Sual: Bazıları, (İslam artık toplumun gereklerine göre değişmeli.
Mesela kadınlar daha özgür olmalı, istedikleri gibi giyinip, istedikleri gibi
çıkıp gezebilmeli) diyor. Bunlara nasıl cevap vermeli?
CEVAP
Dini insanlar çıkarmadı ki insanlar değiştirsin. Kadının nasıl giyineceğini
insanlar tespit edemez ki. Allah’a inanan kimse, O ne demişse Ona inanması
gerekir, uyarsa daha büyük nimettir. Ben hepsine inanıyorum, tamamını
beğeniyorum ama hepsini uygulayamıyorum demeli. Yoksa, günaha alışıp da bu günah
mubah olmalıydı demek Allah’a inanmamak olur.
O kimseler Allah’a inanmıyorlar, inansalar böyle demezler. Allah her şeyi bilmez
mi, bugünkü toplumu bilmiyor muydu? İslam’da reform demek ben Allah’a
inanmıyorum demektir, yahut Allah’ı basit bir varlık gibi görüp bu işi iyi
yapmamış demektir.
Toplumun gereklerine göre dini değiştirmek dini yıkmaktır. Birinin çıkıp (ben
İslam dinini yıkacağım) dediğini gördünüz mü hiç. Görmediniz, demez çünkü. Niye
desin ki, o zaman onu herkes tanıyacak, gerçek suratını herkes görecek. Dini
yıkma fırsatını ya bulacak ya bulamayacak. Ama çıkıp tesettür yok diyor, âdetli
iken namaz kılınır diyor, faiz helal diyor, Allah resulünü kabul etmeyip (Yalnız
Kur’an) diyor. Ve daha neler neler. Bunları söyleme fırsatı bulduğu gibi, bazı
ahmaklardan taraftar da bulabiliyor. Peki bu dini yıkmak değil mi?
Dini bozmaya çalışmak
Dini inançları bozmak için dört koldan saldırıya geçilmiştir. Her gün yeni
bir şey çıkarılarak itikadımız, amelimiz zedeleniyor. “Hayzlı iken Kur’an
okunur, oruç tutulur” gibi, dört delile (Kitaba, sünnete, icmaya ve kıyasa)
aykırı fikirler üretilirken, şimdi de, mevsimi yaklaştığı için hac ibadeti
bozulmaya çalışılıyor. Türk milleti fakir olduğu için hacca gitmemesi
gerekirmiş. Çünkü dinimiz israfı yasaklıyormuş. Acaba bu sözlerinde samimiyet
eseri var mıdır? Samimi isen, niye Bodrum’a, Avrupa’ya, Amerika’ya eğlenmeye
gidiyorsun? Niye yoksulları gözetmeyip de, festivaller peşinde koşuyor, yılbaşı
eğlenceleri tertip ediyor, devrilen çamlar altında, şarap fıçılarını boşaltıyor
ve sabaha kadar kumar oynuyorsun?
Haccı engellemekle yoksulluk önlenemez. Peygamber efendimiz, yoksulluğu
önlemenin yolunu bildirmiş, (Zenginlerin zekatı, fakirlere kâfi gelmeseydi,
Allahü teâlâ fakirlerin rızkını başka yollardan verirdi. Aç kalan fakir varsa,
zenginlerin zulmü yüzündendir) buyurmuştur. Demek ki zenginler zekatını
yerli yerince verse, haccı engellemeye lüzum kalmayacak ve aç kalan fakir de
bulunmayacaktır.
Emekli vaiz adı altında bir başkası da, (Diyanet fikir üretemiyor) diyerek,
dinimizi bozmaya çalışıyor. (İslam dünyası aklını kullanmalı, yüzyıllardan beri,
paslanan, çürüyen ve işlevini yitiren o akıldışı kilitleri söküp atmalı) diyor.
Paslanan, çürüyen ne diye merak ettik. Baktık ki, bunlar, dinimizin, hac,
kurban, tesettür gibi emirleri imiş. (Hacca gidecekler, kurban kesecekler,
evsizlere, yoksullara yardım etmeli) diyor. Dini kuralları koyan Allah’tır.
Allah toplumda yoksulların olacağını bilmiyor muydu? (Bir toplumda yoksul
varken, hacca gidilmez, kurban kesilmez) diyemez miydi? Demediğine göre, kurban
derilerine sahip çıkma hevesi gibi, kurbanın kendisine de, hac paralarına da
sahip çıkmak mı istiyor?
Bu iş olmayınca da, (Hani islamiyet akıl diniydi? Niye aklını kullanmıyorsun?
Akıl yolunu seçerek kurban ve hac paralarını niye yoksullara vermiyorsun) diyor.
Felsefecileri ve sapık fırkalardan mutezileyi övüyor. (Farabi, İbni Sina, İbni
Rüşt gibi düşünürler, İslamlığı hep aklın ve yaşanan dünyanın, insansal
gereklerin aynasına tutarak değerlendirdiler. O dönemlerin ürünü olan Mutezile,
inançta yazgıcılığı (kaderciliği) reddederek, İslam’ın akılsal yol ve
yöntemlerle kurumlaşmasına çalıştı) diyerek kaderi de inkâr ediyor. Kader,
Allahü teâlânın insanların başlarına gelecek işleri bilmesi ve bu bilgisinin bir
kitaba [levh-i mahfuza) yazılması demektir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor
ki:
(Allah, onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.) [Bekara 255]
(Allah her canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekanı bilir. Hepsi
açık bir kitapta [levh-i mahfuzda] dır.) [Hud 6]
(Yaptıkları küçük büyük her şey, satır satır kitaplarda yazılmıştır.) [Kamer
52, 53]
Bu ve benzeri birçok âyet vardır. Ama inanan kim? Adam, hep Kur’an Kur’an der
ama ya Kur’ana inanmaz veya onu istediği gibi yorumlar.
(İmam-ı Gazali'nin kilitlediği akıl kapısını açmak gerekir) diyerek de, nakli
esas alan âlimlere dil uzatıyor. Emekli vaizin aklı var da, imam-ı Gazali veya
öteki âlimlerin aklı yok mu idi? Adam, (Benim düşüncemde olan akıllı, benim gibi
düşünmeyen akılsızdır) demek istiyor.
(Örtünme Kur’anda bir dönemin, bir olayın zorunluluğu olarak vardır. Ama
günümüzde o zorunluluklar birtakım yasal ve yaşamsal önlemlerle, gereklerle
başkalaşmıştır. O halde herkes Avrupalı gibi giyinmelidir) diyerek tesettüre de
dil uzatıyor.