Sual: (Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’anın hedefi
değildir) deniyor. İslam’ın hedefi, bütün insanların Cennete gitmesi değil midir?
Cennete de yalnız Müslüman gireceğine göre, bu söz yanlış değil mi? Diğer dinler
de hak ise, o zaman hâşâ Allah İslamiyet’i lüzumsuz yere mi gönderdi?
CEVAP
Diğer dinler hak olsaydı, Allahü teâlâ İslamiyet’i göndermezdi. Hâşâ,
lüzumsuz bir iş yapmaz. Yarattığı bütün varlıkların, karıncadan deveye, taştan
toprağa ve yerden göğe kadar, hepsinin bir hikmeti vardır. Faydasız ve hikmetsiz
bir şey yaratmamıştır. Gönderdiği İslamiyet ise, bütün insanları iki cihan
saadetine kavuşturacak en büyük nimettir.
(İnsanları Müslüman yapmak Kur’anın hedefi değildir) sözü müsteşriklere
[oryantalistlere] aittir.
Allahü teâlâ cihadı, bütün insanların sonsuz saadete kavuşması için emretmiştir.
Böylece kâfirleri Müslüman olmakla şereflendirmeyi, onlardan cizye alarak
İslamiyet’in himayesi altına girenlerin çalışmalarına, ibadetlerine karışmayıp,
canlarını, mallarını, namuslarını korumayı emrediyor. Burada kâfirleri müslüman
olmakla şereflendirmeyi veya cizye kabul ederek İslamiyet’in himayesi altına
girenlerin çalışmalarına, ibadetlerine karışmayıp, canlarını, mallarını,
namuslarını korumayı emrediyor.
Müslüman olmayanların, huzura, barışa kavuşmaları, ancak Müslüman olmak veya
cizyeyi kabul etmekle mümkündür. Kur’an-ı kerime uyulan yerlerde huzur, barış ve
adalet kendiliğinden hâsıl olur. Allahü teâlâ, zaten bunun için İslamiyet’i
kullarına lütfedip, ihsanda bulunarak gönderdi. Muhammed aleyhisselamın
gönderilmesi, bütün insanlara rahmet oldu. İşte Müslümanlar, kâfirleri bu tek
yoldan huzura, barışa kavuşturmak için cihad eder. Yeryüzündeki bütün insanların
Müslüman olmakla şereflenmeleri için canlarını, mallarını feda ederler. Buna
(Kur’anın hedefi değil) demek, Kur’an-ı kerime iftira olur.
Allahü teâlâ, bütün insanları Müslüman olmaları için yarattığını bildiriyor.
Bütün insanlara, Müslüman olmalarını emrediyor. Kullarını bu saadete kavuşturmak
için cihad edenlere, çok sevab vereceğini söz veriyor. Cihadda ölenlere şehitlik
rütbesi veriyor. Kelimetullahı [Allah’ın kelimesini] yaymak demek, kelime-i
tevhidi yaymak demektir. Cihad, kelime-i tevhidi, yani imanı yaymak demektir.
İnsanlar arasında adaleti, huzuru, barışı ve emniyeti gerçekleştirmek için tek
çıkar yol, dünyanın her yerine kelime-i tevhidi yaymaktır. Dünya barışı, ancak
böyle sağlanabilir. (F. Bilgiler)
Cihad, bütün insanları iman etmeye çağırmak, bu çağrıyı işitmelerine ve kabul
etmelerine mani olan diktatörlerle devletin savaşmasıdır. Fertlerin cihadıysa,
malla, fikirle ve dua etmekle, İslam ordusuna yardım etmektir. Cihad, farz-ı
kifayedir. (Dürr-ül-muhtar)
Cihadın önemiyle ilgili bazı âyet-i kerimelerin meali şöyledir:
(İman edenler, [yurtlarını, mallarını bırakıp] hicret edip, Allah
yolunda cihad edenler, Allah’ın rahmetini umarlar.) [Bekara 218]
(Mal ve canlarını feda ederek din düşmanlarıyla, Allah rızası için cihad eden
Müslümanlar, oturup, ibadet edenlerden üstündür. Hepsine de, Cenneti söz
verdim.) [Nisa 95]
(Ey müminler, Allah’tan korkun, Ona, Onun rızasına kavuşmak için vesile arayın
ve Allah yolunda cihad edin ki, kurtuluşa eresiniz.) [Maide 35]
(İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad
edenler, Allah katında dereceleri daha üstündür. Kurtuluşa erenler de işte
onlardır.) [Tevbe 20]
(Ey Nebi, kâfirlerle [silahla] ve münafıklarla [öğütle, delille,
belgeyle] cihad et, [öğüt de kâr etmezse] onlara sert davran! Onların
gidecekleri Cehennem, ne kötü yerdir.) [Tevbe 73,Tahrim 9]
(Savaştan geri kalan münafıklar, Resulullahın hilafına, onun savaşa gitmesine
karşılık, oturup kalmalarıyla ferahladılar ve mallarıyla, canlarıyla Allah
yolunda cihad etmekten hoşlanmayıp, “Bu sıcakta savaşa gidilir mi?” dediler.
Onlara, Cehenneme ateşinin daha sıcak olduğunu söyle! Keşke bunu
anlayabilselerdi.) [Tevbe 81]
(Sonradan iman eden ve hicret edip sizinle beraber cihad edenler de
sizdendir.) [Enfal 75]
(Ey iman edenler, din düşmanlarının eziyetlerine sabredin! Onlarla olan
cihadda üstün gelmek için, sabır yarışı yapın. Sınır boylarında, kâfirlere karşı
cihad için nöbet bekleyin ve Allah’tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz) [Al-i
İmran 200]
(Gerçek müminler, Allah yolunda cihad eder, kötülenip kınanmaktan korkmaz.)
[Maide 54]
(De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, aşiretiniz
[hısım, akraba ve yakınlarınız] kazandığınız mallar, kesada uğramasından
korktuğunuz ticaret ve meskenler, size Allah’tan, Resulünden ve Allah yolunda
cihad etmekten daha sevgili ise, Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah
fasıklar güruhunu hidayete erdirmez.) [Tevbe 24]
(Mekke’nin fethinden önce malını veren ve cihad edene, fetihten sonra malını
dağıtan ve cihad edenden daha büyük derece vardır. Allah, hepsine Cenneti vaat
etti.) [Hadid 10]
(Hakiki müminler şunlardır ki, Allah ve Resulüne iman ettikten sonra,
imanlarında şüpheye düşmeyip Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad
edenlerdir.) [Hucurat 15]
(Allah’a ve Resulüne iman edip, malınızla, canınızla Allah yolunda cihad
edersiniz; bunun sizin için çok hayırlı olduğunu bilmelisiniz.) [Saf 11]
(Hafif ve ağırlıklı olarak [kuvvetli-zayıf, genç-yaşlı, zengin-fakir,
yaya-atlı, silahlı-silahsız, hepiniz] savaşa çıkın, malınızla, canınızla
Allah yolunda cihad edin! İyi bilin ki bu sizin için daha hayırlıdır.)
[Tevbe 41]
(Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya
çıkarmadan, Cennete gireceğinizi mi sandınız?) [Âl-i İmran 142]
Bir hadis-i şerifte de, (Cihad etmekle emrolundum. La ilahe illallah
kelimesini söyleyene kadar, onlarla savaşırım) buyuruldu. (Siyer-i kebir)
İslamiyet cihanşümul bir dindir
Hazret-i Âdem'den beri gelen dinlerde, dinin adı, gönderilen peygamberin
adıyla söylenirdi. Mesela, Hazret-i Musa'nın dinine Musevilik, Hazret-i
İsa'nın dinine İsevilik denirdi. Her peygamber, bir bölgeye, bir kavme
gelirdi. O bölgenin, o kavmin peygamberi olurdu. O din belli bir zaman
yürürlükte kalırdı. Sonra yeni bir peygamberle, yeni bir din gönderilirdi.
İslamiyet ise, cihanşümul [evrensel, üniversal, küresel] olarak geldi. Bir
bölgeye, bir ırka değil, bütün insanlığa, bütün dünyaya geldi. Hükümleri de,
kıyamete kadar geçerli olduğu için, gönderilen peygamberin ismiyle bildirilmedi.
Yani Muhammedîlik denmedi. Muhammed aleyhisselamın getirdiği dine, İslamiyet
dendi. Önceki dinlerin hiçbiri bozulmamış olsaydı bile, nesh edildiği yani
yürürlükten kaldırıldığı için, artık o dinlerin hiç birisiyle amel etmek caiz
olmaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hep birlikte Allah'ın ipine [Kur'an-ı kerime, İslamiyet'e] sımsıkı
sarılın!) [Âl-i İmran 103] (Herkes İslam’a sarlmalıdır.)
(Allah indinde hak din, yalnız İslam'dır.) [Âl-i İmran 19] (Başka dinler
hak değildir.)
(Kim İslam'dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.)
[Âl-i İmran 85] (İslam’dan başkası geçersizdir.)
(Allah, Resulünü, hidayet ve hak din İslamiyet'le gönderdi. İslam dinini,
diğer dinler üzerine üstün kıldı. [Muhammed aleyhisselamın hak] Peygamber
olduğuna şahit olarak Allah yeter.) [Feth 28]
(Müşrikler istemeseler de, İslam dinini diğer bütün dinlerden üstün kılmak
için resulü Muhammed aleyhisselamı, [sebeb-i hidayet olan] Kur'an ve
İslam diniyle birlikte gönderen Allah'tır.) [Saf 9]
(Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için
din olarak İslam'ı beğendim.) [Maide 3] (Allah’ın beğendiğini beğenmeyenlere
ne demeli?)
(Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, [İslam
düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan
[kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine]
zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]
Diğer dinler, belli bir bölgeye, belli bir kavme gönderilmişken İslamiyet bütün
dünyaya gönderildi. Peygamber efendimiz de bütün dünyadaki milletlere
gönderildi. Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Her nebi, kendi kavmine, ben ise, kızıl kara, her millete gönderildim.)
[Buhari]
(Her nebiye üstün kılındığım altı hasletten biri, bütün insanlara
gönderilmemdir.) [Müslim]
(Cennete ancak Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]
(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan mutlaka Cehenneme
girecektir.) [Hâkim]