Sual: Bazıları, Kur’anda geçen her hidayet kelimesini, ruhun ölmeden
önce Allah’a ulaşması olarak tarif ediyorlar. Bu manada bir âyet veya hadis var
mıdır? Allah’a ulaşmak ne demektir?
CEVAP
Hayır, o manada bir âyet ve hadis yoktur. Hiçbir İslâm âlimi de, böyle bir
şey söylememiştir.
Hidayet; doğru yol, hak yol, İslamiyet demektir. Zıttı dalalettir. Hakkı
hak, bâtılı bâtıl olarak görüp doğru yola girmek. Dalâletten ve bâtıl yoldan
uzaklaşmak, iman etmek, Müslüman olmak demektir.
Esma-i hüsnadan olan Hâdi ve Mehdi, hidayet eden, doğru yola ileten demektir.
Allah’a ulaşmak diye bir tabir yok, Allah’a kavuşmak tabiri vardır. Bu da
ölmeden önce ruhun Allah’a ulaşması değildir. Tefsir âlimleri Allah’a kavuşmayı
şöyle açıklıyorlar:
[Dirilmeyi inkâr edip, hesap için] Bize kavuşmayı ummayanlar, [ahiretten
gafil oldukları için] dünya hayatına razı olup [dünyayı ahirete tercih
ederek] bununla rahatlayanlar ve âyetlerimizden [Yaratanın varlığını
gösteren delillerden] gafil olanlar, işledikleri [günahlar] yüzünden
Cehenneme gideceklerdir.) [Yunus 7-8] (Öldükten sonra Allah’a kavuşmayı
inkâr, dirilmeyi inkârdır.)
Hidayet kelimesi geçen âyetlerden bazılarının mealleri:
(İnne hüdallahi hüvel hüda = Allah’ın hidayet yolu [İslamiyet]
doğru yolun tâ kendisidir.) Bu âyetin Türkçe’ye uygun tercümesi şöyledir:
(Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur.) [Bekara120]
(İnnelhüda, hüdallahi = Doğru yol, şüphesiz Allah’ın yoludur.) [Al-i
İmran 73]
(Ülaikellezine, hedahümullahü = İşte onlar, Allah'ın hidayete eriştirdiği
[doğru yola ulaştırdığı] kimselerdir.) [Zümer 18]
(Vellezine-h-tedev zadehüm hüda = Hidayete erenlerin [Doğru yola
girenlerin] Allah hidayetlerini artırır.) [Muhammed 17]
(Ve men yü’min billahi yehdi kalbehü = Kim Allah'a inanırsa, Allah onun
kalbini hidayete [doğruluğa] ulaştırır.) [Tegabün 11]
(Ve yezidullahüllezine-h-tedev hüda = Allah, hidayete [imana]
kavuşanların hidayetini artırır.) [Meryem 76]
(Vallahü yehdi men yeşâü ila sıratım müstekîm = Allah dilediğini doğru
yola hidayet eder [eriştirir.]) [Bekara 213]
(Seyehdihim = Onları hidayete erdirir [doğru yola kavuşturur.])
[Muhammed 5]
(Hedena li heda ve ma künna li nehtedi = Eğer Allah bize hidayet
vermeseydi kendiliğimizden hidayete kavuşamazdık.) [Araf 43]
(Ülaikellezine-ş-terev-üd-dalate bil hüda = Onlar doğruluk yerine sapıklığı
satın alanlardır.) [Bekara 175]
(İnneke la tehdî men ahbebte velakinnallahe yehdî men yeşâü = Sen
sevdiğini hidayete eriştiremezsin [Müslüman yapamazsın], Allah ise,
dilediğine hidayet verir.) [Kasas 56]
(Vallahü la yehdil kavmezzalimin = Allah zalimleri hidayete kavuşturmaz.)
[Tevbe 9]
(Leyse aleyke hüdahüm = Onları hidayete erdirmek senin vazifen değildir.)
[Bekara 272]
Hidayetle ilgili birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, hidayete [doğru
yola] kavuşursunuz.) [Darimi, Beyheki, İbni Adiy, Münavi]
(Rabbim vahyetti ki: Ey Resulüm, Eshabın gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı daha
parlaktır. Onlardan birine uyan hidayet üzeredir.) [Deylemi]
(Birinin hidayetine [imana gelmesine] sebep olan Cennete girer.)
[Buhari]
(Hidayete kavuşturmak, dalaletten uzaklaştırmak için çalışan salih âlimlerin
sohbetinde bulunun.) [İ. Maverdi]
Hidayet ne demektir?
Sual: 14 asırdır gelen İslam âlimleri, hidayet kelimesini doğru
yol olarak tercüme etmişlerdir. Hâlbuki hidayet, dünyada Allah’a
ulaşmak demektir. Öyle değil mi?
CEVAP
Asla öyle değil. Burada bütün İslâm âlimleri suçlanmakta, hâşâ hidayet
kelimesine yanlış mana vermekle suçlanmaktadır. Halbuki Allahü teâlâ,
(Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruyor. Peygamber efendimiz, (Âlimler,
benim ve diğer Peygamberlerin vârisleridir) buyuruyor.
Bugüne kadar, hiçbir İslam âlimi, hidayeti Allah’a ulaşmak olarak
bildirmemiştir. Dört mezhebin kurucusu (İmam-ı a'zam, imam-ı Malik, imam-ı
Şafii, imam-ı Ahmed) gibi büyük âlimler, mezhepteki büyük âlimler, mesela imam-ı
Gazali, imam-ı Rabbani, imam-ı Ebu Yusuf, imam-ı Muhammed, imam-ı Nevevi gibi
âlimler, Seyyid Abdülkadir-i Geylani, Cüneyd-i Bağdadi gibi yüzlerce kerameti
görülen velilerden hangisi, hidayet kelimesi Allah'a ulaşmaktır demiştir? Hangi
müfessir tefsirinde hidayeti Allah'a dünyada ulaşmak diye bildirmiştir? Binlerce
âlimden biri gösterilemez.
İslam âlimlerine düşmanlığın sebebi nedir? Sebebi hidayeti İslamiyet olarak
bildirmeleri ve dinin emir ve yasaklarını aynen Resulullah efendimizin
bildirdiği gibi açıklamaları değil mi? Niye İslam âlimleri ölçü alınmıyor da,
sapık kimseler ölçü alınıyor?
Bugüne kadar İslam dini eksik mi geldi? Bazı sapıklar, hocamız gelene kadar
İslamiyet eksikti o tamamladı diyorlar. 1400 yıldır İslamiyet eksik mi geldi?
Hâşâ Allahü teâlâ mı eksik bildirdi? Hâşâ, Peygamber efendimiz mi eksik
bildirdi, eksik mi açıkladı?
Hidayet yol demek değildir. Yani sebil ve sırat demek değildir. Köprü falan
değildir. Hidayet = İslamiyet demektir. İslamiyet ise Allahü teâlânın gösterdiği
doğru yol demektir. Onun için hidayete doğru yol deniyor. Zıddı da, dalalettir,
sapıklıktır.
Hidayet; Hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak görüp doğru yola girmek, dalâletten
ve bâtıl yoldan uzaklaşmak, iman etmek, Müslüman olmak demektir.
Hidayet, Allah’ın istediği dindir, Allah’ın istediği yoldur. Yol kelimesi bunu
güzel açıkladığı için bütün İslam âlimleri yol olarak bildirmişlerdir.
Piyasadaki yanlış doğru bütün mealler hidayete, doğru yol anlamını vermişlerdir.
Yani İslamiyet demişlerdir. Ulaşmak diye bir ucube meydana getirmemişlerdir.
Hidayet İslamiyet’e girme, İslamiyet’i kabul etmek demektir. İslamiyet ise doğru
yoldur. O halde hidayet doğru yol demektir. İki âyet-i kerime meali:
(Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Allahü teâlâ dilediğine hidayet verir.)
[Kasas 56]
(Allah, kime hidayet etmek isterse, onun göğsünü İslamiyet için genişletir.)
[Enam 125]
İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allahü teâlâ, beni âlemlere rahmet ve hidayet için gönderdi.) [Ebu
Nuaym]
(Hidayet benim elimde değildir. Şeytan da Allahü teâlânın yasak kıldığı şeyleri
süslü, cazip gösterir. Saptırmak da onun elinde değildir.) [İ.Adiy]
İmanın şartı yedi değildir
Sual: (Ruhun Allah'a ulaştırılmasına inanmak imandır. İmanın şartı 7 dir.
Şer Allah’tan değil, nefstendir) demek doğru mudur?
CEVAP
Şer nefisten demek, Allahü teâlânın yaratıcılık sıfatına ortak olanlar var
demektir. Allahü teâlâ, günahlarımız sebebiyle bize bela gönderiyor, belayı biz
yaratmıyoruz, biz cezaya layık oluyoruz, Allahü teâlâ da ceza veriyor. Allah
kullarına zulmetmez.
Allahü teâlâ şöyle buyuruyor:
(Kendilerine bir iyilik dokununca, "Bu Allah'tan" derler; başlarına bir
kötülük gelince de "Bu senin yüzünden" derler. Küllün min indillah [Hepsi
Allah’tandır] de, bunlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar.) [Nisa
78]
Sual: İman hadisinin Arapça’sının sonunda Allah'a ölmeden önce ulaşmak
ifadesi yok mu? Türkçe’ye çevirenler bunu ilave etmemiş mi?
CEVAP
Yalanın böylesi de hiç görülmemiştir. Ölmeden önce Allah’a ulaşılmaz.
İman hadisinin Arapça’sı şöyledir:
(Amentü billahi ve Melaiketihi ve Kütübihi ve Rüsülihi vel Yevmil-ahiri ve
bil Kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel-basü badelmevti hakkun. Eşhedü
en La ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulühü) [Buhari,
Müslim, Nesai]
Şerrihi minallahi teâlâ = Şer de Allah’tandır deniyor. Bu meşhur hadis nasıl
inkâr edilir ki?
Türkçesi de şu:
(Ben Allah’a ve meleklere ve kitaplara ve peygamberlere ve ahiret gününe,
[yani Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana] ve kadere, hayrın ve şerrin
Allah'tan olduğuna ve ölüme, öldükten sonra dirilmeye iman ettim. Allah’tan
başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın Onun kulu ve resulü olduğuna
şehadet ederim.) [Buhari, Müslim, Nesai]
Sual: Yunus 7-8 de, Eğer kişi Allah'a ulaşmayı dilemezse ateşe gider
denmiyor mu?
CEVAP
Tefsir âlimleri Allah’a kavuşmanın ne demek olduğunu şöyle açıklıyorlar:
([Dirilmeyi inkâr edip, hesap için] Bize kavuşmayı ummayanlar,
[ahiretten gafil olduklarından dolayı] dünya hayatına razı olup [dünyayı
ahirete tercih ederek] bununla rahatlayanlar ve âyetlerimizden
[Yaratanın varlığını gösteren delillerden] gafil olanlar, işledikleri
[günahlar] yüzünden Cehenneme gideceklerdir.) [Yunus 7-8] (Öldükten
sonra Allah’a kavuşmayı inkâr, dirilmeyi inkârdır. Ölmeden önce Allah’a
kavuşulmaz.)
Sual: Nisa 79 da hayır Allah'tan, şer nefsinizdendir
buyuruluyor mu?
CEVAP
Hâşâ nefsimiz yaratıcı değildir, şerri de yaratamaz, hayrı da. Her şeyin
yaratıcısı yalnız Allahü teâlâdır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Her şeyin yaratıcısı Allah’tır.) [Zümer 62, Mümin 62]
(Sizi de, işlerinizi de yaratan Allah’tır.) [Saffat 96]
(Rabbin, kendi istediğini yaratır, dilediğini seçer. Onların seçim hakkı
yoktur.) [Kasas 68]
Kul belayı hak ederse, Allahü teâlâ da ona bela gönderir. İşte bir âyet meali:
(Başınıza gelen bir bela, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.
[Bununla beraber] Allah çoğunu affeder.) [Şura 30]
(Demek ki bela, günahlarımız yüzünden gönderiliyor. Ama gönderen yine Allah’tır.
Âyetin devamında, Allah çoğunu affeder deniyor. Demek ki belayı gönderen Odur,
çoğunu da affediyor.)
(Sana gelen her iyilik, Allah’ın [bir ihsanı olarak] gelmekte, her
kötülük de [günahlarına karşılık olarak] kendinden gelmektedir.)
[Nisa 79]
(Bundan önceki âyette, Şerri de Allah yaratır buyuruluyor. Bu âyette ise,
günahlarınız yüzünden kötülük geliyor buyuruluyor. Ama gönderen, kötülüğü
yaratan yine Allahü teâlâdır.)
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Kaderin, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmayan mümin değildir.)
[Tirmizi]
Allah’a kavuşmayı inkâr
Sual: Kur’anda (Allah’a kavuşmayı inkâr eden kâfir olur) deniyor.
Allah’a kavuşmak nedir? İmanın şartı 7’dir diyenler, (Allah’a dünyada kavuşmayı
kabul etmeyen kâfirdir) diyorlar. Bu ne demektir?
CEVAP
Din yeni gelmedi. Dinde bilinmeyen bir husus yoktur. Dinin sahibi var,
Peygamberi var. Onların emir ve yasakları var. Allah Resulünü devreden çıkarmak,
Onun bildirdiklerine inanmamak, açıklamalarını beğenmemek dinsizliktir.
Allah’a kavuşmanın ne demek olduğunu, Resulullah ve Onun vârisleri şöyle
açıklıyor:
Allah’a kavuşmayı inkâr etmek, dirilmeyi inkârdır, Cenneti, Cehennemi, yani
ahireti inkârdır. Allah’ın manevi huzuruna çıkmayı inkârdır.
Likaullah yani Allah kavuşmakla ilgili bazı âyet mealleri şöyledir:
(Köşeli parantez içindeki açıklamalar Beydavi, Celaleyn,
Medarik, Kurtubi gibi muteber eserlerden alınmıştır.)
(Allah’a [Rahmetini umup azabından korkarak, Onun rızasına] kavuşmak
isteyen, bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit [ahiret] elbette
gelecektir.) [Ankebut 5] (Kavuşma günü ahirettir.)
(Ey insan, sen Rabbine çalışıp çabalarsın, sonunda [ahirette] Ona
kavuşacaksın.) [İnşikak 6] (Hayır ve şer ne yaptıysan kıyamette onların
karşılığına kavuşacaksın [Beydavi])
(Denilir ki: Bu güne [kıyamet gününe] kavuşacağınızı unuttuğunuz
[inkâr ettiğiniz] gibi, biz de bugün [Kıyamet günü] sizi unuturuz
[Cezalandırırız]. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur. [Sizi
Cehennem azabından hiç kimse kurtaramaz]) [Casiye 34]
(Bu güne kavuşmayı unutmanızın [inanmayışınızın] cezasını şimdi görün.
İşte biz de sizi unuttuk [Azaba maruz bıraktık], yaptıklarınıza karşılık
ebedi azabı tadın!) [Secde 14] (Ahiret gününe kavuşmayı inkârın, dirilmeyi
inkâr olduğu bildiriliyor.)
(Allah'a kavuşmayı [dirilmeyi] yalanlayanlar, gerçekten hüsrana
uğramışlardır. Kıyamet günü ansızın gelince onlar, günahlarını sırtlarına
yüklenmiş olarak, "Dünyada yaptığımız kusurlardan dolayı yazıklar olsun
bize" derler. Bakın yüklendikleri günah ne kötüdür.) [Enam 31]
(“[Ölüp] toprakta kaybolduğumuz zaman, gerçekten biz yeniden yaratılacak
mıyız” derler. Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı [dirilmeyi] inkâr
ediyorlar.) [Secde 10] (Allah’a kavuşmayı inkârın, dirilmeyi inkâr olduğu
bildiriliyor.)
(Sabır ve namazla Allah’a sığınıp yardım isteyin; Rablerine kavuşacaklarına, Ona
döneceklerine inanan ve Allah’tan korkanlardan başkasına namaz elbette ağır
gelir.) [Bekara 45,46] (Allah’tan geldik, Ona döneceğiz âyetinde
olduğu gibi, burada da Ona dönmekten kasıt dirilmektir, Ona kavuşmak da manevi
huzuruna çıkmaktır.)
(İstikbal [ahiret] için hazırlıklı olun, Allah'tan sakının. Ona, hiç
şüphesiz kavuşacağınızı [dirilerek manevi huzuruna çıkacağınızı] bilin,
bunu inananlara müjdele.) [Bekara 223]
(Allah’a [Onun rahmetine, yardımına] kavuşacağını bilenler ise: “Nice az
topluluk çok topluluğa Allah’ın izniyle üstün gelmiştir, Allah sabredenlerle
beraberdir” dediler.) [Bekara 249]
[Dirilmeyi inkâr edip, hesap için] Bize kavuşmayı ummayanlar, [ahiretten
gafil olduklarından dolayı] dünya hayatına razı olup [dünyayı ahirete
tercih ederek] bununla rahatlayanlar ve âyetlerimizden [Yaratanın
varlığını gösteren delillerden] gafil olanlar, işledikleri [günahlar]
yüzünden Cehenneme gideceklerdir.) [Yunus 7,8]
(Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de acele verseydi,
elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı ummayanları
[ahireti, dirilmeyi inkâr edenleri] biz, azgınlıkları içinde bocalar bir
halde bırakırız.) [Yunus 11] (Ayrıca, bu âyette hayrın ve şerrin Allah’tan
olduğu bildiriliyor.)
(Allah, bütün işleri idare eder, âyetleri tafsilatlı olarak beyan eder, tâ ki
Rabbinize kavuşacağınızı kesin olarak bilesiniz.) [Rad 2] (Öldükten sonra
dirilmek ve ahiret hayatı var.)
(Allah’ın âyetlerini ve Ona kavuşmayı inkâr edenler, rahmetimden ümitlerini
kesenlerdir. Onlar için acıklı azap vardır.) [Ankebut 23]
(Kendi kendilerine, Allah’ın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları
ancak hak olarak ve belli bir süre için yarattığını hiç düşünmediler mi?
İnsanların birçoğu, Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr ediyorlar.) [Rum 8]
(Ölümden sonra dirilmeyi inkâr edenler var deniliyor.)
(Elbette onlar [kâfirler] Rablerine kavuşma [öldükten sonra dirilme]
konusunda şüphe içindedirler.) [Fussilet 54] (Burada da Allah’a kavuşmak
dirilmek demektir.)
(Allah onları toplayacağı günde, sanki onlar dünyada gündüz bir parça kalmışlar
da aralarında tanışıyorlarmış gibi olacak. Allah'ın huzuruna çıkacaklarını inkâr
edip de, hidayete kavuşmayanlar, elbette en büyük ziyana uğramış olacaklardır.)
[Yunus 45]
(Rabbine [Ahirette Onun rızasına] kavuşmayı arzu eden kimse, salih amel
işlesin ve Rabbine kullukta hiçbir şeyi ortak koşmasın.) [Kehf 110]
Şimdi de Allah’a kavuşmak hususunda Resulullah efendimizin açıklamalarına
bakalım:
(Hastalıktan dolayı sızlayan mümine hayret ederim. Eğer hastalıktaki mükâfatı
bilseydi, ölüp, Allah’a kavuşuncaya kadar hasta kalmak isterdi.) [Taberani]
(Allahü teâlâya ihlâsla ibadet eden ve şirk koşmadan Ona mülaki olana
[kavuşana] Cennet vacib olur. Allah’a şirk koşarak mülaki olana da Cehennem
vacib olur.) [Hâkim] (Demek ki kâfir olan da Allah’a kavuşuyor, yani
diriliyor.)
(Müslümanın her iyiliği için, on katından yedi yüz katına kadar sevap yazılır.
Her günahı için ise bir misli yazılır. Allah’a kavuşuncaya [kıyamete]
kadar böyle devam eder.) [Müslim]
(Bir tüccar, alacaklarını tahsil eden adamına, “Borcunu veremeyecek fakirden
alma, onu hoş gör” derdi. Allah’a kavuşunca [ahirette], Allah da onu hoş
görüp, affetti.) [Buhari]
(Mümin için, Allah’a kavuşmadan [ölmeden], rahat yoktur.) [Müslim]
(Bir Müslüman, “Sübhanallahi ve bihamdihi ve estağfirullah ve etübü ileyh”
derse, bu söz arşa asılır ve o kimse Allah’a kavuşuncaya [ahirete] kadar
sahibinin işlediği hiçbir günah onu silmez ve o, söylediği gibi mühürlü olarak
kalır.) [Taberani]
(Bela müminin bedeninde, malında ve evladında devam eder. Tâ ki üzerinde hiç bir
günah kalmadan Allah’a kavuşuncaya [ahirete] kadar.) [Hâkim]
(En çok gıpta edilen mümin, yükü hafif olan, namazını doğru kılan, Allah’a
kavuşuncaya [ahirete] kadar kendisine yetecek az rızka sabreden, kulluk
vazifesini güzel bir şekilde yerine getiren, halk arasında fazla tanınmayan,
musibeti dünyada iken verilen, mirası ve ardından ağlayanı az olan kimsedir.)
[Tirmizi, İbni Mace]
(Allah’ım, sana kavuşana [ahirete] kadar dünyadan ihtiyaç bağlarımı
kopar.) [Ebu Nuaym]
(Hiç kimsenin bende bir hakkı olmadığı halde Rabbime kavuşmak isterim.) [Ebu
Davud]
(Allahü teâlâ, kıyamette Müslümanlara, “Bana kavuşmayı arzu eder miydiniz?”
buyurur. Onlar “Evet” derler. Allahü teâlâ, “Niçin” diye sorar. Onlar, “Affını
umardık” derler. Allahü teâlâ, “Ben de sizi affettim” buyurur.) [İ. Ahmed]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Oruçlunun iki sevinci vardır. Biri iftar zamanı,
diğeri orucu ile bana kavuştuğu zaman.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi,
Nesai]
(Her gün bir öncekinden kötü olur. Rabbinize kavuşana [kıyamete] kadar
böyle devam eder.) [Buhari]
(Allahü teâlâ buyurdu: Bana kavuşmak isteyen kuluma ben de kavuşmak isterim.
Bana kavuşmaktan hoşlanmayandan ben de hoşlanmam.) [Buhari, Müslim, Tirmizi,
Darimi]
Âişe validemiz bildirir:
Resulullah, “Kim Allah’a kavuşmak isterse, Allah da ona kavuşmak ister. Kim
Allah’a kavuşmak istemezse, Allah da ona kavuşmak istemez” buyurdu.
[Âişe validemiz, Allah’a ancak ölmekle kavuşulacağını bildiği için] Ya
Resulallah, ölümü sevmediği için mi kavuşmak istemez? Eğer öyle ise hepimiz
ölümü sevmeyiz, dedim. Resulullah buyurdu ki:
(Hayır, öyle değil. Mümine Allah’ın rahmeti, rızası ve Cenneti müjdelendiği
zaman Allahü teâlâya kavuşmak ister [ölüm ona kötü gelmez]; işte o zaman
Allah da ona kavuşmak ister. Kâfire Allah’ın azabı, gazabı haber verildiği zaman
Allah’a kavuşmaktan hoşlanmaz; Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.) [Buhari,
Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace]
Bu hadis-i şeriflerin hepsi de, Allah’a kavuşmanın, dirildikten sonra Allah’ın
manevi huzuruna çıkmak olduğunu bildirmektedir. Tek istisnası yoktur.
Meşhur Cibril hadisi de, imanın İslam’ın şartlarını açıklayıp, şerrin de
Allah’tan olduğunu bildiriyor:
Hazret-i Ömer anlatır:
Bir gün, Resulullahın yanında oturuyorduk. Tanımadığımız bir adam gelip sordu:
- İslam ne demektir ya Resulallah?
- Kelime-i şehadet söylemek, her gün beş kere namaz kılmak, Ramazan ayında
oruç tutmak, zekât vermek ve gücü yeterse Hacca gitmek.
- Doğru söyledin. İman ne demektir? [Biz bu kimsenin hem sorup hem de doğru diye
tasdik etmesine hayret ettik.]
- İman, Allah’a ve Meleklere ve Kitaplara ve Peygamberlere ve kıyamet gününe
ve hayrın şerrin, Allah’ın takdiri ile olduğuna inanmaktır.
- Doğru söyledin. İhsan ne demektir?
- Allahü teâlâya, Onu görür gibi ibadet etmendir. Sen Onu görmüyor isen de, O
seni hep görmektedir.
- Kıyamet günü ne zaman olacaktır?
- Bunu, kendisinden sorulan, sorandan daha iyi bilmez.
Kıyametin alametlerini sordu. Resulullah da bildirdi. O kimse gittikten sonra,
Resulullah bize dönerek, (Bunları sorup giden, Cebrail aleyhisselam idi. Size
dininizi bildirmek için gelmişti) buyurdu. (Müslim, Nesai, Ebu Davud,
Tirmizi)