Başlık | Yazı |
---|---|
Resulullahın vârislerine güvensizlik |
Mezhepsizlik demek, Resulullah efendimizin vârisleri olan âlimlere düşmanlık
demektir. Suizan ve iftira demektir. Hadis-i şerifte, (Âlim Allah’ın
güvendiği kimsedir, Resulullahın vârisidir) buyuruluyor. |
Retansiyon |
Birikme, toplanıp kalma. (örn. İdrar retansiyonu; idrar tutulması, idrar yapamama) |
Retiküler |
Ağ gibi, ağ biçiminde. |
Retina |
Gözün en iç tabakası, ağ tabaka. |
Retinit |
Retina iltihabı. |
Retrobulber |
Göz küresinin arka kısmı. |
Retrobülber Nörit |
Görme sinirinin, gözün arka kısmındaki bülümünün ani görme kaybı ile karakterize iltihabı durumu. |
Retrogressiv |
Gerileyen. |
Retroperitoneal |
Periton zarın arkasında. |
Retroversi |
Bir organın normal konumda değil arkaya doğru eğik durumda olması. |
Revâfıd |
Râfizîler. Hazret-i Ali'yi sevmekte taşkınlık ederek diğer Eshâb-ı kirâmı (Peygamber efendimizin arkadaşlarını) kötüleyenler. Doğru yoldan sapanlar. (Bkz. Râfızîler) |
Revaskülarizasyon |
Yeniden damarlanma. |
Revâtib Sünnetler |
Peygamber efendimizin beş vakit namazın farzından önce veya sonra devamlı kıldığı müekked sünnetler. |
Reyhan |
Rızık, merhamet, güzel. |
Reyhane binti Semun |
Peygamberimizin hanımlarından. |
Reynaud |
Sebebi bilinmeyen, daha çok ortaya yaşlı kadınlarda rastlanan bir rahatsızlık olup, özellikle soğuğa maruz kalınca parmaklarda morarma ve hissizleşme ile karakterize bir damar rahatsızlığıdır. |
Rezâlet |
Rezillik, kötü ahlâk, fazîletin zıddı. |
Rezeksiyon |
Bir organ veya vücut kısmının bir bölümünün veya tamamının çıkartılması. |
Rezidü |
Artık, bakiye. |
Rezidüel |
Kalan, artan. (örn. Rezidüel idrar; idrar yapıldıktan sonra çıkartılamıyarak geride kalan idrar) |
Rezîl |
Alçak, îtibârsız. |
Rezistan |
Mukavim, dirençli. |
Rezorbsiyon |
Emilme. |
Rezzâk (Er-Rezzâk) |
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Her yarattığı ve rızık vereceği mahlûkunun rızkını yaratıcı ve ulaştırıcı ve o rızık ile faydalanma sebeblerini hazırlayan ve rızık gönderen Allahü teâlâ. Kur'ân-ı ker... |
RH Faktörü |
|
Ria |
Dölyolunda girilerek dölyatağı içine doğum kontrolü amacıyla yerleştirilen araç. |
Ribâ |
Fâiz; ödünç vermekte, rehnde (ipotekte) ve alış-verişte, alıcıdan veya vericiden (satıcıdan) birinin ötekine karşılık olarak vermesi şart edilen fazla mal. (Bkz. Fâiz) Allahü teâlâ âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki: |
Ribâ'l-Fadl |
Ölçü veya tartıyla alınıp satılan şeyleri, kendi cinsleriyle peşin olarak, karşılığı olmayan bir fazlalıkla değişmek. |
Ribât |
Sınır karakolu; İslâm dînini üstün kılmak, müslümanlardan kâfirlerin şerrini, zararını def etmek için düşman sınırında nöbet beklemek. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: |
Ribe'n-Nesîe |
Gecikme ribâsı. Bir cinsten olan iki şeyin birini, diğeri karşılığında veresiye olarak satmak veya başka başka cinslerden olup; ağırlık, hacim veya uzunluk ölçüsüyle yâhut belirli ölçülerde olup, sayıyla alınıp satılan iki şeyi veresiye değişmek. Mik tarlar... |
Ribi Bin Âmir |
Eshab-ı kiramın elçilerinden. |
Ric'î Talâk |
Geri dönülebilen talâk (boşanma). Zevceye yaklaştıktan sonra sarîh (açık) veya işâretle, üç adedine veya bir ivâza (bedele, karşılığa) bağlı olmaksızın ve beynûnete yâni ayrılığa delâlet eden (gösteren) bir sıfatla sıfatlanmamış ve... |
Ricâl-i Gayb |
Her devirde bulunan fakat herkesçe tanınıp bilinmeyen ve görülmeyen, dünyânın nizâmı ile vazîfeli mübârek, büyük zâtlar. |
Rics |
Pis, murdar. |
Rıdâ (Radâ) |
Süt emme çağında yâni iki buçuk yaşından küçük bir çocuğun bir kadının memesinden süt emmesi veya bir kadının sütü bir vâsıta ile çocuğun mîdesine gitmesi. Evlenmede nesebden (soydan) haram olanlar, rıdâ'dan da... |
Riddet |
İrtidâd etme. İslâm dîninden çıkma. (Bkz. İrtidâd ve Mürted) |