Sual: Bir misyonerin, (İslam peygamberinin, "Yemeğin içine düşen
sineğin tek kanadı ıslansa, sineğin öbür kanadının da yemeğe batırıldıktan sonra
yemeye devam edilmesi" şeklinde tavsiyesi vardır. Ayrıca İslam ülkelerine
gidin, her yer pisliktir. Bunlar Müslümanlığın temizlikten uzak, pislik dini
olduğunu göstermektedir) şeklindeki sözlerine ne dersiniz?
CEVAP
Misyonerin dediği yanlıştır. Gayri Müslimlerin çoğu pistir. Bugün Amerika’da,
Avrupa’da hâlâ küvetteki aynı su ile yıkananlar, lavabodaki aynı su ile elini
yüzünü yıkayanlar görülmektedir. Tuvaletlerdeki temizlik ve su durumlarını
herkes bilir.
L'Eau Potable = İçme Suyu adlı Fransızca eserde diyor ki:
(Fransızların dünyaya övündükleri Versay sarayında bir hamam yoktur. Orta çağda,
Paris'te oturan bir Fransız, sabahleyin kalktığı zaman, evinde bir tuvalet
olmadığı için, oturağa yaptığı pislik ile içme suyu şişesini beraberinde Seine =
Sen nehrine götürür, o nehirden önce içmek için su alır, sonra pisliğini nehre
dökerdi.)
Hakiki Müslüman, hem temiz olur, hem de, sağlığına çok dikkat eder. Tarihte
Müslümanlar temizliğe dikkat ettikleri halde, günümüzdeki Müslümanlar maalesef
temizliğe gerektiği gibi riayet etmiyorlar. Kanuni Sultan Süleyman zamanında
İstanbul'a gelen bir Alman rahibi, 1560’de yazdığı bir eserde şöyle demektedir:
(İstanbul'daki temizliğe hayran oldum. Burada herkes günde beş defa yıkanır.
Bütün dükkanlar tertemizdir. Sokaklarda pislik yoktur. Satıcıların elbiseleri
üzerinde ufak bir leke bile bulunmaz. Ayrıca ismine (hamam) dedikleri ve içinde
sıcak su bulunan binalar vardır ki, buraya gelenler, bütün bedenlerini yıkarlar.
Halbuki bizde insanlar pistir, yıkanmasını bilmezler.)
Bugün, İslam ülkesi denilen yerlerde, iman bilgileri bozulduğu gibi, temizliğe
de tam riayet edilmemektedir. Fakat burada suç, dinimizde değil, dinimizin
esasının temizlik olduğunu unutan kimselerdedir. Her Müslüman, dinini iyi
öğrense ve buna riayet etmiş olsa, bu pislik hemen ortadan kalkar. O zaman,
başka milletler, Müslüman ülkeleri ziyaret ettiklerinde, tıpkı orta çağda olduğu
gibi, Müslümanların temizliğine hayran kalırlar.
Hıristiyanlığın en revaçta olduğu orta çağda, büyük tıp âlimleri, yalnız
Müslümanlardı ve Avrupalılar Endülüs’e tıp tahsil etmeye gelirlerdi. Çiçek
hastalığına karşı aşıyı bulanlar, Müslüman Türklerdir. Türklerden bunu öğrenen
Jenner, ancak 1796’da bu aşıyı Avrupa’ya götürdü ve haksız olarak (Çiçek aşısını
bulan kimse) unvanını aldı. Halbuki, tam bir zulmet diyarı olan o zamanki
Avrupa’da insanlar, hastalıktan kırılıyordu. Fransa kralı XV. Louis 1774’de
çiçekten öldü. Avrupa uzun zaman veba ve kolera salgınlarına uğradı.
Napolyon 1798’de Akka kalesini çevirdiği zaman, ordusunda veba zuhur etmiş ve
hastalığa karşı çaresiz kalınca, Müslüman Türklerden yardım istemek zorunda
kalmıştı: (Türkler, ricamızı kabul ederek hekimlerini yolladılar. Bunlar
tertemiz giyinmiş, nur yüzlü kimselerdi. Önce dua ettiler ve sonra ellerini bol
su ve sabun ile iyice yıkadılar. Hastalarda zuhur eden hıyarcıkları neşterle
yardılar. İçindeki sıvıyı akıttılar ve yaraları tertemiz yıkadılar. Sonra
hastaları ayrı ayrı yerlere koydular ve sağlamların mümkün olduğu kadar onlara
yaklaşmamasını tembih ettiler. Hastaların elbiselerini yaktılar ve onlara yeni
elbiseler giydirdiler. Bizden hiç bir ücret almadan yanımızdan ayrıldılar.)
Bugün tıp iki kısma ayrılıyor:
1- Hijyen, sağlığı korumak,
2- Therapeutique = terapötik, hastaları iyi etmektir.
Bunlardan birincisi önce gelmektedir. İnsanları hastalıklardan korumak, sağlam
kalmayı sağlamak, tıbbın birinci vazifesidir. Hasta insan, iyi edilse de, çok
kere, arızalı, çürük kalır. İşte İslamiyet, tıbbın birinci vazifesini, hijyeni
garanti etmiştir. Bu demek Müslüman hiç hasta olmaz demek değildir. Temizliğe
itina eden bir Müslüman, sağlam kalır, kolay kolay hasta olmaz demektir.
Zamanımızdaki bazı Müslümanların temizliğe riayet etmediklerini gösteren
batılılar, bu suçu dinimize yüklüyorlar. Halbuki İslamiyet’te temizliğin önemi
büyüktür. (Temizlik imandandır) buyurulmuştur. Eshab-ı kiramdan sonra
gelen ve tabiin adını alan Müslümanlardan bazıları Eshab-ı kirama, (Allahü teâlâ
Kur’an-ı kerimde sizi çok sevdiğini bildirip övmektedir. Bunun sebebi nedir?)
dediklerinde, (Biz temizliğe de çok dikkat ederdik) diye cevap verdiler.
Müslümanlar, camilere, evlere ayakkabı ile girmez. Yere serili döşemeler tozsuz,
temiz olur. Her Müslümanın evinde banyo bulunur. Vücutları, elbiseleri,
çamaşırları, yemekleri hep temiz olur. Temiz olunca da mikrop ve hastalık
bulunmaz. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimin çeşitli yerlerinde, (Allah tevbe
edenleri ve temiz olanları sever) buyuruyor. (Bekara 222)
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Müslümanlık temizlik dinidir. Temiz olun! Cennete ancak temiz olan girer.)
[Deylemi]
(Mümin pis olmaz.) [Buhari]
(Her şeyi iyi temizleyin! Temizlik imana, iman da Cennete götürür.)
[Taberani]
(Temizlik imanın yarısıdır.) [Müslim]
(Namazın anahtarı temizliktir.) [Tirmizi]
(Ağzınızı temizleyin, ağzınız Kur’an-ı kerim yoludur.) [Ebu Nuaym]
(Cuma günü yıkanın, misvak kullanın ve güzel koku sürünün.) [Buhari]
(Yemekten önce ve sonra el yıkamak, zenginliğe yol açar, fakirliği giderir.)
[Ebuşşeyh]
(Evinin hayrını isteyen, yemekten önce ve sonra, elini ve ağzını yıkasın!)
[İbni Ebi Şeybe]
(Elbiselerinizi yıkayın, fazla kıllarınızı temizleyin, dişlerinizi misvakla
temizleyin, temiz, güzel giyinin! Nezafet sahibi olun!) [İbni Asakir]
(Tırnaklarınızı kesip gömün! Ağzınızdaki yemek kırıntılarını temizleyin ve
misvak kullanın! Yanıma, dişleri sarı, ağzı kokar vaziyette gelmeyin!)
[Taberani]
(Kap kacak yıkamak, evi temiz tutmak, zenginliğe sebep olur.) [Hatib]
Peygamber efendimiz, yanına gelen birisine, (Tırnakların kuş tırnağı gibi
uzamış, içi pislik doludur) buyurarak, temiz olmasını emretmiştir.
(Taberani)
Dinimizde temizlikle ilgili bu kadar hadis-i şerif varken sinekle ilgili hadis-i
şerifi öne sürmek, art niyeti, hainliği göstermektedir. (Sinek bir kaba
konarsa, onu tamamen kabın içine batırsın ve sonra çıkarıp atsın) hadis-i
şerifi, sineğin mikrop taşıyıcı olduğuna dikkat çekmekte ve sineğin bir
kanadında şifa, diğer kanadında ise hastalık olduğunu bildirmektedir. Bu da
Peygamber efendimizin bir mucizesidir. O zamanda sinekte böyle bir özelliğin
bulunduğunu kim biliyordu ki?
Sineğin bir yanında mikrop, diğer yanında ise, o mikrobu sterilize edecek,
panzehir görevini yapan bir ilaç taşıdığı günümüz tıp araştırmalarının ortaya
koyduğu bir gerçektir. Bu meseleyi inceleyen fen adamları, “Sineğin sırtına
bastığımız zaman mikroskopla gördük ki, bir kısım mikro varlıklar sağa sola
koşuyorlar. Bunların sterilize edici elemanlar olduklarını anladık” diyorlar.