Sual: İctihad nedir?
CEVAP
İctihadın ıstılah (terim) anlamı, müctehid bir âlimin âyet ve hadislerden,
manaları açıkça anlaşılmayanları, açıkça bildiren diğer hükümlere kıyas ederek,
benzeterek, bunlardan yeni hükümler çıkarmaya uğraşması demektir. Mesela
Kur’an-ı kerimde mealen, (Ana babaya, öf demeyin) buyuruldu. Burada
dövmeyin, sövmeyin denilmemiş, bunların en hafifi bildirilmiştir. Müctehidler,
dövmenin, sövmenin ve hakaret etmenin de haram olacağını ictihad etmişlerdir.
Yine Kur’an-ı kerimde şarap içmek yasak edilmiş, başka içkiler bildirilmemiştir.
Şarabın haram olmasının sebebi, sarhoş edip aklı giderdiği içindir. Bundan
dolayı müctehidler, şarabın haram olmasındaki sebep, herhangi bir içkide bulunsa
haramdır, diye ictihad etmişler. Sarhoş eden her şeyin haram olduğunu
bildirmişlerdir.
Kur’an-ı kerimde, ictihad ediniz buyuruldu. Fatebiru âyet-i
kerimesi, (Ey akıl sahipleri, akıl erdiremediğiniz meselelerde, onları bilen
ve derinliklerine tam ermiş olanlara tâbi olunuz) demektir. (Menar şerhi)
O halde, ilimde ihtisası tam olan müctehidlerin, manaları açıkça anlaşılmayan
âyet ve hadislerin içlerinde saklı bulunan ahkâmı ve meseleleri, ictihad ederek
açığa çıkarması farzdır. İctihad makamına layık olabilmek için, birçok şartlar
vardır. Bu yüksek vasıfları taşıyan kimseler, ancak asr-ı saadette, Sahabe-i
kiramın zamanında, Tâbiin ve Tebe-i tâbiin devrinde bulunabiliyor, sohbet
bereketi ile yetişiyordu. Zaman ilerleyip, fikirler bozulduktan, bid’atler
çoğaldıktan sonra, böyle kıymetli kimselerin azaldığı, hicri dördüncü asırdan
sonra, bu sıfatlara malik bir âlimin ortada kalmadığı, Mizan-ül-kübra,
Redd-ül-muhtar ve Hadika’da yazılıdır.
İctihad makamına varmış bulunan yüksek kimseler, kendi ictihadlarına göre
hareket etmek mecburiyetindedir. Başka müctehidlerin ictihadlarına tâbi
olamazlar. Hatta Peygamberlerin zamanlarında da, sahabeden biri, kendi
Peygamberinin ictihadına uymayan ictihadda bulunursa, kendi ictihadına göre
hareket ederdi. Peygamberler de ictihad ederlerdi. Fakat ictihadlarında hata
ederlerse, Allahü teâlâ, derhal Cebrail aleyhisselamı göndererek, hataları vahiy
ile düzeltilirdi. Yani Peygamberlerin ictihadları hatalı kalmazdı. Mesela, Bedir
gazasında alınan esirlere yapılacak şey için, Server-i âlem bazı Sahabe-i kiram
ile birlikte bir türlü, Hazret-i Ömer ise, başka türlü ictihad etmişlerdi.
Sonra, âyet-i kerime gelerek, Allahü teâlâ, Hazret-i Ömer’in ictihadının doğru
olduğunu bildirdi. Bunun gibi Abese suresi de, bir ictihad hatasını düzeltmek
için nazil olmuştu. Peygamber efendimizin vefatları sırasında, hokka ve kalem
hakkındaki emirlerinin anlaşılmasında Hazret-i Ömer’in ictihadı da öyledir.
Eshab-ı kiramdan sonra meşhur dört imam ve bunların mezheplerine göre ictihad
eden imam-ı Ebu Yusuf, imam-ı Nevevi, imam-ı Gazali hazretleri gibi yüksek
âlimler yetişti. Asr-ı saadet uzaklaştıkça, hadis-i şerifleri nakil ve rivayet
eden 12 silsilenin haber verme zincirinin halkaları arttı. Hadis-i şeriflerin
hangi silsileden ve hangi kimselerden alınacağı, düşünülecek bir mesele oldu ve
çok güç ve belki imkansız oldu. Bundan dolayı, dördüncü asırdan sonra, ictihad
edebilecek bir âlim yetişemez oldu. Bütün Müslümanlar, bu dört imamdan birine
tâbi olup, o imamın mezhebine uymaya mecbur oldu. (Eshab-ı kiram kitabı)
Sual: Fen vasıtaları değişiyor. Karşılaştığımız yeni olaylar için yeni
ictihadların yapılması gerekmez mi?
CEVAP
Bugün ibadet konusunda yeni bir olay olmadığı için ictihada da ihtiyaç
yoktur. Çünkü, din bilgilerinde, açıklanmamış bir şey kalmadı. Kemale gelmiş
olan bu dine ilave edilecek bir şey de yoktur. Resulullah efendimiz, kıyamete
kadar olacak her şeyin hükmünü bildirdi, mezhep imamları da bunları açıkladı.
İbadetler ve diğer hükümler kıyamete kadar aynıdır. Mesela namaz 1400 sene önce
nasıl kılınıyor ise, kıyamete kadar aynıdır. Bunlarda değişiklik, ilave ve
çıkarma olmaz. Bu hükümlerin günlük olaylara tatbiklerini ise, müctehid olmayan
âlimler yapar. Her asırda gelecek olan müceddidler, bu işi yapacaklardır. Fakat,
ictihad ile yine hükümler çıkarmayacaklardır. Çünkü, buna lüzum bırakılmamıştır.
Helal ve haram ve her delil açıklanmıştır. “Yeni olaylar için yeni ictihadlar
yapılmalıdır” diyerek, dinde ilaveler, değişiklikler yapmak lazım olduğunu
savunmak çok yanlış olur.
Sual: Masondan veya fasık Müslümandan müctehid olur mu? Mesela mason
Abduh’a mutlak müctehid deniyor. Müctehid olmak için iman ve amel şartı yok mu?
CEVAP
İctihad için gerekli zahiri ilmi, bir gayrimüslim de, bir fasık da
öğrenebilir. Müctehid olmak için, gerekli şartlardan ve ilimlerden başka,
kuvvetli iman sahibi olmak ve itminan ile dolu, nurlu ve saf bir kalbe ve
vicdana sahip olmak da şarttır. (Eshab-ı Kiram kitabı)
Dinimiz, fasığın doğru okuduğu ezana bile itibar etmiyor, yeniden okunması
gerektiğini bildiriyor. Okuduğu ezanı kabul olmayan birinin sözüne itibar edilir
mi hiç? Masondan, fasıktan müctehid olamaz. Müctehid olmak için ilahi mevhibe
sahibi de olması gerekir.
İkinci bir husus ise, müctehid âlimler, asr-ı saadette, Sahabe-i kiramın
zamanında, Tâbiin ve Tebe-i tâbiin devrinde bulunabiliyor, sohbet bereketi ile
yetişiyordu. Zaman ilerleyip, fikirler bozulduktan, bid’atler çoğaldıktan sonra,
böyle kıymetli kimselerin azaldığı, hicri dördüncü asırdan sonra, bu sıfatlara
malik bir âlimin ortada kalmadığı, Mizan-ül-kübra, Redd-ül-muhtar ve
Hadika’da yazılıdır.
Şimdi salih müslümandan bile müctehid yetişemezken, fasıktan, masondan nasıl
yetişebilir ki?