Sual: Mahlûklar içinde, insanların yeri nedir?
CEVAP
İnsanların dereceleri, bütün mahlûkların tam ortasındadır. İslamiyet’e
uyanlar, yükselirler, meleklerden üstün olurlar. Nefslerine ve kötü arkadaşlara
uyarak, İslamiyet’ten uzaklaşanlar, alçalırlar.
İnsan, ruhu tarafından meleklere, bedenin yapısı bakımından hayvanlara
benzemektedir. Ruh tarafını kuvvetlendiren kimse, meleklerden de üstün olur.
Çünkü beden, insanı meleklikten uzaklaştırmakta, hayvanlara yaklaştırmakta iken,
bu alçalmaya karşı koymuş ve yükselmiştir. Melekte, hayvanlaştırıcı bir beden
yoktur. İyilikleri, meleklik ile birlikte yaratılmıştır.
Bir kimse, bedeni kayırır, nefsi kuvvetlendirirse, hayvanlardan aşağı olur.
Allahü teâlâ, (Hatta onlar, hayvanlardan daha aşağıdır) buyurarak, böyle
kimselerin kötülüklerini bildirmektedir. (Araf 179, Furkan 44)
Çünkü, hayvanda akıl yoktur. Meleklere benzeyen ruhları da yoktur. Şehvetlerine
uymaları suç olmaz. İnsanlara akıl ışığı verilmiş olduğundan, nefslerine
uymaları, doğru yoldan sapmaları çok çirkin olur. İnsanların, hayvanların
yaşamaları için, en çok gerekeni havadır. Havasızlığa birkaç dakikadan fazla
dayanamazlar. Hemen ölürler. Hava, aramakla, bulmakla, zahmet çekmekle ele
geçecek bir şey olsaydı, bunu arayacak kadar zaman bile yaşayamazlardı. Bu
derece acil olan, bu çok lüzumlu maddeyi, Allahü teâlâ, her yerde bulunacak ve
mahlûklarının ciğerlerine kadar, kendiliğinden, kolayca girecek şekilde
yaratmıştır. Yaşayabilmek için su, bu kadar acil değildir. İnsanlar ve
hayvanlar, suyu arayıp bulacak zaman kadar yaşayabilirler.
Bunun için, suyu bulmak icap etmektedir. Hayvanlarda akıl bulunmadığı ve
birbirlerine yardımcı olmadıkları için, yiyeceklerine yardımcı olmadıkları için,
yiyeceklerini ve giyeceklerini hazırlayamazlar. Bundan dolayı, yiyeceklerini
pişirmeleri, hazırlamaları gerekmez. Ot, leş yerler. Tüy, yün, kıl ile
ısınırlar. Korunma aletleri, kendilerinde yaratılmıştır. Birbirlerine muhtaç
değildirler.
İnsanlar ise, bütün bunları hazırlamaya, düşünmeye mecburdur. Ekip biçmedikçe,
ekmek yapmadıkça doyamazlar. İplik ve dokuma ve dikicilik yapmadıkça
giyinemezler. Korunmaları için de, akıllarını zekâlarını işletmeleri, fen
bilgisi öğrenmeleri, sanayi kurmaları gerekir.
Her hayvanda bulunan bir çeşit üstünlük, insanda bir araya getirilmiştir.
İnsanın, kendisinde yaratılan bu üstünlükleri meydana çıkarması için, aklını
kullanması, fikrini yorması, çalışması gerekir. Saadet ve felaket kapılarının
anahtarı, insanın eline verilmiştir. Yükselmesi veya alçalması, kuvvetini sarf
etmesine ve çalışmasına bırakılmıştır. Aklını, fikrini işleterek, saadet yolunu
görüp, bu yolda yürümeye çalışırsa, içinde yaratılmış olan yükseklikler,
kıymetler eline geçer, yükselerek, meleklere karışır. Allahü teâlânın rızasına,
sevgisine kavuşur. Yok eğer, nefsin zararlı arzularına uyarak, yaratıldığı gibi,
hayvanlık derecesinde kalırsa, işi tersine dönerek, alçala alçala,
esfel-üs-safiline düşer. Felaketten felakete, Cehenneme kadar sürüklenir.