Başlık![]() |
Yazı |
---|---|
Hades |
Abdestsizlik veyâ cünüblük hâli. |
Hadesten Tahâret |
Namaza başlamadan önce yerine getirilmesi gereken farzlardan biri. Abdesti olmayan kimsenin abdest alması, cünüb olanın, hayız ve nifas hâli sona eren kadının boy abdesti alması. |
Hâdi |
Hidâyet eden, doğruyu gösteren. |
Hâdî (El-Hâdî) |
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Kullarından dilediğine doğru yolu gösteren, kullarının havâssına (seçilmişlerine) doğrudan insanların avâmına (havâsstan aşağı derecede olanlara) yarattıkları varlıkları vâsıtasıyla kendini tan... |
Hadice-tül Kübra |
Peygamberimizin ilk hanımı. |
Hadîd Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin elli yedinci sûresi. |
Hadim-ül harameyn de |
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır'ı fethetmiş ve hilafet 1516 yılında Abbasilerden Osmanlılara geçmişti. Cuma günü Ümeyye Camiinde Cuma namazı kılınırken, imam Hutbede halifenin ismini zikredip (Hakim-ül harameynişşerifeyn = Mekke ve Medine'nin hükümdarı) dedi. Yavuz hemen oturduğu yerden ayağa kalkarak, (İmam efendi... |
Hâdimî |
Büyük velî, fıkıh ve tasavvuf âlimi. İsmi, Muhammed bin Mustafa, künyesi Mevlânâ Ebû Saîd'dir. 1701 (H.1113) senesinde Konya'nın Hâdim kasabasında doğdu. |
Hâdis |
Yaratılmış. Yok iken var, var iken yok olabilir. Sonradan olan. |
Hadîs Âlimi |
Hadîs-i şerîf sahasında mütehassıs kimse. |
Hadis âlimi kime denir |
Hadis âlimleri, çok yüksek insanlardır. Ravileri ile beraber, yüz bin hadis-i şerifi ezbere bilene hafız denir. Kur’an-ı kerimi ezberleyene hafız denmez kâri denir. Bugün, hadis-i şerifleri ezbere bilen bulunmadığı için, kâri’ yerine, yanlış... |
Hadis âlimleri | |
Hadîs İmâmı |
Üç yüz binden çok hadîs-i şerîfi, râvîleri (rivâyet edenleri, nakledenleri) ile birlikte bilen büyük hadis âlimi. Buna, hadîs müctehidi de denir. |
Hadis uydurmanın cezası büyüktür |
Resulullah efendimiz, hadis uyduran ve uydurma hadisi nakleden için ağır tehditlerde bulunmuştur. Mesela (Hadis uyduran Cehennemdeki yerine hazırlansın) hadis-i şerifi din kitaplarında var. Böyle bir hadis-i şerif olmasa bile, hangi İslam âlimi kitabına uydurma... |
Hadîs-i Âhâd |
Hep bir kimse tarafından rivâyet edilen, bildirilen, müsned-i muttasıl (Resûlullah efendimize varıncaya kadar, rivâyet edenlerden yâni nakledenlerden hiçbiri noksan olmayan) hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Âmm |
Herkes için söylenmiş hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Cibrîl |
Peygamber efendimiz Eshâbı (arkadaşları) ile otururlarken, Cebrâil aleyhisselâmın insan sûretinde gelip; İslâm'ı, îmânı ve ihsânı sorduğunda Resûlullah efendimizin verdiği cevabları bildiren hadîs-i şerîf. |
Hadîs-i Garîb |
Yalnız bir kişinin bildirdiği sahîh hadîs. Yahut, aradaki râvîlerden (nakledenlerden) birine, bir hadîs âliminin muhâlefet ettiği hadîs. |
Hadîs-i Hâs |
Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Hasen |
Bildirenler (râvîler) sâdık (doğru) ve emîn (güvenilir) olmakla beraber hâfızası, anlayışı sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kimselerin bildirdiği hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Kavî |
Resûlullah efendimizin, söyledikten sonra, peşinden bir âyet-i kerîme okuduğu hadîs-i şerîfler. |
Hadis-i kudsi |
Allahü teâlânın, Peygamberlerine haber vermesine, bildirmesine Vahy
denir. Vahy, iki türlüdür: |
Hadîs-i Kudsî |
Mânâsı, Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri ise, Resûl-i ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem tarafından olan hadîs-i şerîfler. Hadîs-i kudsîleri söylerken, Peygamber efendimizi bir nûr kaplardı ve bu, hâlinden belli olurdu. (... |
Hadîs-i Maktû |
Söyleyenleri (râvîleri), Tâbiîn-i kirâmakadar bilinip, Tâbiîn'den rivâyet olunan hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Mensûh |
Peygamber efendimiz tarafından ilk zamanda söylenip, sonra değiştirilen hadîsler. |
Hadîs-i Merdûd |
Mânâsı olmayan ve rivâyet şartlarını taşımayan söz. |
Hadîs-i Meşhûr |
İlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan, yâni bir kimsenin Resûl-i ekremden, o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan dahî, başka kimselerin işittiği hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Mevdû |
Bir hadîs imâmının şartlarına uymayan hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Mevkûf |
Eshâb-ı kirâma kadar râvîleri (nakledenleri) hep bildirilip, sahâbî olan râvînin, Resûl-i ekremden işittim demeyip, böyle buyurmuş dediği hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Mevsûl |
Sahâbînin (Resûlullah efendimizin arkadaşları); "Resûlullah'tan işittim, böyle buyurdu" diyerek haber verdiği hadîs-i şerîfler. Bunda, Resûl-i ekreme kadar rivâyet edenlerin hiç birinde kesinti olmaz. |
Hadîs-i Mu'allak |
Baştan bir veya birkaç râvîsi(rivâyet edeni, nakledeni) veya hiçbir râvîsi belli olmayan hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Muddarib |
Kitab yazanlara, çeşitli yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Müfterâ |
Müseylemet-ül-Kezzâb'ın ve ondan sonra gelen münâfıkların (kalbiyle inanmayıp, sözleriyle inandık diyenlerin), zındıkların (kâfirlerin), müslüman görünen dinsizlerin uydurma sözleri. |
Hadîs-i Muhkem |
Te'vîle (yoruma, açıklamağa) muhtaç olmayan hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Munfasıl |
Aradaki râvîlerden (nakledenlerden), birden ziyâdesi (fazlası) unutulmuş olan hadîs-i şerîfler. |
Hadîs-i Mürsel |
Sahâbe-i kirâmın ismi söylenmeyip, Tâbiîn'den (Sahâbeyi görenlerden) birinin, doğruca Resûl-i ekrem buyurdu ki dediği hadîs-i şerîfler. |