Sual: Yazılarınızda, İslam âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis
olamayacağını yazıyorsunuz. Bu yetmiyor gibi, bir de ata sözlerini bile tevil
ediyor, yanlış olmadığını bildiriyorsunuz. Onlar yanlış söz söylemez mi? Mesela
atalarımız diyor ki:
(İyilikten maraz doğar), (İyilik et kele, duyursun seni ele), (İyiliğe iyilik
olsaydı, kara öküze bıçak çalmazlardı)
Bunlara nasıl doğru denebilir? Kimseye iyilik yapmayacak mıyız?
CEVAP
O atasözleri, bir çok ilim sahibinin onayından geçerek günümüze kadar
geliyor. Onun için bütün ceddimize suizan etmek yanlış olur. Bu sözler, iyiliğin
mutlaka zararlı olduğunu göstermiyor. Bazı kötü kimselere iyilik edince onlardan
bazı uygunsuz hareketlerin, zararların gelebileceğini gösteriyor. En hafif ve
leziz kuş etinin bile bazı hastalara dokunması gibidir. Bu anlamda hadis-i
şerifler hatta âyet-i kerime bile vardır. Hazret-i Ali, (Kötü kimse, kendisine
iyilik yapılınca katılaşır, iyilik edene bir zarar verebilir) buyuruyor. Yine
büyük bir zat, (Kötüye iyilik edince, ahmağa acıyınca, onlardan gelecek
kötülükten sakının!) buyuruyor.
Demek ki birisine iyilik ettik, ondan kötülük gelirse, o kimsenin kötü birisi
olduğu anlaşılıyor. Mesela bayramlaşmaya gelen bir şeker hastasına, onun
hastalığını bilmeden baklava versek, onun hastalığı artar. Kabahat baklavada ve
baklava ikram edende değildir. Kötü kimse de iyiliğe tepki olarak kötülük
yapıyorsa, kabahat iyilikte değildir. Kötü kimseler, mürüvvetsizdir, kadirşinas
değildir, nankördür.
Kur'an-ı kerimde, tevbe suresinin 74. âyet-i kerimesinde, Allah ve Resulü kötü
kimseleri lütufları ile zenginleştirdiği zaman, bunların Resulullahtan öç almaya
kalkıştıkları bildirilmektedir.
Demek ki atasözleri nanköre yapılan iyilikten zarar gelebileceğini anlatmak
istiyor.
Bunu hayatta yaşayan çok kimse olmuştur. Birkaç örnek vermek gerekirse:
1- Çoluk çocuğum açtır, bana bir iş yok mu diyor. Acıyıp bulaşık yıkama
işi veriliyor. Severek kabul ediyor. Çünkü gerçekten açtır. Aradan birkaç ay
geçip yerini sağlamladıktan sonra, durumunu sorduklarında, “Geldiğimde kırk
tabak yıkatıyorlardı, şimdi yüz tabak yıkatıyorlar, ben de birkaçını kırıyorum”
diye işinden şikayet ediyor, nankörlüğünü gizleyemiyor.
2- Adam işsizdir. Yalvarması üzerine işe alınır, yıllarca kendisine ücret
verilir. Kriz sebebiyle işten çıkarılınca, hemen tazminat davası açar.
3- Bir ressam gelir, bana iş verin der, acıyıp iş verilir. Ressama ücretle
bir resim yap denir, resmi yapar, parasını alır. Zamanla ücreti daha fazla bir
iş bulur. Ücretle yaptığı o resmi yeniden bastığınız zaman, yasaların açık
maddelerinden faydalanarak tekrar ücret için iş yerini mahkemeye verir. Sen
işsizken sana iş verilmemiş miydi? Bu nankörlük değil mi?
4- Adam yazardır. Ücretle gazeteye yazısını yazar. Parasını alır. Sonra da o
yazıları, kitap haline getirip satar. Sen o yazıların daha önce ücretini almamış
mıydın?
5- Adam işsiz ve mesleksizdir. Ona acıyıp işe alınır. O da zamanla bir
meslek edinir. Adama ihtiyacınız olduğu zamanda, daha fazla ücret veriyor diye
gider başka işe girer.
Bunlar kadirşinaslık değildir. Demek ki yukarıdaki atasözleri böyle kimseler
için söylenmiştir. Aynı atalar iyi kimseler için de iyi sözler söylemişlerdir.
(İyilik et, denize at, balık bilmezse Halık bilir. İyilikten kötülük gelmez.
İyilik eden iyilik bulur) demişlerdir.