Sual: Mealden mi yoksa fıkıh kitabından mı dini öğrenmeyi tavsiye
edersiniz?
CEVAP
Mealden tefsirden din öğrenilmez. Ahmed Tahtavi hazretleri buyuruyor ki:
Kur'an-ı kerimdeki Allah’ın ipine sarılın ifadesindeki ipten maksat,
cemaattır. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış
ayrılan dalalete düşer. Sivad-ı a'zam, fıkıh âlimlerinin yoludur. Fıkıh
âlimlerinin yolu da, Resulullah efendimizin ve Hulefa-i raşidinin yoludur.
Kurtuluş, Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasındadır. Fırka-i naciyye, bugün dört
mezhepte toplanmıştır. Bu zamanda bu dört hak mezhepten birine uymayan, bid'at
ehlidir. (Tahtavi)
Muhammed Hadimi hazretleri buyurdu ki:
(Dindeki dört delil, müctehid âlimler içindir. Bizim için delil, mezhebimizin
bildirdiği hükümdür. Çünkü biz, âyet ve hadisten hüküm çıkaramayız. Bunun için,
mezhebimizin bir hükmü, âyet ve hadise uymuyor gibi görünse de, mezhebimizin
hükmüne uyulur. Yahut başka bir âyet veya hadisle değişmiştir, yahut tevil
edilmesi gerekir. Bunları da ancak müctehid âlimler anlar. Bunun için tefsir ve
hadis değil, âlimlerin kitaplarını okumak gerekir.) [Berika]
Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Bir işte anlaşamazsanız bu işin hükmünü, Allah ve Resulünden anlayın!)
[Nisa 59]
Buradaki Anlayın emri müctehid âlimler içindir. Çünkü Allahü teâlâ,
âlimlere sorulmasının gerektiğini bildiriyor. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) [Nahl 43]
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihada verilen sevaba göre,
deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad sevabı da, emr-i maruf ve nehy-i
anilmünker sevabı yanında, denize nispetle bir damla su gibidir.) [Deylemi]
(Fıkıh öğrenmek her müslümana farzdır. Fıkhı öğrenin ve öğretin, cahil olarak
ölmeyin!) [İ. Maverdi]
(İbadetlerin en kıymetlisi fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.) [İbni Abdilberr]
(Her şeyin dayandığı direk vardır. Dinin temel direği, fıkıh ilmidir.)
[Beyheki]
(Âlimlerin en hayırlısı fıkıh âlimleridir.) [İ. Maverdi]
(Allahü teâlâ, iyilik vermek istediği kimseyi fıkıh âlimi yapar.)
[Buhari]
(Fıkhı bilmeden ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkana
benzer.) [Deylemi]
(Hikmetsiz kalb, harap ev gibidir. Şu halde öğrenin, öğretin. Fıkıh öğrenin,
cahil olarak ölmeyin. Çünkü Hak teâlâ cahillik için mazeret kabul etmez.)
[İ. Sünni]
(Allah indinde en üstün kimse fakihtir.) [M. Zühdiyye]
(Az fıkıh, çok ibadetten iyidir. İhlasla ibadet edene fıkhı öğrenmek nasip
olur.) [Taberani]
Hazret-i Ebu Bekir (Ya Resulallah, savaştan başka cihad yolu var mı?) diye
sordu. Resul-i ekrem buyurdu ki:
(Evet vardır. Emr-i maruf ve nehy-i münker yapmaktır.) [Tibyan]
Fıkhı öğrenmek her Müslümana farz-ı ayndır. Fıkıh âliminin Müslümanlara
sağladığı faydanın sevabı, cihad sevabından çoktur. (Redd-ül-muhtar)
Mezhep imamları, (Âlimlerden sorup öğrenin) mealindeki âyet gereğince,
Kur'an-ı kerimin manasını, Tabiinden ve Eshab-ı kiramdan öğrenerek, kitaplarına
yazmışlardır. Diğer âlimlerimiz de, bunların kitaplarından, tefsirden, hadisten
anladıklarını, bizim gibilere açık, kolay öğretmek için, binlerce Fıkıh ve
İlmihal kitabı hazırlamışlardır. (Birgivi)
Ehl-i sünnet itikadını ve farzları, haramları öğrenmek farzdır. Bunlar, ancak
fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh, âyet ve hadislerden çıkarılmıştır.
(Hadika)
Fıkıh, salih kimselerin yazdığı ilmihallerden öğrenilir. Ehl-i sünnet
âlimlerinin kıymetli eserlerinden derlenerek hazırlanan (Tam İlmihal Seadet-i
Ebediyye) kitabı, fıkıh bilgileri öğrenilecek en emin kaynaktır.
En lüzumlu bilgiler
Lüzumlu fıkıh bilgilerini öğrenmek farz-ı ayn iken, bu farzı terk edip,
(İmanı araştırıyorum) diyerek ağaçların, çiçeklerin, insan ve hayvanların
anatomisini incelemekle meşgul olmak haramdır. İman esasları tahkik edilmez,
yani araştırılmaz. Peygamber efendimiz, (Ahir zamanda, kocakarı gibi itikad
edin!) buyurarak, kocakarı gibi iman etmeyi tavsiye etmiştir. (Deylemi)
İspat ile delil ile iman olmaz. İman, görmeden inanmaktır. Kur’an-ı kerimde,
salihler övülürken, (O müttekiler ki, gayba inanırlar, namaz kılarlar ve
kendilerine verdiğimiz mallardan [zekat ve her türlü hayır hasenat için]
harcarlar) buyuruluyor. (2/3)
İman bilgilerini anlatan derin ilme ilm-i kelam denir. Kelam ilmini, ehl-i
sünnet âlimlerinin bildirdikleri itikadı öğrenecek ve bunları akıl ve nakil ile
ispat edecek ve sapıklara, dinsizlere anlatacak kadar okumak farz-ı ayn olup,
bundan fazlasını öğrenmek, ancak din âlimlerine lazımdır. Başkalarına caiz
değildir. Başkaları bu ilimle meşgul olursa, bâtıl yollara kayar, sapıtıp zındık
olur. (Hadika)
Âlimler buyuruyor ki
İlm-i kelam ile uğraşıp sapıtmak yanında, büyük günah işlemek hafif kalır.
Ehl-i sünnet itikadını iyi öğrenmeden önce, ilm-i kelam ile uğraşmanın zararı
bilinseydi, kelam ilmi ile uğraşmaktan, aslandan kaçar gibi kaçınılırdı.
(İmam-ı Şafii)
Bid’at ehli ile kelamcıların şahitlikleri kabul değildir. (İmam-ı Malik)
Kelam ilmi ile uğraşan hep şüphe içindedir, iflâh olmaz. (İmam-ı Ahmed)
Kelam ilmi ile uğraşan imam olamaz, zamanla dinden çıkar. (İmam-ı Ebu Yusuf)
Resulullah efendimiz, fıkhı teşvik etti, kelamı yasakladı. (Hadis
âlimleri)
Kelam ilmi ile uğraşanların çoğu zındık olur. (Fetava-i Bezzâziyye)
Fıkıh öğrenmek her Müslümana farz-ı ayndır. (İbni Abidin)
Tasavvuf sayesinde iman sağlamlaşır. Akıl ile, delil ve ispat ile kuvvetlenen
iman böyle sağlam olmaz. (İmam-ı Rabbani)
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri de buyuruyor ki:
İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik
etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan, tasdiktir.
Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek
olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere
itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü iman parçalanmaz.
Hadis-i şerifte, (Dini aklı ile ölçen kadar zararlı kimse yoktur)
buyurulmaktadır. (Taberani)
İman kıymetlidir
Cahil ve âlim herkes, kelam ilmi ile uğraşmayı bırakıp, ilmihal bilgilerini
öğrenmeye çalışmalı; zira fıkıh ilmi zaruri lazımdır. Peygamber efendimiz
buyurdu ki:
(İmanın sermayesi fıkıhtır.) [Deylemi]
(Fıkıh ilmi her Müslümana farzdır.) [İ.Maverdi]
(Dinin temel direği fıkıhtır.) [Beyheki]
Fıkıh ilmi ise, nakli esas alan doğru bir ilmihal kitabından öğrenilir. Bir
Müslümanın, imanını ehl-i sünnet itikadına göre düzelttikten sonra, imanın
gereği olan amellerini ilmihale uygun yapması gerekir. Ayrıca imanını tehlikeye
düşürecek iş ve sözlerden de uzak durmalıdır. Çünkü iman ne kadar kıymetli ise,
zıddı olan küfür de o kadar kötüdür. İmanı kurtarmak için ibadetleri yapmak ve
haramlardan kaçmak gerekir. Bilhassa küfre düşürücü söz ve hareketlerden
sakınmalıdır. Mesela imanını çok kuvvetli sanan biri, Allah dostlarından birine
düşman olsa veya Allah düşmanlarından birini sevse, yahut, (Kuşların uçuşunda
ilahi şuuru görüyoruz) veya (Bu iş Allah’ın aklına aykırıdır) dese, yaptığı
ibadetler kıymetsiz olur ve Cehenneme gider. Çünkü küfre düşürücü ifade
kullananın imanı gider. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Öyle bir zaman gelir ki, kişinin imanı gider de haberi olmaz. Halbuki ondan,
gömleğin çıktığı gibi, iman çıkmış olur.) [Deylemi]
Şeytanın ağlatıp sızlattıkları
Sual: Tarikata bağlı arkadaşlar şeyhlerinden bahsederken muhabbetlerinden
ağlayabiliyorlar, fakat Allahü teâlâdan ve Peygamber efendimizden bahsederken
hiç de böyle bir hâl içerisinde olduklarını göremiyoruz. Bu durumda,
İslamiyet’in ruhuna aykırı bir durum ortaya çıkmış olmaz mı?
CEVAP
Aykırı olmayabilir. Fakat aykırı olması daha kuvvetlidir. Çünkü şeytan,
dinimizi doğru ve tam bilmeyen, (fıkıh bilmeyen) tarikatçıları oynatır, ağlatır,
zıplatır, cezbeye sürükler.
Size Seadet-i Ebediyyeden aldığım bir menkıbeyi yazıyorum. Bu haller şeytandan
olabilir.
Fârisi Tezkiret-ül-Evliya kitabında diyor ki, İbrahim Ethem hazretlerine,
falanca yerde bir genç var. Gece gündüz ibadet ediyor. Vecde gelip kendinden
geçiyor, dediler. Gencin yanına gidip, üç gün misafir kaldı. Dikkat etti,
söylediklerinden daha çok şeyler gördü. Kendinin soğuk, hâlsiz, habersiz, gencin
ise, böyle uykusuz ve gayretli hâline şaşıp kaldı. Genci, şeytan mı aldatmış,
yoksa hâlis ve doğru mu diye anlamak istiyordu. Yediğine dikkat etti. Lokması
helalden değildi. Bu hâllerin hep şeytandan olduğunu anlayarak, genci evine
davet etti. Ona helalinden bir lokma yedirince, gencin hâli değişip, o aşkı,
arzusu ve gayreti kalmadı. Genç, İbrahim’e (Bana ne yaptın?) diye sorunca,
(Lokmaların helalden değildi. Yemek yerken, şeytan da midene giriyordu. O
hâller, şeytandan oluyordu. Helal yiyince şeytan giremedi. Asıl, doğru hâlin
meydana çıktı) dedi
Sual: Fıkıh kitaplarındaki mahrem bahisleri, birkaç kişi birlikte okumak
günah olur mu?
CEVAP
Olmaz.
Mealden tefsirden din öğrenilmez
Sual: Mealen ne demektir?
CEVAP
Mealen demek, tefsir âlimlerinin bildirdiklerine göre demektir. Yani tefsir
âlimlerinin anladığı mana demektir. Bunun için Kur'an tercümesi denilen
kitaplardan, Kur'an-ı kerimin manası anlaşılmaz. Kur'an tercümesi okuyan kimse,
murad-ı ilahiyi öğrenemez. Tercüme edenin bilgi derecesine göre, yaptığı
açıklamayı öğrenir. Bir cahilin veya bir sapığın yaptığı tercümeyi okuyan kimse
de, Allahü teâlânın bildirmek istediğini değil, tercüme edenin anladım sanarak
kendi kafasından anlatmak istediğini öğrenir.
Kur'an-ı kerim tercümesini okuyan, amele, ibadete ait bilgileri öğrenemez.
İtikada ait bilgileri ise öğrenmesi hiç mümkün olmaz. Çünkü 72 dalalet fırkası,
Kur'an-ı kerime yanlış mana verdiği için sapıtmıştır. Kur'an tercümesi okuyarak,
doğru imanı, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek mümkün olmaz. Hatta (Beydavi),
(Celaleyn) gibi kıymetli tefsirleri bile bizim gibilerin anlaması mümkün
değildir. Kur'an-ı kerimin manasını öğrenmek isteyen kimse, Ehl-i sünnet
âlimlerinin yazdığı, kelam, fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır. (Hadika)
Âlimler sapıtınca
Fıkıh bilgilerini, İslam âlimleri, âyet-i kerimelerden ve hadis-i
şeriflerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir.
Fıkıh kitapları varken, din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye kalkışmak nafile
ibadet olur. Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan
tefsir okumak caiz değildir. Zaten müctehid olmayanların, tefsirden fıkıh
bilgisi öğrenmesi imkansızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen yetmiş iki
fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana çıkardıkları için sapıtmışlardır.
Âlimler sapıtınca, âlim olmayanların tefsir, okuması felaket olur. (Hadika)
Sual: Dinimizi, asıl kaynağından öğrenmek için hangi meali ve tefsiri
tavsiye edersiniz?
CEVAP
Kur'an-ı kerimin muhatabı Muhammed aleyhisselamdır. Ona gelmiştir. Manasını
yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir.
Kur'an-ı kerimi tefsir eden Odur. Doğru tefsir kitabı da, Onun hadis-i
şerifleridir. Din âlimlerimiz, bu hadis-i şerifleri toplayıp, tefsir
yazmışlardır.
Âyet-i kerimeler kısa ve tam tercüme edilemediği için, İslam âlimleri, tercüme
değil, uzun tefsir ve tevillerini bildirmişlerdir. Resulullahın bildirdiği
manalara Tefsir denir. Tefsir, ancak Fahr-i âlem efendimizin mübarek lisanından,
Sahabe-i kirama ve onlardan Tabiine ve Tebe-i tabiine ve böylece sağlam,
kıymetli insanların söylemesi ile, fıkıh ve kelam âlimlerine gelen haberlerdir.
Bundan başka olan bilgilere tefsir denmez. Müfessir, tefsir kitabı yazan demek
değildir. Müfessir, kelam-ı ilahiden, murad-ı ilahiyi anlayan derin âlim
demektir. Beydavi tefsiri bunların en kıymetlilerindendir. Bu tefsir kitaplarını
da anlayabilmek için, yirmi ana ilmi, iyi öğrenmek gerekir. Ana ilimlerden biri,
tefsir ilmidir. Bu yirmi ana ilmin kolları, seksen ilimdir.
1986da İstanbul’da yapılan (Kur'an Tercümeleri Sempozyumu)nda 1500den fazla
tercüme incelendiğinde, birbirini tutmayan hükümler görüldü. Herkes anlayışına
göre tefsir ettiği için, karşımıza bir korkunç, dehşetli ve vahim manzara
çıkmıştır. Halbuki nakle dayanılsaydı böyle olmazdı. Türkiye’de ilk defa Kur'an
tercüme işini, Cihan Kitabevi sahibi Misak isimli bir Ermeni başlatmıştır.
Maksat dinimizi bozmaktır. Bu oyuna gelinmemeli!
Din fıkıhtan öğrenilir
Bizim gibilerin, tefsirden din öğrenmesi mümkün değildir. Tefsirden abdestin
farzını bile öğrenmemiz mümkün değilken, itikadi konuları öğrenmemiz nasıl
mümkün olur? İslam âlimleri yıllarca çalışarak, Kur'an-ı kerimden çıkardıkları
hükümleri, kitaplara yazmışlardır. Bir müslüman, hangi mezhepte ise, mezhebine
ait kitapları okur, dinini öğrenir. Zaten her müslümanın, bir ilmihal kitabı
okumakla, dinine ait lüzumlu bütün bilgileri öğrenmesi mümkündür. Tıp kitabı
okuyarak hastalıklara teşhis koymak, tedavi ve ameliyatlara girişmek milyonda
bir ihtimal de olsa belki mümkün olabilir, fakat Kur'andan din öğrenmek mümkün
olmaz. Her işi ehlinden öğrenmek gerekir. Fıkıh kitaplarını "Tabu" olarak
gösterenler, "Dini Kur'andan, tefsirden öğrenin!" diyenler, eğer cahil
değilseler, din anarşisi meydana çıkarmak için çalışan hain ve sapık
kimselerdir.
Tefsirler ve fıkhın önemi
İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
(Namaz kılacak kadar sure ezberlemek farzdır. Bundan sonra, fıkıh bilgilerinden
farz-ı ayn olanları öğrenmek, Kur'an-ı kerimin fazlasını ezberlemekten daha
iyidir. Çünkü, Kur'an-ı kerimi ezberlemek [hafız olmak] farz-ı kifayedir.
İbadetler ve muamelat için gereken fıkıh bilgilerini öğrenmek ise farz-ı ayndır.
Helalden, haramdan iki yüzbin meseleyi ezberlemek gerekir. Bunların bir kısmı
farz-ı ayndır. Bir kısmı da farz-ı kifayedir. Herkese, işine göre, lüzumlu olan
farz-ı ayn olur. Fakat hepsini öğrenmek, hafızlıktan daha iyidir.
Mezhep imamlarımız, (Âlimlerden sorup öğrenin) mealindeki âyet-i kerime
mucibince, Kur'an-ı kerimin manasını, Tabiinden ve Eshab-ı kiramdan öğrenerek,
kitaplarına yazmışlardır. Diğer âlimlerimiz de, bunların kitaplarından,
tefsirden, hadisten anladıklarını, bizim gibilere açık, kolay öğretmek için,
binlerce Fıkıh ve İlmihal kitabı hazırlamışlardır. (Birgivi)
Ehl-i sünnet itikadını ve farzları, haramları öğrenmek farzdır. Bunlar, ancak
fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkhı, âlimler, âyet-i kerimelerden ve hadis-i
şeriflerden çıkarmışlardır. (Hadika s. 324)
İmam-ı Şarani hazretleri de buyuruyor ki:
(Hadis-i şerifler, Kur'an-ı kerimi açıklar. Mezhep imamları, hadis-i şerifleri
açıkladı. Diğer âlimler de, mezhep imamlarının sözlerini açıkladı. Namazların
kaç rekat olduğunu, rüku ve secdede okunacak tesbihleri, bayram ve cenaze
namazlarının nasıl kılınacağını, zekat nisabını, orucun ve haccın farzlarını,
hukuk bilgilerini, Peygamber efendimizin açıklaması olmadan Kur'an-ı kerimden
anlamak mümkün değildir.
İmran bin Husayn hazretleri, (Bize yalnız Kur'andan söyle!) diyene, (Ey ahmak,
Kur'an-ı kerimden her şeyi anlamak mümkün mü? Mesela namazların kaç rekat
olduğunu bulabilir miyiz?) buyurdu. Hazret-i Ömer’e de, (Farzlar seferde kaç
rekat kılınır? Kur'anda bulamadık) dediler. Cevaben, "Allahü teâlâ bize Muhammed
aleyhisselamı gönderdi. Biz, Kur'an-ı kerimde bulamadıklarımızı, Resulullah
efendimizden gördüğümüz gibi yapıyoruz. O, seferde dört rekatlık farzları, iki
rekat olarak kılardı. Biz de öyle yaparız" buyurdu.) [Mizan]
Kur'an-ı kerimde, Resulullaha ve âlimlere uymamız emrediliyor. (A. İmran 31,
Haşr 7, Nahl 43)
Peygamber efendimiz de, (Âlimlere tâbi olun) buyuruyor. (Deylemi)
O halde, Allahü teâlânın emrine uyarak, âlimlere tâbi olmamız, uymamız şarttır.
Fıkhı bilmeden dine uymak mümkün olmaz. Çünkü dinin temeli fıkıhtır. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(İbadetlerin en kıymetlisi fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.) [İbni
Abdilberr]
(Her şeyin dayandığı direk vardır. Dinin temel direği, fıkıh ilmidir.)
[Beyheki]
(İbadet için fıkıh kâfidir.) [Beyheki]
(Fıkhı bilmeden ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkana
benzer.) [Deylemi]
İlmihal bilgileri
Sual: Fıkıh, yani ilmihal bilgilerinden önce başka kitap okumak uygun mudur?
CEVAP
Asla uygun değildir. Fıkıh ilmi ile uğraşmak, yani farzları ve haramları
öğrenmek, her müslümana farz-ı ayndır. Fazlasını öğrenmek de, farz-ı kifaye
olup, çok sevaptır. (Hadika)
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Her müslümanın ilmihal öğrenmesinin farz olduğunu fıkıh âlimleri sözbirliği ile
bildirdi. Bunun için, karı-kocanın hayz ve nifas bilgilerini öğrenmeleri
gerekir. Kocası, hanımına öğretmeli, kendisi bilmiyorsa, bilen kadınlardan
öğrenmesi için izin vermelidir. Kocası izin vermeyen kadının, ondan izinsiz
gidip öğrenmesi gerekir. (Menhel)
İmam-ı Muhammed’e, mütehassıs olduğu tasavvuf bilgisinde bir kitap yazmadığını
sorduklarında, (Zühd ve takva, ancak, bütün işlerde İslamiyete uymakla, bâtıl,
fasid ve mekruh sözleşmelerden sakınmakla elde edilebilir. Bunlar da, fıkıh
kitaplarından öğrenilir. Alış-veriş ve başka sözleşmeleri yapacak kimsenin
bunların sahih ve helal olması şartlarını öğrenmesi gerekir. Bunun için, bu
işlerin ilmihalini öğrenmek her mükellefe farz-ı ayndır. Bu farzın yerine
getirilmesi için, alış-veriş kitabını yazdım) buyurdu. (Hadika)
Önce lüzumlu bilgi
Ehl-i sünnet itikadını ve fıkıh bilgilerini öğrenmeden önce, Gülistan ve
benzeri kitapları okumamalıdır. Fıkıh kitapları yanında, Gülistan ve benzeri
kitaplar lüzumsuzdur. Dinde gerekenleri, önce okumak ve öğrenmek ve öğretmek
gerekir. [Din bilgilerini öğrenmeden, başka şeyler öğrenenler ve çocuklarına
doğru din bilgisi öğretmeyerek, para kazanmaya uğraşanlar, ne kadar aldanıyor.]
Kur'an-ı kerimin hakiki manasını anlamak isteyen bir kimse, din âlimlerinin
kelam ve fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır. Bu kitapların hepsi, Kur'an-ı
kerimden ve hadis-i şeriflerden alınmış ve yazılmıştır. Kur'an tercümesi diye
yazılan kitaplar, doğru mana veremez. Okuyanları, bunları yazanların
fikirlerine, düşüncelerine ve maksatlarına esir eder ve dinden ayrılmalarına
sebep olur.
Abdest, gusül, teyemmüm, mest, namaz, oruç, zekat, adak, yemin çeşitleri, hac
bilgilerini öğrenmek, fıkıh bilgisi ile mümkündür. Fıkıh bilgisi de ancak doğru
yazılmış bir ilmihalden öğrenilir.
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabında, bir müslümana gereken bütün dini
bilgiler vardır. Hepsi de en kıymetli eserlerden derlenmiştir. Bu kitabı baştan
sona dikkatlice okuyan birisi, dinimizin bütün emir ve yasaklarını öğrenir.
Dinimiz hakkında kâfi bilgiye sahip olur. Her müslümanın dinimizi çok iyi
bilmesi şarttır. Dinini bilmeyenin dini yoktur. 95. baskısı yapılan, 1248
sayfalık Tam İlmihali, her müslümanın okuyup, çoluk çocuğuna da okutması
gerekir.
Mahrem bilgiler
Sual: Tam İlmihal’deki mahrem bilgileri birkaç kişinin birlikte okumaları
caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir..