Sual: Tam İlmihal’in iman bahsinde, Seyyid Abdülhakim efendi
imanı şöyle tarif ediyor:
“Server-i âlem olan Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği
şeyleri, akla, tecrübeye ve felsefeye danışmaksızın, tasdik ve itikat etmektir,
inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik ederse, aklı tasdik etmiş olur. Resulü
tasdik etmiş olmaz. Veya, Resulü ve aklı birlikte tasdik etmiş olur ki, o zaman
Peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü, iman
parçalanamaz. Akıl, Resulullahın bildirdiklerini uygun bulursa, bu aklın kâmil,
selîm olduğu anlaşılır.”
Bu tarif, aklı dışlamıyor mu?
CEVAP
Bu tarif selim olan akla değil, sakim olan akla zıt olabilir.
Bu tarif, Kur'anı anlamaya mani olmak için konulmuş bir engeldir.
CEVAP
Tam aksine, dini aklına uydurmaya çalışanlara engel olur. Din akla
uydurulursa insan sayısı kadar din ortaya çıkar. Âlimlerin aklı dinde ölçü
değilse, sizin aklınız nasıl dinde ölçü oluyor? Bu tarifi yapan İslam âlimidir.
Allahü teâlâ, (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruyor.
Dogmaları, yani âyetleri akıl süzgecinden geçirmeden inanmak gerçek iman olmaz.
CEVAP
Dogma tabirini daha çok ateistler kullanır. Siz Kur’an ne diyorsa hemen
incelemeden inanıyorsunuz diyorlar. Sizin onlardan ne farkınız kaldı? Birisi
bize bu âyettir dese, sadece biz onun âyet olup olmadığını araştırırız. O âyet
ise hemen tasdik ederiz.
Görmeden, akıl süzgecinden geçirmeden inanmak olacak şey değildir.
CEVAP
Siz Cenneti, Cehennemi gördünüz mü? Görmeden nasıl inanıyorsunuz?
Bekara suresinin 3. âyetinde Onlar gaybı tasdik ederler, deniyor.
Görmeden inanın denmiyor ki.
CEVAP
Anlaşılan siz, gaybın ne olduğunu bilmiyorsunuz. Gayb, duygu organları
[görmek, işitmek, dokunmak, koklamak, tatmak] ile veya hesap ve tecrübe ile
anlaşılmayan şey demektir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: Akıl ve vehim
Allah’a yaklaşamaz. Hiç bir şeye benzemeyen ve akılla anlaşılamayan yaratıcıya,
gayb yolu ile inanmaktan başka çare yoktur. Çünkü görerek, düşünerek anlamaya
kalkışmak, iman olmaz. Kendi yaptığına inanmak olur ki bu da iman değildir.
(2/9)
İman, gördükten sonra tasdiktir.
CEVAP
Bu, İslamiyet’e inanmıyorum demenin başka şeklidir. İmanın altı esasından
hangisini gördünüz? İman, görmeden tasdiktir. Cebimden elma çıkarsam,
sonra bu elmadır desem, bunu görenin tasdiki inanmak olmaz, gördüğünü söylemek
olur. İman gayba olur. Cebimde altın var desem, siz bana güvenerek evet var diye
tasdik ederseniz bu inanmak olur, ama altını gördükten sonra bu altın demek iman
değil, gördüğünü söylemek olur. Bu farkı iyi anlamalıdır.
Allah’ın gayb ile ilgili her şeyini akıl süzgecinden geçirmeden inanmak iman
olmaz.
CEVAP
Akıl ile Allah’ın nasıl bir varlık olduğunu, nasıl konuştuğunu nasıl
yarattığını, Cennetteki meyvelerin tadını bilebilir miyiz? Melekleri akıl ile
tarif edebilir miyiz? Allah’ın nasıl bir varlık olduğunu tarif etmeniz mümkün
mü? Elleri, gözleri, bir mekanı var mı, ne ile işitiyor, nasıl ezeli ve ebedi
olur? Bu terazi bu sıkleti çekmez denmiştir. Yani akıl ile bunları
anlamak imkansızdır.
Sual: Akla ve araştırmaya çok önem veren genç bir arkadaş, (Şu neden
farz, şu neden günah? Bunların hikmetini, sebebini bilmeden kabul etmem. Ben
görmediğim Allah’a, koca karı gibi inanmam) diyor. Dinimiz görmeden iman etmeyi
bildirmiyor mu?
CEVAP
Bu genç gibi söylemek çok tehlikelidir. İlahi emrin hikmeti anlaşılmasa da
Allah’ın emri olduğu için, hiç tereddütsüz kabul etmek şarttır. İslam
âlimlerinin en büyüklerinden olan Hüccet-ül-İslam unvanına sahip
imam-ı Gazali hazretlerinin İhya’da ve imam-ı Süyuti hazretlerinin
Cami-us-sagîr’de bildirdiği hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Ahir zamanda değişik inançlar çıkınca, koca karılar gibi inanın.)
[Deylemi]
Bu hadis-i şerif kocakarı gibi bâtıl şeylere körü körüne inan demek değildir.
Allah ve resulünün bildirdiklerine aklın almasa da, ispat edemesen de, inanın
demektir. Cennet, Cehennem, Sırat köprüsü ve ahiret hayatı akıl ile mantık ile
ispat edilemez. Mutezile aklı almadığı için sırat köprüsünü, miracı ve benzeri
olayları inkâr etmiştir. Şimdi bir çok Müslüman inanamayıp mürted olurken,
müşrikler, bu bir çılgınlık derken, Hazret-i Ebu Bekir, O söylediyse doğrudur
diyerek imanın zirvesine çıkmıştır.
Görmeden, aklını kullanmadan, bir anda Miraca gidip geldiğine inanarak
Resulullahı tasdik etmesi imanını yükseltmiştir. Güneşten daha parlak olan
imanından dolayı Peygamber efendimiz, (Ebu Bekrin imanı, bütün insanların
imanları toplamı ile tartılsa, Ebu Bekrin imanı daha ağır gelir)
buyurmuştur.
Lüzumlu fıkıh bilgilerini öğrenmek farz-ı ayn iken, bu farzı terk edip, (İmanı
araştırıyorum) diyerek ağaçların, çiçeklerin, insan ve hayvanların anatomisini
incelemekle devamlı meşgul olmak caiz değildir. İman esasları tahkik edilmez,
yani araştırılmaz. Peygamber efendimiz, gayba imanı emretmiştir. İspat ile delil
ile iman olmaz. İman, görmeden inanmaktır. Kur’an-ı kerimde, salihler övülürken,
(O müttekîler ki, gayba inanırlar) buyuruluyor. (Bekara 3)
Demek ki gayba inanmak, müttekilerin vasfıdır. Resulullah ne bildirmişse
doğrudur diyerek inananlar kurtulmuştur. İman, araştırarak, akıl yürüterek elde
edilen bir şey değildir. İslam âlimleri imanı şöyle tarif etmişlerdir:
İman, Muhammed aleyhisselâmın, peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik
etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan, tasdiktir.
Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek
olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere
itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü iman parçalanmaz.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Dini aklı ile ölçen kadar zararlı kimse yoktur.) [Taberani]
Selim akıl çok kıymetlidir. Hadis-i şerifte, (Akıl, hak ile bâtılı
birbirinden ayıran bir nurdur) buyuruluyor. Allahü teâlâ, insana, hakkı
bâtıldan, iyiyi kötüden ayırabilmesi için aklı verdi. Akıl bir ölçü aletidir.
Allahü teâlâya ait bilgilerde ölçü olmaz. Mahluklara ait bilgilerde ölçü olur.
Akıl, insandan insana değiştiği için, bazı insanlar mahluklara ait bilgilerde
isabet ettiği halde, bazıları yanılabilir. İnsan, bir yol gösterici olmadan aklı
ile Allah’ın bildirdiği doğru yolu bulamadı. Tarih incelendiğinde, kendi
başlarına giden insanların yanlış yollara saptıkları görülür. O halde
Resulullaha inanmak şarttır.
Sual: (Görmediğim şeye iman etmeyi aklım almıyor, dindeki şeylerden ruhum
sıkılıyor) diyen arkadaşıma ne cevap vereyim?
CEVAP
Almayan aklını ve sıkılan ruhunu göstermesini isteyin, bakalım
gösterebilecek mi?
Sual: Ben görmediğim Allah’a inanmam demek uygun mu?
CEVAP
Hayır değildir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bildiğimiz, hatırımıza, hayalimize gelen, duygu organlarımıza etki eden her şey
mahluktur. Bizim, Allahü teâlâ bir şeye benzemez dememiz, benzetmek olur. Bizim
anladığımız büyüklük, küçüklüktür. İbrahim aleyhisselam, kâfirlere, (Niçin
kendi yaptığınız putlara tapıyorsunuz? Sizleri de, yaptığınız işleri de Allahü
teâlâ yarattı!) dedi. İster elimizle yapmış olalım, ister aklımız ve
hayalimizle meydana getirelim, bunların hepsi, Allahü teâlânın mahlukudur. O,
bildiğimiz, düşünerek bulduğumuz şeylerin hiçbirine benzemez ve nasıl olduğu
anlaşılamaz. Akıl ve hayal Ona yaklaşamaz. Böyle hiçbir şeye benzemeyen ve akıl
ile anlaşılamayan yüce yaratıcıya, gayb yolu ile inanmaktan başka çare yoktur.
Çünkü, görerek, düşünerek anlamaya kalkışarak inanmak, Ona inanmak olmaz. Kendi
yaptığımız şeye iman etmek olur. Bu da, Onun mahlukudur. Bunu, Ona ortak yapmış,
Ondan başkasına iman etmiş oluruz. (2/9)
Sual: Evliya zatlardan bazıları, (Biz Cenneti, Cehennemi görsek,
imanımızda bir artma, bir değişiklik olmaz) demişler. Bu nasıl olur? İnsanın
bir şeyi bilmesine ilmel yakîn, gözle görmesine de aynel yakîn deniyor. Gözle
görmek, ilimle bilmekten çok daha üstün değil midir? Atalarımız, (Gözüm sana
mı inanayım, yoksa sözüm sana mı inanayım?) diye boşuna mı söylediler? Bu
zatların böyle söylemesinin hikmeti ne olabilir?
CEVAP
Elbette göz, bilmeye göre daha sağlam delildir. Ama bu bizim gibi insanlar
içindir. Hakiki imana kavuşmuş evliya zatların ilimleri farklıdır. Hazret-i Ebu
Bekr’in (O söylediyse doğrudur) demesi bunun bariz örneğidir. Göz
yanılabilir ama bu ilim sahiplerinin imanları öyle sağlamdır ki, hiçbir şey onu
değiştiremez. Göz ile görenin imanı bu kadar sağlam olamaz. İman etmede göz ölçü
değildir. Sadece göz ölçü olsaydı, Resulullah efendimizi gören herkesin iman
etmesi gerekirdi. (Abdullah'ın yetimi) diye bakanlar kâfirlikte kaldı, (Allah
Resulü) diye bakanlar hidayete erdi. Baştaki göz yanılabilir, kalbdeki göz
yanılmaz. Müslümanların görmeleri, anlamaları kalb gözü ile olur. Göz bakınca,
kalb inanınca görür. Müslümanın kalbi inanmıştır, Allahü teâlânın ihsanlarına
kavuşmuştur. Derecesine göre neler görür neler, dünya ahiret fark etmez.