Halife seçimi, eshab-ı kiram arasındaki savaşlar müslümanların iç meselesidir.
Bu iç mesele, bir münafıkla, bir yahudi veya hıristiyanla veya bir ateistle
tartışılmaz. Onlarla, Yahudilik-İslamiyet, Hıristiyanlık-İslamiyet,
ateistlik-İslamiyet gibi temel itikadi konularda, iman konusunda tartışılır.
Onlar bozuk Tevratlarını İncillerini veya dinsizliklerini ortaya koyar, siz de
cevap verirsiniz.
Yahudilerin kurduğu adına sebecilik, rafizilik, hurufilik denilen fırka ile,
dini meselelerimiz tartışılmaz. Ne Peygambere inanıyorlar ne de Kur’ana.
Müslümanları aldatmak, İslamiyet’i yıkmak için, inanmış gibi konuşuyorlar.
Takıyye adı altında münafıkça hareket ediyorlar.
Aslında 1400 senedir uğraştıkları mesele, basit bir mesele değildir. Dini kökten
yıkma meselesidir. Çünkü eshab-ı kiram kötülenince, bunların mürted, münafık
oldukları güya ispatlanınca, müslümanlar arasında yayılınca, kabul görünce, din
otomatikman yıkılmış olacaktır. Çünkü Kur’anı da dini de bize bildiren onlardır.
Onlar mürted yani kâfir olunca bildirdiklerinin ne önemi kalır. Ortada din kalır
mı?
Aslında bu münafıklara, bu Yahudilere İslam’ın iç meseleleri sorulmaz. Ama din
kardeşlerimizin meselenin asıl yüzünü anlamaları, bu hainlerin iftira ve
hilelerine aldanmamaları gerekir. İbni Sebecilere sorduğumuz cevap alamadığımız
sorular aşağıdadır. Sünni kardeşlerimiz, eshab-ı kirama saldıran Sebecilere
rastladıkları zaman bu soruları sorarlarsa, takıyye yapmaya, öyle demek
istemedik demeye başlarlar.
Sorular:
1- Dinimizde kâfire kız veren, mürtede kız veren kâfir olur. Siz eshab-ı
kiramın beşi hariç hepsi mürted oldu dediğinize göre Hazret-i Osman’a hem de iki
kızını veren Resulullah efendimizi hâşâ kâfirlikle nasıl suçlarsınız? Hazret-i
Ali kızını Hazret-i Ömer’e nasıl verdi? Hıristiyanın kızı ile evlenilir ama,
mürtedin, ateistin kızı ile evlenilmez. Resulullah, nasıl oldu da, Hazret-i Ebu
Bekir’in, Hazret-i Ömer’in kızı ile evlendi?
2- Beşi hariç eshab mürted oldu demek, (Allah eshabın hepsine Cenneti
söz verdi) âyetine zıt değil mi?
İlk üç halife mürted mi? Yani, Allah Resulünün iki kayınpederi ve bir damadı
hâşâ mürted mi?
Allah Resulünün mübarek hanımları, Kur’anda müminlerin anneleri oldukları
bildirilen Hazret-i Âişe, Hazret-i Habibe, Hazret-i Hafsa validelerimiz hâşâ
kâfir mi?
Allah Resulünün mübarek kızları, hâşâ kâfir dediğiniz Hazret-i Osman ile
evlenince kâfir mi oldular?
3- Hazret-i Ali’yi de hâşâ kâfirlikle suçluyorsunuz. Hâşâ, Hazret-i Ömer
kâfirse, Hazret-i Ali kızı Ümmi Gülsümü ona niye verdi? Bir kâfire kızını
verenin kendisi kâfir olmaz mı? Kâfirle evlenmeyi kabul eden kız da kâfir olmaz
mı? Hazret-i Ali, müslüman değil miydi, âlim değil miydi? Bunları bilemeyecek
kadar şuursuz muydu, ibni Sebe gibi din cahili miydi?
Son zamanlarda rafiziler Hazret-i Ali’nin böyle bir kızı yok diyorlar.
Gerçekleri inkâr ediyorlar.
4- Hâşâ, Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman kâfirse, Hazret-i
Ali onlara niye biat etti, onların hilafetine niye itiraz etmedi? Çok mu
korkaktı? Yoksa çok mu iki yüzlü idi ki, onları senelerce idare etti? Hazret-i
Ali Allah’ın aslanı değil miydi, yiğit değil miydi? Yoksa hâşâ ipte oynayan
canbaz gibi miydi? Münafık mıydı? Hazret-i Ali bunları bilmiyor muydu? Niye
halifelere isyan etmedi? Sıffinde savaştığı gibi o zaman da savaşırdı.
Nehcülbelaga isimli rafizi kitabında Hazret-i Ali’nin hutbeleri diye iftiralar
sıralanmıştır. Orada üç halifeyi tasvip etmediği yazılıdır. Eğer o kitaptakiler
doğru ise bunu niye, o zaman onlarla kılıçla konuşmadı? Yalan olduğu buradan da
bellidir.
5- Resulullah, Hazret-i Ali’nin halife yapılmasını (Gadir-i Hum)da
vasiyet etti diyorsunuz.
Resulullah efendimizin, vasiyet yazmak için, kağıt kalem istediğini
söylüyorsunuz. Bu sözünüz, daha önce bildirdiğiniz Gadir-i Hum
vasiyetinin, doğru olmadığını gösteriyor. Böyle bir vasiyet etmiş olsaydı, bir
daha vasiyet yazmaya lüzum görmezdi. Bundan da anlaşılıyor ki, Resulullahın
Gadir-i Hum denilen yerde okuduğu hutbesinde söylediğini ileri sürdüğünüz
vasiyetin aslı ve esası yoktur.
Gadir-i hum olayında Hazret-i Ali’ye iftira etmenize gerek yok. Yani Hazret-i
Ali Allah’ın emrini yerine getirmedi, Resulullah sen benim benden sonraki
halifemsin dedi, o da sustu öyle mi? Yani verilen vazifeyi kabul mu etmedi?
Halife için seçim yapanlara, seçim niye yapıyorsunuz, Resulullah beni halife
tayin etmişti ya niye demedi? Dedi de hâşâ Allah’ın övdüğü şânlı sahabeler
Resulullahın emrini mi dinlemediler? Eğer evet denirse hâşâ burada Allah
yalanlanmış olur. Çünkü Allah, (Onların herbirine Cenneti vaad ettim, ben
onlardan razıyım, onlar da benden razıdır) buyuruyor. Bu âyetlere zıt olmaz
mı? Sonra (Eshab kendi aralarında merhametli) buyuruluyor. Hazret-i
Ali’nin hakkını vermemek merhamet midir? Öyle ise Allah yalan mı söylüyor? Demek
ki bu vasiyetin aslı astarı yok, ibni Sebe uydurmasıdır.
Eğer, hâşâ, kitaplarınızın dediği gibi, Hazret-i Ali bu hakkını aramaktan
adamları az olduğu için, istemeyerek susmuş denilirse, Allahü teâlânın ve
Resulullahın kendisine vermiş olduğu vazifenin icaplarını yerine getirmekten
korktuğu için, Allahü teâlânın emrini yapmamış, Ona isyan etmiş demek olur.
Halbuki, Resulullahın amcasının oğlu ve damadı ve Allah’ın aslanı olan Hazret-i
Ali, değil yalnız Arabistan’dan, belki bütün dünyadan, her kim olursa olsun,
böyle utanç verici ve lekeleyici bir korkaklığı kendine bulaştırmayıp, ölümü
göze alacağı herkesin bildiği bir şeydir. Bunun için siz, emirül-müminin
Hazret-i Ali efendimize böyle kötü, çirkin bir hâli yakıştırıyorsunuz. Böyle
söylemek, onu sevdiğinizi bildirmiş olmuyor, Ona düşmanlık etmiş oluyorsunuz.
Allah’tan korkun Hazret-i Ali’ye bari iftira etmeyin.
Yahudi ibni Sebe’nin tuzağına düştüğünüzü ne zaman anlayacaksınız?
6- Fedek hurmalığı Hazret-i Fatıma’nın hakkı ise, Hazret-i Ali halife
olunca bu hakkını onun vârislerine neden vermedi? Hâşâ o da mı diğer halifeler
gibi Hazret-i Fatıma’ya zulmetti? Hâşâ kâfir dediğiniz o mübarek üç halifenin
yolundan niye gitti, onların yaptıklarının aynısını niye yaptı, onların
yaptığını neden değiştirmedi? Bu mübarek dört halife aynı şeyi yaparak,
Resulullahın, (Bize, [yani Peygamberlere] kimse vâris olamaz! Bizim
bıraktığımız mal, sadaka [vakf] olur) emrine uyduklarını göstermiş
olmuyorlar mı? Ve sizin sapık olduğunuzu ispat etmiş olmuyorlar mı?
7- Kur’anı [mushafı] sakladılar diyerek. Hazret-i Ali’ye ve Oniki imama,
neden iftira ediyorsunuz? Allah’ın âyetlerini saklayan kâfirdir. Sakladıkları
mushaf değil, tefsiri bile olsa, Resulullahtan gelen bu ilmi Hazret-i Ali ve
diğer imamların saklaması imkansızdır. Sakladı gizledi, kimseye göstermedi gibi
iftiralar, onlara hâşâ kâfir demekten başka nedir? Hazret-i Ali din düşmanı mı
da dini Müslümanlardan saklasın?
Hazret-i Ali’ye iftira, 17 bin âyet saklı imiş, kimseye vermemiş, 12 imam da
gizlemiş, bunlar din düşmanı mı âyetleri niye Müslümanlardan saklarlar ki?
Üstelik bu imamlara masum diyorsunuz, bu itikadınıza göre de böyle yapmaları hiç
caiz değildir. Siz ahmak mısınız, ağzınızdan çıkanı kulağınız duymuyor.
Biz bir Müslüman olarak Hazret-i Ali’ye ve diğer üç halifeye yapılan iftiralara
dayanamıyoruz. Hazret-i Ali Allah’ın âyetlerini ve hatta hadis-i şerifleri
saklamaz. Hazret-i Ali çok âlim idi, âyetleri saklayanın kâfir olduğunu bilirdi.
Hazret-i Ali’ye açıkça hâşâ kâfir diyorsunuz. Açıkça Hazret-i Ali’nin mushafı,
tefsiri diye bir şey yok demeniz gerekir. Kur'an-ı kerimde bildirdiği gibi
eshabın tamamı Cennetlik demeniz gerekir.
Tefsir mahiyetinde de olsa bu ilmi saklamak değil midir? İlmi saklayanlara Allah
lanet etmiyor mu? Bu imamlara nasıl iftira ediyorsunuz? Kur'anın bugünkü
tertibiyle inmesi de vahiy ile idi. Diyelim ki sizin dediğiniz gibi doğrusu
nazil olduğu gibi bir mushaf var bu da saklı. Hazret-i Ali, ilmi saklayanların
kâfir olduğunu bilmiyor muydu? Diyelim diğer iktidar dönemlerinde, halifelerden
korktuğu için hakkı gizledi, söyleyemedi. Kendi iktidarında niye açığa
çıkarmadı? Kur'an nazil olduğu gibi olacak demedi. Demek böyle bir şey yok.
Bunlar tamamen iftira. Allah Resulünün açıklamaları da ilimdir, Hazret-i Ali o
kitabı niye sakladı, 12 imam niye gizledi sakladı? Ehl-i beytin imamları, o
mübarek insanlar Ehl-i sünnetin göz bebekleridir, hâşâ onlar bu kadar alçaklığı
kâfirliği yapmazlar, ibni Sebecilerin iftiralarından uzaktırlar.
Tekrar soruyorum, Hazret-i Ali’nin gizlediği bir mushaf var mı? tefsirdir,
açıklamalıdır, 12 imamlara gizlice verilmiş, onların da kimseye göstermeyip
gizlediği bir tefsir var mı?
Yok derseniz, Şii kitaplarına iftira etmiş olursunuz. O kitaplar var diyor,
Şiiliği yalanlamış olursunuz.
Eğer var derseniz Hazret-i Ali’ye ve 12 imama ilmi gizledi diye iftira etmiş
olursunuz.
İbni Sebe’nin yalanlarını, iftiralarını bir tarafa bırakın.
8- Hazret-i Ali’yi sevene hiçbir günah zarar vermez diyorsunuz.
Bu nasıl iddia, bu nasıl mantık, bu nasıl İslam düşmanlığıdır! Âlemlere rahmet
olarak gönderilen Muhammed aleyhisselamı yani Peygamberi sevene günah zarar
veriyor da, müslüman olması bu yüce Peygambere iman etmeye bağlı olan Hazret-i
Ali’yi sevene günah hiç zarar vermez mi? Yüce derecesi bir yana o da her
müslüman gibi bir müslümandır. O da, hepsi Cennetle müjdelenen sahabelerden
biridir.
Yahu! Âlemlerin Rabbi, her şeyin yaratıcısı, dinin sahibi Allahü teâlâyı sevene,
Ona iman edene günah zarar veriyor da, yüce derecesi bir yana, Onun aciz bir
kulu olan Hazret-i Ali’yi sevene günah hiç zarar vermez mi? Halbuki Allahü teâlâ
bu istisnayı kendisi için bile yapmadı. Allah bile, beni sevene günah zarar
vermez buyurmuyor. Zerre kadar kötülük yapan cezasını görecek buyuruyor.
(Zilzal, 8)
Ne demek istiyorsunuz, hâşâ, O Peygamberden, Allah’tan üstün mü? Zaten tanrı da
peygamber de diyenleriniz de var. Peki, böyle diyenlerin İslamiyet’le ne alakası
var, dinle imanla ne alakası var? Oturup bu meseleleri konuşmanızın
müslümanlıkla ne alakası var?
9- Resulullahın hanımlarından ve arkadaşlarından ne istiyorsunuz? Âyetler
onların mümin olduğunu açıkça bildirmiyor mu? İstisna eden âyetler var mı? Ve
küllen vaadallahü hüsna buyurduğu için hâşâ Allah mı hata etti diyorsunuz,
yoksa bir tevil mi buldunuz? Mesela (Ben onlardan razıyım) demek (Onları
Cehenneme atacağım) mı demektir? Onlara hüsnayı yani Cenneti verdim buyuruyor,
siz ise hüsna’dan kasıt Cehennemdir mi diyorsunuz, onun için mi eshaba lanet
ediyorsunuz? Yoksa bu âyetleri üç halife topladı, onun için bu mushafa itibar
edilmez mi demek istiyorsunuz? Niye mertçe konuşmuyorsunuz? Niye âyetleri
değiştiriyorsunuz?
Bu fitneyi ilk çıkaran yahudi ibni Sebe’ye göre, eşinin dostunun akrabasının
çoğu hâşâ kâfir olan Peygamber efendimiz için bakın Allahü teâlâ ne buyuruyor:
Şuara suresinin 219. âyetinde (Vetekallübeke fissacidin) buyuruyor. Yani
mealen, (Sen, yani senin nurun, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana
inkılab etmiş, ulaşmıştır) demektir.
Âlemlere rahmet olarak göndereceği habibinin mübarek nurunu bile Âdem
aleyhisselamdan beri her asırdaki insanların en iyilerinden seçilmişlerinden
kendisine ulaştıran Allahü teâlâ, habibine eş, dost, akraba olarak hâşâ
münafıkları, kâfirleri mi seçti?
Bir pis yere konup da, üstünü kirletir diye üzerine sinek kondurmayan, mübarek
gölgesi pis bir yere düşmesin, yahut habis bir kişi üzerine basmasın diye
gölgesini yere düşürmeyen, namazdayken bile nalınında necaset bulaşığı olduğunu
vahiy ederek Onu pislikten koruyan Allahü teâlâ, Habibine eş, dost, akraba
olarak hâşâ münafıkları, kâfirleri mi seçti?
Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde eshab-ı kiram için, (Hepsine Cenneti söz
verdim, Ben hepsinden razıyım, onlar da benden razıdır. Siz, insanların iyiliği
için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men
eder ve Allah’a inanırsınız) diye niye buyuruyor?
Hepsine, herbirine diyor, istisna eden âyetler var mı? Hâşâ, yoksa
Allah yanlış mı bildiriyor, sonradan sapıtacaklarını bilemedi mi diyorsunuz?
Siz Allah Resulünden ne istiyorsunuz? O âlemlere rahmet olarak gönderilmedi mi?
O en üstün ahlak üzere değil mi? Ona itaat Allah’a itaat değil midir? En kötü
dönem Onun dönemi miydi, en kötü irşad Onun irşadı mıydı, en kötü ahlak Onun
ahlakı mıydı? Hâşâ Allah bunları yanlış mı bildiriyor?
10- Ehl-i beyte ve eshab-ı kirama nefret Resulullaha nefret demek değil
midir? Resulullahın sevgili arkadaşlarına, akrabalarına, hanımlarına kin
besleyenler nasıl olur da Resulullahı sevebilirler?
Hıristiyanlar Hazret-i İsa’yı seviyorlar mı? Seviyoruz demek ona tapmak mıdır?
Sizin hıristiyanlardan farklı tarafınız nedir? Bir benzer tarafınız var,
onu söyleyeyim, hıristiyanlığı da yahudiler bozdu bu hâle getirdi, İslamda da bu
ilk fitneyi yahudiler çıkardı, siz bu hâle geldiniz.
Açın bakın hadid suresinin onuncu âyetine ve diğer âyetlere, Allah (Eshabın
hepsi Cennetlik) diyor. Cennetlik insanlardan ne istiyorsunuz? (Ben
onlardan razıyım) diyor. Allah’ın razı olduğu insanlardan ne istiyorsunuz,
siz neden razı olamıyorsunuz?
11- Resulullah kötü mü de bütün arkadaşları kötü olsun? Bu iftira değil
mi, iyi insanın iyi arkadaşları olur. Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği
Peygamberin eshabı cani miydi fitneci miydi? Niye Allah ona iyi arkadaşlar
vermedi? Niye ona iyi zevceler vermedi? Niye iki kızını hâşâ kötü kimseye verdi?
Niye hâşâ kötü kimselerden kız aldı? Hazret-i Ali bunları hep onayladı da size
ne oluyor? Sizin Hazret-i Ali’nin bir şey demediği halifelere saldırmanızın
hikmeti ne? Hâlâ yahudi oyununa geliyorsunuz. Yahudi ibni Sebe’nin yaptıkları
unutulacak gibi değil. Ama biz ibni Sebe’ye de lanet etmeyi lüzumsuz görüyoruz.
Çünkü Allah bunu bize emretmedi. İslamiyet lanetleme dini değildir. Siz Eshab-ı
kirama sövmeyi, lanet etmeyi niye ibadet kabul ediyorsunuz? Hangi âyet ve
hadiste lanet etmek ibadettir diye bildiriliyor? Sizin âyet ve hadisleriniz
müslümanlarınkinden ayrı mı?
Allahü teâlâ hâşâ bu münafıkları, canileri, fitnecileri Tevrat’ta, İncil’de ve
Kur’an-ı kerimde niye övüyor? Buyuruyor ki:
(Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür ve Onunla birlikte bulunanların
[Eshab-ı kiramın] herbiri, kâfirlere karşı şiddetli, çetin, fakat,
birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktır. Bunları çok zaman rüku ve secdede
görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Çok secde ettikleri yüzlerinden
belli olur. Bu Onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da
şöyledir: onlar, ekine benzer. İnce bir filiz yerden çıkıp kalınlaşıp yükseldiği
gibi, az ve kuvvetsiz oldukları halde, kısa zamanda etrafa yayıldılar. Her
tarafı iman nuru ile doldurdular. Herkes filizin halini görüp, az zamanda nasıl
büyüdü diyerek, şaşırdıkları gibi, hâl ve şanları dünyaya yayılıp, görenler
hayret etti ve kâfirler kızıp, öfkelendiler.) [Feth 29] [Görüyorsunuz,
Eshab-ı kirama kızanların kâfir oldukları bildirilmektedir. Onların çoğalıp
yayılmalarına kâfirler kızar buyuruluyor. Sizin âyette bildirilen kâfirlerden
farkınız ne?]
Allahü teâlâ eshab-ı kiram için böyle buyuruyor, çoğalacak ve kuvvetlenecekler
buyuruyor. Tevrat’ta İncil’de övülüyor. Hepsi 5 kişi mi? Filizin çıktığı gibi
çoğaldıkları bildiriliyor. Yoksa hâşâ ileride mürted olacaklarını Allah bilemedi
de böyle mi söyledi? Sizin bütün ifadeleriniz, Allah’ı suçlamak Hazret-i Ali’yi
suçlamak oluyor. Eshab beş kişi 100 kişi, bin kişi bile olsa, bu âyete
aykırıdır. Çoğalıp her tarafa yayılacak buyuruyor. Görüyorsunuz âyetleri
yalanlıyorsunuz, rafizi kitapları böyle yalanlarla doludur.
Bu âyet sizin belinizi kıran âyettir. Belki diğer âyetleri tevil edebilirsiniz
ama bu âyeti tevil edemezsiniz, etseniz de zırva tevil kabul etmez.
12- Siz Kur'anın değiştiğine inanıyor musunuz? Biz Osman ve
arkadaşlarının meydana getirdiği Kur'ana inanmayız mı diyorsunuz? Evet, Kur'anı
sizlerin hâşâ mürted dediği o mübarek insanlar topladı. Kur'ana inanıyorsak o
insanlara da inanmamız lazım. Onlardan şüphe edersek, o zaman Kur'andan da şüphe
etmemiz lazım. Kötü insanlar niye Kur'ana ilave yapmasınlar niye Hazret-i Ali
ile ilgili âyetleri çıkarmasınlar ki? Size göre, Muhammed aleyhisselama kağıt
kalem getirmeyip Hazret-i Ali’nin halife bırakılmasına razı olmayanlar, yani
bizzat Resulullaha karşı gelenler niye Kur'ana ilave ve çıkarma yapmasınlar?
Şu âyetlere ne diyorsunuz?
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın peygamberidir, Onunla birlikte
bulunanlar [Eshab] kâfirlere karşı şiddetli ve birbirlerine karşı
merhametlidir.) [Feth 29]
Bu âyet gösteriyor ki, Hazret-i Ali üç halifeyi ve eshabın tamamını seviyordu,
eshabın tamamı da Hazret-i Ali’yi seviyordu. Çünkü Allah yanlış söylemez. Yoksa
size göre yanlış mı söylüyor?
(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve savaşanlara, fetihten sonra
verenlerden ve savaşanlardan daha yüksek derece vardır. Bunların dereceleri eşit
değildir. Hepsi için Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]
Âyet pek açık, hem fetihten önce müslüman olanlar buyuruluyor hem de
fetihten sonra müslüman olan eshabın hepsi Cennetlik buyuruluyor.
Rafiziler gibi siz de böyle âyetler gönderdiği için Allah’a çok mu kızıyorsunuz?
Yoksa bu âyetleri üç halife ve arkadaşları mı ilave etmiştir diyorsunuz?
(Allah, hepsine de, [yani her birini de] en güzeli [Cenneti] vaad
etmiştir!) [Nisa 95]
Küllen diyor, hepsine diyor, biri hariç demiyor. Hâşâ Allah yanlış
mı diyor?
(Sizler, bütün insanlar içinde, en iyi en hayırlı bir ümmetsiniz.) [Âl-i
İmran 110]
Allah en iyi, en hayırlı diyor, sizler en hayırlı bilmiyorsunuz. Hâşâ Allah bunu
da mı bilemedi?
(Muhacir ve Ensar ile iyilikte onların [Eshabın] izinden gidenlerden,
Allah razıdır. Onlar da, Allah’tan razıdır. Allah onlara Cenneti hazırlamıştır.)
[Tevbe 100]
Allah onlara Cenneti hazırladım buyuruyor. Eshab-ı kiramın bir kısmı muhacir bir
kısmı da Ensar idi. Hepsi de Cennetliktir. Hatta Eshabından izinden gidenler de
Cennetliktir. Yani tabiin ve tebe-i tabiin. Ne büyük rütbe. Demek ki Muhacir ve
ensarı sevmek ne büyük nimet. Bu âyete de çok kızıyor musunuz? Yoksa bunu da üç
halife ilave etmiş mi diyorsunuz?
Allahü teâlânın sıfatları ebedîdir, sonsuzdur. Onlardan razı olması sonsuzdur.
(Ben eshabdan üç seneliğine, 30 seneliğine razıyım, ondan sonra vazgeçerim) gibi
bir şey olmaz. Bir rafiziyle konuşurken, ona, (Eshab-ı kiramın tamamı
Cennetliktir, hepsinden Allah razıdır. On kişinin Cennetlik olduğunu da ismen
bildirmiştir. Bunlar ikisi Talha ve Zübeyr hazretleridir) dedim. Rafizi, dedi
ki:
(Evet Allah onları Cennetlik olarak bildirmişti, fakat sonradan sapıttılar,
sonra Allah, bunların Hazret-i Ali ile savaşacağını nereden bilsin ki!)
Siz bu âyetlere inanıyor musunuz, Allah yanlış mı söylüyor, Allah geleceği
bilmiyor mu? Rafizi doğru mu söylüyor? Siz ibni Sebecilerin, Rafizilerden,
Hurufilerden bu konuda farkınız ne?
13- Resulullahın kayınpederi ve mağara arkadaşı Sıddık lakabını alan
Hazret-i Ebu Bekir’i övünce, yurtdışından gelen bir rafizi dedi ki:
(Ebu Bekir, Peygamberi korumak için değil, onu yakalatmak için onunla gitti. O
Peygambere de Hazret-i Fatıma’ya da düşmandı) dedi. Ona, (Hazret-i Ebu Bekir,
eshabdandır, Eshabın tamamı Cennetliktir. Bu nasıl söz dedim. (O eshabdan değil,
o ehl-i beyt düşmanı idi) dedi. Ona dedim ki: Tevbe suresinin 40. Âyetinde
buyuruluyor ki:
(Eğer siz ona [Resulullaha] yardim etmezseniz [ne önemi olur ki];
ona Allah yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak
[Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den] çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o,
arkadaşına [Ebu Bekir’e] üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir,
diyordu.)
Bu âyette, Allah, Hazret-i Ebu Bekir’in, Resulullahın sahibi yani arkadaşı
olduğu bildiriliyor. Âyette sahibihi (onun arkadaşı) diye geçiyor. Eshab,
arkadaşlar demektir. Demek ki Hazret-i Ebu Bekir’in sahabiden olduğu âyetle
sabittir. Sahabelerin de Cennetlik olduğu yine âyetle sabit. Hazret-i Ebu Bekir,
Peygamberimizi düşmanlar yakalarsa diye korkuyor ve üzülüyordu. Peygamberimizin
Hazret-i Ebu Bekir’e üzülme buyurduğu da âyet-i kerime ile sabittir. Hâşâ
yalandan üzülüyor diyemezsin, Çünkü Allah kalblerdekini de bilir. Hazret-i Ebu
Bekir’in sahabeden olduğu âyetle sabit, eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik
olduğu da âyetlerle bildirilmiştir.
Rafizi, hakki teslim edecek diye beklerken, şunu söyledi:
(Bu Kur’anı zaten yezitler topladı, Ebu Bekir kendi için âyet uydurdu. Bu
Kur’anı Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Muaviye ve yandaşları toplayıp kitap haline
getirmedi mi? Hazret-i Fatıma’ya Fedek Hurmalığını vermeyerek zulmedenlerin, onu
ağlatanların, vasiyet yazacak olan Peygambere kağıt getirmeyenlerin, hadis
uyduran yezitlerin topladığı Kur’ana kim inanır?)
Rafiziler, mürted olan eshabın topladığı Kur'ana inanmayız diyorlar. Kur’ana
inanma, namaz kılma, oruç tutma, dinin sahibine, arkadaşlarına, akrabalarına
hakaret et, lanet et, bu laneti ibadet say, bu nasıl din, desenize mertçe bizim
İslamla alakamız yok, bizim dinimiz böyle diye.
Bir rafizi kadar niçin açık konuşmuyorsunuz? Rafizinin dediği sizce de doğru mu?
Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde buyuruyor ki:
(Kur'anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.) [Hicr 9]
(Allah’ın kelamını [Kur'an-ı kerimi] kimse değiştiremez.) [Enam
115]
(Eğer o [Peygamber] bize atfen, [Kur’ana] bazı sözler katsaydı,
biz onu kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır, helak ederdik, hiçbiriniz de
buna engel olamazdınız.) [Hakka 44-47]
(Kur’an, eşi benzeri olmayan bir kitaptır. Ona önünden, ardından [hiçbir
yönden, hiçbir şekilde] bâtıl gelemez [hiçbir ilave ve çıkarma yapılamaz.
Çünkü] O, kâinatın hamd ettiği hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından
indirilmiştir.) [Fussilet 41-42]
Kur’anı Allah indirdiği için, onu bozabilecek birisinin çıkamayacağı açıkça
bildiriliyor.
Bu âyetlere rağmen kim değiştirebilir ki? Yahut böyle bir şeyi kim söyleyebilir
ki? Sizce bunlar senet değil mi? Yoksa sizin senediniz yahudi ibni Sebe’nin
sözleri mi?
14- Siz Kur'anın açık hükmü olan ve küllen vaadallahü hüsna âyetine
inanıp Eshabın tamamını mümin kabul ediyor musunuz? Yoksa bu âyeti de üç halife
ilave etti diye inanmıyor musunuz? Yoksa kendinize manasını değiştiriyor
musunuz? Hâşâ bunlar bu kadar cani ise, bunların topladığı Kur'ana nasıl itibar
edilir ki? Allah eshab arasında istisna yapıyor mu? Hangi âyette istisna var?
İstisna sadece fazilet yönünden var. İlk müslümanlar daha kıymetli buyuruluyor.
Mekke’nin fethinden sonrakiler kıymetsiz denmiyor. Allah’ın razı oldum dediği
kimselerden siz niye razı olmuyorsunuz? Yoksa Allah yanıldı mı demek
istiyorsunuz? Allah’ın, habibine layık gördüğü eşini dostunu akrabasını siz
neden layık göremiyorsunuz? Dinin dışındaki bu gayretiniz şeytandan mı, İbni
Sebe’den mi?
15- Araf ve Hicr surelerinde (Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl
ve gışşı nezettik) buyuruluyor. Yani kalblerindeki kin ve düşmanlık gibi
şeyleri kökünden çıkarıp attık. Buna rağmen, sahabiler, başka bir sahabiye haset
ve kin mi besliyorlardı? Hâşâ, Allahü teâlâ mı yanlış söylüyor?
İmam-ı Begavi, (Meâlimüttenzil) ismindeki tefsir kitabında, diyor ki: Cabir bin
Abdullah dedi ki, Resulullah, (Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri
Cehenneme girmez!) buyurdu. Bu sözleşmeye, (Biat-ür-rıdvan) denir. Çünkü,
Allahü teâlâ, bu 1400 kişiden razıdır. Kur’an-ı kerimde: (Ağaç altında, sana
söz veren müminlerden, Allah elbette razıdır) buyuruldu. (Feth 18)
Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer, bütün savaşlara katılmadı mı? Ağaç altına
söz vermediler mi? Hâşâ yalandan söz verdiler de Allah bilemedi mi? Allah
bilemediği için mi Ağaç altında söz verenlerden razıyım dedi? Açık âyetlerle
Allah’ın razı olduğu eshabdan siz niye razı olmuyorsunuz? İbni Sebe’ye söz mü
verdiniz de dönemiyorsunuz?
Bu vesikalar nasıl inkâr edilir ki? Yoksa rafizilere göre Hazret-i Ebu Bekir,
Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman eshab-ı kiramdan değil mi? Hazret-i Ali de bu
sözleşmenin içinde değil miydi, nasıl istisna oldu? Ağaç altında söz verenler
arasında Hazret-i Ali var da niye öteki eshab yok? Niye üç halife yok?
Gavurluğun daniskası değil mi bu? Âyetle açıkça muhalefeti ancak gavur yapar.
Kur’ana azıcık inanan bile hemen inanır. Soruyu tekrarlıyorum? Dört halife
eshabdan mıydı? Ağaç altında söz verenlerden değil miydi? Allah’ın razı olduğu
eshabdan değil mi? Münafık mıydı onlar?
Münafıklar için gelen âyetleri eshab-ı kirama mal ediyorsunuz. Hazret-i Ali
eshabdan değil miydi? Onların içinde değil miydi? Nasıl istisna oldu? (Küllen
[Hepsi]) derken hâşâ Allah mı yanlışlık yaptı?
16- İki müslüman ordu birbiri ile savaşmaz mı? Savaşana kâfir denir mi?
Âyetle de Cennetle müjdelenmiş Talha ve Zübeyr, Hazret-i Ali ile savaştığı için
hâşâ kâfir mi oldu? Yine Temiz olduğu Kur'an-ı kerimde âyetlerle
bildirilen ezvacı tahirattan Âişe validemiz, hâşâ kâfir mi? Allahü teâlâ hâşâ
Hazret-i Âişe’nin kâfir olacağını bilemedi mi onu Kur'anda övüyor? Yoksa Allah
size göre geleceği bilemez mi?
Allah’ın açıkça buyurduğu bu âyetleri inkâr etmeniz, sizin ehl-i beyt düşmanı
olduğunuzu açıkça göstermektir. Hazret-i Ali kendisi ile savaşanlara
kardeşimiz buyuruyor. Allah ise İki müslüman ordunun arasını ıslah edin
kardeşlerinizin arasını bulun buyuruyor. Siz ise âyetlere ve Hazret-i
Ali’nin sözlerine karşı geliyorsunuz. Siz Hazret-i Ali’nin düşmanısınız. Dostu
olan, Onun inandığı Allah gibi Eshabın hepsi Cennetlik der. Yoksa bu âyetleri
Eshab-ı kiram mı değiştirdi?
17- Eshab-ı kiramın, ensarın büyüklerinden, Peygamber efendimizin
mihmândârı, sancaktarı ve katiplerinden olan Halid bin Zeyd Ebu Eyyub-i Ensari
hazretleri [Türkiye’de Eyüp Sultan denilmekle meşhurdur] 670 (H.50) senesinde
fetih için geldiği İstanbul’da şehid olmuştur.
Evet, Eyüp Sultan hazretlerini her müslümanın iyi tanıdığı gibi siz de iyi
tanırsınız. Çünkü, Ebu Eyyub-i Ensari hazretleri, Cemel ve Sıffin vakalarında,
Hazret-i Ali’nin yanında bulundu. Kumandanları arasında yer aldı. Hakemlerin
kararı ile Hazret-i Muaviye halife seçildiği gün, Medine’de Hazret-i Ali
tarafından vali idi. İlk imana gelenlerden ve hayatta iken ismen Cennetle
müjdelenen on kişiden birisi olan Hazret-i Talha ile ahiret kardeşi idi.
Resulullah yapmıştı.
[Ki bu Talha hazretleri, Hicretin 36. yılında, Cemel vakasında, Hazret-i Ali’ye
karşı savaş edenler arasında idi. Bu muharebede şehid olunca, Hazret-i Ali çok
üzülmüştü. Ağlayarak yanına gitmiş, mübarek elleri ile, toprağı yüzünden
silmişti. Cenaze namazını kendi kıldırmıştı.]
Evet, bu yüce sahabi, Resulullahın sancaktarı, Hazret-i Ali’nin kumandan ve
valilerinden Hazret-i Halid, bir zaman önce kendisine karşı savaştığı Hazret-i
Muaviye’nin, halifeliği zamanında İstanbul’un fethi için teşkil ettiği orduya
katıldı. Birbirlerini sevmeselerdi, Hazret-i Ali efendimizin buyurduğu gibi,
birbirlerini kardeş bilmeselerdi hiç Hazret-i Muaviye’nin halifeliği zamanında
onun emrine girip, fetih için gönderdiği orduya katılır mıydı? Ki bu katılması
onun şehid olmasına da sebep oldu.
Eyüp Sultan hazretlerinin bu yaptığına ne diyorsunuz? Yoksa, hâşâ o da mı
sonradan sapıttı, mürted oldu diyorsunuz?
18- Hâşâ Allahü teâlâ insanlar anlamasın diye şifreli şekilde, bilmece
gibi mi konuşuyor? Eshabın hepsi Cennetlik diyor, ben onlardan razıyım diyor,
Bunun manası öyle değil demek, yani apaçık olan âyetleri, tevil ederek inkâr
etmek demektir. Bu Batıniliktir. Yani Kur’anın Batıni manası var diyerek gerçek
manasını inkâr etmektir. Çünkü Mealci denilen kimseler, (Salât dua demektir,
namaz dinimizde yoktur, dua vardır) diyorlar. Böylece namazı inkâr
ediyorlar. Siz de apaçık âyet-i kerimeleri inkâr ediyorsunuz. Mesela, (ve
küllen vaadallahü hüsna) âyetindeki, Cennet anlamına gelen Hüsna
kelimesini, Cehennem diye mi tevil ediyorsunuz? Allah Resulüne,
canlarını ve mallarını feda eden en güzide insanlara yani Resulullah efendimizin
eş, dost, akraba ve arkadaşları olan Eshab-ı kirama verilecek en güzel şey
nedir? Cennet nimetleri değil de, Cehennem azapları mı?
Müteşabih ifadeler, hüküm bildiren âyetler değildir. Bunları kalbi bozuk olanlar
tevil eder. İşte bir âyet-i kerime meali:
(Sana Kitabı indiren Odur. Onda Kitabın temeli olan kesin anlamlı âyetler
vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdır. Kalblerinde eğrilik olan kimseler,
fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı
olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş
olanlar: “Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Bunu ancak akıl
sahipleri düşünebilirler.) [Al-i İmran 7]
Bakın Allah ne buyuruyor, (Kalblerinde eğrilik olanlar, âyetleri tevil
ederek, başka anlamlar çıkarırlar) buyuruyor. Kalbinde eğrilik olup da,
Allah’ın apaçık âyetlerini inkâr edenlere ne denir? Açıkça Cennetlik denilen
Eshab-ı kirama hakaret eden ibni Sebecilerin kalblerinde eğrilik olduğunu, bu
âyet açıkça bildiriyor. Yoksa, (hepsi Cennetlik) diye bildirilen bu âyeti
de, (üç halife değiştirdi) diye iftira mı ediyorsunuz?
19- İmam-ı Cafer’in talebesi olan imam-ı a’zamı niye sevmiyorsunuz?
İmam-ı a’zam, dine aykırı ne yaptı ki? Bir rafizi o, kıyas yaptı diyor.
Peki hangi âyete hangi hadise aykırı kıyas yaptı? Sonra o âyete ve hadise aykırı
olarak kıyas yapılmayacağını bilmiyor muydu? Aslında imam-ı a’zamı suçlamak onun
hocası olan mübarek zatı yani imam-ı Cafer’i suçlamaktır. Hocasına aykırı tek
şey yapmış değildir. Kur’an-ı kerime uygun olarak Eshab-ı kiramın tamamını
sevmesi suç mudur? İmam-ı Cafer tamamını sevmiyor mu? Sevmeyen zaten müslüman
olamaz, âyetleri inkâr etmiş olur. İmam-ı Cafer’e bu iftirayı nasıl yaparsınız?
Ona eshab-ı kiram düşmanı nasıl dersiniz?
20- İmam-ı Cafer Sadık hazretlerinin babası Muhammed Bakır hazretleri
cahil birisi mi idi? Niye onun mezhebi yok? Oğlu Musa Kazım hazretlerinin,
torunu Ali Rıza hazretlerinin niye mezhebi yok? Siz bunların mezheplerini niye
kabul etmiyorsunuz?
Ne imam-ı Cafer, ne mübarek babası ve ne de oğlu ve torunu bir mezhep kurmadı.
Kursa idi bütün Müslümanlar onlara tâbi olurdu. Caferilik denilen yolun, imam-ı
Cafer hazretleri ile hiç ilgisi yoktur.
21- İmam-ı Cafer hazretlerinin mezhebi tedvin edildi mi? Edilmedi. Edilse
idi, müslümanlar imam-ı a’zamın hocasının mezhebini inkâr mı ederdi? Olacak şey
mi bu? Biz imam-ı Muhammedi, imam-ı Ebu Yusuf’u kabul ediyoruz, hocaları olan
imam-ı a’zamı kabul etmez miyiz? Farklı ictihadları olur. Bu rahmettir. İmam-ı
Cafer’in bir mezhebi olsa idi, her şeyden önce onun mezhebine bağlanırdık. Ehl-i
sünnet ehl-i beytin düşmanı mı, Peygamber düşmanı mı? Bu ne çirkin iftira böyle?
22- Hazret-i Ali’ye Allah diyen, Peygamber diyen, Korkak diyen, İki yüzlü
diyen, Kâfir diyen ibni Sebeciye dur dersek, sapık dersek, melun dersek, kâfir
dersek, Hazret-i Ali’ye ve ehl-i beyte mi saldırmış oluruz? Sizlerin rafiziden
farkınız ne? Yani onlar eshabın tamamı Cehennemlik diyor, siz ise beşi hariç mi
diyorsunuz? Bu kadarcık mı fark var?
23- Aranızda kaç tane Ebu Bekir, kaç tane Ömer, kaç tane Osman
ismi var? Bu üç halife Hazret-i Ali’nin hakkını gasp etmiş midir? Bunlar mürted
mi değil mi? Mürted değilse niye hiçbirinin ismini koymuyorsunuz? Eshab-ı
kiramın kaçı mürteddir kaçı değildir? Ehl-i sünnet samimi ki Hazret-i Ali’nin
ismini çocuklarına koyar, camilerimizde isimleri vardır. İbni Sebeciler samimi
olmadıkları için camilere kesinlikle Resulullahın arkadaşlarının yani eshabın
ismini koymazlar. Bu Resulullaha ve âyetlere açıkça hakaret değil mi?
24- Sünnilikte dört hak mezhep vardır. Hangi mezhebin esasları arasında
Ehl-i beyte nefret bildirilmiştir? Hepsinde de Ehl-i beyt övülmemiş midir?
Sünniler arasında yaşayan serserinin birisi, içki içer, zina eder, Hazret-i
Ali’ye, hatta dine imana sövüp sayarsa, bak sünniler Hazret-i Ali’ye sövüyor
denir mi? Bu kadar insafsızlık olur mu? Şianın gulat olanlarında Hazret-i Ali’ye
peygamber hatta Allah diyen yok mu? Bunların inançları bütün şiileri bağlar mı?
Mesela bir türkü var:
Musa ile Tur dağında Ali’yi gördüm Ali’yi diye. Bunu rafiziler
uydurmuştur. Yani Ali Allah’tır Musa ile Tur dağında konuşmuştur diyorlar. Siz
böyle diyenlerden ne kadar farklısınız? Eshab-ı kiramın beşi hariç hepsi kâfir
diyen, mürted diyenlerin hangi sözüne inanılır ki? Allah övüyor, onlara Cenneti
verdim diyor. Eğer bunları da tevil ederseniz size artık ne denir? Sözümüz,
Kur’anın apaçık âyetlerine, Buhari gibi Müslim gibi meşhur hadis kitaplarına
inananlaradır. Kur'anda namazın nasıl kılınacağı yazılı değil. Hadislere
inanmazsanız o zaman ortada din kalmaz. Hâşâ suç Allah’ın olur, niye dini eksik
gönderdi diye. Hâşâ, Allahü teâlâ, dinini eksik mi gönderdi, eshabın mürted
olacağını bilemedi de onun için mi onlara (Ben onlardan razıyım, hepsine
Cenneti vaad ediyorum) dedi?
25- Münafıklar için inen âyetleri eshab-ı kirama yüklüyor, onlar için
indiğini söylüyorsunuz. Hâşâ diyelim ki eshab için indi, üç halife için indi.
Peki niye dördüncü halife bunların içinde yok? Hazret-i Ali bunlardan istisna
edilmiş mi? Üç halifeyi münafık sayarken Hazret-i Ali’yi de aynı kefeye
koyduğunuzun farkında mısınız? Herkesi suçluyor, münafık muamelesi yapıyorsunuz,
bari Hazret-i Ali’ye bunu yapmayın. Yoksa Hazret-i Ali eshabdan değil miydi?
Hazret-i Abbas eshabdan değil miydi? Hazret-i Ammar eshabdan değil miydi? Eshab
suçlanınca bunlar da suçlanmış olur. Bildirdiğiniz âyetler eshab içinse, bunlar
niye o âyetlere muhatap değil?
Eshab-ı kiramı itab eden âyetlerden hâşâ onların kâfir olduğu hükmü nasıl
çıkarılabilir? O itab edilen âyetlerin içinde Hazret-i Ali’nin olmadığına dair
deliliniz nedir?
O âyetlerde eshab kötüleniyor da Hazret-i Ali niye kötülenmiyor? Yani Hazret-i
Ali eshabdan değil mi demek istiyorsunuz? O melek mi, yoksa peygamber mi? Öyle
ya, eshab kötüleniyor, içlerinde büyük ihtimal üç halife var, Halid bin Velid
var, vahiy katibi var, fakat niye dördüncü halife yok? Buna deliliniz ne? Yani
diğer eshab kötüleniyor Hazret-i Ali bundan nasıl istisna ediliyor?
Halbuki Allah, eshabın tamamı Cennetliktir tamamından razıyım buyuruyor, siz
bazılarını bundan istisna ediyorsunuz. Bu ise Allah’ı yalancı çıkarmak, Ona
isyan ve Onu inkâr etmek demektir. Yahut da bu âyetleri üç halife ve arkadaşları
koydurdu demektir. Bu soru bütün ibni Sebecilerin belini kıran bir sorudur.
Çünkü ya Kur’an inkâr edilecek veya eshabın tamamı Cennetlik denilecek.
26- Münafıklar için inen âyetleri biliyorsunuz da, niye eshab-ı kiramı
öven âyetleri görmüyorsunuz, inanmıyor musunuz? O âyetleri Allah göndermedi mi?
Allah’ın âyetlerini niye gizliyorsunuz? Âyetleri gizleyenlerin kâfir olduğunu
bilmiyor musunuz? Hazret-i Ali’ye bile mushafı gizledi diye iftira ediyorsunuz.
Hazret-i Ali’ye iftira eden diğer eshaba niye iftira etmesin ki? Siz açıkça
yahudinin oyununa geliyorsunuz. İbni Sebe’nin görüşlerini ne zaman terk
edeceksiniz?
Vehhabi, ya resulallah şefaat diyene müşrik diyor, müşrikler için âyet-i
kerimeleri gösteriyor, siz de münafıklar için inen âyetleri gösterip, eshaba
saldırıyorsunuz. Hâşâ diyelim ki o âyetler sizin dediğiniz gibi eshab-ı kiram
için yani Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman için indi, peki
Hazret-i Ali için inmediği nereden belli? İstisna mı var? Hazret-i Ali bundan
hariç deniyor mu? Hazret-i Ali nasıl istisna oldu, istisna olduğunun delili
nedir?
Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğu açıkça bildiriliyor. Allah bir âyette
onların Cennetlik olduğunu söyler de öteki âyette münafık olduğunu Cehennemlik
olduğunu söyler mi? Âyetlerde tenakuz olur mu? Siz üç halifeyi suçlayacağız
diye, Kur’ana, Allah’a dil uzatmış oluyorsunuz. Kâfirlerden farkınız ne?
Rafiziler, Allah bu işe müdahale etmedi diye Allah’a kızıyorlar. Siz de Allah
Eshabın hepsi Cennetlik dediği için kızıyorsunuz. Aranızdaki fark ne?
27- Rafizilerin, (Bazı âyetlerde, eshabın itab edildiğini [azarlandığını]
dolayısıyla Eshabın hepsinin hayırlı olduğunu bildiren âyetlerle çelişkilidir.
Bu da Kur’anın üç halife tarafından değiştirilmiş olduğunu göstermektedir)
demeleri de yanlıştır. Evet Eshab-ı kiramı itab eden âyetler vardır. Peygamber
efendimizi itab eden âyetler de vardır. Bu âyetler, Peygamber efendimizin şânına
noksanlık getirmeyeceği gibi, Eshab-ı kiramın şânına da noksanlık getirmez.
Vefat ederken, kağıt istemesi de vahiy ile değildi. Çünkü dinin kemal bulduğu,
bildirilecek bir şeyin kalmadığı âyetle bildirilmişti. Her sözü, her işi vahiy
ile olsaydı, bazı sözüne ve işine, Allahü teâlâ itiraz etmez, itab eylemezdi.
Abese suresinin başından 11 âyet, Resulullahı itab etmektedir. A’ma olan İbni
ümmi Mektum hazretleri, Peygamberimiz, müşrikleri imana davet ederken, içeri
girip, (bana dinimi öğret) diye bağırmıştı. Peygamber efendimiz de, şimdi sırası
mı gibilerinden yüzünü ekşitmişti. Allahü teâlâ, bu yaptığının yanlış olduğunu
bildirmişti. Peygamber efendimiz, bu zatı görünce, (Rabbimin, beni azarlamasına
sebep olan zat) diye hitap ederdi. Başka âyetlerde de buyuruluyor ki:
(Ey Peygamberim, zevcelerinin rızasını düşünerek, Allah’ın helal ettiğini,
neden kendine haram yapıyorsun?) [Tahrim 1]
(Resulüm doğru yalancı bilinmeden önce, niçin onlara izin verdin? Allah, bu
işini affetti.) [Tevbe 43]
Resulullah bir münafığın cenaze namazını kılmaya hazırlandığı zaman da şu âyet-i
kerime gelmişti:
(Resulüm, Onlardan [münafıklardan, kâfirlerden] ölen kimsenin
namazını sakın kılma, kabri başında da durma! Çünkü onlar Allah’ı ve
Peygamberini inkâr ettiler, fasık olarak öldüler.) [Tevbe 84]
Savaşta alınan esirleri mal karşılığı olarak salıverince şu âyet-i kerime
gelmişti:
(Resulüm, yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere sermeden esir almak [alınan
esirleri mal karşılığı olarak salıvermek] hiçbir peygambere yaraşmaz. Siz
geçici dünya malını istiyorsunuz, Allah ise, ahireti kazanmanızı istiyor.)
[Enfal 67]
Beydavi tefsirinde, esirleri koyuvermeyi bildiren bu âyet-i kerimenin tefsirinde
deniliyor ki, (Bu âyet-i kerime, Peygamberlerin ictihad ettikleri ve
ictihadlarında yanılabileceklerini gösteriyor. Ama hatalarının, kendilerine
hemen bildirildiğini, yanlışlarının düzeltildiğini göstermektedir.)
Peygamberlerin ictihadları hatalı kalmazdı. Mesela, Bedir gazasında alınan
esirlere yapılacak şey için, Server-i âlem bazı Sahabe-i kiram ile birlikte bir
türlü, Ömer ise, başka türlü ictihad etmişlerdi. Sonra, âyet-i kerime gelerek,
Allahü teâlâ, Hazret-i Ömer’in ictihadının doğru olduğunu bildirdi. Bunun gibi
Abese suresi de, bir ictihad hatasını düzeltmek için nazil olmuştu.
Peygamber efendimizin vefatları sırasında, hokka ve kalem hakkındaki emirlerinin
anlaşılmasında Hazret-i Ömer’in ictihadı, yine böyledir.
Bunlar gibi âyet-i kerimeler, Kur'an-ı kerimde çoktur. Bundan anlaşılıyor ki,
bazı sözleri ve işleri, kendi isteği ve ictihadı ile idi. Kağıt istemesi de
böyle idi. Hazret-i Ömer de kendi ictihadı ile istediğini bildiği için, rahatsız
etmemek için kağıt verilmesin dedi. Nitekim dediği gibi oldu. Vahiy ile istemiş
olsaydı, isteğinden vazgeçmez, tekrar isterdi.
Resulullah efendimiz böyle âyetlerle itab edilince, Eshab-ı kiramın itab
edilmesi normaldir, onların şânını eksiltmez. Sonra Eshab-ı kiramı itab eden
âyetler içinde, üç halifenin olduğunu söylenip de, Hazret-i Ali’nin olmadığı
iddia edilemez. Çünkü o da diğer sahabe gibi Eshabdan birisi idi.
Aslında Resulullahı itab eden bu âyetler, (Kur’anı Muhammed kendisi
arkadaşlarıyla yazdı) diyen misyonerlere, (Eshab Kur’anı değiştirdiler, ekleme
çıkarma yaptılar) diyen yahudi ibni Sebe’nin peşinden gidenlere en güzel
cevaptır. Kur'ana el uzatılabilseydi, Resulullahı ve Eshabı itab eden âyetler
Kur’ana alınır mıydı hiç?
Bu nasıl hayırlı eshab ki .... diye yazılar yazıyorsunuz.. Acaba şimdi bu nasıl
peygamber ki.... diyebilecek misiniz? Eshabın hatası olur. Resulullahın bile
yukarıdaki âyetlerde yanıldığı görülmüştür. Resulullaha böyle ictihadlarından
dolayı dil uzatılamayacağı gibi, hepsi Cennetlik olan eshaba da dil uzatılamaz.
Tekrar ediyorum, kağıt meselesi, fedek hurmalığı meselesi, sizin bildiğiniz gibi
değildir. Faraza öyle bile olsa, bir hata yapılmıştır. Allah bu hatanın
yapılacağını biliyor muydu? Elbette biliyordu, buna rağmen onlara Cennetlik
demesi, onların bu hatalarının affedildiğini göstermez mi? Allah onlardan
razıdır, onlara Cenneti vaad etmiştir, size ne oluyor?
28- Diyorsunuz ki: Onlar nasıl en hayırlı insanlardır ki, onların içinde
münafıklar kol geziyor ve onlarca âyete ilaveten bir sure sırf eshabın
münafıkları hakkında iniyor ve onları şiddetle kınıyor? Durum bundan ibaret
iken, nasıl olur da eshabın tamamı insanların en hayırlıları olabilir?
Eshab için Hayırlı insanlar tabirini Allah kullanıyor. Siz böyle
söylemekle sadece Hazret-i Ali’ye dil uzatmakla kalmıyor, bizzat Resulullaha ve
Allah’a da dil uzatıyorsunuz. Münafıklar Resulullahla beraber değil miydiler?
Hazret-i Ali ile beraber değil miydiler? Hazret-i Ali hayırlı insan değil miydi?
Ne diye münafikları aralarında barındırıyordu? Kol gezdiriyordu? Siz ne dediğini
bilmeyecek kadar şuursuz musunuz yoksa?
Hepsinin Cennetlik olduğunu Allah haber veriyor. (Hadid 10, Tevbe
100, Nisa 95, Al-i imran 110, Feth 29, Nisa 95)
Siz münafıklarla eshabı kasten karıştırıyorsunuz? Hâşâ Allah bir yerde hepsi
Cennetlik diyor, öteki yerde Cehennemlik mi diyor? Cehennemlik olanlar
münafıklardır.
Eshab-ı kiramdan bir tanesi Cehennemlik demek, Allah’ı yalanlamak olur. Allah
hepsi diyor, siz münafıklarla ilgili âyetleri eshab için indi
diyebiliyorsunuz. Hâşâ, eshab için indi diyelim, üç halife bu âyetlere muhatap
da Hazret-i Ali bundan müstesna mıdır? Elbette böyle bir şey yok. Hazret-i
Ali’ye münafık dediğinizin farkında mısınız? Güya peşinden gittiğinize de
münafık diyorsunuz, öyle ise siz nesiniz, siz kimsiniz?
29- Dinimizde yas tutmak olmadığı hatta yasakladığı halde, 10 Muharremde
insanların kendilerine eziyet etmesine fırsat veriyorsunuz, bunun dinde yeri yok
demiyorsunuz. Uydurma bile olsa, yas tutmak gerekir diye bir tek hadis var mı?
Olamaz, çünkü, her peygamberin vefat günü yas günü olurdu. Şehidlerin vefat
günleri yas günleri olurdu. Hazret-i Hamza’nın şehid edilmesinin yas günü mü
ilan edildi? Niye Hazret-i Ali’nin vefatında yas tutmuyor, zincir vurmuyorsunuz
da, oğlunun şehid edilmesinde vuruyorsunuz. İkisi de şehid oldu. Hazret-i Hasan
var, o da şehid oldu. Hazret-i Ali’den daha üstün olan Hazret-i Yahya var,
Hazret-i Zekeriya var. Peygamberimiz bu mübarek peygamberler için yas mı tuttu?
Yahudilerin oyununa geliyorsunuz. Sizin kendinize eziyet etmeniz belki bizi
ilgilendirmez ama, bir insan olarak insan acıyor, sebepsiz yere insan kendini
döver mi? Böyle bir din, böyle bir mezhep olur mu? Hangi âyet ve hangi hadisle
böyle bir şey ibadet olsun. Bu o büyük zatlara sevgi değildir. Hazret-i
Hüseyin’i seven kendine zulmetmez.
Yas tutmak âyette hadiste var mı? Tutarsanız tutun. Kur'anda ve hadiste olmadığı
için biz tutmayız. Madem yas tutmak onları sevmektir, Peygamberimizin vefat
yıldönümünde niye yas tutmuyorsunuz? Hazret-i Ali’nin şehid edildiği
yıldönümünde niye yas tutmuyorsunuz? Hazret-i Hasan’ın şehid edildiği
yıldönümünde niye yas tutmuyorsunuz? Resulullahın kayınpederi Hazret-i Ömer’in
bir yahudi tarafından şehid edildiği günde niye bayram yapıyorsunuz?
30- Bir de siz vehhabiler gibi büyük günah işleyene kâfir gözü ile
bakıyorsunuz. Allah ben eshabın tamamından razıyım, hepsi Cennetlik buyuruyor.
Siz bunu kabul etmiyorsunuz. Allah sadece şirk koşanları yani kâfir olarak öleni
affetmem buyuruyor. Siz adam öldüreni içki içeni, zina edeni kâfir gözü ile
görüyorsunuz. Vehhabilerden bu konuda farkınız ne? Size göre de büyük günah
işleyen kâfir olur mu?
31- Diyorsunuz ki, Muaviye’ye hazret denilince tepemizin tası atıyor.
Neden Allah’a kızıyor ve tepeniz atıyor ki? Allah hepsi Cennetliktir diyor,
onlardan razıyım diyor. Allah böyle dedi diye, yani eshaba hazret dedi diye niye
tepeniz atar ki? Allah’ı niye suçluyorsunuz ki? Allah Eshab için en hayırlı
ümmet tabirini kullanıyor. Hazret bu kelimenin yanında solda sıfır kalır. Demek
Allah’a böyle kızıyor tepeniz atıyor öyle mi?
Hazret-i Muaviye’nin Hazret-i Hüseyin’in şehid edilmesi ile hiç ilgisi yok. Onun
vefatından sonra şehid edilmiştir. Hatta Yezid denilen fasık adamın bile haberi
yok. Diyelim ki bizzat Hazret-i Muaviye, Hazret-i Hüseyin radıyallahü anhı şehid
etmiş olsa bile, Allah müslüman olan kâfirin bütün günahlarını affettiğine göre,
size ne oluyor? Allah onlar için en hayırlı ümmet tabirini kullanıyor, İncil’de
ve Tevrat’ta onları övdüğünü bildiriyor. Hepsine Hüsnayı söz veriyorum diyor.
Allah’ın böyle söylemesine niye tepeniz atar ki?
Buna kraldan çok kralcılık denir. Yani Allah affediyor, siz affedemiyorsunuz.
Peygamber efendimiz, amcasının katiline, öldürülmesi an meselesi iken,
kardeşinize yer verin buyuruyor, (Hamza ile Vahşi’yi kol kola Cennete
girerken gördüm) buyuruyor. Allah affettim diyor, Resulü affediyor, size ne
oluyor? Allah’ın Cennetlik dediği mübarek insanlara bu düşmanlık nedir?
32- Diyorsunuz ki: Aklı bir kenara bırakırsak işin içinden hiç
çıkamazsınız, yani teville, hadislere (sünni hadisler) tarihe (sünni tarih)
uydurma diyerek belki kendinizce işin içinden çıkarsınız ama akıl olunca mümkün
olmaz.
Aklı bir kenara bırakan kim? Hangi akıl, âyetleri inkâr edenin aklı mı? Allah,
(Hepsi Cennetlik) buyuruyor. Sizin aklınız, bir kısmı
anlıyor. Böyle akıla, akıl denir mi hiç? Allah hepsi derken Onu yalancı
çıkaran akla turp suyu sıkmalı, limon sıkmalı. Akıllı âyetlere uyan kimsedir,
Hazret-i Ali’ye iftira etmeyen kimse akıllıdır, 17 bin âyeti sakladı diye ona
iftira etmeyen akıl kıymetlidir. Hazret-i Ali’nin damadına ve Resulullahın
kayınpederine (Hazret-i Ömer’e) saldıran akıl, akıl mıdır? Resulullahın
damadına, kayınpederine, kayınvalidesine, kayınbiraderine saldıran akla akıl
denir mi hiç?
Sünni hadisler uydurma, sizinkiler gerçek? Bunu hangi kitap yazıyor böyle?
33- Müta nikahı ile alınan kadın bir erkeğe vâris olur mu? Bu kadının, bu
erkekten olan çocuğu da, bu adama vâris olur mu? Müta nikahının helal olduğunu
bildiren bir âyet var mı? Yoksa eshab bunu da mı Kur'andan çıkardı? Yoksa hâşâ
Allah, zevce ve cariyeyi söyleyip de müta nikahı ile alınanı unuttu mu? Yani
hâşâ suç Allah’ta mı yoksa oraya koymayan eshabda mı?
34- İmam tayin etmek, Rabbülâlemin üzerine vacip midir? Allahü teâlâ bir
şeyi yapmaya veya yapmamaya mecbur mudur?
35- Eshabın beşi hariç hepsine hâşâ kâfir diyorsunuz. Kur’anı da
değiştirdiler diyorsunuz. Hadis-i şeriflere de uydurma diyorsunuz. Peygamberin
eşine dostuna akrabasına da hâşâ kâfir diyorsunuz. Daha geriye ne kaldı?
Evet, daha geriye ne kaldı? İslamiyet adına ne kaldı? Bu İslamiyet’i yıkmak
istemek değil midir? İslamiyet’i yıkmak daha nasıl olur?
Bu iddialarınızın temeli Allah Resulünü inkâr etmek, Onun zamanının en kötü
zaman, Onun sohbet ve irşadının en kötü sohbet ve irşad olduğunu, arkadaşlarının
akrabalarının hâşâ münafık, kâfir, cani olduğunu işlemek, insanları buna
inandırmak, dolayısıyla İslamiyet’i yıkmaktır. Hatta güya savunduğunuz ehl-i
beyti bile, hâşâ, mevki makam, mal mülk düşkünü, korkak, sahtekâr, iki yüzlü
münafık gösteriyorsunuz.
Kur’ana inanma, namaz kılma, oruç tutma, dinin sahibine, arkadaşlarına,
akrabalarına hakaret et, lanet et, bu laneti ibadet say, bu nasıl din, desenize
erkekçe bizim İslamla alakamız yok, bizim dinimiz böyle diye. Niye açıkça
demiyorsunuz? Niye takıyye yapıyorsunuz?