Başlık![]() |
Yazı |
---|---|
Hatim bir kişinin okumasıdır |
Sual: (Okunan Kur’an lamba gibidir. Bir lamba için birisi gazyağı, diğeri fitil, bir başkası kibrit getirse lamba yandığında, herkes tam bir lambaya sahip olur ve lambadan istifade eder. Bunun gibi, değişik cüzleri okuyup Kur’anı hatmeden kimseler de böyle... |
Hatim Duası |
Sual: Kur’an-ı kerimi hatmettim. Evde okumam için örnek bir hatim
duası bildirir misiniz? |
Hâtim-i Esam |
Evliyânın büyüklerinden. Adı Hâtim bin Anvân bin Yûsuf el-Esam, künyesi Ebû Abdurrahmân'dır. Belh'te doğmuştur. Doğum târihi belli değildir. Hâtim-i Esam, Şakîk-i Belhî'nin talebesi, Ahmed-i Hadraveyh'in hocasıdır.... |
Hatim-i Tai’den daha cömert fakir |
Cömertliği dillere destan olan Hatim-i Tai’ye derler ki: |
Hâtime |
Bir şeyin son durumu. (Bkz. Hüsnü Hâtime ve Sû'i Hâtime) |
Hatip |
Hitabeden, güzel söz söyleyen. |
Hâtır |
Kalbe gelip bir müddet kalan düşünce. (Bkz. Havâtır) |
Hâtır-ı Melekânî |
İbâdete, tâate rağbet etmeye dâir insanın kalbine melek tarafından getirilen düşünce. Buna ilhâm da denir. (Bkz. İlham) |
Hâtır-ı Nefsânî |
Kötülükleri istiyen nefs tarafından kalbe getirilen düşünce. Buna hâcis denir. (Bkz. Hâcis) |
Hâtır-ı Rahmânî |
Gafletten uyanmak, kötü yoldan doğru yola kavuşmaya dâir Allahü teâlâ tarafından kalbe gelen düşünce. Buna hak hâtır (doğru düşünce) denir. |
Hâtır-ı Şeytânî |
Günâhı beğenmeye, süslemeye, güzel göstermeye dâir kalbe şeytan tarafından getirilen düşünce. Buna vesvese denir. (Bkz. Vesvese) |
Hatm |
Kur'ân-ı kerîmi başından (Fâtiha sûresinden başlıyarak) sonuna (Nâs sûresine) kadar okumak. |
Hatm-ı Hâcegân |
Nakşibendiyye yolunda fâidesi, feyz ve bereketi çok olan bir vazîfe. Bu yolun veya ona bağlı kolun büyüğünün koyduğu evrâdın (Belli zikr ve duâların okunmasının) toplu veya yalnız olarak yerine getirilmesi. |
Hatm-i Tehlîl |
Yetmiş bin adet kelime-i tevhîd yâni "Lâ ilâhe illallah" okumak. Kelime-i tevhîde, kelime-i tayyibe de denir. |
Hattâb |
Çok güzel konuşan ve nasihatı eden. |
Hattât Hâfız Osman Efendi |
Osmanlı Devletinde yetişen âlim, velî ve büyük hattatlardan. 1642 (H.1052) senesinde İstanbul'da doğdu. Babası, HasekiCâmiinin müezzini Ali Efendi idi. Zamânının hat üstâdı olması sebebiyle, ilmî yönden çok hattatlığı ile... |
Hava Kirliliği |
(Bkz. Çevre Kirlenmesi) |
Havâle |
Borçlunun, alacaklıya, borcumu falan kimseden al deyip, alacaklının, bu teklife, sözleşme yerinde râzı olması. Ciro etme. |
Havale |
|
Havârî |
Yardımcı. Îsâ aleyhisselâma îmân eden on iki kişiden her biri. |
Havâss |
Seçilmişler. İlimde ve tasavvuf yolunda yüksek dereceye ulaşmış olan zâtlar. |
Havâtır |
İnsanın kalbine gelen düşünceler. (Bkz. Hâtır) |
Havâyic-i Asliyye |
İhtiyaç eşyâları. Temel ihtiyâçlar. Bir kimsenin yiyecek giyecek ve ev gibi ihtiyaç duyduğu lüzumlu maddeler ve evde kullanılan eşyâ ve âletler, hizmetçiler, binecek vâsıtası, meslek kitapları (din kitapları) ve ödeyeceği borçları. |
Havelân-ı Havl |
Zekâtı verilecek bir malın üzerinden bir kamerî yılın geçmesi. |
Haver |
Gün doğusu, ortak. |
Havf ve Reca |
Sual: Allah sevgisi ile Allah korkusunun diğer sevgi ve korkulardan
farkı nedir? |
Havf Verecâ |
Allahü teâlâdan korkmak (havf) ve rahmetini ümid etmek (recâ). |
Hâviye |
Cehennem'in yedinci tabakası. Burada inanmadıkları hâlde inanmış görünen münâfıklar ile müslüman iken İslâm dînini terk eden mürtedler azâb görecektir. |
Havl |
Hareket, kuvvet. |
Havle |
Güçlü, kuvvetli, takatlı, kudretli. |
Havra |
Yahûdî mâbedi, sinagog. |
Havva |
Bir şeyin kıvamı, olgun. Hazreti Ademin hanımı. |
Havz |
Sıvı maddelerin toplandığı yer, büyük su birikintisi, göl. |
Havz-ı Kebîr |
Eni ve boyu yaklaşık beşer metre (onar zrâ') olup, alanı yirmi beş metrekare olan havuz. Derinliğin az veya çok olmasının bir te'siri yoktur. |
Havz-ı Kevser |
Kıyâmet günü mahşerde veyâ Cennet'te Peygamber efendimize tahsîs edilmiş olan ve bir kere içenin bir daha susamayacağı havuz. (Bkz. Kevser Havuzu) |
Havz-ı Sagîr |
Alanı yirmi beş metrekareden küçük havuz. |