Allahü teâlâ görülecektir
Sual: Ehl-i Sünnete göre Allah’ın kıyamet gününde müminlere gökyüzündeki on
dört gecelik ay gibi görüneceği, dünyada ise Allah’ın sadece rüyada
görülebileceği bildiriliyor. Allah’ın ahirette, hem de şu başlardaki gözle ve de
aynı gökteki ondörtlük ay gibi gözlenebileceği nasıl söylenebiliyor?
CEVAP
Niye şaşıyor, niye inanmıyorsun? Allah ve Resulü söylüyor. Allah ve
Resulünün sözüne şaşırdıktan sonra, Onların sözüne inanmadıktan sonra sen daha
neye inanırsın ki? Sen, Allah ve Resulünün sözüne nasıl görüş dersin ki? Sizin
işiniz gücünüz Allah ve Resulüne inanmayanların, İslamiyet’i yıkmak isteyenlerin
yolundan gitmek.
Müminlerin ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı
görecekleri Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine
bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]
Meşhur bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
Peygamber efendimiz, ayın on dördüncü gecesi, parlayan dolunaya bakıp buyurdu
ki:
(Gökteki şu ayı nasıl net görüyorsanız, [siz müminler Cennette]
Rabbinizi, böyle açıkça göreceksiniz.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Tirmizi,
Ebu Davud, Nesai, İ. Ahmed, İbni Huzeyme, İbni Hibban]
Yunus suresinin, (Güzel amel edenlere, hüsna [Cennet] ve ziyadesi de
vardır) mealindeki 26. âyet-i kerimesindeki ziyade kelimesini
Resulullah efendimiz rüyet [Allahü teâlâyı görmek] olarak açıklayıp,
(Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi açıkça görürsünüz) buyurdu.
(Buhari)
Kâfirler, cemal sıfatı ile görme nimetinden mahrum kalacaklardır. Bir âyet meali
şöyledir:
(Onlar [kâfirler] o gün Rablerini [cemal sıfatı ile] görmekten
mahrumdur.) [Mutaffifin 15]
Allah'ı cemal sıfatı ile görmek büyük nimettir. Cennetteki bütün nimetlerden
daha üstündür. Kâfirler ise, Cennete giremeyeceği için bu büyük nimetten mahrum
kalacaklardır. Kâfirler, ahirette Allah'ı kahır sıfatı ile göreceklerdir, ancak
bu görme bir nimet değil, büyük bir azap olacaktır.
İmam-ı Şafii, imam-ı Malik hazretleri gibi mezhep sahibi büyük âlimler, (Bu
âyet-i kerime, müminlerin Allahü teâlâyı cemal sıfatı ile göreceklerine bir
delildir. Çünkü öyle olmasaydı, Kâfirler göremeyecek buyurulmazdı)
demişlerdir. Hiç kimse denmiyor, kâfirler göremeyecek buyuruluyor.
(Hazin)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimleri, sözbirliği ile "Allahü teâlâ dünyada görülmez" buyurdu.
(1/283)
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
(Dünyada Allahü teâlâyı gördüm diyen zındıktır. Evliyanın kalb gözü ile görmesi
rüyet değildir. Onlara şühud hasıl olmaktadır.) (İtikadname)
İmam-ı Gazali hazretleri de, (Allah’ı dünyada görmek mümkün olmaz) buyuruyor.
(İhya)
Dünyada Allah’ı görmek imkansız olduğu için Hazret-i Âişe, (Resulullahın
Allah’ı gördüğünü söyleyen yalan söylemiş olur) buyurmuştur. (Buhari)
İmam-ı Rabbani, Mevlana Halid-i Bağdadi, Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri
gibi büyük zatlar ise, Peygamber efendimizin Miracda Allahü teâlâyı gördüğünü,
ancak bunun dünya görmesi ile değil, ahiret görmesi ile görmek olduğunu
bildirdiler.
Fıkıh ve hadis ilimlerinde müctehid ve evliyanın büyüklerinden Seyyid
Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyuruyor ki:
Biz, Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) Mirac gecesi Allahü teâlâyı
görmesinin baş gözü ile olup, kalble ve rüyada olmadığına iman ederiz. Zira
Cabir bin Abdullah, Peygamber efendimizin Necm suresinin (Andolsun Onu,
Sidretü'l-Münteha'nın yanında önceden bir defa daha görmüştü) mealindeki 13
ve 14. âyet-i kerimeleri üzerine (Elbette Rabbimi gördüm), (Ben
sidretü’l-müntehada Rabbimi gördüm. Öyle ki, ilahi vechinin nuru, benim için
zahir oldu) buyurduğunu bildirmiştir.
Allahü teâlâ Mirac gecesinde kendisini habibine aynen göstermiş olduğunu, İbni
Abbas hazretleri İsra suresinin tefsirinde bildiriyor. Ve yine İbni Abbas
hazretleri buyurdu ki:
(Mirac gecesinde Resulullah, Allahü teâlâyı iki defa dünya gözü ile görmüştür.
Hullet Hazret-i İbrahim için, kelam Musa aleyhisselam için, rüyet de Muhammed
aleyhisselam için olmuştur.) (Gunye) [Hullet, dostluk, Kelam,
konuşma, Rüyet, baş gözü ile görme demektir.]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
O Server, Mirac gecesinde Rabbini dünyada değil, ahirette gördü. Çünkü o Server,
o gece, zaman ve mekan çevresinden dışarı çıktı. Ezeli ve ebedi bir an buldu.
Başlangıcı ve sonu bir nokta olarak gördü. Cennete gideceklerin, binlerce sene
sonra, Cennete gidişlerini ve Cennette oluşlarını, o gece gördü. İşte o
makamdaki görmek, dünyada görmek değildir. Ahiret görmesi ile görmektir. Bu
görmeyi dünyada gördü demek de mecaz olarak söylenmiştir. Dünyadan gidip gördüğü
ve yine dünyaya geldiği için dünyada gördü denilmiştir. (m. 283)
Allahü teâlâ, dünyada görülmez. Bu dünyada bu nimet nasip olsaydı, herkesten
önce Hazret-i Musa görürdü. Peygamberimiz Miracda bu devletle şereflendi ise de,
bu dünyada değildi. Cennete girip oradan gördü. Yani ahirette görmüş oldu.
Dünyada iken, ahirete karıştı ve gördü. (C.3, m.17)
Araf suresinin 143. âyet-i kerimesinde, Musa aleyhisselamın Allahü teâlâyı
görmek istediği bildirilmektedir. Bu da Allahü teâlânın görüleceğinin delilidir.
Çünkü, bir peygamberin, imkansız olan şeyi Allahü teâlâdan istemesi abes, hatta
cahillik olurdu. Allahü teâlâ hakkında caiz olan ve olmayan şeyleri bilmemek ise
peygamberliğe aykırıdır. Allahü teâlâ net olarak söylüyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine
bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]
Âyet pek açık değil mi? Müminler Rablerine bakarlar diyor. Bunu, bakarlar da
göremezler diye tevil etmek sapıklığın daniskası olur. Ve Allah’ın Resulü
Muhammed aleyhisselam net olarak söylüyor:
(Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi net görürsünüz.) [Buhari]
Hadis-i şerif pek açık değil mi?
Apaçık âyeti tevil etmeniz, Allah’a bakacaktır âyetinden maksat başkadır demek,
âyeti inkâr demektir. Çünkü Meali denilen bir grup Salat dua demektir, namaz
dinimizde yoktur dua vardır diyorlar. Böylece namazı inkâr ediyorlar. Siz de
apaçık âyet-i kerimeyi inkâr ediyorsunuz. Bütün ehl-i sünnet âlimleri Cennette
Allahü teâlâ görülecek diyor. Hepsi yanlış sadece ibni Sebecilerinki doğru öyle
mi?
Bizde sizin gibi bir grup var, onlar da aynen sizin gibi âyetleri hadisleri
tevil ediyorlar. Bu batıniliktir, yani Kur’anın batıni manası var diyerek gerçek
manasını inkâr etmektir. Mesela hadis-i şerifte, (Güneş batıdan doğmadıkça
kıyamet kopmaz) buyuruluyor. Bunu, (İslamiyet batıdan yayılacak) diye tevil
ediyorlar. Hâşâ Allah ve Resulü insanlar anlamasın diye şifreli mi konuşuyor,
bilmece gibi mi konuşuyor. Müminler Allah’a bakacak diyor. Bu öyle demek değil
demek, düpedüz âyetleri inkârdır.
Vehhabiler de, kâfirler için inen âyetleri Müslümanlara yüklüyorlar. Şiileri
tekfir ettikleri gibi, Ehl-i sünnete de müşrik diyorlar. Bütün Ehl-i sünnet
âlimleri, (Yedullah’ın ve diğer müteşabih ifadelerin keyfiyetini Allah bilir)
buyuruyorlar. Yed kelimesinden bildiğimiz el manasını anlamak, çok
yanlıştır. Müminler Allah’a bakacak buyuruluyor. Bu tevil edilirse, o zaman
Kur’anın ve hadislerin hepsi de tevil edilerek, Kur’anı kerim ve hadis-i
şerifler bozulmuş olur. Mesela, (Eshabın tamamından razıyım) mealindeki
âyet-i kerimeyi, (Beşi hariç diğerleri mürted oldu) diye tevil etmek, ne kadar
yanlış olur. Böyle tevil etmek, din düşmanlığı olup, âyetlere inanmıyoruz
demenin başka şeklidir. Yanlış tevillere sapmamalıdır. Müteşabih ifadeler, hüküm
bildiren âyetler değildir. Allahü teâlâ, bunları kalbi bozuk olanların tevil
edeceğini bildiriyor. İşte bir âyet-i kerime meali:
(Sana Kitabı indiren Odur. Onda Kitabın temeli olan kesin anlamlı âyetler
vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdır. Kalblerinde eğrilik olan kimseler,
fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı
olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş
olanlar: “Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Bunu ancak akıl
sahipleri düşünebilirler..) (Al-i imran 7)
Bakın Allah ne buyuruyor, kalblerinde eğrilik olan âyetleri tevil eder başka
anlamlar çıkarır buyuruyor. Kalbinde eğrilik olup da Allah’ın apaçık âyetini,
(Allah’a bakacaklar) âyetini inkâr edenlere sözümüz yoktur. Bizim sözümüz
âyetleri aynen kabul edenlere.
* İmam Ebu Hanife'nin iki yüz defadan fazla Allah’ı rüyada gördüğü
söyleniyor.
CEVAP
Ehl-i sünnetin gözbebeği, imam-ı a’zam diye şöhret bulan ve imam-ı Cafer
hazretlerinin şanlı talebesi imam-ı a’zam hâşâ yalan mı söylüyor? Ehl-i sünnetin
tamamı yalan mı söylüyor? Sen âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere yani Allah
ve Resulüne inanmıyorsun, imam-ı a’zam hazretlerine nasıl inanırsın ki?
* Merak ettiğim, şu âyetleri nasıl yorumluyorsunuz?
CEVAP
Sen asla merak etmiyorsun. Acaba tevil edecek bir yer bırakırlar mı,
başkasına cevap verirken orayı tevil edelim diyeceksin. Ama hiçbir zaman güneş
balçıkla sıvanmaz.
* “...Hiçbir zaman beni göremeyeceksin (ey Musa!)...” (A’raf, 143)
CEVAP
Âyete ilave yapmışsın. Hiçbir zaman ifadesi âyette yok. Öyle olsa,
hâşâ öteki âyetlerle çelişkili olur. Yukarıda, siz bana bakacaksınız
buyuruyor, kâfirler beni göremeyecek buyuruyor, burada da hiçbiriniz
göremeyecek dense hâşâ çelişkili olur. Yani Allahü teâlâ, (Ya Musa sen beni
dünyada göremezsin) diyor. Ama ahirette görüleceğini öteki âyetler açıkça
bildiriyor.
* “Gözler onu göremez, ama O, gözleri görür...” (En’am, 103)
CEVAP
Gözler onu göremez değil, yanlış yazılmış, doğrusu şöyledir:
(Onu [Allah’ı] gözler idrak edemez, fakat O bütün gözleri idrak eder,
ihata eder.)
Bu âyetin orijinalinde tüdrik, yüdrik yani idrak etme ifadesi geçiyor, görmekle
hiç alakası yok.
İmam-ı Nevevi hazretleri, (En'am suresi 103. âyetindeki Ona gözler erişemez
demek, Onun zatının hakikatini gözler idrak ve ihata edemez demektir.
Yoksa rüyet haktır) buyuruyor. Âyet-i kerimede beni göremezsin ifadesi
kasıtlı olarak Hiçbir zaman beni göremezsin diye tercüme
edilmiştir. Bid'at fırkalarından bazıları, Enam suresinin 103. âyetini delil
getirerek, (Ona gözler erişemez) âyetine göre dünyada ve ahirette Allah’ı
görmek imkansızdır, dediler. Bunun yanlış olduğunu, Kur'an-ı kerim ve hadis-i
şerifler bildiriyor. (Beydavi)
İmam-ı Rabbani hazretleri, Enam suresinin 103. âyetini açıklarken, (Müminler,
ahirette Allah’ı göreceklerdir) buyuruyor. (c.3, m. 44 ve 90)
İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ ahirette Cennette görülecektir. (Fıkh-ı ekber)
Kur'an-ı kerimde, (Dünyada kör olan, ahirette de kör olur) buyurulması,
kâfirler içindir. Müminler, ahirette Allah’ı görecektir. (Berika)
Dünyada imandan mahrum olan, ahirette de rüyetten mahrum olur. (Medarik)
Müminler, ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı
göreceklerdir. (Nuhbet-ül-Leali)
Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile, (Allah’ı müminler görür, fakat Cehennemde
kâfirler göremez) buyuruyor. Ahirette Allahü teâlânın görüleceğinde icma vardır.
Bunu inkâr edenler diyor ki:
(Görmek için beş şart gerek: Görünen şey bir yerde olmalı, bir tarafta olmalı,
karşısında olmalı, çok uzak ve çok yakın olmamalı ve gözden çıkan şualar o şeye
ulaşmalı! Bakan ile bakılan şey arasında ışık olmak da şarttır. Bu şartlar Allah
için söylenemez ve görmek imkansız olur.)
Bu şartlar dünya ölçüleri ile ilgilidir. Ahiret işleri, dünya işlerine hiç
benzemez. Dünyanın batısında olan bir kör, Allahü teâlânın kudreti ile dünyanın
doğusundaki bir karıncayı görür. Allahü teâlânın kudretinden şüphe edilmez.
Necm suresinin, (Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı) mealindeki 17. âyet-i
kerimesini imam-ı Rabbani hazretleri, (Mirac gecesinde, gözü Allah’tan hiç
ayrılmadı) diye açıklamakta ve Allah’ı ahirette dünya gözü ile gördüğünü
bildirmektedir. (C.1 m.129)
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah, Allahü teâlâyı Miracda gördü. Ancak bu görmesi dünyadaki görmek gibi
değil idi. (İtikadname)
Caiz olmak ayrı şey, görmek ayrı şeydir. Ehl-i sünnet âlimleri, (Allah’ı
dünyada görmek caiz, fakat kimse görmemiştir, gördüm diyen zındık olur)
buyuruyorlar. Rüyada görmek ise dünyada görmek değildir. Peygamber efendimiz,
Allahü teâlâyı rüyada gördüğünü Camiussagirdeki hadis-i şerifte bildirmektedir.
İslâm âlimlerinden de rüyada görenler olmuştur.
* Saniyen Allah’ın cisim olmadığı ve hiçbir cismi özellik taşımadığında,
onun zaman ve mekan üstü bir varlık olup zaman ve mekan da dahil hiçbir sınırla
sınırlandırılamayacağında bütün Müslümanlar müttefiktir.
CEVAP
Kesinlikle müttefik değil, Arap âlemi, selefiye, vehhabiye ve mezhepsizler,
hâşâ Allah Arşta diyorlar. Onlar da Allah Arşa istiva etti kelimesini yanlış
tevil ediyorlar, oturdu diyorlar. Senin idrak kelimesini görmek anlamında
kullandığın gibi. Sadece Ehl-i sünnet Allah’ı noksan sıfatlardan münezzeh
biliyor. Allah cisim falan değil elbette. Düşünülen her şey O değildir.
* O her şeyi kuşatır, hiçbir şey Onu kuşatamaz.
CEVAP
Bu işte Enam suresinin 103.âyetinin tercümesidir. Sen görmek olarak
bildirdin.
* Yahu, hem de şu başlardaki gözle ve de aynı gökteki ondörtlük ay gibi
Allah’ın görüleceği nasıl söylenir?
CEVAP
Allah diyor, Rablerine bakacaklar diye, âyeti yok mu sayıyorsun? Üç
halife mi koydurdu diyorsun?
* Bu Allah’a cismi özelliği atfetmek değil mi? Onu bir mekanla
sınırlandırmak değil mi?
CEVAP
Asla değil. Vehhabiler de öyle diyor, Miracı inkâr ediyorlar. Allah bir
yerde de Onu görmeye mi gitti diyorlar.
Hem, cisim olarak görülecek, sınırlı görecek diyen hiçbir Ehl-i sünnet âlimi
yoktur. Abdülhak-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Dünyada Allahü teâlâ anlaşılmadan bilineceği gibi, ahirette de anlaşılmadan
görülecektir. (Tekmil-ül-iman)
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Müminler, Cennette Allahü teâlâyı cihetsiz ve keyfiyetsiz ve hiçbir şeye
benzetmeyerek ve misali olmayarak görecektir. (c.1, m.266)
Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı, Ahirette Allahü teâlâ görülecektir
buyuruyor. Hepsi ibni Sebeci kadar o âyetleri anlayamadılar mı?
* Onun insanlar tarafından ihata edilebileceği anlamına gelmez mi?
CEVAP
Asla. Mutezile denilen akılcı ekol de bu kafada.
* Yoksa kıyamette durum farklı mı olacak? Mesela Allah sınırlı bir hale
mi gelecek? Veya insanlar sınırsızlaşıp cisim olmaktan mı çıkacaklar?
CEVAP
Hâşâ. Nasıl olduğunu anlamadan bir olduğunu kabul ettiğimiz gibi
anlaşılmadan da göreceğiz. Görmesek, Allah, Rablerine bakarlar
buyurmazdı. Ancak diğer bir âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor;
(Onlar [kâfirler] o gün Rablerini [cemal sıfatı ile] görmekten
mahrumdur.) [Mutaffıfin 15]
Mahrum olan kâfirler olacak. Kendinizi kâfirlerden sayıyorsanız ona da
diyeceğimiz yoktur.
Ehl-i sünnetin, Ehl-i beyt ve Eshab-ı kiram sevgisi
Sual: Ehl-i sünnetin ehl-i beyt taraftarlarına saldırmasının sebebi nedir?
CEVAP
Ehl-i beyte hiçbir sünni yani Ehl-i sünnet olan saldırmaz, saldıran varsa ya
vehhabidir, ya hurufidir. Hangi Ehl-i sünnet ehl-i beyte laf söyler.
Kitaplarımızda vardır, imanın esaslarından biri de Ehl-i beyti sevmektir. Ehl-i
beyti sevmek şarttır. Çünkü imanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allah’ı sevmek
ve Allah’ın sevmediklerini sevmemektir. Hadis-i şerifte (İmanın temeli ve en
kuvvetli alameti, Allah dostlarını sevmek ve Onun düşmanlarına düşmanlık
etmektir) buyuruldu.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i beyti sevmek, son nefeste iman ile gitmeye sebep olacağını, Ehl-i sünnet
âlimleri sözbirliği ile bildirmektedir. (Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye)
Her namazda, Âl-i Muhammed diye dua ettiğimiz Ehl-i beyttir. Allahü teâlânın en
çok sevdiği resulü Muhammed aleyhisselamdır. Onun da en çok sevdiği Ehl-i beyti
ve Eshabıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ehl-i beyti seveni Hak teâlâ sever, buğz edene de buğz eder.) [İ.
Asakir]
(İslamın esası, bana ve Ehl-i beytime sevgidir.) [İbni Asakir]
(Size iki şey bıraktım. Allah’ın kitabı ve Ehl-i beytim. Bunlara uyan, hidayet
üzere olur. Uymayan sapıtır.) [İbni Hibban]
(Ehl-i beytimi ve Eshabımı çok sevenin, Sırat köprüsünde ayakları kaymaz.)
[M.Ç.Güzin]
(Ehl-i beytim, Nuhun gemisi gibidir. Tutunan kurtulur, tutunmayan, boğulur.)
[Taberani]
(Ehl-i beytime buğzeden, yüzüstü Cehenneme atılır.) [İ. Ahmed]
(Ehl-i beytime, Cehennemlikten başkası buğzetmez.) [İ. Ahmed]
(Ehl-i beytimi sevmeyen, ihtilafa düşer ve şeytana yoldaş olur.) [Hakim]
(Vallahi Ehl-i beytimi sevmeyenin kalbine iman girmez.) [İ. Ahmed]
(Sizin iyileriniz, benden sonra, Ehl-i beytime iyilik edenlerdir.) [Hakim]
(Benim soyuma dil uzatarak, beni incitenlere, Allahü teâlâ çok acı azap
yapar.) [Deylemi]
(Şu üç hürmeti gözetenin, dini ve dünyası muhafaza edilir, yoksa hiç bir şeyi
korunmaz. İslam’a, Peygambere ve Onun nesline hürmet.) [Taberani] [İslam’a
hürmet, Dinin emirlerine riayet etmektir, Peygambere hürmet, sünnetine uymaktır,
nesline hürmet seyyidlere, şeriflere hürmettir.]
Bu hadis-i şerifler karşısında hangi müslüman ehl-i beyte saldırır ki? Saldıran
varsa ehl-i sünnet değildir, olması da mümkün değildir. Hiçbir ehl-i sünnet
mensubu ehl-i beyte saldıramaz.
Ama siz rafiziliğin yanlışlarını söyleyene ehl-i beyte saldırıyor diye kabul
ediyorsanız o başka.
Hıristiyanlar, Hazret-i İsa'ya tanrı veya tanrının oğlu diyorlar. Biz
müslümanlar, İsa tanrı değildir dersek İsa aleyhisselama mı hakaret olur?
Hazret-i Ali’ye Allah diyen peygamber diyen rafiziye dur dersek, Hazret-i Ali’ye
ehl-i beyte mi saldırmış oluruz?
Hazret-i sayın demektir. Yazılarınızda, Hazret-i Ali diyor da diğer eshab-ı
kirama takıyye icabı bile Hazret demiyorsunuz. Resulullahı seven sevgisinde
samimi ise onun ehl-i beytini de eshabını da sevmesi lazım. Çünkü Allah hepsinin
Cennetlik olduğunu bildiriyor. Münafıklar ayrıdır. Onlar eshab-ı kiramdan
olamaz. Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğuna dair âyet-i kerimeler
vardır.
Ehl-i beyte saldıranlar nasıl hain ise, eshab-ı kirama saldıranlar da haindir.
Resulullahı sevmek ehl-i beytini ve eshabını sevmekle mümkündür. Siz Hazret-i
Ali’yi sevmiyor ona düşmanlık ediyorsunuz. Onun damadı olan Hazret-i Ömer’e
düşmanlık besliyorsunuz. Hazret-i Ömer kötü birisi olsa idi Hazret-i Ali onun
halifeliğini kabul edecek kadar korkak birisi mi idi? Kızını ona verir miydi?
* Yazının başında ehl-i beyt sevdasından bahsetmişsiniz, acaba
yazdığınızı okuyor musunuz yoksa takıyye edip ehl-i beyte olan nefretinizi
gizlemek mi istiyorsunuz?
CEVAP
Takıyye ancak sizde vardır ve ibadet bilirsiniz bunu.
Ehl-i sünnette takıyye olmaz, takıyye bizim itikadımız değildir. Ehl-i beyte
nefret edene, kin besleyene Allah lanet etsin. Ehl-i beyte kin beslemediği halde
eshab-ı kiramı övdüğü için ona bu iftirayı yapana da Allah lanet etsin mi?
Ehl-i sünnet olan hiçbir kimse, Resulullahın Ehl-i beytine ve eshabına nefret
etmez. Ehl-i beyte ve eshab-ı kirama nefret Resulullaha nefret demektir. Ehl-i
sünnet olan bir müslümana böyle çirkin iftira nasıl yapılır? Şiilere kâfir diyen
mezhepsiz ibni Teymiye, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Ali gibi, İslam dininin temel
direklerine saldırmaktan çekinmemiştir. (Bak sünni ibni Teymiye, Hazret-i Ali’ye
saldırıyor) demek ki sünniler Ehl-i beyte nefret ediyor denir mi? Dört mezhep
dışındaki ibni Teymiye’yi, ibni Hazmı delil gösteremezsiniz. Dört hak mezhebin
kaideleri bellidir. Hiçbirisinde ehl-i beyt aleyhine bir söz var mıdır? Elbette
yoktur ve olamaz çünkü Ehl-i beyti gerçekten seven yalnız Ehl-i sünnettir.
Sünnilikte dört hak mezhep vardır. Hangi mezhebin esasları arasında Ehl-i beyte
nefret bildirilmiştir? Hepsinde de Ehl-i beyt övülmemiş midir? Sünniler arasında
yaşayan serserinin birisi, içki içer, zina eder, Hazret-i Ali’ye, hatta dine
imana sövüp sayarsa, bak sünniler Hazret-i Ali’ye sövüyor denir mi? Bu kadar
insafsızlık olur mu? Şianın gulat olanlarında Hazret-i Ali’ye peygamber hatta
Allah diyen yok mu? Bunların inançları bütün şiileri bağlar mı?
Biz, Kur’an-ı kerimde Allah övdüğü için eshab-ı kiramı övüyoruz, sen buradan
ehl-i beyte nefreti çıkarıyorsun. Hangi müslüman ehl-i beyte düşman olur ki? Siz
Resulullahın arkadaşlarına, kayınpederlerine damadına düşmansınız. Ehl-i sünnet
eshabın tamamını sever. Resulullahın eshabı yani arkadaşları diye sever. Ehl-i
beytini sevmez mi hiç? Bu ne çirkin iftira böyle?
Gönderdiğin yazılarda kaynak olarak, vehhabi, mezhepsiz, mutezile, zahiriyye
fırmasında olanlar da ehl-i sünnet gibi gösterilmiş.
Vehhabiliğin kurulmasında büyük rolü olan ibni Teymiye’nin şaki ve dalalette
olduğunu ehl-i sünnet âlimleri bildirmektedir. Bu zat, Şiilere kâfir diyor.
Zahiriyye fırkası ismi üstünde Ehl-i sünnet değildir.
Sünniyim dediği halde kâfir olan gruplar, insanlar mevcuttur. Şiiyim diyerek
Hazret-i Ali’yi ilah bile bilen grupların mevcudiyeti asırlardır kitaplara
geçmiştir.
Şiileri kötüleyen ibni Teymiye’ye mülhid dediğimiz gibi, şiiyim dediği halde
Hazret-i Ali’yi peygamber veya ilah bilen kimseler de elbette kâfir olur. Böyle
gulat olanlara kâfir demek şiilerin hepsine kâfir demek midir? Sizin de onlara
kâfir demeniz gerekir. Bunu da ilk defa Yahudi ibni Sebe çıkarmıştır.
Ehl-i sünnet âlimleri, sünniyim diyen ve Allah’ı cisim olarak gökte bilen,
vehhabilere kâfir diyorlar, kitaplara da yazılmıştır. Buradan sünnilere de kâfir
dediğimiz anlamı çıkarılamaz. Âyetleri inkâr eden ister mason Abduh gibi
sünniyim diyen olsun ister vehhabi olsun isterse gulat hurufiler olsun elbette
bunlara kâfir denir.
Bu konuları gündeme getirmenin faydası yok. 1400 senedir hallolmayan konular
şimdi mi halledilecektir?
Onun için bölücülük yapmak, müslümanlar arasına nifak sokmak doğru değildir.
Hıristiyan hıristiyan olarak yaşar, vehhabi vehhabi olarak yaşar, sünni de sünni
olarak yaşar. Bunlara müdahale etmek huzuru bozar, anarşiye, fitneye sebep olur.
Kur’an-ı kerimde, (Fitne adam öldürmekten kötüdür) buyuruluyor. Fitneden
uzak durmaya çalışmalı ki, Kur'ana uymuş olalım.
Biz Resulullahı sevdiğimiz için onun ehl-i beytini de, zevcelerini de ve hepsi
Cennetlik olan eshabını da severiz, sevmeye de mecburuz. Yarın ahirette benim
eshabımı arkadaşlarımı niye sevmediniz derse ne cevap vereceğiz? Eshabı hakkında
yüzlerce hadis-i şerifi vardır. Bütün hadis kitapları bunları bildiriyor.
Eshabın çok kıymetli olduğu âyetlerle de bildiriliyor. Bunları yok saymak için
ya deli veya sapık olmak gerekmez mi?
Hazret-i Ali bizimdir, Hazret-i İsa da hıristiyanların değil o da bizimdir.
Hazret-i Musa, yahudilerin peygamberi değil bizimdir. Bütün peygamberler
bizimdir, bütün eshab bizimdir, bütün ehl-i beyt bizimdir. 12 imam bizimdir. Biz
hepsini severiz.
* Çelişen cümlelerinizi söylemekte fayda görüyorum:
"Allahü teâlânın en çok sevdiği resulü Muhammed aleyhisselamdır. Onun da en çok
sevdiği Ehl-i beyti ve Eshabıdır."
burada eshabı yazarken vicdanınız rahat mıydı? Peygamberimizin en çok sevdiğinin
eshab olduğunu da nereden çıkardınız, neye dayanarak söylüyorsunuz, yoksa şu Ebu
Hüreyre’nin uydurduğu hadise göre mi? (eshabım yıldızlar gibidir ve...)
CEVAP
Hazret-i Ebu Hüreyre’ye hakaret etme hakkını nereden alıyorsunuz? Allah
Eshabın hepsi Cennetlik demiyor mu? Hepsinden razıyım demiyor mu? (Hadid 10,
Tevbe 100)
Hazret-i Ebu Hüreyre de eshabdan olduğuna göre, Allah’ın Cennetlik dediği ve
razı olduğu kimseye bu hakareti yapmak Allah’ı gazaplandırmaz mı? Allah’ın
övdüğü bu seçilmiş kimselere, Tevrat‘ta ve İncil‘de övülmüş zatlara, en hayırlı
ümmet denmek şerefine kavuşan mübarek insanlara düşmanlık etmeniz size ne fayda
verecektir?
Vicdan dinde ölçü değildir. Vicdan ile doğru eğri bilinmez, din nakildir.
Yazdıklarımız hadis-i şeriftir. Ama sen hadis-i şerifi kabul etmiyorsan ona bir
şey diyemeyiz. O zaman size Kur'andan örnekler veririz. Ama Humeyni bunu da
kabul etmiyordu, Kur'anı değiştirdiler, Peygamber Ali‘yi halife bırakmıştı bunu
âyetten çıkardılar demişti. Siz Kur'anın değiştiğine inanıyor musunuz? Şimdi
size eshab-ı kiramın tamamını öven âyetleri bildireceğiz, hepsinin Cennetlik
olduğunu bildireceğiz. İnanıyorsanız bildireyim. Yok biz Osman ve arkadaşlarının
meydana getirdiği Kur'ana inanmayız mı diyorsunuz? Ki bazı rafiziler bunu
söylüyor.
Bir insanın vicdanı rahatsa, ifadesinin doğru olması mı gerekir? Bu ne biçim
mantık? Dinde ölçü kitap, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukahadır. Şiilikte
ise akıl da hüccettir. Bir çelişen cümle diyorsun, hangi cümlede çelişme var?
Çelişme bir yerde ak bir yerde kara diyene denir.
Eshabın tamamı Cennetliktir, hepsi birer yıldızdır. İbni Sebeciler, vehhabiler
ve mezhepsizler inanmasa da herbiri birer yıldızdır. Ehl-i sünnet itikadına
göre, en büyük evliya, eshab-ı kiramın en alt derecesine bile ulaşamaz. Bunu
Ehl-i sünnet âlimleri ittifakla (söz birliği ile) söylemiştir.
Bazı hadis-i şerifler şöyledir:
(Eshabıma dil uzatmakta Allah’tan korkun! Benden sonra onları kötü
emellerinize alet etmeyin! Onları seven, beni sevdiği için sever. Beni sevmeyen
de onları sevmez. Onları inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allahü
teâlâyı incitmiş olur. Bunun da cezası gecikmeden verilir.) [Buhari]
(Her şeyin temeli vardır. Müslümanlığın temeli eshab ve Ehl-i beytimi
sevmektir.) [İbni Neccar]
(Ehl-i beytimi ve Eshabımı çok sevenin, Sırat köprüsünden geçerken ayağı
kaymaz.) [Deylemi]
(Eshabım arasında fitne çıkacaktır. O fitnelere karışanları, Allahü teâlâ
benimle olan sohbetlerinin hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler
ise, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.)
[Müslim]
(Eshabımın ve akrabamın ve gösterdiğim yolda gidenlerin sevgisinde benim hakkımı
koruyun! Onları sevmek suretiyle peygamberlik hakkımı koruyanları, Allahü teâlâ,
dünyada ve ahirette belâlardan, zararlardan korur. Peygamberlik hakkımı
düşünmeyip, onları incitenleri, Allahü teâlâ sevmez. Allahü teâlânın
sevmediklerine de azap etmesi yakındır.) [Taberani]
(Eshabımın ismini işitince, susun, şanlarına yakışmayan söz söylemeyin!)
[Taberani]
(Eshabımı kötüleyene Allah lanet etsin.) [Taberani, Beyheki, Hakim]
Bu konuda yüzlerce sahih hadis vardır. Ama sen bizdeki vehhabiler ve
mezhepsizler gibi hadislere inanmazsın. İnanırım dediğin bir hadis kitabı varsa
ondan bildireyim. Hadislere inanmadığın için, sana âyetlerden örnekler
vereceğim.
Eshab-ı kiramın üstünlüklerini bildiren âyet-i kerimelerden bazıları şunlardır:
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın peygamberidir, Onunla birlikte
bulunanların [Eshabın] hepsi, kâfirlere karşı şiddetli ve birbirlerine
karşı merhametlidir.) [Feth 29] [Bu âyet-i kerimede eshabdan bazısı
denmemiş, istisna edilmemiştir, hepsi buyurulmuştur.]
(Mekke’nin fethinden önce Allahü teâlâ için mal veren ve savaşanlara, fetihten
sonra verenlerden ve savaşanlardan daha yüksek derece vardır. Bunların
dereceleri eşit değildir. Hepsi için Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.)
[Hadid 10] [Bu âyet-i kerimede de, eshabdan bazısı denmemiş, istisna
edilmemiştir, hepsi buyurulmuştur.]
(Muhacir ve Ensar ile iyilikte onların [Eshabın] izinden gidenlerden,
Allah razıdır. Onlar da, Allah’tan razıdır. Allahü teâlâ onlara Cenneti
hazırlamıştır.) [Tevbe 100] [Bu âyet-i kerimede de istisna yoktur.]
Allahü teâlânın sıfatları ebedidir, sonsuzdur. Onlardan razı olması sonsuzdur.
(Eshabdan üç seneliğine, 30 seneliğine razıyım, ondan sonra vazgeçerim) gibi bir
şey olmaz. Bir rafiziyle konuşurken, ona, (Eshab-ı kiramın tamamı Cennetliktir,
hepsinden Allah razıdır. On kişinin Cennetlik olduğunu da ismen bildirmiştir.
Bunlar ikisi Talha ve Zübeyr hazretleridir) dedim. Rafızi, (Evet Allah onları
Cennetlik olarak bildirmişti, fakat sonradan sapıttılar, sonra Allah, bunların
Hazret-i Ali ile savaşacağını nereden bilsin ki) dedi.
Bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, Bedir gazasında bulunanlara “istediğinizi
yapın! Sizin her işinizi affeyledim") buyuruldu.
Hatib bin Ebi Beltea hazretleri, Saire isimli casus bir kadınla Mekke’deki
müşriklere, Mekke’nin fethi için hazırlık yapıldığını bildiren bir mektup
gönderdi. Vahiy ile durumu öğrenen Peygamber efendimiz, üç kişiye emretti.
Kadına yetişip, mektubu istediler. Kadın (Bende mektup yok) dedi. (Resulullah
yalan söylemez, mektubu çıkar. Yoksa...) diyerek tehdit edilince, kadın
saçlarının arasındaki mektubu çıkarıp verdi.
Mektup getirilince Peygamber efendimiz, Hazret-i Hatib’e niçin böyle yaptığını
sordu. O da (Ben müminim. Mekke’de çoluk çocuğum var. Müşriklerin bir zararı
dokunmasın diye bunu yazdım) dedi. Hazret-i Ömer (Ya Resulallah, izin ver şunun
cezasını vereyim) dedi. Fakat Peygamber efendimiz (Allahü teâlâ, Bedir
gazasında bulunanlara "İstediğinizi yapın! Sizin her işinizi affettim" buyurdu.
Bu Bedir ehlindedir) buyurunca, Hazret-i Ömer böyle davrandığı için ağladı.
Fakat Hazret-i Hatib'in yaptığı bu iş dinimize uygun olmadığı için, (Ey iman
edenler, düşmanımı ve düşmanlarınızı dost edinmeyin!) âyet-i kerimesi indi.
(Mümtehine 1, Mevahib-i ledünniye)
Casusluk yaptığı meydana çıkan birine bile suizan edilmezse, Allah’ın hepsi
Cennetlik dediği eshaba nasıl suizan edilir ki? Zan kesin bilgi değildir.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Onlar zanna uyarlar, halbuki zan, haktan hiçbir şeyin yerini tutmaz.)
[Yunus 36]
İmam-ı Begavi, (Meâlimüttenzil) ismindeki tefsir kitabında, diyor ki: Câbir bin
Abdullah dedi ki, Resulullah, (Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri
Cehenneme girmez!) buyurdu. Bu sözleşmeye, Biat-ür-rıdvan denir. Çünkü,
Allahü teâlâ, bu 1400 kişiden razıdır. Kur’an-ı kerimde:
(Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah elbette razıdır)
buyuruldu. (Feth 18)
Bu vesikalar nasıl inkâr edilir ki? Yoksa rafizilere göre Hazret-i Ebu Bekir,
Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman eshab-ı kiramdan değil mi? Evet eshab idi
diyorlarsa âyetlere inanmaları lazım, onlara en ufak bir şey söylememeleri
gerekir.
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Araf ve Hicr surelerinde (Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı
nezettik) buyuruluyor. Yani kalblerindeki kin ve düşmanlık gibi şeyleri
kökünden çıkarıp attık. Demek ki, hiçbir sahabi, başka bir sahabiye haset ve kin
beslemez. Çünkü, hepsi Hakkulyakin mertebesine ulaşmışlardır. Aralarındaki
savaşlar ictihad sebebi ile idi. Her biri, kendi ictihadı ile hareket etmeye
mecbur olduğundan, hiçbiri kötülenemez. Eshab-ı kiramdan birini kötülemek,
(Allah onlardan razıdır) mealindeki âyete inanmamak olur.
(Tathir-ül-cenan)
Eshab-ı kiramın fazileti ile ilgi hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:
(Eshabımın hiçbirine dil uzatmayınız. Onların şânlarına yakışmayan bir şey
söylemeyiniz! Allahü teâlâya yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın
sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç arpası kadar sevap alamaz.) [Ebu
Davud]
(Ensarı müminden başkası sevmez, münafıktan başkası da buğzetmez. Ensarı seveni
Allah da sever, onlara buğzedene Allah da buğzeder.) [Buhari]
(Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.) [Bezzar]
(Beni gören müslüman, Cehenneme girmez.) [Taberani]
Resulullahın akrabaları ile ilgili hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, beni insanların en asilzadesi olan Kureyş kabilesinden seçti
ve bana onların arasından en iyilerini eshab [arkadaş] olarak ayırdı.
Bunlardan birkaçını bana vezir olarak ve din-i İslamı, insanlara bildirmekte,
yardımcı olarak seçti. Bunlardan bazılarını da Eshar, [zevce, kayınpeder,
kayınvalide, kayınbirader ve baldız gibi kadın tarafından akraba]
olarak ayırdı. Bunlara sövenlere, iftira edenlere, Allahü teâlânın ve bütün
meleklerin ve insanların laneti olsun! Allahü teâlâ, kıyamet günü, bunların
farzlarını ve sünnetlerini kabul etmez.) [Hakim]
(Allahü teâlâ, bana eshab ve akraba olarak en iyileri seçti. Birçok kimse,
eshabıma ve akrabama dil uzatır, kötülemeye çalışırlar. Böyle kimselerle
oturmayın! Birlikte yiyip içmeyin, bunlardan kız alıp vermeyin.) [Dare
Kutni]
(Allahü teâlâ bana söz verdi ki, kızlarını aldığım ve kızlarımı verdiğim
aileler, Cennette benimle beraber olacaktır.) [Deylemi]
(Benimle evlenen veya kız alıp verdiklerim, Cehenneme girmez.) [Deylemi, İ.
Neccar]
(Kızlarımı evlendireceğim kimselerle, evleneceğim kadınların Cennetlik olmasını
Rabbimden istedim. Rabbim de kabul etti.) [Şirazi]
(Eshabımı, zevcelerimi ve Ehl-i beytimi seven ve onlara dil uzatmayan, Cennette
benimle beraber olur.) [Ramuz-ül ehadis]
(Esharımın [zevce tarafından olan hısımlarımın] Cennetlik olmasının
istedim. Rabbim de bu isteğimi kesin olarak kabul etti.) [Hakim]
Eshardan, Peygamber efendimize akraba olmakla şereflenip Cennetlik olanlardan
bazıları şunlardır:
1- Kayınpeder olanlar: Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Ebu
Süfyan
2- Damat olanlar: Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali
3- Kayınvalide olanlar: Âişe validemizin annesi Hazret-i Ümmü Ruman,
Hafsa validemizin annesi Hazret-i Zeyneb, Ümm-i Habibe validemizin annesi
Hazret-i Hind,
4- Kayınbirader olanlar: Hazret-i Abdullah bin Ömer, Hazret-i Muaviye.
Âlimin birisi, rafiziye der ki: (Sen kızlarını yahudiye veya başka kâfire verir
misin?)
Rafizi (müslüman kızını yahudiye verir mi) der. O zaman Ehl-i sünnet âlimi olan
zat, (Hazret-i Ali kızını Hazret-i Ömer’e nasıl verdi? Hani o sana
göre yahudi idi?) rafizi susmak zorunda kalır.
Ben Resulullahın kayınpederi ve mağara arkadaşı Sıddık lakabını alan Hazret-i
Ebu Bekir’i övünce, yurtdışından gelen bir rafizi dedi ki:
(Ebu Bekir, Peygamberi korumak için değil, onu yakalatmak için onunla gitti. O
Peygambere de Hazret-i Fatıma’ya da düşmandı) dedi. Ona, (Hazret-i Ebu Bekir,
eshabdandır, Eshabın tamamı Cennetliktir. Bu nasıl söz dedim. (O eshabdan değil,
o ehl-i beyt düşmanı idi) dedi. Ona dedim ki: Tevbe suresinin 40. âyetinde
buyuruluyor ki:
(Eğer siz ona (Resulullaha) yardım etmezseniz (ne önemi olur ki);
ona Allah yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak
(Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o,
arkadaşına [Ebu Bekir’e] üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir,
diyordu.)
Bu âyette, Allah, Hazret-i Ebu Bekir’in, Resulullahın sahibi yani arkadaşı
olduğu bildiriliyor. Âyette sahibihi (Onun arkadaşı) diye geçiyor. Eshab,
arkadaşlar demektir. Demek ki Hazret-i Ebu Bekir’in sahabiden olduğu âyetle
sabittir. Hazret-i Ebu Bekir, Peygamberimizi düşmanlar yakalarsa diye korkuyor
ve üzülüyordu. Peygamberimizin Hazret-i Ebu Bekir’e üzülme buyurduğu da âyet-i
kerime ile sabittir. Hâşâ yalandan üzülüyor diyemezsin, Çünkü Allah
kalblerdekini de bilir. Hazret-i Ebu Bekir’in sahabeden olduğu âyetle sabit,
eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu da âyetlerle bildirilmiştir.
Rafizi, hakkı teslim edecek diye beklerken, şunu söyledi:
(Bu Kur’anı zaten yezitler topladı, Ebu Bekir kendi için âyet uydurdu. Bu
Kur’anı Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Muaviye ve yandaşları toplayıp kitap haline
getirmedi mi? Hazret-i Fatıma’ya Fedek hurmalığını vermeyerek zulmedenlerin, onu
ağlatanların, vasiyet yazacak olan Peygambere kağıt getirmeyenlerin, hadis
uyduran yezitlerin topladığı Kur’ana kim inanır?)
Rafizi âyete de inanmayınca sözü kestim. Fakat sen, bana (Ben Kur’ana ilave ve
çıkarma yapıldığını kabul etmiyorum) dediğin için sana bunları yazıyorum.
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve diğer eshab-ı kiram hakkında inen âyetleri
inşallah bildireceğim. Fedek hurmalığı ve kağıt getirme meselesini de
vesikalarla açıklayacağım. [Diğer maddelerde açıklanmıştır, lütfen oradan
okuyunuz.]
Allah’ın rahmeti ehl-i beyti ve Resulullahın eshabını sevenlerin üstüne olsun.
Gazabı da, ehl-i beyt düşmanlarının üstüne olsun.
* Resulullahın sevgili arkadaşları dediğiniz o sevgili dostları neden
Peygamber, hayatının son saatlerinde yanından kovarak onlara “defolun” dedi? Ne
de sevgili arkadaşlar bunlar ki Peygambere sayıklıyor diyorlar. Peygamberin
kızının evine baskın yapıyorlar. Ve sevgili arkadaşların Peygambere daha nice
yaptıkları var...
CEVAP
Hâşâ bunlar bu kadar cani ise, bunların topladığı Kur'ana nasıl itibar
edilir ki? Hem eshaba hâşâ cani diyor, hem de bunların bildirdiği Kur’ana
inanıyorum diyorsun. Sen kimi kandırıyorsun? Allah eshab arasında istisna
yapıyor mu? Hangi âyette istisna var? İstisna sadece fazilet yönünden var. İlk
müslümanlar daha kıymetli buyuruluyor. Mekke’nin fethinden sonrakiler kıymetsiz
denmiyor. Allah’ın razı oldum dediği kimselere siz nasıl kötü gözle bakarsınız
ki? Allah’ın razı olduğu insanlardan siz neden razı olamıyorsunuz? Allah’a
inananın Onun sözüne inanması lazım.
* Hem ehl-i beyti seviyoruz diyorsunuz hem de ehl-i beyt ile savaşan
yıllarca ehl-i beyte camilerde lanet okutan Muaviye’ye hazret diyorsunuz. Bu ne
sevda böyle!
CEVAP
İki müslüman ordu birbiri ile savaşmaz mı demek istiyorsun? Savaşana kâfir
denir mi? Hazret-i Ali (Onlar bizim kardeşlerimiz) buyuruyor. Sünni kaynaklara
inanıyor görünüyorsun buna niye inanmıyorsun ki? Hucurat suresinde,
(Müminlerden iki fırka birbiriyle dövüşürse, aralarını bulun) mealindeki
dokuzuncu âyet-i kerimesinde, savaşarak günah işleyenlere mümin denmektedir.
Devamındaki, (Müminler, elbette kardeştir. Kardeşlerinizin arasını bulun)
mealindeki onuncu âyet-i kerimesi, bunların mümin olduklarını bildirmektedir.
Hazret-i Ali‘nin sözü bu âyet-i kerimelere uygundur. Yani âyet-i kerimeyi
Hazret-i Ali tasdik etmektedir. Aşere-i mübeşşere denilen Cennetle müjdelenmiş
on sahabiden olan Talha ve Zübeyr Hazret-i Ali ile savaştığı için hâşâ kâfir
veya fasık mı oldu? Yine, Temiz olduğu Kur'an-ı kerimde âyetlerle
bildirilen ezvacı tahirattan Âişe validemiz, hâşâ fasık veya kâfir midir? Allahü
teâlâ hâşâ, Hazret-i Âişe‘nin kâfir olacağını bilemedi mi ki onu Kur'anda
övüyor? Yoksa hâşâ Allah size göre geleceği bilemez mi?
Rafizilerden farkınız ne? Bunları açıklasana. Size eshab-ı kiramla ilgili bir
çok âyet yazdım. Bu âyetleri inkâr mı ediyorsunuz?
Resulullahın hanımlarından ve arkadaşlarından ne istiyorsunuz? Âyetler onların
mümin olduğunu açıkça bildirmiyor mu? İstisna eden âyetler var mı?
Kur'an-ı kerimde Resulullahın amcası Ebu Leheb’in kâfirliği açıkça bildiriliyor.
Siz Hazret-i Ebu Bekir Hazret-i Ömer gibi sahabilerle uğraşmaktan bu kâfirle
uğraşmıyorsunuz. Kitaplarınızda Ebu Leheble ilgili hemen hiçbir yer yok.
Ahirette Allah bize niye Ebu Leheb kâfirine lanet etmediniz, niye şeytana ve Ebu
cehile lanet etmediniz diye sormayacaktır. Siz eshab-ı kirama sövmeyi ibadet
kabul eden kimselersiniz. Değilse niye onlarla uğraşıyorsunuz? Onları
kötülemekle elinize ne geçecektir? Allah’ın emrine uyun namazınızı kılın diğer
emir ve yasaklara riayet edin tamam. Tarihteki yalanlara inanıp Kur'anı hiçe
saymanız çok çirkindir. Sizin başka derdiniz yok mu?
Hazret-i Ali bunları bilmiyor muydu? Niye halifelere isyan etmedi? Sıffin’de
savaştığı gibi o zaman da savaşırdı. Fedek hurmalığı Hazret-i Fatıma’nın hakkı
ise niye halife olunca bu hakkını onun vârislerine vermedi? Hâşâ o da mı diğer
halifeler gibi Hazret-i Fatımaya zulmetti. Bunlar dinin asıl meseleleri
değildir. Bunlarla uğraşmakla ele bir şey geçmez. İyiler Cennete kötüler
Cehenneme gitti. Din, tarihi kavgaları sergilemek değildir.
Siz şu eshab-ı kiramla ilgili âyetler için ne diyorsunuz? Allah mı hata etti
diyorsunuz, yoksa bir tevil mi buldunuz? Mesela (Ben onlardan razıyım demek
onları Cehenneme atacağım mı demektir? Olur ya (Müminler Allah’a bakacak)
âyetini tevil eden kimse bu âyetleri de istediği gibi tevil edebilir. Onlara
hüsnayı yani Cenneti verdim buyuruyor, siz ise hüsnadan kasıt Cehennemdir mi
diyorsunuz onun için mi eshaba lanet ediyorsunuz?
Niye eshab arasında böyle ayrım yapıyorsunuz, niye bölücülük yapıyorsunuz?
İlk üç halife Hazret-i Ali’nin hakkını gasbetmiş midir? Mertçe ve açıkça söyle.
Bunlar mürted mi değil mi? Mürted değilse niye hiç birinin ismini koymuyorsunuz?
Eshab-ı kiramın kaçı mürteddir kaçı değildir. Eshabın 5’i hariç hepsi mürted
oldu diye kitaplarınızda yazmaktadır.
* Nisa suresi 93. âyet-i kerimesine ne diyeceksiniz: (Her kim bir
mümini öldürürse cezası Cehennemdir. Sonsuza kadar orada kalacak. Allah ona
lanet eder ve ona acı bir azap hazırlar.)
CEVAP
Âyet-i kerimenin meali şöyledir: (Kim bir mümini kasten öldürürse cezası,
içinde ebediyen kalacağı Cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve
onun için büyük bir azap hazırlamıştır.) [Nisa, 93]
Adam öldürmek kâfirlik değildir, büyük günahtır. Âyet, bir mümini mümin olduğu
için müteammiden = kasten öldürmek küfürdür diyor. (kasten)
kelimesini kaldırmışsınız. Hatta bir mümine kâfir diyen bile kâfir olur,
öldürmek elbette küfürdür, kâfirliktir. Ama mümin olduğu için değil de, başka
sebeplerle öldürürse kâfir olmaz. Kâfir olsa idi Allah, Hucurat suresinin 10.
âyetinde, (Müminlerden iki fırka birbiriyle çarpışırlarsa, aralarını bulun)
mealindeki âyet-i kerimede, savaşarak adam öldürüp günah işleyenlere mümin
demezdi. Devamındaki, (Müminler, elbette kardeştir. Kardeşlerinizin arasını
bulun) mealindeki âyet-i kerime, bunların mümin olduklarını bildirmektedir.
(Hucurat 10-11)
Ayrıca güya delil gösterdiğiniz nisa suresinin 93.âyet-i kerimesinin bir
öncesinde yani 92.âyet-i kerimede ise mümini yanlışlıkla, yani mümin olduğu için
değil de, başka sebeplerle öldürürse kâfir olmayacağı açıkça bildirilmekte,
diyet verilmesi, bir mümin köle azat edilmesi, bunları bulamayan kimsenin de
tevbesinin kabulü için iki ay peş peşe oruç tutması gerektiği bildirilmektedir.
* Bana ehl-i beyt düşmanı diyorsunuz, bu nasıl olur?
CEVAP
Dinimizde kâfire kız veren mürtede kız veren kâfir olur. Siz eshab-ı kiramın
beşi hariç hepsi mürted oldu dediğinize göre Hazret-i Osman’a kızını veren
Resulullahı hâşâ kâfirlikle suçlamış olmuyor musunuz? Hazret-i Ali’yi de hâşâ
kâfirlikle suçlamış olmuyor musunuz? Resulullahı seven onun ehl-i beytini de
arkadaşlarını da sever. Sevmediğinize göre Resulullahı sevdiğinizde samimi
değilsiniz.
İlk üç halife mürted mi fasık mı? Yoksa salih mi? Bunlardan ilk ikisi yani
Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer Allah Resulünün mübarek kayınpederleridir.
Hazret-i Osman da damadıdır. Hem de insanlık tarihinde bir Peygamberin iki
kızıyla evlenmek sadece Hazret-i Osman’a nasip olmuştur. Âyet ve hadislerle
Cennetle müjdelenen bu mübarek zatlara, Allah Resulünün bu mübarek akrabalarına
hâşâ kâfir diyorsunuz. Müminlerin annesi olduğu, üstelik temiz olduğu Kur’anda
bildirilen Hazret-i Âişe validemize hâşâ kâfir diyorsunuz. Yani siz şimdi ehl-i
beyt düşmanı değil misiniz?
* Lütfen bana Emevi uydurmalarını yazmayın.
CEVAP
Ben sana âyet-i kerimeleri, hadis-i şerifleri, İslam âlimlerinin
açıklamalarını yazıyorum. Sen bizim kaynaklara Emevi uydurması dersen, ben de
senin kaynaklarına yahudi ibni Sebe uydurması derim. O zaman anlaşmamız imkansız
olur. Tarihte kim ne yapmışsa yapmış, derdi sana mı düştü? Allah böyle mi
emrediyor Peygamber böyle mi emrediyor? Şeytana bile lanet etmeyiz diyorsun,
başka bir yazında, kitaplarımız yezidlere lanetle dolu diyorsun çelişki
içindesiniz. Ahirette Yezide niye lanet etmedin şeytana niye lanet etmedin diye
sormayacaklar. Sizin başka işiniz yok mu? Sana soruyorum namaz beş vakit mi
cevap vermiyorsun, karı kiralıyorsunuz adına müta nikahı diyorsunuz ama ahirette
bunları sorarlar bizlere, namaz oruç zekat nikah sorulacak.
Dinimiz Ebu Cehile ve Kur'anda bizzat ismi geçen Ebu Lehebe lanet etmeyi
emrediyor mu? Bununla uğraşın diyor mu? Bugün bize namaz oruç tesettür lazım,
içkinin haramlığı lazım, ne yapacaksın sen tarihten, işiniz gücünüz tarihi
yargılamak.
Siz hep sahabe aleyhine fitne tohumu ekiyorsunuz. Halbuki ahirette bize bu
sorulmayacak.
Bize bugünkü durumumuz sorulacak. Tarihte ne zalimler gelip geçmiştir. Onları
yargılamadığımızdan dolayı bize hesap sormayacaklar. Ama namazı beş vakitte mi
kıldın? Yoksa kadın kiralayıp adına nikah mı dedin? Resulullah ayaklarını
yıkadığı halde ayaklarına mesh mi ettin diye bunları soracaklar? Âyetle övülen
Resulullahın akrabalarına arkadaşlarına lanet mi okudun diye sorarlar adama.
Hazret-i Ali‘nin bir sözüne istinaden söylüyorum. Diyelim ki ahirette sizin
dediğiniz doğru çıktı bizim hiç zararımız olmaz. Eğer milyonlarca ehl-i sünnetin
dediği doğru ise, o zaman siz Cehennemliksiniz. Milyarda bir ihtimal bile olsa
insan bunu dikkate alır, ya onların dediği doğru ise demez mi?
Bana ahirette sen niye Ebu Lehebe ve Muaviye radıyallahü anh’a lanet etmedin
diye sormayacaklar, ama sahabeyi güzine lanet edenler hesaba çekilecektir. Bu
milyarda bir ihtimal bile olsa insan kendini ateşe atmaz.
Resulullahı kötü olarak tanıyorsunuz. İyi insanın iyi arkadaşları olur. Allah’ın
âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberinin eshabı cani miydi fitneci miydi?
Niye Allah ona iyi arkadaşlar vermedi? Niye ona iyi zevceler vermedi? Niye iki
kızını hâşâ kötü kimseye verdi.
Sonra Hazret-i Ali bunları hep onayladı da size ne oluyor? Siz Hazret-i Ali’nin
bir şey demediği halifelere saldırmanızın hikmeti ne? Hâlâ yahudi oyununa
geliyorsunuz. Vehhabiliği ingilizler kurdurdu. Yahudi ibni Sebe’nin yaptıkları
unutulacak gibi değil. Ama biz ibni Sebe’ye de lanet etmeyi lüzumsuz görüyoruz.
Çünkü Allah bunu bize emretmedi. İslamiyet lanetleme dini değildir.
İmanda ayrılık olmaz
Sual: Dört hak mezhep demişsiniz, bunların hangisi fırka-i naciyyedir?
CEVAP
Dördü de fırka-i naciyyedir, çünkü imanda ayrılık olmaz. Bütün
Peygamberlerin imanı da aynı idi. Bu Peygamberlerin hangisi hak diyemediğiniz
gibi dört hak mezheb için de bu söylenemez.
İtikatta ayrılık olmaz. Dört mezhebin itikadı aynıdır, dördü de ehl-i sünnettir.
Dört mezhep ameli konularda dörde ayrılmıştır. Bu dinin emridir.
* Peygamber hangi mezhebe mensuptu?
CEVAP
Peygamber efendimiz ehl-i sünnet idi, sünni idi, biz de onun sünnetine
uyduğumuz için sünniyiz, aşağıda vesikası vardır. [Cevap uzun olduğu için buraya
almadık, Mezhep ve Mezhepsizlik maddesine bakınız.]
Münafıklar için inen âyetler
* Aşağıda eshab için inen âyetlere ne diyeceksiniz?
CEVAP
Münafıklar için inen âyetlerin eshab için indiğini söylüyorsun. Hâşâ diyelim
ki eshab için indi, üç halife için indi. Peki niye dördüncü halife bunların
içinde yok? Hazret-i Ali bunlardan istisna edilmiş midir? Üç halifeyi münafık
sayarken Hazret-i Ali’yi de aynı kefeye koyduğunun farkında mısın?
Münafıklar için inen âyetleri yazıyorsun da, niye eshab-ı kiramı öven âyetleri
yazmıyorsun? O âyetleri Allah göndermedi mi? Allah’ın âyetlerini niye
gizliyorsunuz ki?
Herkesi suçluyor, münafık muamelesi yapıyorsunuz, bari Hazret-i Ali’ye bunu
yapmayın. Yoksa Hazret-i Ali eshabdan değil miydi? Hazret-i Abbas eshabdan değil
miydi? Hazret-i Ammar Eshabdan değil miydi? Eshab suçlanınca bunlar da suçlanmış
olur. Bildirdiğin âyetler eshab içinse, bunlar niye o âyetlere muhatap değil?
Vehhabiler ve bazı kâfirler, kâfirler için gelmiş olan âyet-i kerimeleri,
Müslümanlara yüklüyorlar, bu yüzden ehl-i sünnete müşrik damgasını basıyorlar.
Rafiziler de, ibni sebeciler de, münafıklar için inen âyetleri eshaba
yüklüyorlar.
Her âyet-i kerimenin başına, (bunlar [Eshab-ı kiram] nasıl en hayırlı
insanlardır ki, Allah onlar hakkında şöyle buyuruyor) diyerek aşağıdaki
âyet-i kerime meallerini yazmışsınız. Halbuki Allahü teâlâ, Eshab-ı kiram için,
buyuruyor ki:
(Sizler, bütün insanlar içinde, en hayırlı bir ümmetsiniz.) [Âl-i İmran
110]
Allah en hayırlı diyor, sen, nasıl en hayırlı olur ki diyerek münafıkları
bildiren âyetleri yazıyorsun. Yine Allahü teâlâ, Tevbe suresinin 100. âyetinin
sonunda Eshab-ı kiram için, fevzül aziym tabirini kullanıyor. Bu ifadeye
tefsirlerde. (Bu büyük kurtuluş, bu büyük bir bahtiyarlık) gibi manalar
veriliyor. Allah bunlara büyük kurtuluşa erdi, en hayırlı ümmet diyor, sen ise,
münafıklar için inen âyetleri gösterip, Nasıl en hayırlı insanlar diye
alay ediyorsun. Münafıkların suçunu eshaba yüklüyorsun. Vehhabi, ya resulallah
şefaat diyene müşrik diyor, müşrikler için gelmiş âyet-i kerimeleri gösteriyor,
sen de münafıklar için inen âyetleri gösterip, eshaba saldırıyorsun. Hâşâ
diyelim ki o âyetler senin dediğin gibi eshab-ı kiram için yani Hazret-i Ebu
Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman için indi, peki Hazret-i Ali için
inmediği nereden belli? İstisna mı var? Hazret-i Ali bundan hariç deniyor mu?
Halbuki eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğu açıkça bildiriliyor. Allah bir
âyette onların Cennetlik olduğunu söyler de öteki âyette münafık olduğunu
Cehennemlik olduğunu söyler mi? Âyetlerde tenakuz olur mu? Siz üç halifeyi
suçlayacağız diye, Kur’ana, Allah’a dil uzatmış oluyorsunuz. Rafizilerden
farkınız ne? Onlar Allah bu işe müdahale etmedi diye Allah’a kızıyorlar. Siz de
Allah Eshabın hepsi Cennetlik dediği için kızıyorsunuz. Aranızdaki fark ne?
* “Senden cihada gitmemek için izin isteyenler, Allah’a ve kıyamete iman
etmeyip kalblerinde şüphe olanlardır. Ve onlar şüphelerinde devamlı
kalacaklardır.” (Tevbe/45)
CEVAP
Âyet-i kerimede açıkça bunların kâfir oldukları bildiriliyor. Bunlar münafık
idi. Bundan iki âyet önce yani Tevbe 43 te, (Allah seni affetsin, sadıklar ve
yalancılar belli oluncaya kadar, niye onlara cihada gitmemek için izin verdin)
buyuruluyor. Buradan Eshab-ı kiramı kastetmek ne kadar çirkin bir iftiradır.
Hele Hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ömer’i kastetmeleri daha çirkindir. Çünkü
bu iki sahabi, Resulullahın bu iki kayınpederi yani Ebu Bekri Sıddık ile Ömer
Faruk’un Bedir, Uhud, Hendek, Mekke’nin fethi ve Huneyn ve Tebük ve bütün
cihadlarda bulundukları ve Resulullahın etrafında pervane gibi dolaştıkları,
bütün siyer kitaplarında ve tefsirlerde de yazılıdır. Hazret-i Ebu Bekir bazı
savaşlarda, kumandanlık da etmişti. Mesela, hicretin yedinci yılı, Şaban ayında,
bunun kumandasında bir bölük, Fezare kabilesine gönderildi. Gidip bir kısmını
öldürüp, büyük miktarda kâfiri de esir edip Medine’ye getirdi. Hangi sahabi izin
isteyip de savaşa katılmadı. Savaşa katılmayanlar münafıklardı. Âyet münafıklar
olduğunu bildiriyor. Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer ilk müslümanlardan
değil mi? Muhacirlerden değil mi? Allahü teâlâ bunlar hakkında bak ne buyuruyor:
(Önce Müslüman olanlardan, Muhacirler ve Ensar ile ve bunların yolunda
gidenlerden Allah razıdır ve bunlar da Allah’tan razıdırlar. Allah bunlar için,
Cennetler hazırladı.) [Tevbe 100]
Bu âyetlerde Allah kimden razı ise onu bildiriyor. Muhacirlerden razı imiş. dört
halife muhacir değil miydi? Ensardan isimlerini sayıp da hepsine birer kulp
taktığınız eshab ensardan değil mi? Kim bu ensardan olanlar? Allah hem
muhacirlerden, hem de ensardan, hem de eshabın izinden gidenlerden razı olduğunu
bildiriyor. Siz istediğiniz kadar razı olmayın. Allah’ın razı olması her şeye
bedeldir, Allah böyle buyuruyor. Sen münafıklar için inen âyeti Eshab-ı kirama
yüklüyorsun, bu kadar insafsızlık bu kadar Resulullahın arkadaşlarına düşmanlık
olur mu hayret etmemek imkansız? Bu düşmanlıktan senin eline ne geçecek ki?
Müslümanlık düşmanlık dini değil, bölücülük dini değildir, kardeşlik dinidir. Bu
ve daha başka âyetlerle övülen iki sahabiye böyle düşmanlık yapmakla ne
kazanacaksın? Allah ilk Müslüman olanlardan ve muhacirlerden razıyım diyor. Hâşâ
Allah mı yalan söylüyor yoksa sen mi? Münafıklar için inen, savaşa gitmeyen
kâfirleri eshab sınıfına nasıl sokarsın?
Mekke’nin fethinden önce müslüman olanlar sonrakilerden daha kıymetlidir. Ama
sonrakiler de Cennetliktir. Hazret-i Ebu Bekir Mekke’nin fethinden önce, mal
verip savaşlara katılmadı mı? Bak Allah bunlar için, bilhassa Hazret-i Ebu Bekir
için ne buyuruyor: (Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve
savaşanlara, fetihten sonra verenlerden ve savaşanlardan daha yüksek derece
vardır. Bunların dereceleri eşit değildir. Hepsi için Hüsnayı [Cenneti]
söz veriyorum.) [Hadid 10]
* “Eğer onlar da savaşa çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir
katkıları olmazdı ve mutlaka fitne çıkarmak isteyerek aranızda koşarlardı.
İçinizde onlara kulak verenler de vardır. Allah zalimleri gayet iyi bilir.”
(Tevbe/47)
CEVAP
Bu âyette açıkça zalimler deniliyor. Zalim tefsir ilminde kâfir demektir.
Savaşa gelmeyen münafıkların kâfir olduğu açıkça bildiriliyor. Savaşa hangi
sahabe katılmadı ki?
Münafıklar için inen bu âyetler, hâşâ eshab-ı kiram için indi diyelim, bu
âyetlerde bir ayrım yapılmadığına göre dört halife de bunların içindedir.
Dördüncü halifeye yani Hazret-i Ali’ye nasıl münafık diyebiliyorsunuz?
Resulullahın arkadaşlarına saldırabilmek için Hazret-i Ali’ye de münafık demek
cüretini gösteriyorsunuz, ne kadar çirkin bir iş bu? Hem münafık diyor hem de
peşinden gittiğinizi iddia ediyorsunuz. Hayret! Bu soruma mutlaka cevap ver.
* “Allah’ın peygamberine muhalefet edenler, savaşa çıkmayıp oldukları
yerde oturup kalmalarına sevindiler. Ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda
savaşmak onlara kötü geldi de, bu sıcakta savaşa çıkmayın dediler. De ki: ‘Eğer
anlasalar, Cehennem ateşi daha da sıcaktır.’’ (Tevbe/81)
CEVAP
Bu âyet de dört halife için mi indi? Halifenin biri ikisi hariç diyor mu?
Eğer Eshab içinse hâşâ o zaman Hazret-i Ali’yi de suçlamış oluyorsunuz. Zaten
siz Eshabı suçlamak için Hazret-i Ali’yi feda ediyorsunuz.
* “Çünkü onlar Allah’ın gazap ettiği şeylere uymuşlar ve razılığından
hoşlanmamışlardı da o da yaptıklarını mahvetmektedir. Yoksa kalblerinde hastalık
olanlar, Allah onların kinlerini, hasetlerini hiç meydana çıkarmayacak mı
sandılar? Ve isteseydik onları sana gösterirdik de yüzlerinden tanırdım elbet.
Ve sen onları sözlerin üslubundan tanırsın ve Allah amellerinizi bilmektedir.”
(Muhammed/28-30)
CEVAP
Bu âyet de dört halife için mi indi? Hazret-i Ali hariç mi? Hariç değil
diyorsan o zaman âyete muhatap olmayan kim? Hariç diyorsan delilin ne? Allah’ın
övdüğü eshab-ı kirama böyle hakaret edilir mi?
* “Şüphe yok ki müminlerin bir kısmı bundan hoşlanmamıştı. Gerçek, apaçık
ortaya çıktıktan sonra bile göz göre göre ölüme sürükleniyor gibi seninle
çekişiyorlardı.” (Enfal/5-6)
CEVAP
Bu âyet de dört halife için mi indi? Bu âyete Hazret-i Ali de dahil mi?
* “Biliniz ki şunlarsınız: Allah yolunda malınızı mülkünüzü harcamaya
çağrılıyorsunuz. İçinizde cimrilik edenler var. Her kim cimrilik ederse kendi
aleyhindedir. Allah ganidir ve sizler fakirsiniz. Ve eğer itaatten yüz
çevirirseniz yerine başka bir topluluk getirir. Sonra da onların size
benzemediklerini görürsünüz.” (Muhammed/38)
CEVAP
Bu âyete de Hazret-i Ali dahil mi? İlk üç halifenin Allah yolunda mallarını
nasıl harcadıklarını bilmeyen yok. Cimrilik edenler kim? Siz her âyeti ilk üç
halifeye yüklemeye çalışıyorsunuz. Ama nafile, o yük sizin sırtınızda kalır.
*“Onlardan sadakaları vermeden seni ayıplayanlar da var. O maldan
diledikleri verilseydi hoşlanırlardı, verilmeyince de hemen kızarlar.”
(Tevbe/58)
CEVAP
Bu âyete de Hazret-i Ali dahil mi?
* “Onlardan öyleleri de var ki Peygamberi incittiler ve derler ki: “O, sanki
her söyleneni dinleyen bir kulaktır.” De ki : “O sizin için bir kulağıdır.
Allah’a inanmıştır, müminlere de güvenir. Ve o, sizden mümin olanlar için
rahmettir.” Allah’ın, Peygamberi incitenlere acı bir azabı vardır.” (Tevbe/61)
CEVAP
Bu âyete Hazret-i Ali de dahil midir? Yoksa hiçbir eshab dahil değil midir?
* “Bizler size hakkı getirdik, ama çoğunuz hakkı istemiyorsunuz.”
(Zuhruf/78)
CEVAP
Hakkı kabul etmeyenler kim? Bu âyet de dört halife için mi indi? Yoksa Allah
hepsinden razıyım dediği eshabın çoğunluğu için mi?
* Sonra onlar nasıl en hayırlı insanlardır ki, onların içinde münafıklar
kol geziyor ve onlarca âyete ilaveten bir sure sırf eshabın münafıkları hakkında
iniyor ve onları şiddetle kınıyor?
CEVAP
Sana göre hayırlı insanların içinde münafıklar kol gezemez mi? Gezemez
dersen Resulullahı da suçlamış olursun. O hayırlı insan değil miydi? Eshabın
hepsi münafıktı ya?
Eshab için hayırlı insanlar tabirini Allah kullanıyor. Sen böyle
söylemekle sadece Hazret-i Ali’ye dil uzatmakla kalmıyor, bizzat Resulullaha da
dil uzatıyorsun. Münafıklar Resulullahla beraber değil miydiler? Hazret-i Ali
ile beraber değil miydiler? Hazret-i Ali hayırlı insan değil miydi? Ne diye
münafıkları aralarında barındırıyordu? Kol gezdiriyordu? Gözün eshab düşmanlığı
ile dönmüş, ne söyleyeceğini şaşırıyorsun? İsterse bir ucu Resulullaha gitsin
önemi yok diyorsun, yeter ki ben eshaba hayırsız insan diyeyim gerisi önemli
değil diyorsun.
* “Çevrenizdeki bedevi araplardan münafıklar vardır. Medine ahalisinden
de münafıklığa alışanlar vardır. Sen onları bilmezsin, Yalnızca biz biliriz. Biz
onlara iki kat azap vereceğiz, sonra büyük bir azap vardırılacaklardır.”
(Tevbe/101)
CEVAP
Bu âyetlerin Resulullahın sevgili ve kıymetli arkadaşları ile ne ilgisi var
ki? Münafıklar diye kendin yazıyorsun. Göz dönmüşlüğü buna derler işte.
Münafıklara inen âyetleri yazıyor, eshaba saldırıyorsun.
* “Bir şey söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar. Andolsun, onlar
küfür kelimesini söylediler. Müslüman olmalarından sonra kâfir oldular. Elde
edemedikleri bir şeyle ilgilendiler. Onlar, ancak Allah ve resulü, onları
ikramlarıyla zengin etti diye, intikam alıyorlar. Eğer tevbe ederlerse, onlar
için daha hayırlı olur. Eğer sırt çevirirlerse, Allah onlara dünyada da ahirette
de elem verici bir azap verir. Ve onlar yeryüzünde ne bir sahip ve dost ne de
yardımcı bulamazlar.” (Tevbe/74)
CEVAP
Bu âyet de kâfirler için münafıklar için inmiştir. Hâşâ eshab-ı kiram için
inmişse, Hazret-i Ali de buna dahil değil mi? Dahil değilse delilin hani?
* “Allah’a söz verdiklerinin hilafını (tersini) yaptıkları ve yalan
söyledikleri için, Allah da, O’nunla karşılaşacakları güne kadar devam edecek
bir münafıklığı ceza olarak kalblerine soktu .” (Tevbe/77)
CEVAP
Bu âyet de açıkça münafıklar için değil mi?
* “Bedevi araplar, küfür ve münafıklıkta daha ileridirler. Allah’ın elçisine
indirdiği yasaların sınırlarını tanımamaya daha müsaittirler. Halbuki Allah her
şeyi en iyi bilen ve yerli yerinde yapandır” (Tevbe/97)
“Ve insanlardan bir kısım da var ki: Allah’a ve ahiret gününe inandık derler,
fakat onlar inanacak yapıda değiller” (Bakara/8-10)
CEVAP
Bu âyet de açıkça münafıklar için değil mi?
* “Münafıklar sana geldikleri zaman: ‘Senin Allah’ın Elçisi olduğuna
şahitlik ederiz’ derler. Allah bilir ki şüphe yok, sen, onun peygamberisin ve
Allah tanıklık eder ki şüphe yok, münafıklar, elbette yalancılardır.”
(Münafıkun/1-3)
CEVAP
Bu âyet de açıkça münafıklar için değil mi?
* “Görmez misin sana indirilene de, senden önce indirilenlere de
inandıklarını sananlar, Şeytan tarafından yargılanmalarını dilerler, halbuki onu
inkâr etmeleri emredilmişti onlara ve Şeytan, onları tamamıyla sapıtmak, doğru
yoldan pek uzak bırakmak ister. Onlara, Allah'ın indirdiğine ve peygambere gelin
dendi mi görürsün ki münafıklar, senden tamamıyla uzaklaşırlar. Elleriyle
hazırladıkları bir felakete uğrayınca da halleri nice olur? Sonra sana gelirler
Allah’a yemin ederek ve biz, ancak iyilik etmek, ara bulmak istedik diyerek.
Onlar, öyle kişilerdir ki Allah bilir kalblerinde olanı, yüz çevir onlardan,
öğüt ver onlara, kendi hallerine dair tesirli, dokunaklı sözler söyle onlara. ”
(Nisa, 60-63)
CEVAP
Bu âyet de açıkça münafıklar için değil mi?
* “Münafıklar, Allah'ı kandırmak isterler ve o da onların cezasını verir.
Onlar, namaza üşenerek kalkarlar, halk görsün diye kılarlar ve Allah'ı pek az
anarlar ancak.” (Nisa/142)
CEVAP
Bu âyetlerin eshab-ı kiramla ne ilgisi var ki? Bu âyet de açıkça münafıklar
için değil mi?
* “Ve onları gördün mü, bedenleri hoşuna gider; ve konuşurlarsa sözlerini
dinlersin; sanki onlar, dayanmış kerestelerdir; her bağırışı, kendi aleyhlerine
sanırlar; onlar düşmandır, artık sakın onlardan, Allah gebertsin onları, nelere
de kapılıyorlar.” (Münafıkun/4)
CEVAP
Bu âyet de dört halife için mi indi? Bu âyet de açıkça münafıklar için değil
mi?
* “Kesinlikle Allah, sizden, işi engelleyenleri ve kardeşlerine: ‘bize
geri dönün’ diyenleri biliyordu. Onlar, savaş etmek için pek az yanaşırlar. Sizi
elde etmek için yanaşırlar. Çünkü korkulu bir durum olduğu zaman, ölüme bürünmüş
kişi gibi, gözleri dönerek sana baktıkları görürsün. Korkulu durum gidince, mal
ve ganimetleri elde etmek için, keskin dilleriyle sizi sıkıntıya sokarlar. İşte
onlar bir gün hiç inanmamışlardır. Allah da bütün yaptıklarını boşa çıkarmıştır.
Bu da, Allah’a çok kolaydır ” (Ahzab/18-19)
“Ve onlardan seni dinleyenler de var, sonunda yanından çıkınca kendilerine bilgi
verilenlere, demin ne söylüyordu o derler; öyle kişilerdir onlar ki Allah,
gönüllerini mühürlemiştir onların; onlar, kendi havalarına, dileklerine
uymaktadır.” (Muhammed/16)
CEVAP
Bu âyet de açıkça münafıklar için değil mi?
* “Ve dileseydik onları, sana gösterirdik de yüzlerinden tanırdın elbet
ve elbette sözlerinden tanırsın, anlarsın onları ve Allah, yaptıklarınızı
bilmektedir” (Muhammed/30)
CEVAP
Bu âyet de dört halife için mi indi?
* “Savaşa katılmayan bedeviler mal ve çoluk çocuğumuz bizi savaştan
alıkoydu; ‘bizim için Allah’tan mağfiret dile’ diyecekler. Bunlar kalblerinde
olmayan bir şeyi sadece dilleriyle diyorlar. Sen de de: Allah size bir zarar
veya yarar vermek isterse kim mani olabilir. Allah yaptığınızdan haberdardır.”
(Fetih/11)
CEVAP
Bu âyet de açıkça münafıklar için değil mi? Üç halifenin bedevilikle ne
ilgisi var? Gözün o kadar dönmüş ki bedeviler için kâfirler için münafıklar için
inen âyetleri eshaba yüklemeye çalışıyorsun.
* Durum bundan ibaret iken, nasıl olur da eshabın tamamı insanların en
hayırlıları olabilir?
CEVAP
Hepsinin hayırlı olduğunu Allah şöyle bildiriyor:
(Sizler, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz;
iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız.) [Âl-i İmran
110]
Hepsinin Cennetlik olduğunu da Allah haber veriyor. (Hadid 10, Tevbe 100, Nisa
95, Al-i imran 110, Feth 29, Nisa 95...)
Sen münafıklarla eshabı kasten karıştırıyorsun? Hâşâ Allah bir yerde hepsi
Cennetlik diyor, en hayırlı ümmet diyor, öteki yerde Cehennemlik mi diyor?
Cehennemlik olanlar münafıklardır.
Eshab-ı kiramdan bir tanesi Cehennemlik demek, Allah’ı yalanlamak olur. Allah
hepsi diyor, her biri diyor, sen münafıklarla ilgili âyetleri eshab
için indi diyebiliyorsun. Hâşâ, eshab için indi diyelim, üç halife bu âyetlere
muhatap da Hazret-i Ali bundan müstesna mıdır? Elbette böyle bir şey yok.
Hazret-i Ali‘ye münafık dediğinizin farkında mısınız?
(Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir.
Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi
döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah’a hiçbir şekilde zarar
vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükafatlandırır.) [Al-i imran 144]
Bu âyette Peygamberimiz için ölür veya öldürülürse tabiri geçiyor. Allahü teâlâ
Peygamber efendimizin öldürülmeyeceğini bilmiyor muydu, elbette biliyordu.
Faraza öldürülse buyuruyor. Bir âyet-i kerimede de buyuruluyor ki:
(Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan Onun
elçiliğini yapmamış olursun.) [Maide 67]
Hâşâ Allahü teâlâ Peygamber efendimizin indirileni tebliğ edeceğini bilmiyor
muydu? Bu âyetten Peygamber efendimizin indirileni tebliğ etmediği anlaşılır mı
hiç? Böyle söylemek Peygamberimizi suçlamak mı olur? Eshab-ı kiram için de buna
benzer ifadeler vardır. Mesela (Resulullaha yardım etmezseniz Cehenneme
gidersiniz) dense, buradan eshabın Cehennemlik olduğu mu anlaşılır? Eğer
anlaşılır derseniz, bundan Hazret-i Ali‘yi nasıl istisna edersiniz ki?
Aşağıdaki âyetlerle övülen eshab-ı kiramı, münafıklarla aynı kefeye koymak çok
çirkindir:
(Sizler, en hayırlı ümmetsiniz.) [Âl-i İmran 110]
(Eshabın hepsi, birbirlerine karşı merhametlidir.) [Feth 29]
(Mekke’nin fethinden önce de, sonra da Müslüman olanlar eşit değildir. Fakat
hepsine de, Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]
(Allah, Eshabın hepsine Cenneti söz verdi.) [Nisa 95]
(Allah, muhacir ve ensardan razı olmuş ve onlara Cenneti hazırlamıştır.)
[Tevbe 100]
Eshab-ı kiram aleyhine indiği söylenen âyetler, üç halife için inip de Hazret-i
Ali’nin bundan istisna edildiğini bildirmiyor. Eğer bu âyetler, eshab-ı kiramı
suçluyorsa, o zaman Hazret-i Ali de suçlanmış olur.
Sahabi düşmanlığı yapacağız diye Hazret-i Ali’ye de hücum ediyorsunuz ve hâşâ
“Bir âyette eshabın tamamı övülüyor, bir âyette de suçlanıyor” diyerek Allah’ı
tenakuzlu âyet göndermekle suçlamış oluyorsunuz.
Bak, Eshabın hepsi Tevratta, İncilde, Kur’anda nasıl methediliyor:
(Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür ve Onunla birlikte bulunanların
[Eshab-ı kiramın] hepsi, kâfirlere karşı şiddetli, çetin, fakat,
birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktır. Bunları çok zaman rüku ve secdede
görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Çok secde ettikleri yüzlerinden
belli olur. Bu Onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da
şöyledir: Onlar, ekine benzer. İnce bir filiz yerden çıkıp kalınlaşıp yükseldiği
gibi, az ve kuvvetsiz oldukları halde, kısa zamanda etrafa yayıldılar. Her
tarafı iman nuru ile doldurdular. Herkes filizin halini görüp, az zamanda nasıl
büyüdü diyerek, şaşırdıkları gibi, hâl ve şanları dünyaya yayılıp, görenler
hayret etti ve kâfirler kızıp, öfkelendiler.) [Feth 29] [Görüyorsun, Eshab-ı
kirama kızanların kâfir oldukları bildirilmektedir.]
Allahü teâlâ eshab-ı kiram için böyle buyuruyor, Tevrat’ta İncil’de övülüyor.
Hepsi 5 kişi mi? Filizin çıktığı gibi çoğaldıkları bildiriliyor. Yoksa hâşâ
ileride mürted olacaklarını Allah bilemedi de böyle mi söyledi? Sizin bütün
ifadeleriniz, Allahü teâlâyı suçlamak Hazret-i Ali‘yi suçlamak oluyor.
Eshab burada nasıl övülüyor? Bunları nasıl inkâr edeceksiniz ki? Ama Sebeciler
onları üç halife topladı diye inanmazlar. Hatta Resulullaha niye sağlığında
toplamadı diye kızarlar. Eshabına güvendiği için kendisi toplatmadı. Eshabına
güvendiği için yerine açıkça halife bırakmadı. Bu eshaba güvenilmez mi hiç?
Tevrat’ta övülmüş, İncil’de övülmüş, birbirlerine karşı çok merhametliymiş,
inkâr mı ediyorsun yoksa? Hazret-i Ali damadı Hazret-i Ömer’i çok severdi. Hâşâ
Allah yalan söylemez ki, âyeti yukarıda yazdım.
* Bu âyetler eshabın tümü için değil. Eshab için övgüyle bahsedilen
âyetlerde eshabın tümüyle ilgili değil. Böyle düşünmek hem akla hem âyetlere
ters düşer. Eshabın içinde emanete sahip çıkanlar insanların en hayırlısıdır.
Âyetler hepsine mal edilince işin içinden çıkılmaz.
CEVAP
Niye çıkılmasın ki? O zaman yahudi ibni Sebe’nin yolundan gittiğiniz, onun
iftirasına kurban gittiğiniz ortaya çıkıyor değil mi? Bütün ehl-i sünnet eshab-ı
kiramın tamamını adil bilmiştir. Âyette de hepsi, küllüsü diyor. Çelişki tenakuz
hâşâ Allah’ta mı? Sadece Hadid suresini vermiştim diğer âyetlerde de herbiri
= hepsi geçiyor.
* Aklı bir kenara bırakırsak işin içinden hiç çıkamazsınız, yani teville,
hadislere (sünni hadisler) tarihe (sünni tarih) uydurma diyerek belki kendinizce
işin içinden çıkarsınız ama akıl olunca mümkün olmaz.
CEVAP
Aklı bir kenara bırakan kim? Hangi akıl, âyetleri inkâr eder ki? Allah, (Hepsi
Cennetlik) buyuruyor. Sizin aklınız, bir kısmı anlıyor. Böyle akıla, akıl
denir mi hiç? Allah hepsi derken Onu yalancı çıkaran akla turp sıkmalı,
limon sıkmalı. Akıllı âyetlere uyan kimsedir, Hazret-i Ali‘ye iftira etmeyen
kimse akıllıdır, 17 bin âyeti sakladı diye ona iftira etmeyen akıl kıymetlidir.
Hazret-i Ali’nin damadına (Hazret-i Ömer‘e) saldıran akıl, akıl mıdır?
Resulullahın damadına, kayınpederine, kayınvalidesine, kayınbiraderine saldıran
akla akıl denir mi hiç?
Sünni hadisler uydurma, sizinkiler gerçek? Bunu hangi kitap yazıyor böyle?
Sünni mezhepsizler gibi, Eshabım gökteki yıldızlar gibi hadisine uydurma dedin.
Halbuki böyle söyleyen Allah’tır. (Hadid 10, Fetih 29, Tevbe
100, Nisa 95, Al-i imran 110, Enfal 62)
Bu âyetler eshabın gökteki yıldızlar gibi olduğunu bildirmiyor mu? Hem de hepsi
demiyor mu? Nasıl olur da bu hadis-i şerife uydurma dersin. Sünniler arasında
mezhepsiz çoktur. Hatta sünni gibi görünen rafizi çoktur. Onlar kaynak olamaz.
Âyetler kaynaktır ve Eshabın hepsini Allah övüyor. Allah böyle dedi diye Allah’a
veya Onun övdüğü eshaba kızmak akıl kârı değildir.
* Yani sizin gibi bir düşünceyi toplu herkese mal etmiyorum. O âyetleri
eshabın tümüne inmiş demek çok cahilce bir sözdür. Ama bu âyetler de hiç bir
eshab hakkında değil demek de aynı.
CEVAP
Peki Allah hepsi Cennetlik buyuruyor. Küllen (hepsi) tabirini
kullanıyor. Hepsi denince bir kısmını veya ibni Sebecilerin tabiriyle beş
sahabiyi mi anlayacağız? Sahabenin hepsi adil olunca niye işin içinden çıkılmaz
ki? Sizin ifadenizle hâşâ Allah bir yerde öyle, öteki yerde öyle mi söylüyor.
Siz Küllen kelimesine ne mana veriyorsunuz? Bir kısmı mı demek istiyorsunuz,
yoksa beşi mi?
* Küllen yani hepsi, ama neyin hepsi? Mesela İstanbul’dakilerin hepsi
insandır dediğimizde Türkiye mi akla gelir?
CEVAP
Bu cevap mı yani? Bunu bir çocuk bile söylemez. Biz İstanbul‘un hepsi
ifadesinden Türkiye‘yi mi kastettik? Allah (Eshabın hepsi Cennetliktir)
buyuruyor. Sadece Mekkeliler Cennetlik veya Medineliler Cennetlik demiyor ki.
Yahut dünyadakiler Cennetlik demiyor ki. Eshab Cennetlik diyor. Muhacirler
Cennetliktir diyor, Ensar Cennetlik diyor. Münafıklar dahil herkes Cennetlik
denmiyor ki. Allah İstanbul diyormuş, biz Türkiye anlıyor muşuz? Ne kadar
mantıksızlık, ne kadar saptırmak bu. Eğer biz bütün Arabistan Cennetlik desek o
zaman yanlış olur. Allah Arabistan veya dünya demiyor, sadece Eshabın hepsi
buyuruyor.
Allahü teâlâ, Küllen vaadallahü hüsna buyuruyor. (Hadid 10. Nisa 95)
Evet küllen diyor, her birine diyor, yani teker teker her birine en güzel şeyi
yani Cenneti söz veriyorum buyuruyor. Başka âyetlerde de ben onlardan razıyım,
onlar da benden razıdır buyuruyor. (Tevbe 100)
O halde, Allah hepsini övüyor, Cennetlik diyor, razıyım diyor. Size ne oluyor
da, Allah’ın razı olduğundan razı olmuyorsunuz? Eshabın bir kısmını sanki
münafık gibi görüyorsunuz?
Bir de siz vehhabiler gibi büyük günah işleyene kâfir gözü ile bakıyorsunuz.
Allah ben eshabın tamamından razıyım, hepsi Cennetlik buyuruyor. Siz bunu kabul
etmiyorsunuz. Allah sadece şirk koşanları yani kâfir olarak öleni affetmem
buyuruyor. Siz adam öldüreni, içki içeni, zina edeni kâfir gözü ile
görüyorsunuz. Vehhabilerden bu konuda farkınız ne?
Resulullah efendimizin kayınbiraderi, Kur'anı yazan sır katibi Hazret-i Muaviye
radıyallahü anh gibi Kur’an-ı kerimi yazan bir sahabiye nasıl dil
uzatabilirsiniz? Onun hâşâ kâfir olduğunu gösteren bir delil var mı? Yoksa
Allah’ın bildirdiğine razı olup, Allah’ın buyurduğu gibi sizin de (Hepsi
Cennetlik) demeniz gerekir. Niye Allah’ın bildirdiği gibi söylemekten
kaçınıyorsunuz? Bu ne biçim Resulullahı sevmek, bu ne biçim Allah’ı sevmek? Bu
ne biçim Ehl-i beyti sevmek.
Allah’ın açıkça buyurduğu bu âyetleri inkâr etmeniz, sizin ehl-i beyt düşmanı
olduğunuzu açıkça göstermektir. Hazret-i Ali kendisi ile savaşanlara
kardeşimiz buyuruyor. Allah ise iki müslüman ordunun arasını ıslah edin
kardeşlerinizin arasını bulun buyuruyor. Siz ise âyetlere ve Hazret-i Ali’nin
sözlerine karşı geliyorsunuz. Siz Hazret-i Ali’nin düşmanısınız. Dostu olan,
Onun inandığı Allah gibi Eshabın hepsi Cennetlik der. Yoksa bu âyetleri Eshab-ı
kiram mı değiştirdi diyorsunuz. Aslında bunu söylüyorsunuz. Hazret-i Ali’nin
mushafı var demeniz bunu göstermektedir. Ama takıyye yapıp açığa vurmuyorsunuz.
Bir de sık sık sorduğum şu soru cevapsız kalıyor:
Size göre eshabı kötüleyen âyetlerin içinde Hazret-i Ali ve diğer dört sahabi
yok mu? Bunlar hariç mi? Niye ısrar etmeme rağmen bu soruya cevap vermiyorsunuz?
Münafıklar için inen âyetleri yazıp göndermiş, bunların eshab için indiğini
söylüyorsun. Hâşâ diyelim ki eshab için indi, üç halife için indi. Peki niye
dördüncü halife bunların içinde yok? Hazret-i Ali bunlardan istisna edilmiş
midir? Üç halifeyi münafık sayarken Hazret-i Ali’yi de aynı kefeye koyduğunun
farkında mısın?
Münafıklar için inen âyetleri yazıyorsun da, niye eshab-ı kiramı öven âyetleri
yazmıyorsun? O âyetleri Allah göndermedi mi? Allah’ın âyetlerini niye
gizliyorsunuz ki? Herkesi suçluyor, münafık muamelesi yapıyorsunuz, bari
Hazret-i Ali‘ye bunu yapmayın. Yoksa Hazret-i Ali eshabdan değil miydi? Hazret-i
Abbas eshabdan değil miydi? Hazret-i Ammar Eshabdan değil miydi? Eshab
suçlanınca bunlar da suçlanmış olur. Bildirdiğin âyetler eshab içinse, bunlar
niye o âyetlere muhatap değil?
* Ali (a.s) yoktur, bunu üzerinde yemin ederim. Eğer yalan söylüyorsam
şeytana giden bütün lanetler benim üzerime olsun!!!
CEVAP
Zaten Kur’ana rağmen eshaba sövdüğünüz için lanetlik olmuşsunuz, sen bize
delilini söyle! O âyetlerde eshab kötüleniyor da Hazret-i Ali niye kötülenmiyor?
Ben de yemin ederim ki münafıklar için inen âyetlerin hiçbirisinde eshab-ı
kiramın hiçbirisi yoktur. Benim yemin etmemle gerçek değişir mi? Senin yemin
etmenle gerçek değişir mi? Ben sana delilin ne diyorum? Hazret-i Ali eshabdan
mıdır değil midir? Eshabdan ise o âyetlerin Hazret-i Ali’yi de içine almadığına
delinin ne? Bizim delilimiz var. Eshabın tamamı Cennetlik diye. Allah onlardan
razı diye delilimiz var. Sen niye delilsiz konuşuyor yemin ediyorsun? Ben
diyorum ki Hazret-i Ali‘ye peygamber hatta ilah diyen İbni Sebeciler, hurufiler,
rafiziler Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor. Âyetleri inkâr edenlerin durumunu
bilirsin.
Acaba, o âyetler eshab için indi ama Hazret-i Ali eshabdan değil mi demek
istiyorsunuz? O melek mi, yoksa peygamber mi? Öyle ya, eshab kötüleniyor,
içlerinde büyük ihtimal üç halife var, Halid bin Velid var, vahiy katibi var,
fakat niye dördüncü halife yok? Buna delilin ne? Yani diğer eshab kötüleniyor
Hazret-i Ali bundan nasıl istisna ediliyor?
Halbuki Allah, eshabın tamamı Cennetliktir tamamından razıyım buyuruyor, siz
bazılarını bundan istisna ediyorsunuz. Bu ise Allah’ı yalancı çıkarmak, ona
isyan ve onu inkâr etmek demektir. Yahut da bu âyetleri üç halife ve arkadaşları
koydurdu demektir. Bir başka ihtimal varsa söyleyin. Ama bu sorumu cevapsız
bırakmayın. Bu soru bütün rafizilerin belini kıran bir sorudur. Çünkü ya Kur’an
inkâr edilecek veya eshabın tamamı Cennetlik denilecek. Bakalım hangi şıkkı
tercih edeceksiniz? Üçüncü bir şık daha var; cevap veremeyip susmak.
Sen hep üçüncü şıkkı seçiyorsun.
* Benim en büyük derdim Muaviye ve emevilerdir. Ömer, Osman, Ebu Bekirle
ise fazla ilgilenmem, yani onlara hazret demekle kalbim fazla sıkılmıyor ama
Muaviye‘ye hazret denilince tepemin tası atıyor.
CEVAP
Neden Allah’a kızıyor ve tepeniz atıyor ki? Allah hepsi Cennetliktir diyor,
onlardan razıyım diyor. Allah böyle dedi diye, yani eshaba hazret dedi diye niye
tepeniz atar ki? Allah’ı niye suçluyorsunuz ki? Allah Eshab için en hayırlı
ümmet tabirini kullanıyor. Hazret kelimesi, bu kelimenin yanında solda sıfır
kalır. Demek Allah’a böyle kızıyor tepeniz atıyor öyle mi?
Hazret-i Muaviye’nin Hazret-i Hüseyin’in şehid edilmesi ile hiç ilgisi yok. Onun
vefatından sonra şehid edilmiştir. Hatta Yezid denilen fasık adamın bile haberi
yok. Diyelim ki bizzat Hazret-i Muaviye, Hazret-i Hüseyin radıyallahü anhı şehid
etmiş olsa bile, Allah müslüman olan kâfirin bütün günahlarını affettiğine göre,
size ne oluyor? Allah onlar için en hayırlı ümmet tabirini kullanıyor, İncil‘de
ve Tevrat‘ta onları övdüğünü bildiriyor. Hepsine Hüsnayı söz veriyorum diyor.
Allah’ın böyle söylemesine niye tepeniz atar ki?
Buna kraldan çok kralcılık denir. Yani Allah affediyor, siz affedemiyorsunuz.
Peygamber efendimiz amcasının katiline, öldürülmesi an meselesi iken,
kardeşinize yer verin buyuruyor, (Hamza ile vahşiyi kol kola Cennete
girerken gördüm) buyuruyor. Allah affettim diyor, Resulü affediyor, size ne
oluyor? Allah’ın Cennetlik dediği mübarek insanlara bu düşmanlık nedir? Bu nasıl
müslümanlık? Müslümanlar arasında böyle bölücülük yapmak çok çirkindir.
İbni Sebe’nin yalanlarına inanana kadar ortada âyetler var, binlerce hadis-i
şerif var, bunlara inanın. Hâşâ bunlar yalan da ibni Sebe‘nin sözleri mi doğru?
Bu ne biçim anlayış, bu ne biçim din düşmanlığı?
Eshab-ı kiramı itab eden, azarlayan âyetlerin mahiyeti
Rafızilerin, (Bazı âyetlerde, eshabın itab edildiğini [azarlandığını]
dolayısıyla Eshabın hepsinin hayırlı olduğunu bildiren âyetlerle çelişkilidir.
Bu da Kur’anın üç halife tarafından değiştirilmiş olduğunu göstermektedir)
demeleri de yanlıştır. Evet Eshab-ı kiramı itab eden âyetler vardır. Peygamber
efendimizi itab eden âyetler de vardır. Bu âyetler, Peygamber efendimizin şanına
noksanlık getirmeyeceği gibi, Eshab-ı kiramın şanına da noksanlık getirmez.
Vefat ederken, kağıt istemesi de vahy ile değildi. Çünkü dinin kemal bulduğu,
bildirilecek bir şeyin kalmadığı âyetle bildirilmişti. Her sözü, her işi vahiy
ile olsaydı, bazı sözüne ve işine, Allahü teâlâ itiraz etmez, itab eylemezdi.
Abese suresinin başından 11 âyet, Resulullahı itab etmektedir. A’ma olan İbni
ümmi Mektum hazretleri, Peygamber efendimiz, müşrikleri imana davet ederken,
içeri girip, (bana dinimi öğret) diye bağırmıştı. Peygamber efendimiz, de, şimdi
sırası mı gibilerinden yüzünü ekşitmişti. Allahü teâlâ, bu yaptığının yanlış
olduğunu bildirmişti. Peygamber efendimiz, bu zatı görünce, (Rabbimin, beni
azarlamasına sebep olan zat) diye hitap ederdi. Başka âyetlerde de
buyuruluyor ki:
(Ey Peygamberim, zevcelerinin rızasını düşünerek, Allah’ın helal ettiğini, neden
kendine haram yapıyorsun?) [Tahrim 1]
(Resulüm doğru yalancı bilinmeden önce, niçin onlara izin verdin? Allah, bu
işini affetti.) [Tevbe 43]
Resulullah bir münafığın cenaze namazını kılmaya hazırlandığı zaman da şu âyet-i
kerime gelmişti:
(Resulüm, Onlardan [münafıklardan, kâfirlerden] ölen kimsenin namazını
sakın kılma, kabri başında da durma! Çünkü onlar Allah’ı ve Peygamberini inkâr
ettiler, fasık olarak öldüler.) [Tevbe 84]
Savaşta alınan esirleri mal karşılığı olarak salıverince şu âyet-i kerime
gelmişti:
(Resulüm, yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere sermeden esir almak [alınan
esirleri mal karşılığı olarak salıvermek] hiçbir peygambere yaraşmaz. Siz
geçici dünya malını istiyorsunuz, Allah ise, ahireti kazanmanızı istiyor.)
[Enfal 67]
Beydavi tefsirinde, esirleri koyuvermeyi bildiren bu âyet-i kerimenin tefsirinde
deniliyor ki, (Bu âyet-i kerime, Peygamberlerin ictihad ettikleri ve
ictihadlarında yanılabileceklerini gösteriyor. Ama hatalarının, kendilerine
hemen bildirildiğini, yanlışlarının düzeltildiğini göstermektedir.
Peygamberlerin ictihadları hatalı kalmazdı. Mesela, Bedir gazasında alınan
esirlere yapılacak şey için, Server-i âlem bazı Sahabe-i kiram ile birlikte bir
türlü, Ömer ise, başka türlü ictihad etmişlerdi. Sonra, âyet-i kerime gelerek,
Allahü teâlâ, Hazret-i Ömer’in ictihadının doğru olduğunu bildirdi. Bunun gibi
Abese suresi de, bir ictihad hatasını düzeltmek için nazil olmuştu.
Peygamber efendimizin vefatı sırasında, hokka ve kalem hakkındaki emirlerinin
anlaşılmasında Hazret-i Ömer’in ictihadı, yine böyledir.
Bunlar gibi âyet-i kerimeler, Kur'an-ı kerimde çoktur. Bundan anlaşılıyor ki,
bazı sözleri ve işleri, kendi isteği ve ictihadı ile idi. Kağıt istemesi de
böyle idi. Hazret-i Ömer de kendi ictihadı ile istediğini bildiği için, rahatsız
etmemek için kağıt verilmesin dedi. Nitekim dediği gibi oldu. Vahiy ile istemiş
olsaydı, isteğinden vazgeçmez, tekrar isterdi. Hâşâ Resulullah vahiyden vaz mı
geçti? Dini noksan bırakarak mı vefat etti? Dikkat edin siz hep Allah’ı ve
Peygamberi suçluyorsunuz. Resulullah, (Ali’yi benden sonra halife yaptım)
demekten aciz miydi? Hazret-i Ebu Bekri yerine imam yapıp bizzat kendisi de
arkasında namaz kıldığı gibi Hazret-i Ali’ye de yapamaz mıydı?
Resulullah efendimiz böyle âyetlerle itab edilince, Eshab-ı kiramın itab
edilmesi normaldir, onların şanını eksiltmez. Sonra Eshab-ı kiramı itab eden
âyetler içinde, üç halifenin olduğunu söylenip de, Hazret-i Ali’nin olmadığı
iddia edilemez. Çünkü o da diğer sahabe gibi Eshabdan birisi idi.
Aslında Resulullahı itab eden bu âyetler, (Kur’anı Muhammed kendisi
arkadaşlarıyla yazdı) diyen misyonerlere, (Eshab Kur’anı değiştirdiler, ekleme
çıkarma yaptılar) diyen yahudi ibni Sebe’nin peşinden gidenlere en güzel
cevaptır. Kur'ana el uzatılabilseydi, Resulullahı ve Eshabı itab eden âyetler
Kur’ana alınır mıydı hiç?
Bu nasıl hayırlı eshab ki .... diye bana yazılar yazmıştınız. Acaba şimdi bu
nasıl peygamber ki.... diyebilecek misiniz? Zaten diyorsunuz. Kızını verdi
peygamberliği elinden aldı diyorsunuz.
Eshabın hatası olur. Resulullahın bile yukarıdaki âyetlerde yanıldığı
görülmüştür. Resulullaha böyle ictihadlarından dolayı dil uzatılamayacağı gibi,
hepsi Cennetlik olan eshaba da dil uzatılamaz.
Tekrar ediyorum, kağıt meselesi, fedek hurmalığı meselesi, sizin bildiğiniz gibi
değildir. Faraza öyle bile olsa, bir hata yapılmıştır. Allah bu hatanın
yapılacağını bilmiyor muydu? Elbette biliyordu, buna rağmen onlara Cennetlik
demesi, onların bu hatalarının affedildiğini göstermez mi? Allah onlardan
razıdır, onlara Cenneti vaad etti, size ne oluyor?
Şu halife haklı idi öteki haksızdı demekten başka işiniz yok mu sizin? Niye
namazdan oruçtan nikahtan bahsetmiyorsunuz? Bunların dine bir hizmeti olmaz.
Sizin derdiniz üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir, bağcı kim? Cennetle müjdelen
bütün eshab-ı kiramdır.
Eshabın tamamının Cennetlik olduğunu bildiren âyetleri inkâr mı ediyorsunuz?
evet mi hayır mı? Hayır diyorsanız susmanız lazım. Evet diyorsanız Kur’anı inkâr
edenlerle görüşecek bir şeyimiz olmaz.
* Yazıklar olsun doğrusu, yetmiş sene boyunca Cuma hutbelerinde Hazret-i
Ali'ye lanet okutup küfrettiren ve bu gün de aynı zihniyeti savunanlar mı o
hazreti kâfir biliyorlar?
CEVAP
Bugün dünyada aynı zihniyeti taşıyan yani Hazret-i Ali’ye lanet okuyan bir
ehl-i sünnet var mıdır? Yoksa Allah’ın laneti senin üzerine olsun mu? Bu ne
biçim iftira böyle? Hangi ehl-i sünnet Hazret-i Ali’ye lanet eder? Bizim bütün
kitaplarımız Hazret-i Ali‘nin methiyle doludur. Bir vehhabi bir rafızi Hazret-i
Ali‘yi kötüleyebilir, ona peygamber ilah demek de onu kötülemek olur, çünkü
iftira ediyor. Bugün de o zihniyeti savunanlar ifadeni geri almanı istiyorum,
çünkü bu alçakça taassupça bir iftiradır. Biz tarih kitaplarına, Emevi Abbasi
tarihçilerinin yalanlarına değil bizzat Kur'ana inanıyoruz, O Kur'anda,
(Eshabın hepsi Cennetlik) buyuruyor. Cennetlik olan eshabdan birisine,
Allah’ın övdüğü sahabeden birisine, lanet eden, söven haindir. Ehl-i sünneti
ehl-i beyte karşı imiş gösteriyorsunuz, bu alçakça bir iftiradır. Hıristiyanlar
Hazret-i İsa‘yı sevmedikleri gibi siz de Hazret-i Ali‘yi sevmiyorsunuz,
tefsirini sakladı ilmini gizledi diye iftira ediyorsunuz. Etmiyoruz diye
söylemeniz mümkün değildir. Kitaplarınız hep bu yalanlarla doludur.
Tekrar soruyorum: Hazret-i Ali tefsirini gizledi mi gizlemedi mi?
* Yoksa Allah Resulü'nün "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır"
gibi buyruklarını ve Allah’ın Hazret-i Ali hakkında nazil ettiği "Sizin veliniz,
ancak Allah Resulü ve rüku halinde zekat veren namaz kılan müminlerdir" âyeti
gibi âyetleri esas alarak onun imametine velâyetine inananlar mı?
CEVAP
Ehl-i sünnetten Hazret-i Ali‘nin imametine velayetine inanmayan tek bir âlim
var mıdır? Sanki siz Hazret-i Ali‘nin imametine inanıyor da biz inanmıyormuşuz
gibi bir anlam veriyorsunuz, bu iftira değil de denir? Biz Hazret-i Ali‘yi
sevmesek, camilerimizde kitaplarımızda ona yer verir miyiz? Ama siz Allah’ın
Cennetlik diye övdüğü eshaba düşmansınız, üç halifeye düşmansınız değilseniz
camilerinizde kitaplarınızda onları öven saygı ile anan yazılarınız var mı?
Hıristiyanlar niye kâfir çünkü bizim Peygamberimize inanmadıkları için,
Yahudiler niye kâfir çünkü bizim Peygamberimize de, Hazret-i İsa‘ya da
inanmıyorlar. Yahudilerin Hazret-i Musa’yı sevmeleri onları Cennete götürür mü,
elbette götürmez. Cennete gitmek için bütün Peygamberlere istisnasız iman etmek
ve onları sevmek lazımdır.
Siz de eshabın tamamını kabul etmedikçe Hazret-i Ali’yi seviyoruz demeniz bir
şey ifade etmez. Bütün Peygamberleri kabul edip de birini kabul etmeyen nasıl
Cehennemlikse, Allah’ın açıkça hepsine Cenneti vaad ettim buyurduğu eshabın
tamamını sevmedikçe Cennete gidemezsiniz. Bu âyetle sabit olan bir husustur. Siz
Allah’ı değil de Hazret-i Ali’yi seviyoruz demekle Cennete gideceğinizi mi
sanıyorsunuz? Bütün Peygamberleri sevmek lazım olduğu gibi bütün eshabı da
sevmek lazımdır, bunu Allah bildiriyor.
Siz niye Allah’a inanmıyorsunuz da Hazret-i Ali‘yi sever görünüyorsunuz?
Allah’ın emrini kabul etmeyenin Hazret-i Ali’yi sevmesinin hiç önemi yoktur.
Hazret-i Ali‘yi sevmek onun inandığı Allah’a inanmaktır, Onun inandığı Kur'ana
inanmaktır. Allah eshabdan razıyım diyor siz razı olamıyorsunuz, razı olamayan
kimsenin Hazret-i Ali‘yi seviyoruz demesi yalancılıktan başka şey değildir.
Şu iki soruya mutlaka cevap ver:
Kur'anda Allah eshabın tamamı Cennetlik diyor, bu âyetlere inanıyor musunuz?
İkincisi, Hazret-i Ali tefsir mahiyetinde de olsa bir mushafı gizlemiş midir?
Siz hep sahabe aleyhine fitne tohumu ekiyorsunuz. Halbuki ahirette bize bu
sorulmayacak.
Bize bugünkü durumumuz sorulacak. Tarihte ne zalimler gelip geçmiştir. Onları
yargılamadığımızdan dolayı bize hesap sormayacaklar. Ama namazı beş vakitte mi
kıldın? Yoksa kadın kiralayıp adına nikah mı dedin? Resulullah 23 sene abdest
alırken ayaklarını yıkadığı halde ayaklarına rafiziler gibi mesh mi ettin diye
bunları soracaklar? Âyetle övülen Resulullahın akrabalarına arkadaşlarına lanet
mi okudun diye sorarlar adama.
Sonra Hazret-i Ali bunları hep onayladı da size ne oluyor? Siz Hazret-i Ali’nin
bir şey demediği halifelere saldırmanızın hikmeti ne? Hâlâ yahudi oyununa
geliyorsunuz.
Biz Şia değiliz. Şia taraftar demektir. Sırf Hazret-i Ali taraftarı olur mu?
Bütün eshabın yanında bütün Müslümanların yanında olmak gerekir. Niye Muhammed
aleyhisselamın taraftarı değiliz?
Peygamberimizi seven onun sevdiklerini de sevmesi gerekir. Kur'anda bu da açıkça
bildiriliyor. Bütün eshab, bütün Müslümanlar. Biz ne Hazret-i Ebu Bekir’in
şiasıyız ne de ne Hazret-i Ömer’in, Resulullahın şiasıyız. Onun için ismimiz
Ehl-i sünnettir, biz sünnete uyarız. Peygamberimiz, Dört Halifenin sünnetine
sımsıkı sarılın buyuruyor. Hazret-i Ali’yi diğerlerinden ayırmayız,
bölücülük yok bizde, hepsine kucak açarız, fitnelerden kaçarız, sonunda Cennete
uçarız.
* Madem Hazret-i Ali’yi seviyorsanız niye Muaviye ve onun gibilerine
uyuyorsunuz?
CEVAP
Uyduk da ne yaptık? neresine uyduk? Biz Kur’ana sünnete uyuyoruz. Kur’an ve
sünnet haricinde ne yaptık? Eshabın tamamını sevmek, Hazret-i Ali‘yi sevmemek mi
olur?
Tekrar soruyorum, ya cevap verin, ya susun:
Gönderdiğim âyet-i kerimelerde, Allah eshabın tamamından razı olduğunu tamamının
Cennetlik olduğunu bildiriyor. Bu âyetlere inanıyor musunuz? İnanıyorsanız
mesele kalmadı. Artık eshabın hiç birisi hakkında bir şey söylemeye hakkınız yok
demektir. Madem Allah öyle buyuruyor, söz bitmelidir.
Yok biz o âyetlerden şüpheleniyoruz, o âyetleri, üç halife değiştirdi
diyorsanız, âyetlere inanmayan kimselerle işimiz yoktur, yine lütfen kapatın.
Kıvırtıp durmayın. İstanbul’un hepsi insan dense Türkiye mi kastediliyor gibi
kıvırtmaya gerek yok, erkekçe mertçe konuşun. Allah Eshabın hepsi Cennetlik
diyor mu demiyor mu? Hatta ileride eshab düşmanlarının çıkacağını bilen Allahü
teâlâ, Mekke’nin fethinden önce ve sonrasını da bildiriyor. Hatta onları seven
onların yolunda izinde gidenlerin de Cennetlik olduğunu bildiriyor. Allah’ın
böyle övdüğü Resulullahın bu kıymetli her biri birer yıldız olan o mübarek
insanlara düşmanlığınız sebebi nedir? Allah hepsini affettim diyor, şirkten
başkasını affederim diyor katilini de içki içenini de hırsızını da zanisini de
affederim diyor. Siz hâlâ falanca kağıt istedi vermedi filanca Fatıma‘ya şöyle
dedi diyorsunuz. Ama Allah’ın o kimseleri affettiğini âyetler anlatıyor. Mertçe
deyin ki biz o âyetlere inanmıyoruz, o zaman mesele kalmaz. Hem âyete inan hem
de Allah’ın övdüğü insanlara dil uzat bu çok ayıp bir şey.
Âyet-i kerime ile sabit Hazret-i Âişe validemize iftiralar, dil uzatmalar. Allah
Âişe validemizi Kur'anda övmüyor mu, bizzat nikah et emrini Allah bildirmedi mi?
Resulullahı seven hanımını sevmez mi? Bu ne çirkin iş? Resulullahı seven
arkadaşlarını sevmez mi? Ona düşmanlık Resulullaha düşmanlık olmaz mı? Ömer
böyle dedi Osman böyle dedi Bekir böyle dedi diye hâlâ sayıklayıp duruyorsun. Ne
derse desin Allah onları övdü ve Cennetlik dedi, artık onların dedikodusu
haramdır.
Münafık olan bir tane sahabi olamaz. O zaman hâşâ Allah yalan mı söylüyor? Hepsi
Cennetlik buyuruyor. Münafık olan Cennetlik olamaz. Siz münafıkları da eshabdan
kabul ediyorsunuz. Tekrar ediyorum, eshab münafıklardan değildir, münafıklar
eshabdan değildir.
Münafıklar münafıktır, sahabi de sahabidir. Münafıktan sahabi, sahabiden münafık
olmaz. Münafıkların hiç birisi sevilmez, eshabın da tamamı sevilir. Bir çok
sahih hadis-i şerif var. Eshabı münafık olan sevmez buyuruluyor.
Eshab-ı kiramla ilgili âyetleri bir daha yazalım:
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın peygamberidir, Onunla birlikte
bulunanların [Eshabın] hepsi kâfirlere karşı şiddetli ve birbirlerine
karşı merhametlidir.) [Feth 29]
Bu âyet gösteriyor ki, Hazret-i Ali üç halifeyi ve eshabın tamamını seviyordu,
eshabın tamamı da Hazret-i Ali’yi seviyordu. Çünkü Allah yanlış söylemez.
(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve savaşanlara, fetihten sonra
verenlerden ve savaşanlardan daha yüksek derece vardır. Bunların dereceleri eşit
değildir. Hepsi için Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]
Âyet pek açık, hem fetihten önce müslüman olanlar buyuruluyor hem de fetihten
sonra müslüman olan eshabın hepsi Cennetlik buyuruluyor.
Rafiziler gibi siz de böyle âyetler gönderdiği için Allah’a çok mu kızıyorsunuz?
Yoksa bu âyetleri üç halife ve arkadaşları mı ilave etmiştir diyorsunuz.
Bak, âyette küllen diyor, hepsine diyor, her biri diyor, biri hariç demiyor:
(Allah, her birine de en güzeli [Cenneti] vaad etmiştir!) [Nisa 95]
Bak, âyette Allah en iyi, en hayırlı diyor, sizler en hayırlı bilmiyorsunuz:
(Sizler, bütün insanlar içinde, en iyi en hayırlı bir ümmetsiniz.) [Âl-i
İmran 110]
Bak, aşağıdaki âyette Allah onlara Cenneti hazırladım buyuruyor. Eshab-ı kiramın
bir kısmı muhacir bir kısmı da Ensar idi. Hepsi de Cennetliktir. Hatta
Eshabından izinden gidenler de Cennetliktir. Yani tabiin ve tebe-i tabiin. Ne
büyük rütbe. Demek ki Muhacir ve ensarı sevmek ne büyük nimet. Bu âyete de çok
kızıyor musunuz? Yoksa bunu da üç halife ilave etmiş mi diyorsunuz?
(Muhacir ve Ensar ile iyilikte onların [Eshabın] izinden gidenlerden,
Allah razıdır. Onlar da, Allah’tan razıdır. Allah onlara Cenneti hazırlamıştır.)
[Tevbe 100]
Bir de şu hadis-i şerife bak, âyetle aynı anlamdadır:
(Ensarı müminden başkası sevmez, münafıktan başkası da buğzetmez. Ensarı
seveni Allah da sever, onlara buğzedene Allah da buğzeder.) [Buhari]
Araf ve Hicr surelerinde (Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı
nezettik) buyuruluyor. Yani kalblerindeki kin ve düşmanlık gibi şeyleri
kökünden çıkarıp attık. Yukarıda geçti Fetih suresi 29 âyeti de aynı anlamda
yani eshab birbirine karşı merhametlidir.
Demek ki, merhametli olan eshabın hiçbiri, başka bir sahabiye haset ve kin
beslemez. Çünkü, hepsi Hakkulyakin mertebesine ulaşmışlardır. Eshab-ı kiramdan
birini kötülemek, (Allah onlardan razıdır) mealindeki âyete inanmamak
olur. (Tathir-ül-cenan)
* Eğer Ehl-i Sünnet, imameti gerçekten fer'i bir mesele görüyorsa, o
zaman neden fer'i bir meselede ictihadları gereği onlardan farklı düşünen ve ilk
üç halifenin hilafetini kabul etmeyenlerin üzerine bu kadar yükleniyor ve
bazıları İbni Hazm, İbni Teymiye gibi, onları tekfire kadar işi götürüyorlar?
CEVAP
İbni Teymiye ehl-i sünnet değildir, şaki ve dalalette olduğunu ehl-i sünnet
âlimleri bildirmektedir, vehhabiliğin kurucusu sayılır. Onun suçunu bize niye
yüklüyorsun? İbni Hazm da zahiriye fırkasından yani Ehl-i sünnet değil.
İlk üç halifenin hilafeti eshab-ı kiramın icmaı ile sabittir. Yani herkes
istisnasız biat etmiştir. Hazret-i Ali de biat etmiştir. Hazret-i Ali’nin de
kabul ettiği hilafeti ibni Sebecilerin kabul etmemesinin ne önemi var? Bir çok
âyet ve hadiste icmaya uyulması emrediliyor. İcmaya uymamak haramdır. Medarik
tefsirinde (Müminlerin [itikad ve ameldeki] yolundan ayrılan Cehenneme
gider) mealindeki Nisa suresinin 115. âyet-i kerimesi bildirildikten sonra,
(Kitab ve sünnetten ayrılmak gibi icmadan da ayrılmak caiz değildir)
buyuruluyor. Beydavi tefsirinde ise aynı âyet-i kerimenin açıklamasında (Bu
âyet, icmadan ayrılmanın haram olduğunu göstermektedir. Müminlerin yolundan
ayrılmak haram olunca, bu yola uymak da vacip olur, şart olur) buyuruluyor.
İcmaya uymayan müslümanların yolundan ayrılmış olur hatta küfre girdiği de
âlimlerce bildirilmektedir. Onun için Hazret-i Ali hemen üç halifeye biat
etmiştir. Hâşâ eshab-ı kiram mürted olmuşsa, Hazret-i Ali mürtedlere niye biat
etti? Mürtede biat eden mürted olmaz mı? Yoksa hâşâ Hazret-i Ali’ye kâfir
münafık mı demek istiyorsunuz, takıyye mi yaptı ibni Sebe gibi demek
istiyorsunuz. Hep bu sorular cevapsız kalıyor. Sizin esas derdiniz Hazret-i
Ali‘yi suçlamaktır.
* Ehl-i Sünnette yaygın görüş imametin fer'i meselelerden olduğudur.
Acaba "Zamanının imamını tanımadan (bazı rivayetlere göre biat etmeden) ölen,
cahiliye ölümüyle ölmüştür" hadisi, imametin en temel konulardan ve imani bir
mesele olduğunu göstermiyor mu?
CEVAP
Asla göstermez. Buna benzer yüzlerce hadis var. Zina eden kâfir olarak ölür,
Namaz kılmayan kâfirdir, içki içerek ölen kâfirdir gibi. Bu hadisler içkinin
zinanın kötülüğünü namazın önemini bildiriyor. Ehl-i sünnette, vehhabiler ve
mutezile gibi değildir yani iman amelden parça değildir. Bildirdiğiniz hadis de,
varsa zamanın halifesine tâbi olun deniyor. Nitekim Buhari sonunda, (Fiten)
kısmındaki hadis-i şerifte, (Cemaatten bir karış ayrılan ve o halde ölen,
cahiliyye ölümü ile ölür) buyuruldu. Bu hadis-i şerif, Nisa suresinin 115.
âyetini açıklamaktadır.
Biz ehl-i beyt taraftarıyız, siz hıristiyanların Hazret-i İsa’ya olan itikadı
gibi Hazret-i Ali’yi yanlış seviyorsunuz, doğru seven sadece Ehl-i sünnettir.
Sanki bizi Ehl-i beyt düşmanı göstermekteki gayeni anlayamadım bir türlü.
* Hazret-i Ali ve ehl-i beyte karşı açıktan harp günümüze kadar devam
edegelmiştir...
CEVAP
Hep aynı şeyleri söylüyorsun, ehl-i beyte düşmanlık edenlere onları
sevmeyenlere Allah lanet etsin, bize sevmiyor diye iftira edenlere de Allah
lanet etsin mi? Ehl-i beyte karşı harb eden kim? Üç halifeyi Kur'anın emrine
uygun olarak sevmek mi ehl-i beyte harbdir? Hazret-i Ali’ye kim laf söyleyebilir
ki?
Söyleyen çıkarsa (ve küllen vaadallahü hüsna [Hepsine Cenneti söz
verdim]) âyetine karşı gelmiş olur. O kimse ne ehl-i sünnet olur ne de başka
müslüman. Eshab-ı kiramın tamamı seçilmiş ümmet olduğu Kur'anda yazılı,
seçilmişlere kim ne söyleyebilir ki?
Kaç kere dedim sana benim adım Ali, camilerimizde Ali ismi yazılı. Kur'anda
açıkça (ve küllen vaadallahü hüsna [Eshabın her biri Cennetlik, Allah
onlardan razı]) buyurulmuyor mu? Ne diye Allah’ın razı olduğu Cennetlik
kimselerin ismini koymazsınız? Camilerinizde niye yok bunlar? Samimi olan siz
misiniz, yoksa ehl-i sünnet mi? Biz ehl-i sünneti Hazret-i Ali’yi sevmemekle
suçlamak güneşi balçıkla sıvamaktan daha çirkindir. Bütün kitaplarımız menkıbe
kitaplarımız fıkıh kitaplarımız tefsir kitaplarımızda Hazret-i Ali ile ilgili
bilgiler çoktur. Biz nasıl olur da hepsi Cennetlik olan sahabeden birini
ayıralım? Yahudiler öyle yapar, işlerine gelmeyen âyetleri, Tevrat’taki âyetleri
değiştirmişlerdi. Ehl-i sünnet âyetlere de hadislere de inanır, milyonlarca
kitaplar meydanda.
* Yezide bir hazret demediğiniz kalıyor...
CEVAP
Hazret sayın demektir. Kâfir olduğu bilinmediğine göre hazret desek ne
çıkar?
Yezidin kâfir olduğuna dair vesika var mı, vesikasız müslümanım diyen kimseye
kâfir denir mi hiç? Bir insan çok günahkâr olabilir ama kâfir olması için
Amentüde bildirilen altı esastan birisini inkâr etmesi lazım. Yezid hangisini
inkâr etti? Şii kitapları da bildiriyor ki, Hazret-i Hüseyni o öldürmedi diyelim
ki o öldürdü. İnsan öldürmek küfür değil ki. O âyeti sana yazmıştım tekrar
yazayım, bin kere de yazsam âyete inanan kim ki? Resulullahın kayınbiraderi
Hazret-i Maviye radıyallahü anhın da küfrüne dair bir vesikanız var mı? Olması
mümkün olmaz. Çünkü Allah yalan söylemez, hepsi Cennetlik buyuruyor. Allah’ı
yalancı çıkaramazsınız. O zaman Hazret-i Âişe validemize de hâşâ kâfir dersiniz,
zaten rafiziler diyor. Rafizi iseniz siz de dersiniz. Ama siz rafizi de olsa
takıyye yapıp gerektiğinde sünni bile olduğunuzu söylersiniz tarihte bu çok
görülmüştür, çünkü sünni gibi görünmek ibadet kabul ediliyor, münafıklık sizin
dininizde ibadettir. İki müslümanın savaşmasının küfür olmadığını bildiren âyeti
tekrar yazıyorum, sen inanırsın diye değil. İşte âyet:
Hucurat suresinin, (Müminlerden iki fırka birbiriyle savaşırsa, aralarını
bulun) mealindeki dokuzuncu âyet-i kerimede, savaşanlara mümin denmektedir.
Devamındaki, (Müminler, elbette kardeştir. Kardeşlerinizin arasını bulun)
mealindeki onuncu âyeti, bunların mümin olduklarını bildirmektedir. Nisa
suresinde mealen, (Allah, şirki elbette affetmez. Dilediklerinin, şirkten
[imansızlıktan] başka günahlarını affeder) buyuruldu. (Nisa 48)
Şimdi soruyorum, Hazret-i Muaviye’nin şirki görülmüş müdür? Yoksa Allah ben
şirkten başkasını affederim buyurmuyor mu? Hazret-i Vahşi’nin şirki görülmüş
müdür? Günah başka şirk başka. Bir insanın günahı dağlar kadar olsa yine Allah
affedebilir. İşte ispatı, Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Ey günahta haddi aşanlar, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah,
bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur.) [Zümer
53]
Bu âyetleri inkâr mı ediyorsun? Savaşanlar kardeş diyor, sen kâfir diyorsun.
Sayın anlamındaki kelimeyi bile Resulullahın arkadaşlarına kayınbiraderine
kayınpederine layık görmüyorsun.
* Bilmeniz gereken şu ki, Ehl-i beyt imamlarının imametine inanmak ve
onlara uymak gibi ilahi marifetler sadece bilgiyle gerçekleşecek şeyler
değildir. Bilginin yanı sıra kalbin teslimiyeti de gerekir Kur’an-ı kerimin
“Kendileri bunları kesin bildikleri halde zulüm ve kibirlerinden inkâr
ettiler...” (Neml : 14) âyetinden anlaşıldığı üzere bilgi her zaman kalbi
teslimiyeti beraberinde getirmez.
CEVAP
Evet bilmek ayrı, inanmak ayrı. Sen eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik
olduğunu biliyorsun ama inanmıyorsun, yani kendini açıkça ele veriyorsun.
Kur’an-ı kerim ortada. İnanmayana sözümüz yok. Biz inanan insanlara söylüyoruz.
Eshabın tamamı Cennetliktir, savaşanlar da mümin ve birbirinin kardeşidir.
Yukarıda vesikası geçti. Ama sen inanmıyorsun dediğin gibi kalbin teslimiyeti
önemli. Bilmen bir şey ifade etmiyor. Kendini ne de açık tarif etmişsin.
* Öyle olsaydı şimdi çoktan bizden olmanız gerekirdi
CEVAP
Yani Kur’an âyetlerini mi inkâr edecektim hâşâ. Allah’ın Cennetlik dediği
kimselere, onlardan razıyım dediği kimselere mi sövecektim? Allah saklasın böyle
kâfirlikten.
* Şimdiye kadar sizin verdiğiniz cevaplar(!...), aslında birer demagoji
ve safsatadan ibaretti..
CEVAP
Allah Cenneti söz verdi, Allah onlardan razı âyetleri mi safsatadır?
Âyetlere safsata demagoji diyene ne denir ki? Ancak ona kâfirun suresi okunur.
Senin dinin sana benim dinim bana derim.
* Yok bu öyleyse o zaman... Neden böyle yapmadı, düşmandı ancak dosttu,
yarın böyle diyeceksin ve.. çeşitli demagojiler, hiçbir ilmi yazınıza rastlamış
değilim.
CEVAP
Âyetler hadisler ilmi yazı değil mi? Sana âyet yazıyorum savaşanlar
kardeştir diyor Allah. Ben onlardan razıyım diyor, onlar da benden razıdır
diyor. Hepsine Cenneti söz veriyorum diyor. Bunlar ilmi değil mi? Senin bütün
derdin sahabi düşmanlığı, âyetler de açık, âyetler ilmi değilse, başka ilmi olan
nedir ki? Kur’ana değil de ibni Sebe’nin sözlerine uyunca mı ilmi oluyor?
* İşinize gelmeyen âyetlere gelince susmayı tercih ettiniz.
CEVAP
Biz asla susmadık bu nasıl iftira. İkincisi hâşâ hangi âyet işimize gelmedi?
İşe gelmeyen âyet olur mu? Âyetler sizin işinize gelmez çünkü eshabın tamamı
Cennetlik diyor. Bu sizin işinize gelmiyor. Kendi işinize gelmeyeni bize
yüklüyorsunuz. Vehhabiler de müşriklerle ilgili âyetleri bize yüklüyorlar.
Münafıklarla ilgili âyetleri eshaba yükleyemezsiniz, hâşâ Allah bir yerde onlar
münafık der, bir yerde de hepsi Cennetlik der mi? Siz Allah’ı suçluyorsunuz.
* Oysa yazıklar olsun size, eğer bir tek şeyde şüpheniz yoksa o da yanlış
yolda olduğunuzdur. O da hakka karşı olduğunuzdur. Aslında bundan daha fazlasını
sizden beklemek abestir.
CEVAP
Tam kendini tarif ediyorsun. Ehl-i sünnet yanlış yolda ise, 72 sapık
fırkanın hangisi doğru yoldadır?
* Siz hâlâ hür olamamışsınız...
CEVAP
Hür olmak nedir? Kur’ana inanan insan esir midir? Eshab-ı kiramın hepsinin
Cennetlik olduğuna inanan insan esir midir? Allah’ın âyetlerini inkâr eden hür
müdür? Sahabeye söven hür müdür? Yahudi ibni Sebe’nin yolundan gidenler hür
müdür? Siz öyle hür olun, biz Kur’anın esiri olalım, razıyız.
Kur’ana nasıl inanıyorlar!
* Üç halife Kur’anı değiştirdiler diyenlerimiz var ise de, biz Kur’ana
inanırız.
CEVAP
Senin o diyenlerinizden farklı yönün ne ki? Madem inanıyorsanız Allah
hepsinden razıyım diyor sadece beşinden demiyor. Bu Kur'ana nasıl inanma ki?
Allahü teâlâ, (Hepsine Cenneti vaad ettim, ben onlardan razıyım onlar da
benden razıdır) diye buyuruyor. Bu mealde çok âyet-i kerime var. Bu âyetlere
inanmamak, Kur'ana inanmak mıdır? Bu ne biçim iş böyle? Kur’anın tamamına
inanmak gerekir.
Evet Kur'anı sizlerin hâşâ mürted dediği o mübarek insanlar topladı. Kur'ana
inanıyorsak o insanlara da inanmamız lazım. Onlardan şüphe edersek, o zaman
Kur'andan da şüphe etmemiz lazım. Kötü insanlar niye Kur'ana ilave yapmasınlar,
niye Hazret-i Ali ile ilgili âyetleri çıkarmasınlar ki? Size göre, Muhammed
aleyhisselama kağıt kalem getirmeyip Hazret-i Ali’nin halife bırakılmasına razı
olmayanlar, yani bizzat Resulullaha karşı gelenler niye Kur'ana ilave ve çıkarma
yapmasınlar?
Siz Kur'ana inanıp Eshabın tamamını mümin kabul ediyor musunuz?
Hâşâ bunlar bu kadar cani ise, bunların topladığı Kur'ana nasıl itibar edilir
ki? Allah eshab arasında istisna yapıyor mu? Hangi âyette istisna var? İstisna
sadece fazilet yönünden var. İlk müslümanlar daha kıymetli buyuruluyor.
Mekke’nin fethinden sonrakiler kıymetsiz denmiyor. Allah’ın razı oldum dediği
kimselere siz nasıl kötü gözle bakarsınız ki?
Rafıziler, mürted olan eshabın topladığı Kur'ana inanmayız diyorlar. Kur’ana
inanma, namaz kılma, oruç tutma, dinin sahibine, arkadaşlarına, akrabalarına
hakaret et, lanet et, bu laneti ibadet say, bu nasıl din, desenize mertçe bizim
İslamla alakamız yok, bizim dinimiz böyle diye. Niye açıkca demiyorsunuz?
* İmam-ı Ali’nin (a.s) mushafı da vardı, aşağıdaki yazıda bu konuda
yeterli bilgi vardır.
CEVAP
Hazret-i Ali’nin mushafı gizlidir, diyerek, Hazret-i Ali’nin ilmi
sakladığına iftira ediyorsunuz. Hazret-i Ali yetmiyormuş gibi, oniki imamın da
bu mushafı ve tefsiri sakladığına iftira ediyorsunuz. Halbuki, Kur'an-ı kerimde
ilmini ve Allah’ın âyetlerini saklayanın kâfir olduğu bildiriliyor. Hazret-i
Ali’ye ve oniki imama, neden hâşâ kâfir diyorsunuz. Allah’ın âyetlerini saklayan
kâfir olmaz mı?
* Ali (a.s) buyurdu ki: "Eğer bana destek olunsa, Peygamber (s.a.a)'in
imla ettiği ve benim yazdığım kitabı halka sunarım."
CEVAP
Burada Hazret-i Ali’ye iftira edilmiyor mu? Ne diye elindeki kitabı
saklıyor?
* Peygamber (s.a.a)'in vefatından hemen sonra Ali b. Ebi Talib (a.s) onu
âyetlerin iniş sırasına göre toplayıp düzenledi. Bu değerli kitapta saklı nice
ilimler vardı; ama ne yazık ki elimizde değil.
CEVAP
Elde olmayan kitapların nice ilimle dolu olduğu nasıl iddia edilebilir? İbni
Sebe bir yalan ortaya attı, 17 bin âyet Hazret-i Ali’de dedi, papağan gibi
tekrarlanıyor.
* “Hazret-i Ali (a.s) tarafından toplanmış Kur'an daha çok bir tefsir
niteliği taşımaktadır."
CEVAP
Burada daha çok tefsir niteliğini taşıyor demek, içinde Allah’tan inen
âyetler de vardı demektir. Bunu Hazret-i Ali’nin sakladığı nasıl söylenebilir?
Hazret-i Ali ilmi, Kur’anı sakladı diyorsunuz, bu açıkça o büyük zata iftiradır,
ona hâşâ kâfir demiş oluyorsunuz.
* İmam Sadık (a.s) da şöyle buyurmuştur: "Eğer halk Kur'anı nazil olduğu
üzere okusaydı, kesinlikle iki kişi arasında ihtilâf söz konusu olmayacaktı."
CEVAP
İmam-ı Sadık hazretleri böyle cahilce söz söylemez. 23 sene Kur’an inmedi
mi, asrı saadette ihtilaf yok muydu? Bu sözü bir cahil bile söylemez. Yaşar
Nuri, nazil olduğu gibi sıralayarak hazırladı, kaç kişinin ihtilafını çözdü ki?
Bu söz eshabın icmasına karşı gelmektir ki, Allah o eshabı İncil’de, Tevrat’ta
övüyor ve hepsi istisnasız Cennetlik diyor, bu koca eshab, demek ki âyetleri
yanlış sıraladı? Ve Hazret-i Ali de kuzu kuzu sustu öyle mi? Bu Hazret-i Ali’ye
hakaret değil de nedir? Hazret-i Ali iktidar olunca, Kur’an böyle indi, doğrusu
bu diye niye elinde gizli duran kitabı çıkarmadı? Hâşâ o kâfir miydi? Hazret-i
Ali’ye bu çirkin iftiralar nasıl yapılıyor ki? İbni Sebe’nin oyununa
geliyorsunuz.
* Yine şöyle buyurmuştur: "Eğer Kur'an nazil olduğu gibi (Hazret-i
Ali'nin tefsir ve tertibi ile) okunsaydı, bizim adımızı Kur'anda bulacaktınız."
CEVAP
Kur’anda açıkça hiçbir sahabinin adı yok, Hazret-i Zeyd hariç. Bunu da bu
büyük imam asla söyleyemez. Size göre hâşâ Kur’anı değiştirenler kendi
isimlerini Kur’ana yazamazlar mıydı? Halifelik Ebu Bekrin hakkıdır diyemezler
miydi? Madem hepsini Hazret-i Ali‘ye düşman gibi gösteriyorsunuz, o zaman
Kur’anda istedikleri numarayı çevirirlerdi.
* Yine buyurmuştur ki: "Bizim Kaim'imiz –Hazret-i Mehdi- kıyam ettiğinde
Kur'anın nazil olduğu gibi okutulması için çadırlar kurduracak. O gün, en zor
gündür. Zira Kur'an, bugünkü tertip ve düzenin dışında, bambaşka bir halde
olacaktır.”
CEVAP
Hazret-i Mehdi Ehl-i sünnetin Mehdisidir. Çünkü O dedesi gibi Ehl-i
sünnettir. Burada Hazret-i Ali’ye de hücum var. Çünkü o iktidar olduğunda veya
olmadığı zaman hakkı söylememiş susmuştur. Bu yüce imama büyük iftiradır.
Hazret-i Ali o kadar korkak ödlek kimse mi idi? Halbuki hakkı söylemeyip susana
ahirette ateşten gem vurulacaktır. Hazret-i Ali senelerce sustu öyle mi?
Allah’tan zerre kadar korkan ona bunu layık görmez.
* Bunlar, birtakım açık olmayan ayrıntılardır ki, bu konularda doğru bir
hüküm verebilmek, tarihi bütün yönleriyle araştırmak ve söylenmemiş gerçekleri
keşfetmek suretiyle mümkün olabilir.
CEVAP
Yalancı tarihleri karıştırmakla gerçek ortaya nasıl çıkacak ki? Hem
istenilen söyleniyor hem de bu bir faraziyedir doğrusunu tarih bilir, gerçekleri
keşfetmek gerekir gibi sözleri büyük bir zat asla söyleyemez. Bu ibni Sebe’nin
iftiralarıdır
* Bazı rivayetlerde Ehl-i Beyt imamlarından şöyle naklediliyor: "İlim
bize mahsustur. Biz ilim ehliyiz. Bütün ilimler bizim yanımızda korunmuştur.
Kıyamete kadar olacak her şeyin -hatta derideki çizintinin- hükmü, Peygamber
(s.a.a)'in imlası ve Ali (a.s)'in hattı ile yazılmış olarak bizim yanımızda
mevcuttur."
CEVAP
Hangi mübarek zat böyle yalan söyleyebilir ki? Allah’ın ilmini saklayabilir
ki? Hazret-i Ali’ye iftira ettiğiniz yetmediği gibi şimdi ehl-i beyt imamlarına
saldırıyorsunuz, onların ağzından yalanlar uçuruyorsunuz. Niye halka bunu
bildirmediler ki? Haydi sizin ifadenizle ehl-i sünnete vermesinler, hiç mi
rafizi, hurufi, ibni Sebeci yoktu, onlara niye koklatmadılar bu ilimden?
Kur’an-ı kerimin ifadesiyle Allah’ın indirdiği ilmi gizleyenden zalim, kâfir kim
olabilir ki?
* Zamanın halifesi ve halk, Hazret-i Ali (a.s) tarafından toplanmış
Kur'anı kabul etmedikleri için İmam Ali (a.s) toplamış olduğu Kur'anı evine
götürdü.
CEVAP
Kendisi halife olduğu zaman niye açığa çıkarmadı? Bu kadar iftira olmaz.
Hazret-i Ali de Resulullahın dediği gibi, Hazret-i İsa’ya benziyor, her türlü
iftira da ona yapılmıştı, ona iftira edenler yahudi idi. Hazret-i Ali’ye iftira
edenlerin ilki de ibni Sebe isimli Yemenli bir yahudidir.
* Ancak bu mushafın ne olduğu hakkında, bazı rivayetlerin dışında, elde
doğru düzgün bir bilgi yoktur.
CEVAP
Hem elde bilgi yok deniyor, hem detayına kadar bilgi veriliyor. Yalan olunca
söyle söyle gitsin. Bir de Allah korkusu yoksa, Allah’ın övdüğü eshab-ı
kirama iftira yapılır da Hazret-i Ali’ye yapılmaz mı hiç?
* Şia kaynaklı rivayetlerde, Hazret-i Ali (a.s)'in mushafını, o hazretten
sonra vasilik ve imamlık makamını haiz kimselerin -on iki imamın- birbirlerine
miras bıraktıkları ve onu hiç kimseye göstermedikleri belirtilmiştir.
CEVAP
Burada ise sadece ehl-i beyt imamının birisi değil bütün imamlar suçlanıyor,
Allah’ın gönderdiği ilmi gizledikleri söyleniyor. Hiç kimseye niye göstermezler
ki? Şii ahundlarına, âyetullahlara gösterselerdi ya? Siz o yüce 12 imama demek
böyle hakaret ediyorsunuz ha?
* Sonuçta rivayetlerden elde edilen, Masum İmamlar tarafından bu mushafın
birbirlerine miras bırakıldığı ve şimdi de İmam Mehdi (a.f)'in yanında olduğu ve
zuhur ettiği zaman onu halka sunacağı konusudur.
CEVAP
Niye halka sunuyor ki? O da diğer imamların yolundan gitsin Hazret-i Ali’nin
yolundan gitsin. Diğer imamlar hangi gerekçe ile saklamışlarsa bu da aynı
gerekçe ile saklasın. Hazret-i Mehdi’ye de böyle iftira ediliyor.
* Ali (a.s) şöyle buyurdu: "Evet, benim Ehl-i Beyt'imden Kaim -Mehdi
(a.f)- kıyam ettiği zaman onu açığa çıkaracak, halkı ona uymaya mecbur edecek ve
sünnet, bu temel üzerinden icra edilecektir."
CEVAP
Hazret-i Ali hilafeti zamanında sakladı, sünneti icra edemedi de, onun
neslinden gelecek bir zat mı bunu gerçekleştirecek? O Hazret-i Ali’den üstün mü?
Burada da yine elindeki ilimleri sakladığı için Hazret-i Ali’ye iftira ediliyor.
Hazret-i Ali zamanından beri hiç kimse sünnete uymadı, ahir zamanda sünnete
uyulacak öyle mi? Haydi size göre sünniler uymadı, şiilerin hepsi de demek ki
uymadı? Ellerinde kitap olmadığına göre, 12 imam bunu sakladığına göre sünnete
uymak mümkün olmaz. (İlmi sakladıkları için, Hazret-i Mehdi zamanına kadar
yaşamış milyarlarca müslümanın vebalini, günahını kim çekecek, Hazret-i Ali ve
Oniki imam mı?) Hazret-i Ali’ye ve 12 imama yapılan iftirayı gördünüz.
* Burada şöyle bir soru akla gelmektedir: Halk, İmam Ali (a.s)’a biat
edip kendisini hilâfet makamına getirdikleri zaman niçin kendi yazmış olduğu
Kur'anı halka sunup onları bunu okumaya davet etmedi?
CEVAP
Bu halk kim, hani dinden çıkmışlar münafık olmuşlardı. Onun güya mushafını
bile kabul etmemişlerdi. Beş altı kişiden başka kimse kalmamıştı ki, öyle
diyorlardı. Niye biat edip, niye hilafet makamına getirdiler? Hem biat edip
halife yapıyorlar, hem de Hazret-i Ali’nin mushafına karşı çıkacaklar bu nasıl
halk böyle ki?
* Denilebilir ki İmam (a.s), Osman tarafından çoğaltılan Kur'anı
onaylatmıştı.
CEVAP
Bu da çok çirkin bir şey oldu. Elinde aslı var iken surelerin âyetlerin yeri
değişik bir mushafı onaylamak, o suça aynen iştirak etmektir. Burada iki şey
düşünülebilir. Ya hâşâ Sebecilerin dediği gibi Hazret-i Ali münafık idi,
Allah’ın ilmini gizleyen birisi idi, yanlış bir mushafı onaylamış oluyor. Yahut
da asla böyle bir mushaf yoktur. Bu da Ehl-i sünnetin bildirdiği husustur. Yani
böyle bir mushaf yoktur, Hazret-i Ali de Allah’ın aslanı, Ehl-i sünnetin baş
tacıdır. Böyle kirli işlerle ilgisi olmaz.
* Hatta bazı rivayetlerde İmam şöyle buyuruyor: "Eğer kudret bulsaydım
-mushaflar arasında birlik oluşturma işinde- Osman'ın yaptığını yapardım."
CEVAP
Bu sözler birbirini hiç tutmuyor, niye öyle yapıyor da, elindeki gizli
mushafı çıkarıp vermiyor ki? Hazret-i Ali’ye bu iftirayı yapanlar elbette ruzu
mahşerde cezalarını göreceklerdir.
* Bunun nedeni, halkın arasında bölücülük ve gruplaşmaya neden olacak
şeylerden onları uzak tutup Müslümanlar arasında birlik sağlamak amacıydı.
CEVAP
Yanlış kitapla birlik mi sağlanır? Bütün dünya İncil’ler üzerinde birleşse
bu birlik midir? Hak nerede ise onu aramak gerekmez mi? Kendisini seçen halk
var, arkası kuvvetli. İktidarda silah elinde. Ne diye Allah’ın kitabını saklasın
ki? Hazret-i Ali’yi bu kadar küçük düşürmek ancak yahudi ibni Sebecilere mahsus
bir taktiktir.
* Bu yüzden İmam, Talha'nın isteğine cevap vermemişti.
CEVAP
(Tezkiye-i ehl-i beyt) kitabının müellifi Osman efendi anlatıyor:
“Maarif meclisine gittiğim zamanlarda, Sebecilerin bir sandık içinde
tefsirleri geldi. Basılmasına izin verilmedi. Sebebini sordular: (İslamiyet’e
uymayan bir yeri mi var?) dediler. Evet, (Hazret-i Ali’nin kâfir ve zalim
olduğunu yazıyorsunuz) dedim. Hiddetten gözleri döndü. Kızma, az dinle dedim:
Kitabın başında yazılmış ki: (Talha, Ali’ye sordu ki, Osman Kur’andan 70 âyeti,
Ömer de, 80 âyeti çıkardı deniyor. Bu söz doğru mu? Ali evet doğrudur, dedi.
Talha yine sordu ki: Değişmemiş olan Mushaf sende imiş, öyle mi? Ali, evet
bendedir. Hem de, bu Kur’anın iki katı bende var, dedi. Sende bulunan Kur’anı
Müslümanlara göstermeyecek misin? dedi. Eğer Ebu Bekir yerine, beni halife
yapsalardı verirdim. Bana biat etmedikleri için, vermem ve vasiyet edip,
kıyamete kadar evladımın elinde gizli kalacak, buyurdu.) Tefsirinizde böyle
yazıyor. Yahudiler, Tevrat’taki Muhammed aleyhisselamı bildiren 20 âyeti
sakladıkları için, Allahü teâlâ, bunlara (Kâfir) diyor. Hazret-i Ali, Kur’anın
iki mislini ki üç binden fazla âyeti saklamış oluyor. Bu yazınız ile, Hazret-i
Ali’ye kâfir demiş oluyorsunuz, dedim. [Hazret-i Ebu Hüreyre diyor ki: (Bekara
159, Al-i imran 187) âyetleri olmasa idi, hiçbir hadis rivayet etmezdim. Bir
hadis-i şerifte de, ilmini saklayanların kıyamette ağzına ateşten gem vurulacağı
bildirildi. (Buhari, İbni Mace)]
Sebeci, şaşırıp kaldı, bir cevap veremedi. Daha sonra “Ben ne Şii, ne de
Sünniyim, ben masonum” dedi. [Masonluğu da Yahudiler kurmuştur. Her tefrikanın,
her oyunun içinde bir Yahudi parmağı niçin vardır?]
Bu yalanları çıkaran kimseler, açıkça gösteriyor ki, ne Şii, ne de Sünnidir.
İbni Sebe denilen bir Yahudi ve onun oyununa gelen zavallılardır. (Tezkiye-i
ehl-i beyt)
* Bu nedenledir ki, diğer İmamlar da Kur'anın iniş sırasına göre
okunmasını yasaklamışlardır.
CEVAP
Hâşâ ya bu 12 imam hain kimselerdir veya gerçeği yapmışlardır.12 imam nasıl
olur da değişik bir mushaftan başkasını yasaklayabilirler?
* Allame Tabatabai bu konuda şöyle yazıyor: "Ali (a.s) gerçi daha
önceleri Kur'anı nüzul sırasına göre toplamış ve topluma sunmuş, lâkin kabul
görmemiştir.
CEVAP
Allah’ın Kur’anda övdüğü, Tevrat’ta övdüğü, İncilde övdüğü şanlı eshab kâfir
mi idi de Allah’ın kitabını kabul etmiyorlar, bu nasıl ve ne çirkin iftiradır?
* Hatta bundan sonraki Kur'anın toplanılma işinde her iki defasında da
davet edilmemiş olmasına rağmen hiçbir muhalefette bulunmamış,
CEVAP
Hazret-i Ali hain mi idi de gerçekler gizlenirken o susuyor, muhalefet
etmiyor?
* Revaçta olan mushafları kabul etmiş ve hayatı boyunca hatta hilâfeti
döneminde dahi ihtilâflı bir söz zikretmemiştir.”
CEVAP
Hilafet döneminde ve hayatı boyunca hiçbir söz söylememişte şimdi sizlere ne
oluyor? Çünkü ibni Sebe müslümanları bölmek için bu yalanları çıkarmıştır.
* Âyetullah Hoi de şöyle yazıyor: "Hazret-i Ali (a.s)'in, bugünkü
Kur'andan farklı bir düzene sahip başka bir mushafının olduğu şüphesizdir.
CEVAP
Bu Hoi de Hazret-i Ali’yi suçluyor. Hazret-i Ali hâşâ kâfir ve zalim mi ki
elindeki faydalı bir ilmi gizliyor? Gazetelerde görmüştüm, Humeyni de Hazret-i
Ali‘nin mushafında 17 bin âyet bulunduğunu bildirmişti. Peygamber efendimiz bu
âyetleri niye Hazret-i Ali’ye verdi de diğer damadına, iki kayınpederine vermedi
ki? Hepsini Hazret-i Ali’ye verdi öyle mi? Bu kadar mantıksızlık olmaz. Hazret-i
Ali’yi ilmi saklamakla suçladığınızı haydi inkâr edin bakalım. İnkâr etmeye
gücünüz yetmez. Yukarıdaki yazıları siz gönderdiniz. Tek kelimesini
değiştirmedim.
* ..vahye gerçek imanı olmayanlar, Kur'anı yalan yanlış görüşleriyle
karıştırıp nice saf gönülleri bu vahyin ruhuna yabancı olan tefsirler ve
İsrailiyat ile doldurdular.
CEVAP
iki üç satır aşağıda da deniyor ki:
* Evet, Kur'anın korunması yolunda ilk günden beri büyük çabalar sarf
edilmiş, bu çabalar sonucunda değiştirilme, azaltılıp çoğaltılmaya karşı
korunabilmiştir.
CEVAP
Bu son yazılan doğru ise öteki yanlış, öteki doğru ise bu yanlış.
Âyetullahlar, Ahundlar hep böyle çelişkili ifadeler mi kullanırlar?
Kur’ana yanlış görüş karıştırdılar diye Ehl-i sünnete iftira ediliyor. Buna
karanlığa taş atmak denir. Kim değiştirmiş, yanlış olan nedir? Ben desem ki bu
ahundlar çok iftiracı, sormaz mısın? Ne iftirası yapmış diye. Biz de sorarız
elbette Kur’ana yalan yanlış görüşü kim karıştırdı? Karıştırdığı yanlış ne idi?
* Siz bilimsel metod ve insaf mantığıyla değil, taassup duygularıyla
konuları ele alıyorsunuz. Ben size Hazret-i Ali'nin mushafıyla ilgili tahkike
dayanan ve bizzat Ehl-i Sünnetin muteber kaynaklarından da istifade edilerek
hazırlanan yazıyı gönderdim. Bu hususta Ehl-i Beyt âlimlerinin de görüşlerini
detaylı bir şekilde ortaya koydum. Bu yazıda Ehl-i Beyt âlimlerinin Kur'anın
tahrif edilmediği ve elde mevcut olan Kur'anın Allah Resulüne inen Kur'anın
aynısı olduğuna dair görüşlerini açıkça gözler önüne serdim. Hazret-i Ali'nin
mushafının diğer mushaflardan farkının ise sadece onun Allah Resulünün âyetlerin
açıklama ve tefsiriyle ilgili beyanlarını da barındırır olması ve bir de nüzul
sırasına göre tertiplenmiş olduğunu kaynaklara dayanarak ortaya koydum.
CEVAP
İnsafsızlık taassup ancak bu kadar olur. Ben tek harfini değiştirmeden
gönderdiğiniz yazıya cevap verdim. Kendimden tek bir kelime ilave etmedim. Ehl-i
beyt imamlarında saklı mushaf yok mu şimdi, yazılarınızı inkâr mı ediyorsunuz?
Tefsir mahiyetinde de olsa bu ilmi saklamak değil midir? İlmi saklayanlara Allah
lanet etmiyor mu? Bu imamlara nasıl iftira ediyorsunuz, bir de biz iftira
etmiyoruz diyorsunuz. Kur'anın bugünkü tertibiyle inmesi de vahiy ile idi.
Diyelim ki sizin dediğiniz gibi doğrusu nazil olduğu gibi bir mushaf var, bu da
saklı. Hazret-i Ali, ilmi saklayanların kâfir olduğunu bilmiyor muydu? Diyelim
diğer iktidar dönemlerinde, hakkı gizledi, kendi iktidarında niye açığa
çıkarmadı? Kur'an nazil olduğu gibi olacak demedi. Demek böyle bir şey yok.
Bunlar tamamen iftira. Allah resulünün açıklamaları da ilimdir, Hazret-i Ali o
kitabı niye sakladı, 12 imam niye gizledi sakladı? Ehl-i beytin imamları Ehl-i
sünnetin göz bebekleridir, hâşâ onlar bu kadar alçaklığı, kâfirliği yapmazlar.
Bak yukarıda sen yine iftira ettin, sonra bunu inkâra yelteniyorsun.
Hazret-i Ali 17 bin âyet saklı imiş, kimseye vermemiş, 12 imam da gizlemiş, yahu
bunlar din düşmanı mı, âyetleri niye Müslümanlardan saklarlar ki? Yahudi ibni
Sebe’nin yalanlarına kurban gidiliyor. Bu Yahudiler, Hıristiyanlığı da bozup
perişan etti, masonluğu kurdular, şii sünni arasını açmaya çalıştılar, siz de bu
alçak yahudinin oyununa geliyorsunuz. Allah bunları övmüyor mu? Allah’a
inanıyorsanız niye Allah’ın övdüğü kimseleri siz de övmüyorsunuz da hatta
çocuklarınıza bile bu mübarek isimleri koymuyorsunuz?
Sizin ehl-i sünnet hakkında bir şey demeye hakkınız yok, biz Hazret-i Ali’yi de
ehl-i beyti de severiz. Biz bir Müslüman olarak Hazret-i Ali’ye ve diğer üç
halifeye yapılan iftiralara dayanamıyoruz, lütfen iftira etmeyin. Hazret-i Ali,
Allah’ın âyetlerini ve hatta hadis-i şerifleri saklamaz. Hazret-i Ali çok âlim
idi, âyetleri saklayanın kâfir olduğunu bilirdi. Hazret-i Ali’ye açıkça hâşâ
kâfir diyorsunuz. Açıkça Hazret-i Ali’nin mushafı, tefsiri diye bir şey yok
demeniz gerekir. Kur'an-ı kerimdeki eshabın tamamı Cennetlik demeniz gerekir.
Amentüdeki altı esasa birlikte iman etmemiz gerekir. Hayır derseniz lütfen
elinizi yakamızdan çekin.
Tekrar soruyorum, Hazret-i Ali‘nin gizlediği bir mushaf var mı, tefsirdir,
açıklamalıdır, 12 imamlara gizlice verilmiş bir tefsir var mı? Var diyorsanız
Hazret-i Ali‘yi ilmi saklamakla iftira ediyorsunuz. Biz de iftiranıza bu bir
iftiradır deyince mugalataya sapıyorsunuz. Tekrar soruyorum Hazret-i Ali‘nin
gizlediği tefsir var mı yok mu? Varsa bu tefsiri 12 imam da gizledi mi gizlemedi
mi?
* Ömer recm âyetini Kur'ana koymak istemedi mi, bu tahrife kalkışmak
değil midir?
CEVAP
Allah Kur'an-ı kerimde buyuruyor ki:
(Kur'anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.) [Hicr 9]
(Allah’ın kelamını [Kur'an-ı kerimi] kimse değiştiremez.) [Enam
115]
Bu âyetlere rağmen kim değiştirebilir ki? Yahut böyle bir şeyi kim söyleyebilir
ki? Hazret-i Ömer sıradan bir insan değil ki, Kur'anın değişip değişemeyeceğini
bilmez mi? Bu âyetleri o bilmiyor muydu? Onlar Kur'anı toplamadı mı? Onlar
Kur'anı ezberlemedi mi? 23 sene bunu biliyorlardı. Nasıl olur da Kur'anı
değiştirmeye cüret edilebilinsin. İkinci bir husus da, eshab-ı kiramın tamamı,
istisnasız hepsi Cennetliktir. Yukarıda defalarca âyetleri bildirdik.
Kur'anın değiştiğine inanıyorsanız benim söyleyeceklerim boşa gider. Değişmedi
diyorsanız, Allah (Eshabın tamamı, hepsi Cennetliktir) diyor. O zaman bir
şey yazmama gerek bile kalmıyor. Hazret-i Ömer diyor ki, (Bir zaman gelecek recm
âyetini inkâr edecekler. Eğer Ömer Kur'ana ilave etti demeyeceklerini bilseydim
haşiye kısmına yazardım) diyor. Yani Kur'ana değil haşiyesine açıklama kısmına
yazarım diyor. Bunu bile yazmıyorum çünkü Kur'ana ilave sanırlar diyor, bu olay,
hutbede herkesin, Hazret-i Ali’nin de bulunduğu bir hutbede söyleniyor, hiç
kimse itiraz etmiyor, edilecek bir şey yok ki. Bu Hazret-i Ömer’in kerametini
gösteriyor, ileride bu recm olayı inkâr edilecek buyuruyor ve mutezile gibi çok
kimse bugün Reşat halife denilen peygamberim diyen kimse ve taraftarları da aynı
şeyi iddia ediyor. Recm diye bir şey yok diyorlar.
Yani hem Hazret-i Ömer’in kerametini gösteriyor. Bir de Kur'ana ilave
yapılamayacağını gösteriyor. Kaynaklarda eğer haşiyesine yapılan ilave uygun
olsa idi, ilave ederdim de hiç kimse recm âyetini inkâr edemezdi diyor.
Bir kere Allah’ın Cennetlik dediği kimseye böyle iftira etmek yakışır mı?
Kur'an binlerce sahabi huzurunda toplandı. Onda en ufak bir hile olamaz. Hem
Allah onu ben indirdim ben koruyacağım diyor. Ama siz Kur'ana inanmıyorsanız o
zaman bir şey söylememe gerek kalmaz.
Muta nikahı
* Ayrıca muta size haramdır, ikinci halifeniz yasaklamış.
CEVAP
İkinci halife müslümanların halifesi değil mi? Niye sizin değil? Yoksa siz,
biz müslüman değil miyiz diyorsunuz?
Müta nikahını açtınız, bak bu konuşulması gereken bir konu. Çünkü yanlış
yapılırsa günah var. Ama tarihteki olaylar öyle değil, tarihe yalan karışır.
Abbasiler Emeviler aleyhine yazar, Emeviler Abbasiler aleyhine yazar. Bunlara
inanılmaz. Ama müta nikahı önemli. Bize göre siz zina ediyorsunuz. Harama da
helal diyorsunuz. Bu konu konuşulur tabii. Konuşulacaksa bunlar konuşulsun
Resulullahın arkadaşlarına sövüp sayılmasın.
Müta nikahının caiz olmadığı âyet-i kerime ile sabittir. Ama bunları eshab-ı
kiram ilave etmiş diyebilirsiniz. Siz âyetler üzerinde istediğiniz gibi
oynuyorsunuz.
Nadir şah zamanında İran’da sünni âlimlerle şii âlimlerin konuşmasından bir
parça:
(Molla başıya dedim ki, müta nikahı ile alınan kadın bir erkeğe vâris olur mu?
Bu kadının, bu erkekten olan çocuğu da, bu adama vâris olur mu? Molla başı Cevap
vererek:
-Yok vâris olmazlar, dedi.
-Öyle ise, bu kadın zevce değildir. Cariyede değildir. Allahü teâlânın,
(Müminler, zevcelerinden ve cariyelerinden başka olan kadınlardan sakınırlar)
mealindeki âyet-i kerimesine ne buyuruyorsunuz, dedim. Yani, bu âyet-i kerime,
yalnız zevce ile cariyeyi helal ediyor. Bu ikisinden başka hiçbir kadınla bir
araya gelinemeyeceğini açıkça bildiriyor. Kendisine zevce de, cariyede
denilemeyen, müta nikahı yapılmış bir kadınla buluşmanın helal olduğunu iddia
etmek, Kur'an-ı kerimin şu açık olan emrine karşı durmak olmaz mı? Bu ise,
dalalet, doğru yoldan ayrılmak için inat, boş yere bile bile uğraşmak değil
midir?)
Sonunda molla başı hakkı kabul ediyor ve sünni oluyor. Bu tarihi bir gerçektir.
Ama bize tarih değil Kur'an lazım, âyet açıkça müta nikahını haram ediyor.
İmam-ı Taberani ve imam-ı Beyheki bildiriyorlar ki:
Abdullah ibni Abbas (Müta nikahı önce helal idi. Fakat, (Analarınız, size
haramdır) mealindeki âyet-i kerime geldikten sonra, haram edildi. Müminun
suresinin (Ancak zevceleriniz ve sahib olduğunuz cariyeleriniz helaldir)
mealindeki âyet-i kerimesi, müta nikahının haram edildiğini kuvvetle bildiriyor.
Çünkü, bu âyet yalnız zevcelerin ve cariyelerin helal olup, başkalarının haram
olduğunu bildiriyor) demiştir.
Müta nikahının helal olduğunu bildiren bir âyet var mı? Yoksa eshab bunu da mı
Kur'andan çıkardı? Yoksa hâşâ Allah, zevce ve cariyeyi söyleyip de müta nikahı
ile alınanı unuttu mu? Yani suç Allah’ta mı yoksa oraya koymayan eshabda mı?
[Not: Müta nikahı hakkında, Hazret-i Ömer’e dil uzatılamaz
kısmında geniş bilgi var.]
Yas tutmak
* Hazret-i Hüseyin’in şehadetine neden yas tutmuyorsunuz, yas tutanlara niye
hor bakıyorsunuz?
CEVAP
Yas tutmanın caiz olduğunu gösteren hiçbir âyet ve hadis yoktur. Aksine
yasaklandığı bildirildi. 10 Muharremde kendilerine eziyet etmek haramdır.
Peygamber efendimizin vefat yıldönümünde niye yas tutmuyorsunuz?
Hazret-i Hamza’nın, Hazret-i Ali’nin, Hazret-i Hasan’ın şehid edildiği
yıldönümlerinde niye yas tutmuyorsunuz? Resulullahın kayınpederi Hazret-i
Ömer’in vefatında niye bayram yapıyorsunuz?
Yas tutmanın müslümanlıkla hiç ilgisi yoktur. Varsa niye Hazret-i Ali’nin vefat
yıldönümünde tutmuyorsunuz? Yahudi ibni Sebe’nin oyununa geldiğinizin farkında
değil misiniz? İslamiyet kötüleme ve yas tutma dini değildir.
Gazetelerde resimlerini gördüm, bir kadın, 10 Muharremde çocuğunu kanlar içinde
bırakmış. ibadet ettiğini sanıp bir de gülümsüyordu. Yahudinin oyunu ibadet
olarak yapılıyor.
Dinimizde yas tutmak olmadığı hatta yasakladığı halde, 10 Muharremde insanların
kendilerine eziyet etmesine fırsat veriyorsunuz, bunun dinde yeri yok
demiyorsunuz. Uydurma bile olsa bir tek yas tutmak gerekir diye bir hadis var
mı? Olamaz çünkü, her peygamberin vefat günü yas günü olurdu, şehidlerin vefat
günleri yas günleri olurdu. Hazret-i Hamza’nın şehid edilmesinin yas günü mü
ilan edildi? Niye Hazret-i Ali’nin vefatında yas tutmuyor, zincir vurmuyorsunuz
da, oğlunun şehid edilmesinde vuruyorsunuz, ikisi de şehid oldu. Hazret-i Hasan
var, o da şehid oldu. Hazret-i Ali‘den daha üstün olan Hazret-i Yahya var,
Hazret-i Zekeriya var. Peygamberimiz bu mübarek peygamberler için yas mı tuttu?
Yahudilerin oyununa geliyorsunuz. Sizin kendinize eziyet etmeniz belki bizi
ilgilendirmez ama, bir insan olarak insan acıyor, sebepsiz yere insan kendini
döver mi? Böyle bir din böyle bir mezhep olur mu? Hangi âyet ve hangi hadisle
böyle bir şey ibadet olsun. Bu o büyük zatlara sevgi değildir. Hazret-i
Hüseyin‘i seven kendine zulmetmez.
Dinimize göre, hem sevinç, hem de üzüntü bulunan bir günün yıl dönümlerinde,
üzülmeyip, sevinmek, o gündeki sevinçli şeyleri hatırlayıp, üzüntülü şeyleri
düşünmemek gerekir. Çünkü İslamiyet’te yas tutmak yoktur.
Matem yasak olmasaydı, herkesten önce Yahudi kadının zehirli yemeğinin
neticesinde şehid olarak vefat eden Peygamber efendimizin ölümü için matem
tutulurdu.
Yas tutmak âyette hadiste var mı? Tutarsanız tutun. Kur'anda ve hadiste olmadığı
için biz tutmayız. Yas tutulsa idi Hazret-i Ali için tutulurdu. Madem yas tutmak
onları sevmektir. Niye Hazret-i Hasan’ın şehid edildiği gün için yas
tutmuyorsunuz, Hazret-i Ali için yas tutmuyorsunuz? Hazret-i Hamza için yas
tutmuyorsunuz? Bunlardan daha yüksek olan Peygamberler için, şehid olan Hazret-i
Zekeriya için, şehid olan Hazret-i Yahya için niye yas tutmuyorsunuz? Yoksa bu
Peygamberlere inanmıyor musunuz?
Fitnenin kaynağı ibni Sebe
* İbni Sebe denen adam bir masaldır. Merak ettim bu kadar İslam’da etkisi
olan bir şahısa neden tarihte rastlanmıyor? Bunca tarih yazarının bu adamdan
haberi olmadı mı? Şeytanın Ömer’den kaçtığını gören tarihçileriniz bu kadar
fitnesi olandan habersiz mi kaldı da tarihte onun izine rastlanmıyor? Holywood
bile pes eder, bu kadar da hikaye, yalan, iftirayı nasıl uydurdular anlamak zor.
CEVAP
Âyet ve hadisle ispat ettim, inanmayana ne diyeyim. Bizim sözümüz âyet ve
hadislere inanan müslümanlaradır, inanmayan ibni Sebecilere değil. İbni Sebe’yi
bile masal saydınız. Abdullah Süveydi hazretlerinin mollabaşını pes ettirmesine
de masal demiştin. Siz hep böyle işin içinden çıkamayınca masal mı dersiniz?
Yarın yenildiği için Şah İsmail diye birisi de yok masal o dersin. Karısını
tacını ve tahtını bırakıp kaçmıştı, bu da masal değil mi? Yavuzlar öldüyse yarın
Hazret-i Mehdi gelecek Hazret-i İsa ile birlikte bütün mezhepsizlerin canına
okuyacak, istersen buna da masal de.
Sana başka tarihler ve hatta şii kaynakları da versem acaba ehl-i sünnet olur
musun? Mümkün değil. Ebu Cehil binlerce mucize gördü imana gelmedi, Size âyetler
gösteriyorum inanmıyorsunuz. Hepsi Cennetlik âyetini bile değiştirdiniz. Size
âyet hadis kâr etmez.
Şeytanın Ömer’den kaçtığını gören, yazan tarihçileriniz ibni Sebe savaşlara yol
açarken, İslamı bölerken neredeydiler? Zaten size de ancak bu mantık yakışır.
CEVAP
Sana başka tarih kitaplarından da delil göstereyim, hatta şii kaynaklarından
bile, şiilerin insaflı olanları bile onu tenkit etmiştir. [Abdullah bin Sebe
kimdir maddesine bakınız.]
Şeytanın Resulullahın kayınpederinden kaçtığını tarihçiler değil bizzat
Resulullah buyuruyor. Ama sen hadislere inanmazsan ben ne diyeyim ki? Ehl-i
sünnetin en muteber kaynakları bildiriyor. İnanmayana ne diyeyim? Ebu Cehil
inanmadı Resulullah ne yaptı?
Biz de sadece tebliğ ederiz inanıp inanmamak senin işin. Kur’ana inanmayan başka
neye inanır ki? Ve küllen vaadallahü hüsna âyeti ve diğer âyetler (Ben
onlardan razıyım, onlar da benden razıdır) gibi âyetler beynine balyoz gibi
iniyor değil mi? Bu âyetleri yazdı diye üç halifeye ne kadar kızıyorsun değil
mi? Ayrıca Hazret-i Ömer’e kızını veren, onu kendisine damat edinen Hazret-i
Ali’ye de kızıyorsun değil mi?
* İmam Ali’nin damadı Ömer mi?
CEVAP
Siz bu gidişle yarın, Resulullah kızını Hazret-i Osman’a vermedi de
diyeceksiniz, buna da masal diyeceksiniz, sizden her şey beklenir. Şah İsmail de
masal değil mi? Sen ne dersen de Hakkın dediği olur. Cevap veremeyince inkâr
etmek, masal demek, ilim ehline, insaf ehline, iman ehline yani müslümana
yakışmaz, yani müslüman böyle yapmaz ancak inatçı kâfirler böyle yapar.
Sünni kitaplarından kaynak veriyorsunuz ve hiç birisine inanmıyorsunuz. Bir
kitabın yarısı yanlış yarısı doğru olamaz ki. Yanlış tercüme yapılmış bir yer
gösteriyorsun, öteki yeri gösterince biz zaten Buhari’ye de Müslim’e de
inanmayız diyorsun. Bütün hadis kitaplarında Resulullahın kayınpederi Hazret-i
Ömer övülmüyor mu? O zaman bizim kaynakları ağzınıza almaya hakkınız yok.
İnanıyorsan al; inanmıyorsan alma. Diyelim ki falanca sahabiyi kötüler gibi bir
haber varsa hemen onu alıyorsun öven hadisi almıyorsun, bu insafa sığar mı?
İbni Sebe hakkında onlarca sünni kaynak ile şii kaynak aşağıda [Abdullah bin
Sebe Kimdir maddesinde] bildirildi. Bunların içinde Tarihçiler hadis âlimleri,
tefsir kitapları, fıkıh kitapları da vardır. Faraza bu sünni ve şii kaynakların
hepsi yanlış diyelim. Ama onun fikri mevcut ya! Mesela Ali tanrıdır diyor. Hangi
müslüman böyle bir şey söyleyebilir? Bunu bir hainin çıkardığı muhakkaktır. Bunu
da ancak bir kâfir çıkarabilir. Adı ister ibni Sebe olsun ister ibni Sevda olsun
ne fark eder?
Ortada bir gerçek var, Hazret-i Ali’ye ilah diyen, peygamber diyenler var. Bir
müslüman bunu söyleyebilir mi, yahut müslüman olan birisi böyle bir şeyi ortaya
atabilir mi?
Allahü teâlâ, (Kur’anı ben koruyacağım) diyor, (Kimse onu
değiştiremez) diyor, hayır, eshab onu değiştirdi diyenler var.
Allahü teâlâ, eshab-ı kiram için, (Hepsine Cenneti söz verdim, Ben onlardan
razıyım, onlar da benden razıdır) diyor, hayır, 5’i hariç hepsi mürted oldu,
zaten münafıklardı diyenler var.
Peki şimdi söyle bana, bunları ehl-i sünnet müslümanlar mı çıkardı yoksa
kâfirler mi? Bu sorumun da cevapsız kalacağı muhakkaktır. Niye cevap veremezsin?
Çünkü kâfirler desen, bu iddiaları yapanların kâfirlerden etkilendiğini itiraf
etmiş olacaksın. Müslümanlar hiç diyemezsin, çünkü müslüman böyle şeyler
diyemez, müslümanlara iftira etmiş olursun...