Sual: Hubb-i fillah buğd-i fillah ne demektir?
CEVAP
Sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf
Allah rızası için düşmanlık etmek demektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İbadetlerin en kıymetlisi, Allah için sevmek ve Allah için düşmanlıktır.)
[Ebu Davud]
(Üç şey imanın tadını artırır: Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek,
kendisini sevmeyen Müslümanı Allah rızası için sevmek ve Allah’ın düşmanlarını
sevmemek.) [Taberani]
(İnsan, dünyada kimi seviyorsa, ahirette onun yanında olacaktır.) [Buhari]
(Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri, Allah için sevmedikçe ve
kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız
kabul olmaz!) [Ey Oğul İlm.]
Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya sordu:
- Ya Musa, benim için ne işledin?
- Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, zikrettim.
- Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk
vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekâtlar, kıyamette,
sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların
faydası sanadır. Benim için ne yaptın?
- Ya Rabbi, senin için ne yapmak gerekirdi?
- Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık ettin mi?
Musa aleyhisselam, Allahü teâlâyı sevmenin, Onun için olan en kıymetli amelin,
Hubb-i fillah ve Buğd-i fillah olduğunu anladı. (Mektubat-ı Masumiyye)
Cenab-ı Hak, Hazret-i İsa’ya da vahyetti ki:
(Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlûkların ibadetlerini yapsan,
dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.)
[K. Saadet]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek lazımdır. Tam ve
olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilip sevmemektir. Sevgiye
müdahene [gevşeklik] sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada
yerleşemez. Cem-i zıddeyn muhaldir. Yani iki zıddan birini sevmek, diğerine
düşmanlığı gerektirir. (1/165)
Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik
alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile küfür, birbirinin aksidir.
Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerine hakaret ve kötülemek olur. Allahü
teâlâ, habibi olan Muhammed aleyhisselama, İslam düşmanları ile savaşmayı ve
onlara sertlik göstermeyi emrediyor. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve
Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor. Allah’ın düşmanlarını sevmek ve
onlarla kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini
Müslüman zanneder, Kelime-i tevhidi söyleyip, inanıyorum der. Namaz kılar ve
ibadet yapar. Halbuki, bilmez ki, böyle, [Allah’ın dostlarını sevmemek veya
Allah’ın düşmanlarını “şu iyilikleri de var” diye sevmek] gibi çirkin
hareketleri, onun imanını temelinden götürür. (1/163)
Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
Sevgi, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi gerektirir.
Bu sevgi ve düşmanlık, âşıkların elinde ve iradesinde değildir. Seviyorum diyen
bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından uzaklaşmadıkça sözünün eri sayılmaz. Buna
yalancı denir. Sevgi, sevgilinin her şeyini sevmeyi gerektirir. Büyükler,
(Sevdiğin zatı inciten kimseye gücenmez isen, köpek senden daha iyidir)
demişlerdir. Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allah’tan uzaklaştırır.
Onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz. Kâfirleri sevmemek,
Kur’an-ı kerimde açıkça emredilmiştir. Kur’an-ı kerime uymamız farzdır.
(1/29)
Kâfirleri sevmeyi haram eden âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyle:
(Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası
olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.) [Mücadele 22]
(Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Âl-i İmran 28]
(Ey iman edenler, Yahudileri de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar,
[İslam’a olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de
onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine]
zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]
(Ey iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin, onları
sevmeyin!) [Mümtehine 1]
Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı, (Kâfirlere gadab ederler, birbirlerine
merhametlidirler) diye övmektedir. (Feth 29)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâyı sevmeyen ve Onun düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki iman
etmiş olmaz. Müminleri Allah için seven ve kâfirleri düşman bilen, Allah’ın
sevgisine kavuşur.) [İ.Ahmed]
(Allahü teâlânın dostunu seven, düşmanına buğzedenin imanı kâmildir.) [Ebu
Davud]
(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allahü teâlâya yaklaşın!) [Deylemi]
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.)
[Taberani]
Halife Ömer’e, (Hire’li bir hıristiyan var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu
kendine kâtip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyet-i kerimeyi okuyup,
(Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi
Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır: Halife Ömer’e dedim ki:
- Hıristiyan katibim çok işe yarıyor.
- Niçin, bir Müslüman katip kullanmıyorsun? (Ey müminler! Yahudi ve
hıristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi?
- Dini onun, katipliği benim.
- Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme!
Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma!
- Basra’yı onunla idare edebiliyorum.
- Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir!
Kâfirleri sevmemek gerekir ise de, dinimizin emri gereği, onlara eziyet
etmek, kalblerini incitmek haramdır. Sevmemek ayrı, onları üzmek ayrı şeydir.
Onlarla ticaret yapılır, aldatılmaz, kötülük yapılmaz. Herkese olduğu gibi
onlara da iyi davranmak lazımdır. Hatta hidayete kavuşmaları, Müslüman olmaları
için dua da edilir.
Dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Bir hadis-i şerifte, (İnsanlar [insan
olarak] bir tarağın dişleri gibi eşittir) buyurulmuştur. (İbni Lâl)
Bunun için kâfir de olsa, bir kimseden kendini üstün görmek caiz değildir. Çünkü
kâfir, Müslüman olup ebedi saadete kavuşabilir, Müslüman da, Allah korusun küfre
düşüp Cehennemlik olabilir.
Kişi sevdiği ile beraber olur
Sual: Ahirette, kişi sevdikleri ile beraber olacağına göre, bir kimse, hem
Cennete gidecek iyileri, hem de Cehenneme gidecek kötüleri severse, nereye
gider?
CEVAP
İyi ile kötüyü sevmek, temiz ile pisliği karıştırmak demektir. Karışım pis
olur. Bir kimse, hem Peygamber efendimizi, hem de Ebu Cehil'in itikadını sevse
Cehenneme gider.
(Allah ve Resulünü seviyorum) diyen bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Kıyamette sevdiklerinle beraber olursun.) [Müslim]
Âlimler, (Kişi sevdiği ile beraber olur) hadis-i şerifini şöyle
açıklıyor:
Bir kimse, salih bir mümini sever, onun gibi itikada sahip olup, onun gibi amel
işlemeye gayret eder, Allah dostlarını dost, Allah düşmanlarını da düşman
bilirse, ahirette sevdiği kimse ile birlikte Cennette olur.
Bir kimse de hem Müslümanları, hem de gayrimüslimleri sever, gayrimüslimlerin
itikadlarını beğenirse, gayrimüslimlerle birlikte Cehenneme gider. (Kişi sevdiği
ile birlikte olur) demek, sevdiği kimsenin derecesine kavuşur demek değildir.
Fakat iyileri sevdiği için, Cennette onlarla birlikte olur. Herkes imanının
parlaklığına, kuvvetine göre farklı derecelerde bulunur. (Mektubat-ı Rabbani,
Hadika)
Ahirette iyilerle beraber olabilmek için, dünyada da onlarla beraber olmak,
onları sevmek, onların yolundan gitmek gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Arşın etrafında nurdan kürsülerde, nur gibi parlayan zatlar bulunur.
Peygamberler ve şehidler bunlara imrenir. Bunlar, Allah için birbirini seven,
Allah için buluşan, Allah için birbirini ziyaret edenlerdir.) [Nesai]
(Allahü teâlâ buyurur ki: Benim için birbirini ziyaret eden sevgimi kazanır.
Benim için birbirini seven sevgime mazhar olur. Benim için veren, sevgimi hak
eder. Benim için birbirine yardım eden, muhabbetimi kazanır.) [Hakim]
(Allahü teâlâ kıyamette buyurur ki: Benim azametim için birbirini sevenleri
hiçbir himayenin bulunmadığı bugün, rahmetim altında himaye ederim.)
[Müslim]
(Allah için dost olan kimseyi, Allahü teâlâ, Cennette hiçbir ameli ile
ulaşamayacağı yüksek dereceye yükseltir.) [İ.E.Dünya]
(Birbirini Allah için seven iki kişinin Allah katında en kıymetlisi, arkadaşını
daha çok sevendir.) [Hakim]
İsa aleyhisselam, (Allah düşmanlarına buğzederek, Allahü teâlânın
sevgisini kazanın! Onlardan uzaklaşarak Allah’a yaklaşın! Onlara kızarak
Allah’ın sevgisini arayın! Gördüğünüz zaman Allahü teâlâyı hatırlatan, sözü ile
iyiliklerinizi artıran ve sizi iyiliğe teşvik edenlerle arkadaşlık ediniz!)
buyurdu.
Allahü teâlâ Musa aleyhisselama: (Herhangi bir arkadaşın, seni benim sevgime
teşvik etmezse, o senin düşmanındır) buyurdu. Davud aleyhisselama da,
(Kendine dost ara! Beni sevmekte sana uymayanlarla arkadaşlık etme! Çünkü onlar
senin düşmanındır, kalbini karartır ve seni benden uzaklaştırmaya çalışır)
buyurdu.) [İ. Gazali]
(Allahü teâlâ, "Benim için birbirini seven, benim için toplanıp dağılan, benim
için birbirini ziyaret eden, benim için birbirine yedirip içiren kimseleri
severim" buyurdu.) [İ.Malik]
(Kıyamette Arşın gölgesinde bulunacak yedi sınıf kimseden birisi de Allah için
birbirini seven, Allah için toplanıp Allah için dağılan kimselerdir.)
[Buhari]
Böyle Allah sevgisi olur mu?
Sual: Bazıları hem Allah’ı seviyoruz diyorlar, hem de Allah’a
inanmayanlarla dostluk kurup, onlarla birlikte olmaktan rahatsız olmuyorlar.
Böyle Allah sevgisi olur mu?
CEVAP
Kur'an-ı kerim ve hadis-i şerifler, Allahü teâlânın kâfirlere düşman
olduğunu, açıkça bildiriyor. Onun düşmanlarını seven, Onu sevmiş olur mu?
Kâfirler, Allahü teâlânın düşmanı olmasalardı, (Buğd-i fillah) vacip
olmazdı. İnsanı Allahü teâlânın rızasına kavuşturacakların en üstünü olmaz ve
imanın kemaline sebep olmazdı.
Sevenin, sevgilinin sevdiklerini sevmesi ve sevmediklerini sevmemesi
gerekir. Bu sevgi ve düşmanlık, insanın elinde değildir. Sevginin icabıdır.
Burada, diğer işlerde gereken iradeye ve kesbe ihtiyaç yoktur. Kendiliğinden
hâsıl olur. Dostun dostları, insana sevimli görünür. Düşmanları, çok çirkin
görünür. Bir kimse, birisini seviyorum derse, onun düşmanlarından
uzaklaşmadıkça, sözüne inanılmaz. Ona münafık denir. Şeyhül-islâm Abdullah-ı
Ensari diyor ki: (Ben Ebul-Hasen Semunu sevmiyorum. Çünkü üstadım Hıdri’yi
üzmüştü. Bir kimse, hocanı üzer, sen de ondan üzülmezsen, köpekten aşağı
olursun.)
Allahü teâlâ, Mümtehine suresinin dördüncü âyetinde mealen, (İbrahim’in ve
Onunla beraber olan müminlerin sözlerinden ibret alınız! Onlar, kâfirlere
dediler ki, biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Dininizi beğenmiyoruz. Allahü
teâlâya inanıncaya kadar, aramızda düşmanlık vardır) buyurdu. Bundan sonraki
âyet-i kerimede mealen, (Bu sözlerinde sizin için ve Allahü teâlânın rızasını
ve ahiret gününün nimetlerini isteyenler için, ibret vardır) buyurdu.
Buradan anlaşılıyor ki, Allahü teâlânın rızasını kazanmak isteyenlere, bu
teberri [uzaklaşmak] gerekir. Allahü teâlâ mealen buyuruyor ki, (Kâfirleri
sevmek, Allahü teâlâyı sevmemektir. İki zıt şey, birlikte sevilemez.) Bir
kimse, seviyorum dese, fakat Onun düşmanlarından teberri etmese, bu sözüne
inanılmaz. Al-i İmran suresinin 28. âyetinde mealen, (Kâfirleri sevenleri,
Allahü teâlâ, azabı ile korkutuyor) buyurdu. Bu büyük tehdit, çirkinliğin
çok büyük olduğunu gösteriyor. (Mektubat-ı Masumiyye c.3, m.55)
İmanın sahih ve muteber olması için gerekli şartlardan bazıları:
1- Havf ve reca arasında olmak: Yani Allah’ın azabından korkup,
rahmetinden ümit kesmemek.
2- Can boğaza gelmeden ve güneş batıdan doğmadan önce iman etmek.
3- Küfür alameti kullanmamak ve küfrü gerektiren söz söylememek.
4- Sevgi ve buğzu yalnız Allah için olmak. Kâfirleri dost edinmek
küfürdür.
5- Ehl-i sünnet vel cemaate uygun itikad etmek. (R. Nasıhin)
Allah’a imanın şartı
Sual: S. Ebediyye’de, (Müslümanları sevmek, kâfirleri sevmemek, imanın
şartıdır) deniyor. İmanın altı şartı arasında, böyle bir şart var mı?
CEVAP
İmanın şartlarından ilki, Allah’a imandır. İman etmek için, sadece Allah var
demek yetmez, Allah’ı sevmek de şarttır. Bu sevginin şartı da, Allah için sevmek
ve Allah için buğzetmektir. İmanın altı şartında Allah’ı sevmek, onun
sevdiklerini sevip, düşmanlarını sevmemek de var. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası
olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.) [Mücadele 22]
Cenab-ı Hak, Hazret-i İsa’ya buyurdu ki: (Yer ve göklerdeki bütün mahlûkatın
ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, faydası
olmaz.) [K. Saadet]
Birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(İmanın esası ve en kuvvetli alameti, hubb-i fillah, buğd-i fillah, yani
Allah için sevgi, Allah için buğzdur.) [Ebu Davud, İ. Ahmed, Taberani]
(Allah’ın düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki iman etmiş olmaz. Müminleri Allah
için seven ve kâfirleri düşman bilen, Allah’ın sevgisine kavuşur.) [İ.
Ahmed]
(Din, Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir.) [Ebu Nuaym, Hâkim]
(Üç şey imanın lezzetini artırır:
1- Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek,
2- Kendisini sevmeyen Müslümanı Allah rızası için sevmek,
3- Kâfirleri [onlar kendisini sevseler de] sevmemektir.) [Taberani]
Sual: Bir âlime (Hocandan ne öğrendin?) diye soruyorlar. O da, (Hubb-i
fillah, buğd-i fillah, yani kimler sevilir, kimler sevilmez onu öğrendim) diyor.
Bu o kadar önemli bir husus mudur?
CEVAP
Çok önemli bir husustur. İmanın da, ibadetlerin de esası, temeli bu
husustur. Elli dört farzdan birisi de budur. Hubb-i fillah, Allah için
sevmek, Allah için dost olmak, buğd-i fillah, Allah için buğzetmek,
dargın durmak, sevmemek demektir. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçının
meali:
(Allah için seven, Allah için düşmanlık edenin imanı kâmildir.) [Ebu Davud,
Tirmizi]
(İmanın temeli, Müslümanları yani Allah’ın dostlarını sevmek ve kâfirleri yani
Allah’ın düşmanlarını, din düşmanlarını sevmemektir.) [İ.Ahmed]
İbadeti, takvası ihlâsı çok olan Müslümanı, az olandan daha çok sevmek gerekir.
Sevmek demek, onların yolunda bulunmak demektir. İsyanı daha çok olan, küfrü ve
fuhşu yayan kâfirleri daha çok sevmemek gerekir. Allah için düşmanlık edilmesi
gerekenlerin başında, insanın kendi nefsi gelir.
Kötüye iyi demek
Sual: Enver, Talat ve Cemal paşalar gibi, Osmanlı devletinin son döneminde
yaşayan bazı kimselerin yaptığı kötülükleri çeşitli yayınlardan okuyoruz.
Bunlardan mason olanına, "iyi paşaydı, iyi askerdi" demek uygun olur mu?
CEVAP
Mason olan birisine iyi paşa demek, bunlara karşı sevgiye sebep olur. Kâfirleri
sevmemek, imandandır.
Eskiden vehhabilerin elinde olan ülkelere imrenip de, vehhabilere sevgi
beslemesinler diye, âlimler, talebelerini umreye göndermemişlerdir. Hatta hacca
giderken de, onların yaptığı eserlere rağbet edilmemesini, dünya işlerinde bile
olsa yaptıklarını beğenmemelerini söylemişlerdir.
İttihatçı masonlara, iyi paşa demek tehlikelidir.