Başlık![]() |
Yazı |
---|---|
Hakime |
Hikmet sahibi. Hüküm veren, emreden. |
Hakimin üç kusuru |
Hazret-i Ömer, hilafeti zamanında Hımıs ileri gelenlerine bir mektup yazıp, çevredeki fakirlerin kendisine bildirilmesini isteyerek yardım edeceğini bildirdi. Hımıs'lılar Şam ve civarında bulunan fakirlerin bir listesini Halife Hazret-i Ömer'e arzettiler. Hazret-i Ömer gelen listeyi açıp baktığında listenin... |
Hakk-ul-Yakîn |
Bir şeyin hakîkatine kavuşma, mâhiyetine erişme, bulma, tatma. Allahü teâlânın beğendiği ahlâk ile ahlâklanıp, kalb gözünün açılması ve mânevî perdelerin kaldırılması neticesinde elde edilen kesin ilim, bilgi. |
Hâkka Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin altmış dokuzuncu sûresi. |
Hakka yalvarış |
Yüce Rabbim, sana açtım elimi |
Hakkı |
Doğru olan, irfan sahibi, insaflı. |
Hakkı ve sabrı tavsiye |
Sual: Asr suresinde, (Asra yemin olsun, insan muhakkak zarardadır.
Ancak, iman edip salih amel işleyenler, bir de hakkı ve sabrı tavsiye
edenler, zararda değildir) deniyor. Buradaki hak ve sabırdan kasıt nedir? |
Hakkımızda belki bu hayırlıdır |
Çölde, yaşayan bir bedevinin bir horozu, bir köpeği ve bir de merkebi vardı. Horoz, sabahları öter, onları namaza uyandırırdı. Bir gün tilki horozu alıp götürdü. Çoluk çocuğu üzüldü. Bedevi, hakkımızda belki bu hayırlıdır diyerek onları teselli etti. Bir kurt, yüklerini taşıyan merkebini parçaladı. Bedevi, üzülen... |
Hakkın kudreti |
Hudâ’nın ismiyle başlarız söze |
Hâl |
Durum, vaziyet, tavır. Tasavvuf yolunda bulunan kimsenin kalbine gelen sevinç, hüzün, darlık, genişlik, arzu ve korku gibi mânâlar. Bunlar kulun gayreti ve çalışması olmadan kalbe gelir. Bu yönden makam ile arasında fark vardır. Makam, tasavvuf yolun da bulunan kimsenin ç... |
Hâl Ehli |
Hâli tavrı güzel olan gönül sâhibi kişi. Velî zat. (Bkz. Evliyâ) |
Halâl (Helâl) |
Yasak edilmiş olmayan, yâhut yasak edilmiş ise de, İslâmiyet'in özr, mâni ve mecbûriyet saydığı sebeblerden birisi ile yasaklığı kaldırılmış olan şeyler. |
Halâl Lokma |
Haram olmayan, dinde yenilmesi yasak edilmeyen yiyecek. |
Haldun |
Devamlı yaşlanıp ihtiyarlamayan. |
Hale |
Ayın çevresinde görülen ışık halkası. |
Halef-i Müttekîn |
(Bkz. Halef-i Sâdıkîn) |
Halef-i Sâdıkîn |
Selef-i sâlihînden yâni Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînden sonra gelen Ehl-i sünnet âlimleri. |
Halenur |
Işıklı, aydınlık daire, hale. |
Hâlet-i Nez |
Ölürken rûhun çıkacağı an. |
Half Etmek |
Yemin etmek. (Bkz. Yemin) |
Hâlid Bin Sa'id Bin Âs |
İlk Müslüman olan sâhabilerden. |
Hâlid Bin Sinân Abesî Aleyhisselâm |
Îsâ aleyhisselâmdan sonra gönderilen peygamberlerden. Îsâ aleyhisselâm ile son peygamber Muhammed aleyhisselâm arasında geçen fetret devrinde, Aden beldesinde bulunan bir kavme gönderilmiştir. |
Hâlid Bin Velid |
Allahın kılıcı lâkabı ile tanınan kumandan Sahâbî. |
Hâlid Mûsâ (Şeyh Mûsâ) |
On dordüncü yüzyılda yaşamış olup 1390'da vefât etmiştir. Hâlid bin Velid Hazretlerinin soyundan geldiği söylenen Şeyh Mûsâ'nın kabri Siirt-Halep yolu üzerindedir. Halk arasında kerâmetleri yaygın olup özellikle Perşembe ve Pazar... |
Hâlidiyye |
Evliyânın büyüklerinden Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin tasavvuftaki yolu. Nakşibendiyye yolunun bir kolu olan Hâlidiyye yolu daha çok Anadolu, Irak ve Sûriye taraflarında yayılmıştır. |
Halîfe |
Birinin yerine geçen. |
Halife |
Birinin yerine geçen. |
Halîfe Mustafa Efendi |
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin babası ve ilk hocası. Tâhâ-i Hakkârî hazretlerinin oğlu Seyyid Ubeydullah'ın halîfesidir. Kerâmetler sâhibi olupÊdin ve fen ilimlerinde deryâ gibiydi. Bir kimsenin hangi namazı... |
Halîfe-i Âdile |
Halîfe olacağı, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfin işâreti ile anlaşılan halîfe. Hazret-i Ebû Bekr'in halîfeliği böyledir. |
Halîfe-i Câbire |
Halîfeliği kuvvet zoru ile ele geçiren. |
Halîfe-i Kızılayak |
Son devir Türkistan velîlerinden. İsmi Âbid Nazar olup oturduğu yerin isminden dolayı "Halîfe-i Kızılayak" diye şöhret bulmuştur. |
Halîfe-i Râşide |
İnsanlara, İslâm dînini anlatma vazîfesini Peygamber efendimiz gibi yapan ve âyet-i kerîmelerde veya hadîs-i şerîflerde halîfe olacağı işâret olunan halîfe. Buna, Halîfe-i âdile de denir. (Bkz. Hulefâ-i Râşidîn) |
Hâlık (El-Hâlık) |
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Her şeyi taktîr ve tâyin eden, yaratan. |
Hâlık bilmez mi hiç? |
Derdimi bilen yok deme, |
Halîl |
Dost. |
Halil |
Dost, sevgili, samimi dost, içten arkadaş. |