Hıristiyan taraftarı görünen Yahudiler, Hazret-i İsa’nın, göğe çıkıp,
Allah’ın sağına oturduğu ve Allahü teâlânın gökte olduğu inancını Hıristiyanlığa
sokmuşlardır. Hıristiyan İngilizler tarafından uydurulan selefi inanışına göre
de tanrı gökte, Hazret-i Muhammed de sağ tarafında oturmaktadır. Kitabül-Arş
isimli kitapta, “Allah Arşa oturur, yanında Resulullaha da yer bırakır” deniyor.
Hıristiyanlarla selefilerin böyle konularda birbirine benzemesi tesadüf değildir.
Yahudiler Hıristiyanlığı bozdukları gibi, Hıristiyanlar da Müslümanlığı bozmaya
uğraşıyorlar. İstisnasız Ehl-i sünnet âlimlerinin hepsi “Allah mekandan münezzeh”
buyuruyor.
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i bâtıl, istiva, vech, yed gibi kelimeleri tevil etmedikleri için
sapıtmışlardır. Allah’ın, Arşı istiva etmesi, Arşı hükmü altına alması demektir.
(İlcam-ül-avam)
M. Halid Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
Müteşabih âyet ve hadisler, kısa veya uzun olarak, tevil olunur. Yani, Allah’a
yakışacak mana verilir. Mesela, (Arş’a istiva eden Allah, nerede olursanız
olun, sizinle beraberdir) mealindeki âyet için, bu âyette ne murat
edilmişse, öylece inandım demeli. Allah’ın ilmi, bizim ilmimize, benzemez. Onun
istivası da bizim istivamıza benzemez, beraber olması bizim beraber olmamıza
benzemez demelidir. (İtikadname)
Selefiler, bu âyetin, beraber olma kısmını tevil ettikleri halde,
istiva kısmını tevil etmiyorlar. Böylece Allah’a mekan ve acizlik isnat
ediyorlar. Allahü teâlâ hiçbir mahluka benzemez ve noksan sıfatlardan da
münezzehtir. Beraber olma âyetini, bir kimsenin bir kimse ile beraber olması
gibi zannetmek küfür olur. O zaman mahluka benzemiş olur. O her yerde demekle
de, mekan isnat edilmiş olur. Allah’ın mekana ve oturmaya ihtiyacı olur mu?
(O hiçbir şeye benzemez) mealindeki âyet nasıl inkâr edilir? İki âyet meali
de şöyledir:
(Onun benzeri hiçbir şey yoktur.) [Şura 11]
(Allah’ım, Seni noksan sıfatlardan tenzih eder, kemal sıfatlar ile tavsif
ederim.) [Yunus 10]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, zamanlı, mekanlı, cihetli değildir. Bir yerde, bir tarafta
değildir. Zamanları, yerleri, cihetleri O yaratmıştır. Bir şey bilmeyen Onu
Arşta veya gökte sanır. Arş da, Onun mahlukudur. Sonradan yaratılan bir şey,
kadim olana yer olamaz. Allahü teâlâ, bildiğimiz, düşünebileceğimiz şeyler gibi
değildir. Nasıl olduğu anlaşılamaz, düşünülemez. Hatıra gelen her şey yanlıştır.
Allahü teâlâ, kâinatın ne içinde, ne de dışındadır. Çünkü kâinat, hayal
mertebesinde yaratılmıştır. Kâinatın devamlı var görünmesi Allahü teâlânın
kudreti ile oluyor. (2/67; 3/17)
Bir kimse hayal kursa, hayalinde çeşitli işler yapsa, "Bu kimse, hayalinin
içinde veya dışında denemez. Çünkü hayal gerçek değildir. Rüya gören de,
rüyasının ne sağında, ne solundadır. Rüyasında yer, içer. Hatta rüyasında rüya
bile görür. Allahü teâlânın kudreti ile hep devam etse, insan rüyayı gerçek
bilir. Rüyadan başka hayat yok zanneder. (İnsanlar uykudadır. Ölünce
uyanırlar) hadis-i şerifi, bu dünyanın bir rüyadan ibaret olduğunu
bildirmektedir. Yalnız dünya değil, bütün gezegenler, Cennet, Cehennem ve her
varlık, hayal mertebesinde yaratılmıştır. Allahü teâlânın kudreti ile devam
etmektedir. (Mektubat-ı Rabbani – Sefer-i Ahiret Risalesi)