Ateist diyor ki:
Sual: Allah’ın kanunları değişmez diye bir çok âyet var. Çelişkili olarak,
biz hükümleri değiştiririz diye de âyetler var. Madem daha iyisini getirecektir,
neden onu baştan getirmemiştir? Ya da benzerini getirmeye neden gerek görmüştür?
İşte âyetler:
Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. (Ahzab 62, Fetih
23, Fatır 43)
Benim katımda söz değişmez ve ben kullara asla zulmedici değilim. (Kaf
29)
Kanunlarının değişeceğini bildirdiği âyetler de şunlar:
Herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine
daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. (Bekara 106)
Allah, dilediğini siler, dilediğini değiştirmez. Ana kitap Ondadır. (Ra’d
39)
CEVAP
Ateist, şapla şekeri karıştırıyor. Kur’an-ı kerimde Allah’ın kanunu diye
sünnetullah tabiri geçer. Bir hükmün yürürlüğe konulması veya yürürlükten
kaldırılması ayrı, Allah’ın kanunu ayrıdır. Allah’ın kanunu tabiri, şimdi tabiat
kanunu denen şeylerdir. Yer çekimi, dünyanın ve gezegenlerin dönüşü gibi
kanunlardır, bir de imanla ilgili hususlardır. Allahü teâlâ Hazret-i Âdem’den
beri gelen bütün Peygamberlere aynı imanı bildirmiştir. Her Peygamber müslüman
idi. Hiç değişiklik yoktur. İslamiyet’ten önceki dinlerin kötü insanlar
tarafından bozulması ayrı şeydir. Bunun üzerine Allahü teâlâ en son ve kıyamete
kadar baki olmak üzere, önceki iman esaslarına da imanı içinde bulunduran
İslamiyet’i göndermiş ve sadece buna imanı emretmiştir. Ama amele ait hususlarda
değişiklik olmuştur. Mesela iç yağı Yahudilere haram idi, Müslümanlara helal
kılındı. İçki daha önce serbest idi, Müslümanlara haram kılındı. Bunlar amele
ait hükümlerdir. (Biz bir âyetin hükmünü kaldırırsak) âyeti amele ait
hükümler için geçerlidir. Bunlar değişmeyen kanunlar değildir. (Benim katımda
söz değişmez) âyetinde bildirilen, Allah’ın sözünden dönmemesi, bir sefer
razı olduğundan rızasını geri almaması, Cennete ve Cehenneme gideceklerin vasfı
gibi değişmez şeylerdir. Kâfirler her devirde Cehennemlik idi, iman edenler her
devirde Cennetlik idi. Değişmeyen bunlardır.
Yahudilere cumartesi günü avlanmak haram idi. Müslümanlara bunu serbest bıraktı.
Bunlar imanla ilgili hususlar değildir. Her millete amele ait farklı hükümler
bildirilmiştir. Ateist bunları bilmediği için, üç farklı âyeti aynı kefeye
koymaktadır.
(Allah dilediğini siler) âyeti ise, bunlardan tamamen farklıdır. Kaza kader
ile ilgilidir.
İnsanların başına gelecek olaylar, doğacakları, ölecekleri ve ne iş yapacakları
gibi bütün bilgiler, levh-i mahfuz denilen bir kitaptadır. Bu kitaptaki
bilgilere kader deniyor. Kader hakkında birçok âyet-i kerime vardır. Birinin
meali şöyledir:
(Herkesin ömrü ve ömürlerin kısalması elbette kitapta yazılıdır.) [Fatır
11] {Kaza-i muallak, levh-i mahfuzda yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapıp
duası kabul olursa, o kaza değişir. Hadis-i şerifte de, (Kader, tedbir ile,
sakınmakla değişmez. Fakat kabul olan dua, o bela gelirken insanı korur)
buyuruldu. (Taberani)}
Alın yazısı iki türlüdür:
Birisi dua ile, sadaka vermekle, iyilik etmekle değişir. Birisi ise asla
değişmez. Mesela evlenmemiz, iş sahibi olmamız ya değişen kısımdandır veya
değişmeyen, biz bilemeyiz. Onun için dua ederiz, iyilik ederiz, değişen kısımdan
ise o değişir. Mesela birisine bir bela geleceği alın yazısında var ise, yine
alın yazısında bu kimse dua edecek o beladan kurtulacak diye yazılır. Biz de dua
ederiz o belayı önlemiş oluruz. Ömrün uzaması kısalması da böyledir. Şu iyiliği
yapacak ve ömrü uzayacak, yahut şu kötülüğü yapacak ve ömrü kısalacak diye
yazılıdır. Kaderin değişeni de, değişmeyeni de olur. Değişmeyen ecele, ecel-i
müsemma denir. Bir âyet-i kerime meali:
(Her ümmetin bir eceli vardır, gelince ne bir an geri kalır, ne de bir an
ileri gider.) [Araf 34] (Bu ecele, ecel-i müsemma denir. Dua ile de
gecikmez.)
İnsanın işine göre, ömrü ve rızkı değişebilir. (Allah, dilediğini siler,
dilediğini değiştirmez. Ümm-ül-kitab [levh-i mahfuz] Ondadır) mealindeki
âyet değişenleri bildirmektedir. Ecel-i müsemma değişmez ama; Ecel-i kaza
değişebilir. Bir örnek: İki kişi, Hazret-i Davud’a birbirini şikayet etti.
Azrail aleyhisselam gelip, (Bu iki kişiden birinin eceline bir hafta kaldı.
İkincisinin ömrü de, bir hafta önce bitmişti; ama ölmedi) dedi. Hazret-i Davud,
hayret edip sebebini sorunca cevaben dedi ki: (İkincisinin bir akrabası vardı.
Buna dargın idi. Bu gidip onun gönlünü aldı. Bunun için Allahü teâlâ, bunun
ömrünü 20 yıl uzattı.) [Levh-i Mahfuz ve Ümm-ül-kitab risalesi]