Sual: Hazret-i İbrahim, niçin oğlunu kurban etmek istedi?
CEVAP
İbrahim aleyhisselam, Allahü teâlâ bir oğul verirse, onu Allah için kurban
edeceğini söyledi. Dileği hasıl olunca, sözünü yerine getirmesi rüyada
bildirildi.
Hazret-i İbrahim, sözünde durup oğlunu kurban etmek istedi. Cenab-ı Hak, (İbrahim,
gerçekten rüyasına sadakat gösterdi. Elbette bu açık bir imtihandı. Oğluna
karşılık ona büyük bir kurbanlık koç fidye verdik. İhsan sahiplerini böyle
mükafatlandırırız) buyurdu.
Hazret-i İbrahim, Nemrud tarafından ateşe atıldığında canı ile,
Hazret-i İsmaili kurban etmesi emredildiğinde evladı ile,
ovaları kaplayan bütün sürülerini bağışlamakla da malı ile imtihan edildi. Üç
imtihanı da kazandı. Kur'an-ı kerimde, (Sözünün eri İbrahim) diye övüldü.
(Necm 37)
Böyle sözünde durmak büyük fazilettir. Kur'an-ı kerimde, sözünde duranlar
övülmektedir:
(Müminler içinde Allah’a verdiği sözde duran nice erler var.) [Ahzab 23]
(Elbette İbrahim, sadık bir Peygamberdi.) [Meryem 41]
(İsmail, sözünde sadık resul bir Peygamberdi.) [Meryem 54]
Hadis-i şerifte ise buyuruldu ki:
(Doğruluk iyiliğe, iyilik Cennete götürür. İnsan doğruluk ile Allah indinde,
sıddıklardan yazılır.) [Müslim]
Hazret-i İbrahim, Cenab-ı Hakkın gönderdiği koçu kurban etti. Peygamber
efendimiz, Eshab-ı kirama, (Kurban kesmek, babanız İbrahim’in sünnetidir)
buyurdu. (Hakim)
Dinen zengin sayılmayan kimsenin, borcu yoksa, gücü de yeterse, kurban kesmesi
çok iyi olur. Hadis-i şerifte, (Bayramda kurban kesmekten daha faziletli bir
amel yoktur. Ancak sıla-i rahm bundan müstesnadır) buyuruldu. (Taberani)
Hazret-i İsmail ve kurban
İbrahim aleyhisselam, oğlu Hazret-i İsmail’in endamındaki cemal ve kemalini
görünce, babalık sevgisi ile oğluna karşı muhabbet uyanır. Bu huzur ve rahatlık
içinde uyur. Rüyada, oğlu Hazret-i İsmail’i kurban ederken görür. Hanımı
Hazret-i Hacer’in yanına gider.
- Ey Hacer, gözümün nuru oğlum İsmail’e en iyi elbisesini giydir, saçını tara,
onu bir dostun ziyaretine götüreceğim, bir bıçak ve ip de getir.
- Bıçak ve iple bu nasıl misafirliğe gidiş?
- Belki Allahü teâlâ bize bir koyun verir.
İblis, bunu duyunca, bana iş düştü diyerek Hazret-i Hacer’in yanına gelir.
- Ey Hacer, İbrahim, İsmail’i nereye götürdü?
- Ziyarete.
- Hayır, kurban etmeye...
- Nasıl olur? Bir baba, oğlunu kurban eder mi?
- Ama (Rabbim emretti) diyor.
- Eğer Allahü teâlâ emretmişse, Ona bin can feda olsun.
İblis, bu sefer Hazret-i İbrahim’e gidip der ki:
- Oğlunu nereye götürüyorsun?
- Ziyarete.
- Hayır kurban edeceksin, o rüya şeytanidir.
- Hayır, gördüğüm rüya Rahmani idi.
- Oğlunu kesmene gönlün razı mı?
- Ey melun, şunu yakînen bil ki, dünyadaki herkes benim evladım olsa ve Rabbim
hepsini kurban etmemi emretse, hepsini kurban ederim.
Şeytan, Hazret-i İbrahim’den ümidini kesip, Hazret-i İsmail’in yanına gelir:
- Ey İsmail, nereye böyle?
- Ziyarete.
- Hayır baban, seni kesecek.
- Beni niçin kesecek?
- (Rabbim emretti) diyor.
- Eğer Allahü teâlâ emretmişse, bin canım dosta feda olsun.
İblisin vesvesesi bitmeyince Hazret-i İsmail, babasına der ki:
- Bu beni rahatsız ediyor.
- Ona taş at, uzaklaşsın.
Taş atıp Mina’ya geldiklerinde, Hazret-i İbrahim oğluna der ki:
- Canım yavrum, başımızda bela var. Bilemiyorum niçin had cezasına müstahak
oldun?
- Babacığım, bu sözden kan kokusu geliyor.
- Oğlum, rüyada, seni boğazladığımı görüyorum. Ne dersin? (Saffat 102)
- İnsan, sitem kamçısını yemedikçe kımıldamaz. Babacığım, sana ne emrediliyorsa
yap, inşaallah beni sabredicilerden bulacaksın. Başımı vermek benim için bir an
sürer. Ama kendi elinle oğlunu kurban etmek, gönlüne zor ve ağır gelebilir. Üç
arzum var:
Birincisi: Ellerimi ve ayaklarımı sıkı bağla!
- Yavrucuğum, dosta giderken ağlayıp, feryat edilmez.
- Belki hançerem [gırtlağım] hançerine dayanamaz, elimi, ayağımı oynatır da seni
üzerim.
İkincisi: Beni yüzü koyun yatır, yüzümü görme, ben de yüzünü görmeyeyim ki,
belki coşarım da, senin babalık sevgin harekete gelir, ikimiz de, emri yerine
getirmekte kusur ederiz.
Üçüncüsü: Annem beni göremeyince dayanamaz, onu teselli et ve iyilikte
bulun.
Melekler de ağlamıştı
Hazret-i İsmail ağlarken melekler de ağlar. Babası, bıçağı boğazı üzerine
koyunca, oğlu güler.
- Yavrucuğum, bu halde iken niçin gülüyorsun?
- Gördüm ki bıçakta Besmele yazılı, dostun ismi yazılı olan bıçak, nasıl keser?
Hazret-i İbrahim, olanca kuvveti ile bıçağı çakar, bıçağın ağzı döner ve kesmez.
Kızıp, bıçağı yere çalar. Bıçak Allahü teâlânın emriyle dile gelip der ki:
- Bana niçin kızıyorsun? Sana kes diye emreden, bana da kesme diye emrediyor.
O zaman şu lütuf nidası erişti:
(Ey İbrahim, gerçekten rüyana sadakat gösterdin. Güzel amel işleyeni işte
böyle mükafatlandırırız. Bu açık bir imtihandı. Oğluna karşılık ona büyük bir
kurbanlık koç fidye verdik)
Hazret-i İbrahim, gökten inen koçu yakalayınca, oğlunun bağlarının çözüldüğünü
görür.
- Yavrucuğum, bağlarını kim çözdü?
- Beni ölümden kurtaran dost, bağlarımı çözdü.
- Ey oğlum, şimdi dua et, ne istersen Allahü teâlâ kabul eder.
Hazret-i İsmail şöyle dua etti:
(Ya Rabbi, Kıyamette, mümin olan herkesi mağfiret eyle!)
(Bütün müminleri mağfiret ettim ve bağışladım) müjdesi geldi. (R.
Nasıhin)