Sual: Kur’anda Allah’ın iki eli tabiri geçmektedir. Bu,
Allah’ın bizim gibi iki elinin olduğunu göstermez mi?
CEVAP
Asla göstermez. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şura 11]
Onun eli ayağı, gözü var demfek, yaratıklara benzetmek olur. Yed’den
muradın keyfiyetini Allah bilir demekle yetinmelidir. Çünkü düşündüğümüz, hayal
ettiğimiz her şey mahluktur, yaratıktır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bildiğimiz, hatırımıza, hayâlimize gelen, duygu organlarımıza etki eden her şey
mahluktur. Çünkü, insanın bildiği, hissettiği her şey, kendi eseridir. Bizim,
Allahü teâlâyı tenzîh etmemiz, bir şeye benzemez dememiz bile benzetmek olur.
(2/9)
Arapça’daki yed ile ilgili deyimlerden bazıları şöyledir:
Yed-i tula [uzun el], büyük ilme sahip kimse demektir.
Yed-i beyza [beyaz el, parlak el], keramet, harikulade hâl demektir. [Musa
aleyhisselam elini koynundan çıkarınca, mucize olarak elinden ışıklar çıkmıştı.
Bu deyim oradan kalmıştır.]
Yed-i kudret [kudret eli], Allahü teâlânın tasarrufu demektir.
Yed-ullah [Allah’ın eli], Allahü teâlânın yardımı, kudreti demektir.
Yed-i emin [emin el], güvenilir kimse olarak seçilen zat.
Bu deyimlerde de görüldüğü gibi yed = el kelimesi hakiki manasında değil,
deyim manasında kullanılmaktadır.
Az da olsa Arapça bilen bir kimse, Allah’ın iki eli var diyemez. Çünkü Kur’an-ı
kerimde, bir elim, iki elim ve ellerim tabiri geçiyor. Arapça’da iki ele
yedeyn veya yedan denir. İkiden fazla olursa Eydin veya
eyadi denir. Yediy = elim, yedeyye = iki elim demektir.
Kur’an-ı kerimde Allahü teâlâ için hem bir el, hem iki el, hem de ikiden fazla
el, yani eller tabiri geçiyor. Hâşâ Allah’ın eli bir mi, iki mi, daha mı fazla?
Bunlar, hakiki el manasıyla hiç alakası olmayan deyimlerdir.
(Yedullahi fevka eydihim = Allah’ın eli onların elleri üstündedir.) [Fetih
10] (Bunun açıklaması aşağıda yapılmıştır.)
(… lima halaktü bi yedeyye = İki elimle yarattığıma…) [Sad 75] (Bunun
açıklaması da aşağıda yapılmıştır.)
(Vessemae beneyna ha bi eydin = Biz ellerle bina ettik.) [Zariyat 47]
(Burada Allahü teâlâ kendisi için ben demiyor biz diyor, semayı elimle bina
ettim demiyor, ellerle bina ettik diyor. Her ikisi de çoğul. Hâşâ Allah’ın
yardımcıları, ortakları mı var? Şu âyet-i kerime de aynı anlamdadır:
(Dâvüde zel eydi = Eller sahibi Davud) [Sad 17] (Davud aleyhisselamın
ikiden fazla eli mi vardı da böyle buyuruluyor. Güçlü idi, marifetleri çoktu
demektir. Aşağıda açıklamaları yapılmıştır.)
El bir uzuvdur. El, kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan kısmına denir.
El kelimesinin Arapça’da çeşitli manaları vardır:
1- Hakiki manasında kullanılanlara örnekler:
İki âyet-i kerime meali:
(Firavun, “ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama kesip, sonra da hepinizi
asacağım" dedi.) [Araf 124]
(Kadınlar, Yusuf'u görünce ellerini kestiler.) [Yusuf 31]
2- Bir şeye sahip olmak manasında kullanılanlara örnek:
İki âyet-i kerime meali:
(Elinde nikah akdi bulunan erkek…) [Bekara 237]
(De ki: Size Allah’ın hazineleri elimdedir, demiyorum.) [Enam 50]
3- Kuvvet, güç manasında kullanılanlara örnekler:
Dört âyet-i kerime meali:
(Hükümranlık elinde bulunan Allah, yüceler yücesidir ve Onun gücü her şeye
yeter.) [Mülk 1]
(Allah birini fitneye düşürmek isterse, senin elinden bir şey gelmez.)
[Maide 41]
(Onlar Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. Bütün yeryüzü, kıyamet günü Onun
avucundadır; gökler Onun sağ eliyle [kudretiyle] dürülmüş olacaktır. O,
müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.) [Zümer 67] (Bu
âyetteki sağ elden muradın, kudret olduğu Beydavi, Celaleyn, Medarik gibi bir
çok tefsirde bildiriliyor.)
(Mülkün sahibi olan Allah’ım! Mülkü dilediğine verir; dilediğinden çekip
alırsın; dilediğini aziz, dilediğini zelil edersin; her iyilik yalnız senin
elindedir.) [Al-i İmran 26]
İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Dengeler Allah’ın elindedir. Dilediğini yükseltir, dilediğini zelil eder.
Âdem oğlunun kalbi de Rahmanın iki parmağı arasındadır. Dilediğini saptırır,
dilediğini dinde sabit kılar.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Her iş benim elimdedir. Gece ve gündüzü ben
döndürürüm.) [Buhari, Müslim]
4- Yardım, dostluk, rahmet anlamında olanlara örnekler:
Bir âyet-i kerime meali:
(Allah'ın eli [yardımı, dostluğu] onların [biat edenlerin]
ellerinin [yardımlarının, dostluklarının] üzerindedir.) [Fetih 10]
(Biat edenlere mükâfatını verecek olan ancak Allahü teâlâdır demektir.)
Birkaç hadis-i şerif meali:
(Cömertlerin kusurunu affedin. Çünkü o sürçtükçe Allahü teâlâ onun elinden
tutar [Ona yardım eder]) [Beyheki, Haraiti]
(Sıkıntı ve musibet zamanlarında kendi elini Allah’ın tutmasını isteyen bollukta
çok dua etsin.) [Hâkim] (Allah’ın elden tutması ona yardım etmesidir.)
(Allah’ın eli cemaat üzerindedir.) [İ.Asakir] (Burada elden maksat
rahmettir.)
(Allah’ın eli müezzinin başı üstündedir.) [Hatib] ] (Burada elden maksat
rahmettir.)
(Üstteki el, alttaki elden [Veren el alan elden] hayırlıdır.)
[Buhari, İ. Ahmed]
(Eller tasarrufta üçtür. Allah’ın eli en üsttedir, sonra veren el gelir, en
altta isteyenin eli vardır.) [Ebu Davud]
5- Vasıtalı vasıtasız yaratmak anlamında kullanılanlar:
Bir âyet-i kerime meali:
(Ey İblis, iki elimle [vasıtasız] yarattığıma secde etmekten seni men
eden nedir?) [Sad 75]
İki elimle demekten maksat ana ve baba gibi hiçbir vasıta olmadan yaratmaktır.
(Beydavi)
Âdem aleyhisselâma şeref bahşetmek için de iki el tabiri kullanılmıştır. Yoksa
bütün mahlukatı, vasıtalı veya vasıtasız yaratan elbette Allahü teâlâdır.
(Celaleyn)
İmam Münavi, İbni Kemal ve diğer İslam âlimlerinden naklen buyuruyor ki:
Yed [el] kelimesi, güç ve kuvvetten mecaz ve teşbihtir. İki âlem vardır, bu iki
âlemin tek idare edicisi manasındadır. Yani Melekut âlemini de, şehadet âlemini
de ben idare ederken, niçin emrime uyup secde etmedin demektir. (Cami-us
sagir Feydul kadir şerhi)
6- Nimet anlamında kullanılanlar:
Dört âyet-i kerime meali şöyledir:
(Elini boynuna bağlayıp asma.) [İsra 29] [Cimrilik etme demektir.)
(Münafık erkeklerle münafık kadınlar, ellerini yumarlar [cimridirler])
(Tevbe 67)
(Ellerimizle onlar için enam [deve, sığır ve davar] yarattığımızı
görmüyorlar mı?) [Yasin 71] (Doğan bir dana veya bir kuzu için, ellerimizle
yarattık demek, kudretimizle yarattık demektir.)
(Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır [sıkıdır, cimridir] dediler. Hayır,
Allah’ın iki eli [dünyada ve ahirette her çeşit nimeti] de açıktır; nasıl
dilerse, öyle infak eder, öyle verir.) [Maide 64]
İki el denmesinden maksat vurgu içindir; lebbeyk [iki defa hazırım, hazır
vaziyetteyim] kelimesi gibi yani layık olan ve olmayana da nimetleri çoktur,
boldur. [Müslim’deki] (Allah’ın iki eli de sağdır) hadis-i şerifinde, iki
ele de sağ el demek, vurgu içindir, kuvvetlendirmek içindir. Yoksa maddi olarak
elin ikisine de sağ el denmez. Dolayısıyla âyetin devamında (dilediği gibi
dilediğine rızk verir) buyuruluyor ki, layık olana da olmayana da dünyada
bol rızık verebilir anlamındadır. (Tefsir Kurtubi)
Bir hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlâ sadakayı sağ eline alır ve büyütür.) [Dare Kutnî] (Sadakayı
sağ eline almak tabiri de vurgu içindir, onu kabul edip bol sevap vermek
demektir.)
7- Güç, güçlü olmak anlamında:
Dört âyet-i kerime meali:
(Ellere sahip kulumuz Davud) [Sad 17] (Güç ve kuvvete sahip Davud
demektir. İbadet yönüyle güçlü idi, bir gün oruç tutar bir gün yerdi. Elleriyle
demiri de hamur gibi yoğururdu.)
(Elleri ve gözleri olan kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub.) [Sad 45]
(Burada ellerden kasıt, güç ve kuvvet sahibi olmaları, gözlerden kasıt da,
basiret sahibi olmaları demektir.)
(Göğü, elimizle [kudretimizle] biz kurduk.) [Zariyat 47]
(Lütuf Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir.) [Hadid 29]
8- İrade, arzu manasında kullanılanlara örnekler:
Dört âyet-i kerime meali:
(Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle [kendi
iradenizle, kendi arzunuzla] işledikleriniz [günahlar] yüzündendir.)
[Şura 30]
(Elleriyle [kendi iradeleri ile] yaptıkları [kötü amel] yüzünden
başlarına bir musibet geldiği vakit halleri nasıl olur?) [Nisa 62]
(Kendi elleriyle öne sürdükleri şeyler [iradeleri ile yaptıkları günahlar]
yüzünden başlarına bir kötülük gelirse işte o zaman insanı nimetlerin hepsini
unutan bir nankör olarak görürsün.) [Şura 48]
(Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatılmışken onlardan yüz çeviren ve iki elinin
öne sürdüklerini [akıbetini düşünmeyip kendi iradeleri ile önceden
yaptıkları günahları] unutan kimseden daha zâlimi var mıdır?) [Kehf 57]
Hadis-i şeriflerde yed kelimesi:
Yed = el kelimesi, deyim olarak hadis-i şeriflerde çok kullanılır.
Bazılarının meali şöyledir:
(Eşcinsellik çoğaldığında, Allah halktan elini çeker [rahmetini keser] ve
onların hangi vadide helâk olduklarına bakmaz.) [Taberani]
(Allah’ın eli [rahmeti] cemaatle beraberdir.) [Müslim, Ebu Davud]
(Ne mutlu hayrın anahtarı elinde olana. Şerrin anahtarı elinde olana da yazıklar
olsun.) [İbni Mace, Hakîm]
(Zühd, Allah’ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır.) [Beyheki]
(Sadaka verin. Zira verdiğiniz sadaka, alanın eline geçmeden, Allah’ın eline
geçer de, onu sizlerden birinin bir tayı veya deve yavrusunu büyüttüğü gibi
büyütüp, kıyamette onu kendisine verir.) [Müslim]
(Eli geniş olan evlensin, eli dar olan da oruç tutsun. Çünkü oruç tutmak şehveti
sakinleştirir.) [Nesai]
(Hacer-i Esvede elini süren, rahmânın eline elini sürmüş gibi olur.) [İbni
Mâce]
(Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, benim bildiğimi siz bilseydiniz, az
güler çok ağlardınız .) [Tirmizi]
(Namaz ve eliniz altındakiler hakkında Allah’tan korkun.) [Hatib]
(Her namaz vakti girince, şöyle seslenen bir melek vardır: Ey Âdemoğulları,
kendi elinizle tutuşturduğunuz sizi yakacak olan ateşi namazla söndürmek için
kalkın.) [Taberani]
Türkçe’de el ilgili deyimler:
El açmak, dilenmek demektir.
El almak, müridin mürşidinden veya bir sanatı yapmak için ustasından izin
almak. [Ustasının elini kesip cebine koymuyor.]
El altında, kolay alınacak bir yerde.
El altından, gizlice. [El altından silahları kaçırdılar. Kimseye
duyurmadan kaçırdılar demektir.]
El atmak, bir işe karışmak. [Sen bu işe el atarsan o iş tez zamanda
yapılır.]
El çektirilmek, işi bıraktırmak, görevine son vermek.
İkinci el, kullanılmış. [İkinci el araba almak, kullanılmış araba almak
demektir.]
El ele vermek, bir konuda birleşmek.
El koymak, bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak için müdahale etmek. [Devlet ...
bankasına el koydu. Banka hesaplarını incelemeye aldı demektir.]
El uzatmak, birinin hakkına tecavüz etmek. Adamlar ekmeğimize el
uzatıyorlar.
Elde avuçta ne varsa harcamak, bütün parasını harcamak .
Elde kalmak, satamamak. Bu eski araba elimde kaldı. Elinden çıkaramamak
da aynı anlamdadır. Yoksa koca araba elinin içinde duruyor demek değildir.
Elden ayaktan düşmek, yaşlılık sebebiyle sağlığı bozularak çalışamaz hale
gelmek.
Elden düşme, az kullanılmış ve sahibinden ucuza alınmış eşya.
Elden çıkarmak, satmak. Evlerimin hepsini yok pahasına elden çıkardım.
Sattım demektir.
Elindekileri satmak, mülkündeki malları satmak. Ev, tarla gibi elimdeki
bütün malları sattım. Yani sahip olduğum mülkümdeki malları sattım demektir.
Elinden kurtarmak, baskısından, yönetiminden kurtarmak. Bu çocuğu bu adamın
elinden kim kurtarabilir? Bu toprakları düşman elinden kurtardık.
Elden ele geçmek, sahip değiştirmek. El değiştirmek de aynı
anlamdadır. Bu araba çok el değiştirdi demek, çok kişi satın aldı demektir.
Elden gelmemek, yapamamak.
Elden kaçmak, elde edememek.
Ele alınır gibi değil, çok kötü.
Ele avuca sığmamak, söz dinlememek, yaramazlık etmek.
Ele geçmek, yakalanmak.
Ele vermek, suçlu birisini ihbar edip yakalatmak.
Eli ağır, yavaş iş gören. Yoksa eli kilolu, ağır demek değildir.
Eli kolu bağlı olmak, çaresiz kalmak.
Eli ayağı olmak, yardımcı olmak.
Eli ayağı düzgün, sakatlığı yok.
Eli maşalı, şirret, kavgacı.
Eli boş çıkmak, umduğunu bulamamak.
Eli değmemek, bir şey yapmaya vakit bulamamak.
Eli genişlemek, bol paraya kavuşmak.
Eli işe yatmak, becerikli olmak.
Eli hafif, acıtmadan iş gören.
Eli kulağında, çok yakında olması beklenilen şey.
Bir işte eli olmak, gizli bir ilgisi bulunmak.
Eli uzun olmak, hırsızlık etmek.
Elini uzatmak, yardım etmek.
Elinde tutmak, başkalarına kaptırmamak.
Elinden kan çıkmak, cinâyet işlemek.
Eline bakmak, bir kimsenin yardımı ile geçinmek.
Eline düşmek, emri altına girmek, onun insafına kalmak.
Elinin hamuru ile erkek işine karışmak, beceremeyeceği işlere karışmak.
El eliyle yılan tutmak, tehlikeli işleri kendi yapmayıp başkalarına
yaptırmak.
Eli işte, gözü oynaşta, yaptığı işe kendini tam vermemek, önemsememek.
El üstünde gezmek, makbul olmak.
Sıkıntılı iken o bana ellerini uzattı, ihtiyacımı gördü.
İpin ucu onun elinde, yetkiler onda demektir.
Bu deyimlerde de el kelimesi hakiki manasında değil, mecaz manada
kullanılmıştır.
Netice:
Meallerden din öğrenilmez. Kur’an-ı kerimde Allah’ın iki eli tabiri
geçiyor diye, Allahü teâlânın iki elinin olduğunu zannetmek yanlıştır. Üstelik
bu tür iddiaları itikadımızı bozmak için din düşmanları ortaya atıyor.
Onun eli ayağı, gözü var demek, yaratıklara benzetmek olur. Yed’den
muradın keyfiyetini Allah bilir demekle yetinmelidir. Çünkü düşündüğümüz, hayal
ettiğimiz her şey mahluktur, yaratıktır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şura 11]
Üç çeşit el
Sual: Arapçada beyaz el, siyah el, yeşil el deniyormuş. Bunlar ne
demektir?
CEVAP
Bu tabirler bizde kullanılmadığı için bilmek gerekmez. Böyle deyimleri
bilmek; ancak tercüme yapacaklara lazım olur.
Şu adam beyaz ellidir veya eli beyazdır demek; karşılıksız iyilik ve ihsan eder
demektir.
Şu adam yeşil ellidir veya eli yeşildir demek; yapılan iyiliğe mükafat verir
demektir.
Şu adam siyah ellidir veya eli karadır demek; yaptığı iyiliği başa kakar, minnet
ettirir demektir.
Bunları Türkçe’ye çevirirken beyaz el; kara el diye tercüme edilirse yanlış
olur.