan kıyamet kopmaz: Güneş batıdan doğar, üç yer batar, İsa
gökten iner, Duman, Dabbetül arz, Deccal, Yecüc Mecüc ve Aden’den bir ateş
çıkar.) [Müslim]
Hazret-i Mehdinin geleceğine inanmak da, Ehl-i sünnet itikadındandır. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamet kopmadan önce, Allahü teâlâ, benim evladımdan birini yaratır ki,
ismi benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur. Ondan önce
dünya zulümle dolu iken, onun zamanında adaletle dolar.) [Tirmizi, İ.
Asakir]
[Bu bilgilerin hepsi, Fıkh-ı ekber, Emali, R. Nasıhin, Mektubat-ı Rabbani,
Feraidül fevaid kitaplarından alınmıştır. Başka kitaplardan alınanların ise
kaynağı sonunda bildirildi.]
Doğru itikadın önemi
Sual: İtikad üzerinde çok durmanızın sebebi nedir?
CEVAP
Çünkü, itikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz. Doğru itikad,
ehl-i sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı gibidir. İhlaslı ibadetler
sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10, iki sıfır
konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar. 1
çekilirse hepsi 0 olur. İhlassız, [riya ile] yapılan ameller de, soldaki
sıfır gibi yani 1 rakamının soluna konan sıfır gibi değersizdir. Ehl-i
sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin hiç faydası olmaz, soldaki sıfır gibi
değersizdir. İşte bu kadar önemli olduğu için Ubeydullah-i Ahrar
hazretleri (Bütün kerametleri bize verseler, fakat itikadımız düzgün değilse,
hâlimiz haraptır. Eğer bütün çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün ise, hiç
üzülmeyiz) buyuruyor.
İtikadı düzgün olan
Sual: İtikadı düzgün Müslümanlar Cehenneme girmez deniyor. Günahları ne
olacaktır?
CEVAP
Haramlardan kaçan ve ibadetlerini yapan Müslüman Allah’ın dostudur. Allah
dostunu Cehenneme koymaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Vallahi, Allah dostunu ateşe atmaz.) [Cami-us-sagir]
Eğer Müslümana küfre düşmemişse, dünyada çektiği sıkıntılar günahlarına kefaret
olur, şefaate de kavuşur ve Cehenneme hiç girmez.