Başlık | Yazı |
---|---|
Zafer |
Maksada ulaşma, barışma, düşmanı yenme. |
Zaferi siz mi kazandınız, Allah mı ihsan etti? |
Gazneli Sultan Mahmud Han, İslam’ı yaymak için Hindistan'a 18 sefer düzenlemişti. Bu seferlerden birinde çok şiddetli bir direnme ile karşılaşınca, zafere kavuşacağından şüpheye düşmüştü. Tam bu zor durumda iken Allahü teâlâya şöyle yalvard... |
Zâfir |
Zafer kazanan, üstün gelen. |
Zâhid |
1. Dünyâya düşkün olmayan kimse. |
Zâhid |
Evliyânın büyüklerinden ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Ahmed bin Muhammed bin Süleymân, künyesi Ebü’l-Abbâs’dır. Lakabı Şihâbüddîn’dir. Zâhid diye meşhûr oldu. Doğum târihi bilinmemektedir.... |
Zahid |
Masivadan yüz çeviren. |
Zâhid İsfehânî |
Tebe-i tâbiînin âlim ve velîlerinden. İsmi, Muhammed bin Yûsuf’tur. İbâdete çok düşkündü. Dünyânın, Allahü teâlânın rızâsı için olmayan her şeyinden el çekmişti. Çok büyük evliy... |
Zâhid Yozgadî Şehy Hacı Ahmed Efendi |
Yozgat'ta yetişen velîlerden. Yozgat'ta doğmuştur. Babası eşraftan Süleyman Efendidir. Yaklaşık 1774 (H. 1188) târihinde doğdu. 1897 (H.1314)de 123 yaşında vefât etti. |
Zâhidü’l-Kevserî |
Osmanlı velî ve âlimlerinden. İsmi Muhammed Zâhid’dir. Babası ulemâ ve meşâyıhtan Hasan Hilmi Efendidir. Kevserî nisbesiyle meşhûr oldu. 1879 (H.1296) senesinde Bolu’nun Düzce ilçesine bağlı Çalıcumâ (Hacı Hasan Efendi) köy... |
Zâhir (Ez-Zâhir) |
1. Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Varlığında şek ve şübhe olmayan, her eserinde varlığına deliller, işâretler bulunan yüce Allah. |
Zâhir Haberler |
Hanefî mezhebinin, İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe ve talebelerinden gelen kuvvetli, güvenilir haberlerine verilen ad. Bu haberlere usûl haberleri de denir. |
Zâhir Mânâ |
Lafızdan (sözden) anlaşılan, açık, görünen mânâ. |
Zâhirî İlimler |
Okuyarak, çalışarak ve araştırarak elde edilen, öğrenilen ilimler. Kelâm, tefsîr, fıkıh gibi din bilgileriyle; mantık, matematik, fizik, kimyâ, biyoloji, geometri gibi fen bilgileri. |
Zâhiriyye |
Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerin zâhir, görünen mânâlarından başka hiçbir delîl ve kıyâsı kabûl etmeyen Dâvûd-i Zâhirî'nin kurduğu mezheb. |
Zahîrüddîn Halvetî |
Evliyânın büyüklerinden. İsmi Ali, künyesi Ebü'l-Ferec, lakabı Zahîrüddîn’dir. Harezm’de, Herat’ta yaşadı. Doğum târihi bilinmemektedir. 1397 (H.800) senesinde Herat civârında Kazergâh’da vefât etti. Dergâhı bah... |
Zakir |
Allahı çok anan. |
Zâkirzâde Abdullah Efendi |
Anadolu’da yetişen büyük velîlerden. İsmi Abdullah bin Şâban’dır. Mahlası Bîçâre’dir. Doğum târihi ve yeri bilinmemektedir. 1657 (H.1068) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kabri Üsküdar’daki Karacaahmed mezarlığının... |
Zâlim |
1. Zulm eden, müslümanlara ve İslâmiyet'e; eli ile, dili ile ve kalemi ile zarar veren, başkalarının hakkına tecâvüz eden. |
Zalime imhal etmek |
Sual: Ehl-i sünnet kasidesinde şöyle bir mısra var: |
Zalimler ve hidayet |
Sual: Maide suresi 51. âyetinde, (Şüphesiz Allah, zalimler
topluluğuna hidayet vermez) deniyor. Taif, zalimler topluluğuydu. Peygamberi
taşlamışlardı; fakat Allah onlara hidayet verdi. Bu tezat değil mi? |
Zamane şeyhi |
Nasıl şeyhlik edersin, |
Zâmin |
Kefil, birisinden belli bir veya birkaç kimsenin istedikleri bir şeyi, kendisinin de ödeyeceğine söz veren kimse. Dâmin. (Bkz. Kefil) |
Zamir |
Yürek, iç, vicdan. |
Zamm-ı Sûre |
Farz namazın ilk iki rek'atinde, sünnet namazların ve vitrin her rek'atinde ayakta Fâtiha'dan sonra okunan sûre veya en az üç kısa âyet. |
Zan |
Sanma ve düşünme. |
Zann-ı Gâlib |
Çok kuvvetli zan.
|
Zannî Delil |
Mânâsı açık anlaşılmayan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ile bir sahâbî tarafından bildirilen mânâsı açık hadîs-i şerîf. |
Zar |
Anatomide makroskopik ya da mikroskopik boyutlu, az ya da çok farklılaşmamış ve karmaşık yapıda, geniş ve yassı katman biçimli oluşumların genel adı. |
Zarar veren gıdalar |
Sual: Zeytinyağı benim mideme dokunuyor. Ama bazı arkadaşlar, (Zeytin
yağında şifa var, yemekte mahzur yoktur) diyorlar. Zeytinyağı yemem uygun
olur mu? |
Zararın neresinden dönülürse kârdır |
Erdal Bey, telefonu kapatırken şöyle diyordu: |
Zarf ve mazruf |
Sual: (Allah rahmet etsin) deniyor. Bu ifade yanlış değil mi? Çünkü rahmet; acımak, şefkat etmek, esirgemek anlamındadır. Allah acımak etsin denir mi hiç? Allah acısın, merhamet etsin denir. (Vatan sevgisi imandandır) deniyor. Vatan denilen şey... |
Zarîfî Hasan Efendi |
Büyük velîlerden. İsmi, Hasan Zarîfî Efendidir. 1477 (H.882) senesinde Rumeli’de Siroz şehrinde doğdu. 1576 (H.984) da İstanbul’da Boğazkesen Hisarında vefât etti. Yaşadığı devir, Sultan Selîm ile oğlu Sultan Murâd Han devriydi. |
Zâriyât Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin elli birinci sûresi. |
Zarûret |
Haram olan, yasaklanan bir işin yapılmasını mübâh (dînen serbest) kılan sebeb, özür. |
Zaruret ve fitne zamanında |
Sual: Harama helal veya haram bir şey için Allah razı olsun diyenin kâfir olacağı din kitaplarında yazılıdır. Biz namaz kılan tesettürlü kimseleriz. Bayramda seyranda yabancı erkeklerle tokalaşıyor veya öpüşüyoruz. Bizi öpen yaşlı erkeklere... |
Zarûriyyât-ı Din |
|