Sual: Nefsini bilen Rabbini bilir veya nefsini tanıyan
Rabbini tanır hadisinin uydurma olduğu söyleniyor. Bu hadis İslam
âlimlerinin kitaplarında var mıdır?
CEVAP
Önce şunu bildirelim. Uydurma bir hadis iki sebepten kitaba alınır:
1- Kitabın yazarı haindir, İslamiyet’i içeriden yıkmak için uydurma
hadisleri kitabına alır.
2- Kitap yazan hain değildir ama cahil ve gafil olduğu için alır.
Hakiki İslam âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis var denirse, bu büyük zatlar
gafillik, cahillik veya hainlikle suçlanmış olur. O mübarek zatlara bunlar nasıl
yakıştırılabilir? Bir İslam âlimi uydurma hadisi kitabına alır mı hiç? Cahillik
denirse hâşâ İslam âlimi cahil olursa kim âlim olur ki? Gafillik de öyle. Onlar
gafil ise biz nasıl müteyakkız [uyanık] oluruz?
Müctehid, bir hadis için sahih değil diyebilir, bu da ancak kendisi için
geçerlidir. Bir muhaddis, şu hadis bana göre uydurma dedi diye bizim de uydurma
dememiz caiz olmaz, bu haddini bilmemekten, cahillikten, hatta hainlikten ileri
gelen bir söz olur. Kur'an-ı kerimde, (Âlimlere sorun) buyuruluyor.
Hadis-i şerifte ise, (Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir), (Âlim,
Allahü teâlânın güvendiği kimsedir) buyuruluyor. Allahü teâlânın güvendiği
ve kendilerine sorun dediği vârisi olan âlimler kimdir? Muhaddisler, müfessirler
ve fakihler değil midir? Resulullah efendimizin (Vârislerim) dediği
âlimler İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani değil ise kimlerdir? Abduh mu? Şevkani mi?
Sehavi mi, Kardavi mi? Acluni mi? Mezhep imamları veya bir imam-ı Gazali,
bir imam-ı Rabbani eğer Resulullahın vârisi değil ise, başka bir tane
vâris gösterilemez. Allah’ın güvendiği, Resulünün vârisi olan âlimlere
güvenmeyen, hâşâ onların yalan söyleyeceğini veya Kur'an-ı kerime aykırı hadis
nakledebileceğini sanmak ne kadar yanlıştır.
Mezhepsizlerin anladıkları doğru oluyor da, ne diye muhaddislerin, fakihlerin,
müfessirlerin anladıkları doğru olmuyor? Onlardan öğrenilen bilgilerle, onlar
sorguya mı çekilir? Bu nasıl mantık, bu nasıl ilim, bu nasıl edep böyle? İslam
âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis var diyerek din düşmanlarına alet
olmaktan, onların tuzaklarına düşmekten çok sakınmalı.
(Nefsini [kendini] tanıyan Rabbini tanır) hadisini imam-ı Münavi,
Künuz-üd-dekâık isimli hadis kitabında yazmakta ve Deylemi’de
bulunduğunu da bildirmektedir.
İmam-ı Maverdi hazretleri buyurdu ki:
Hazret-i Âişe, (İnsan Rabbini ne zaman tanır?) diye sual edince,
Peygamber efendimiz, (Nefsini tanıdığı zaman) buyurmuştur.
(Edeb-üd-dünya)
İmam-ı Rabbani hazretlerinin oğlu Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Men arefe nefsehu, fekad arefe rabbehu = kendini tanıyan rabbini tanır
hadis-i şerifinin manası, bir kimse kendi hakikatini, kötülükler ve zıtlıklar
ile beraber bilip, her hayır ve kemali, Allahü teâlâya ait bilince çaresiz,
Allahü teâlâyı hayır ve kemali ile bilmiş olur. (3/65)
Allahü teâlâyı tanımaktan maksat, Ona, Onun istediği şekilde doğru ibadet
etmektir.
Nefsimizle cihad
Sual: Nefsle mücadeleyi büyük cihad olarak bildiren hadis uydurma
diyorlar. Bu hadis-i şerif, hadis kitaplarında yok mudur?
CEVAP
Nefsimiz kâfirdir. Gıdası da haramlardır, ibadet etmek istemez, ilah olmak
ister. Nefsi tanımayanlar, bunun şerrinden kurtulmayı cihad sanmazlar. Bir
hadis-i şerif meali:
(Hak teâlâ buyurdu ki: Nefsine düşmanlık et, çünkü o benim
düşmanımdır.) [M.Rabbani]
Nefsini yenmek çok zor ve büyük iştir. Nefsimizi günahlardan temizlemeye, emir
ve yasaklara uymaya çalışmak Cihad-ı ekber olarak bildirilmiştir. Kalbin
yani ruhun nefse aldanmaması, ona uymaması için, nefs ile yaptığı mücadele büyük
cihad olur. İslamiyet her asırda geçerlidir. Peygamber efendimiz bir savaştan
dönünce buyurdu ki:
(Küçük cihaddan döndük, nefsle olan büyük cihada başladık.) [Deylemi,
Beyheki, Hatibi Bağdadi, İ. Gazalî, İ.Süyuti]
Bu büyük imamların naklettiği bu hadis-i şerife uydurma demek, İslâm
âlimlerine olan itimadı sarsmaya çalışmak demektir. Seyyid Abdülhakim efendi
buyurdu ki:
Hadis ilminde müctehid bir âlim, bazı âlimlerin sahih dediği bir hadise mevdu
diyebilir. Müctehidin böyle demesi; “Bu hadisi, Resulullah söylememiştir"
anlamında değildir. Bu hadis benim usulüme göre yani sahih olması için aradığım
lüzumlu şartları taşımadığından hadis değil, uydurmadır; fakat başka müctehide
göre hadis sahih olabilir demektir. Farklı ictihadlar da aynen böyledir. Bana
göre yani elimdeki mevcut delillere göre doğrusu bu der; fakat farklı ictihadda
bulunan müctehide söz söylemez. Bunun için hiçbir Ehl-i sünnet âliminin
kitabında uydurma hadis olmaz.
Resulullah efendimiz, hadis uyduran ve uydurma hadisi nakleden için ağır
tehditlerde bulunmuştur. Mesela (Hadis uyduran Cehennemdeki yerine
hazırlansın) hadis-i şerifi din kitaplarında var. Böyle bir hadis-i şerif
olmasa bile, hangi İslam âlimi kitabına uydurma hadis alır? Mezhepsizler,
(Uydurma hadisi kitabına almak, ya ihmallik, ya gafillik ya cahillik veya
hainlikten ileri gelir) diyorlar. Peki Kütüb-i sittede, diğer hadis ve tefsir
kitaplarında veya İhya’da uydurma hadis var denirse, bu büyük zatlar ihmallik,
gâfillik, cahillik veya hainlikle suçlanmış olmuyor mu? O mübarek zatlara bunlar
nasıl yakıştırılabilir?
Mısırlı mezhepsizler, (Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis
çoktur) diyorlar. Mezhepsizlerin sözleri delil oluyor da, mezhep imamlarının,
İmam-ı Gazalinin, İmam-ı Rabbaninin sözü neden delil olmuyor? Onlardan
öğrendiğimiz bilgilerle, onları mı sorguya çekeceğiz? Bu nasıl mantık, bu nasıl
ilim, bu nasıl edep böyle?
Netice:
(Uydurma hadis), bu sözü Allah Resulü söyledi diye iftira etmektir.
Sıradan bir müslümanın bile hayalinden dahi geçiremiyeceği bu iftirayı, bir
ehl-i sünnet âlimi hiç yapabilir mi?
Resulullah efendimizin (Vârislerim) dediği, Allahü teâlânın güvendiği
zatlara yani İslam âlimlerine karşı en azından edebi muhafaza etmeli, din
düşmanlarına aldanıp suizan etmemeli. Allahü teâlânın, dinini, soysuzlara karşı
bu mübarek zatlar vasıtasıyla muhafaza edip, yaydığını unutmamalı.