Sual: Bir arkadaşım, önceleri, (Allah’a inanırım; ama peygamberlere
inanmam) diyordu. Daha sonra, (Allah’a inanınca, peygamberlerine de inanmak
gerekir) dedi ve artık peygamberlere de inanıyor; fakat şimdi de, (Mezheplere
inanmam, âlimlere inanmam. Âlim de insandır, o da hata eder. Bazıları da
hocalarının kitaplarındaki her bilgiye muhakkak doğru gibi bakıyorlar. Hocaları
da insandır, hata edebilir) diyor. Böyle demesi uygun mu?
CEVAP
Kesinlikle uygun değildir. Peygamber efendimiz çeşitli hadis-i şeriflerinde,
(Âlimler benim vârislerim, vekillerimdir. Eshabımın hangisine uyarsanız doğruyu
bulursunuz) buyuruyor. Vekilin yaptığı işin hükmü, aslın yaptığı işin hükmü
gibi geçerlidir. Mezhebe uyan Peygamber efendimize uymuş olur.
(Âlimler de insan, ya hata ederlerse ne olacak?) diye hatıra gelebilir. İctihad
makamına yükselmiş bir âlimin hatasını, ictihad derecesine yükselmiş başka bir
âlim bile bilemez; çünkü (İctihad ictihadla nakzedilemez) yani onun
hükmünü bozamaz, o ictihadı hükümsüz hale getiremez. Onun için müctehidin hatası
bilinemez. Onun Allah indinde bir hatası varsa, yine ictihadı için sevab alır.
Sevab alınan bir ictihad için hata denmez. (Âlim de insandır, o da hata eder)
demek yanlış olup, âlimlere olan itimadı sarsar. Âlimlere itimat sarsılınca
hadis-i şeriflere, zayıf veya uydurma gözü ile bakılmaya çalışılır. Bir âlimin,
bir hatasını bulduk denirse, öteki sözlerine nasıl itimat edilir ki? Artık o
âlimin bütün ictihadlarına şüphe ile bakılır. İslam âlimlerinin kitaplarında
uydurma hadis olmaz. Bir tane var denirse, ötekilere nasıl itimat edilir ki?
Hadislere uydurma damgası basmakla, dine olan itimat sarsılmaya başlar.
Hadislere itimat kalkınca, Kur’an-ı kerimi açıklayan hadis-i şerifler yok olmuş
olur ve herkes, Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre açıklamaya çalışır. Adı
İslam da olsa, yerini başka bir din alır.
Hele, Peygamber efendimize kadar hocaları, silsilesi malum olan ve icazet
sahibi, yetkili bir âlim için, (O da insandır, hata edebilir) demek çok
yanlıştır. Bu da, hocaya olan itimadı sarsmak için söylenmiş bir sözdür.
Hocaya itimat sarsılınca, onun vekiline de itimat kalmaz. Hocayı kabul edenin,
vekilini de aynen kabul etmesi gerekir. Kabul etmezse hocasına da itimat
etmediği anlaşılır. (Hoca, onu değil de şunu vekil etmeliydi) demek de, hocayı
kabul etmemek olur. Vekili kötülüyor gibi görünse de, aslında itiraz hocayadır.
Ebu Cehil de, (Kureyş büyükleri, zenginler dururken bir yetim nasıl peygamber
olur) diyerek Resulullahın peygamberliğini kabul edememişti. Ebu Cehil, burada
Allahü tealayı suçlamaktadır. (Bu işe layık olmayan birisini nasıl peygamber
yaparsın) demek istiyordu. İşte bunun gibi, hocanın vekilini kabul etmeyenler
de, hocayı kabul etmemiş olurlar. Resulullahın varisleri, vekilleri olan
müctehidlerin mezheplerini kabul etmeyenler, Resulullahı kabul etmemiş olurlar.
(Niye buna ictihad etme yetkisini verdin?) demek, aslında Resulullahı suçlamak
olur. Hiçbir zaman unutulmamalı ki, vekil asıl gibidir.
Ortada din kalmaz
Sual: Dinde, din kitaplarından nakli esas almak yanlıştır. Âlimler de insan,
biz de insanız. Niye onlardan nakli esas alalım ki?
CEVAP
Bu söz, mezhepsizlerin çok kullandığı bir ifadedir. İnsan denince, cahili de,
âlimi de, kâfir de anlaşılır. Her Müslüman, hatta Peygamber efendimiz de
insandır. Bunların hepsinin, insan olduğunu bilmeyen yoktur. Bunun için,
(Onlar da insandır) sözünün içinde hakaret yatmaktadır. Onlar da, sıradan
bir insan denilmek isteniyor. Bu sözü ancak, kendini de onlar gibi büyük bilen
veya onları da kendisi gibi aşağı gören söyleyebilir.
Muteber kitap demek, dinde senet olan kitaplar demektir. Dinde dört delil
vardır. Bunlardan sonuncusu, kıyas-ı fukahadır. Fukaha yani âlimler, insan diye
atılırsa, ortada din kalmaz. Çünkü bu âlimler, Resulullahın varisleridir.
Kur'an-ı kerimde, (Âlimlere sorun) buyuruluyor. Âlimleri, onlar da
insandır diyerek küçültmek, insanı küfre sürükler; çünkü Allahü teâlânın ve
Resulünün kıymet verdiği kimseleri küçültmek, dinin sahibini yalanlamak olur.