Arkadaşın hakkına riayet edebilmek için onun sırrını saklamalıyız! Ayıbını
örtmeliyiz! Konuştuğu zaman sözünü kesmeden dinlemeliyiz! İyiliğine dair bir söz
duyarsak kendisine söyleyip sevindirmeliyiz! Hakkında üzücü bir şey konuşurlarsa
saklamalıyız! Sevdiği isimle çağırmalıyız!
Gizlediği bir şey olursa öğrenmeye çalışmamalıyız! İyi huyları ile onu
övmeliyiz! Onun şerefini her yerde müdafaa etmeliyiz! Nasihate ihtiyacı olursa,
ya çok yumuşak anlatmalıyız veya umumi bir misal vererek nasihat etmeliyiz. Ufak
tefek hatalarına göz yummalıyız! Hatasını yüzüne vurup kesinlikle
azarlamamalıyız! İyiliğini görünce teşekkür etmeliyiz! Bir vazife vermek
gerektiğinde en hafifini vermeliyiz! Sıkıntılı anlarında ferahlık vermeye
çalışmalıyız!
Başına gelen kötülükten dolayı kendi başımıza gelmiş gibi üzülmeliyiz! Sevgide
samimi olabilmek için dışımız nasılsa içimiz de öyle olmalı!
(Arkadaşın köyünün köpekleri, diğer köyün köpeklerinden daha sevgili olmadıkça,
sevgide samimiyet yok demektir.)
Geldiği zaman ayağa kalkıp karşılamalıyız! Giderken de kalkıp uğurlamalıyız!
Daima ona dua etmeliyiz! Vefat ettiği zamanda yakınlarına vefaya devam
etmeliyiz! Hasılı kelam kendimiz için neyi istiyorsak, arkadaşımız için de aynı
şeyi istemeliyiz! Çünkü kendisi için sevdiğini, arkadaşı için sevmeyen kimsenin
sevgisinde sadakat yoktur, nifak vardır. Böyle bir arkadaşlık da dünyada ve
ahirette vebal olur.
Bu arkadaşlıklar, yalnız kalbinde hikmet bulunan salih Müslümanlar arasında vuku
bulur. Kâfirin ve bid’at ehlinin kalbinde hikmet bulunmadığından böyle
arkadaşlık şerefine kavuşamazlar.
Bid’at ehli ile salih bir kimsenin bahsedilen şekilde arkadaşlık kurmaları
mümkün değildir. Zira hadis-i şerifte, kişinin dininin arkadaşının dini gibi
olduğu bildirilmiştir. Bu bakımdan kâfirle müminin, fasıkla salihin öyle arkadaş
olmaları düşünülemez.
Arkadaşımıza karşı vefakâr olmalıyız! Vefa demek, kendisiyle ömür boyu ve
öldükten sonra da muhabbeti devam ettirmektir. Az da olsa öldükten sonra vefa
göstermek, hayattaki iyiliklerden daha makbuldür. Ölüler için dua etmelidir.
Yakınlarına ikramda bulunmalıdır. Peygamber efendimiz ihtiyar bir kadına ikramda
bulundu. Sebebini soranlara buyurdu ki:
(Bu kadın, Hatice’nin sağlığında bize gelir giderdi. Ahde vefa, dindendir.)
[Hakim]
Arkadaşa karşı vefakârlığın şartlarından biri de, onun dost ve akrabalarını
arayıp sormaktır. Onların hakkına riayet, arkadaşa ikram etmekten daha
kıymetlidir. Arkadaş buna daha fazla memnun kalır. Çünkü sevgi, sevilen kimsenin
kapısındaki köpeğe kadar sevmesiyle ölçülür. Şeytanın en çok sevdiği şey,
arkadaşlar arasındaki muhabbetin kesilmesidir. Bütün imkanları ile bu muhabbeti,
sevgiyi bozmaya çalışır.
Onun için şeytanın oyununa gelmeyelim! Arkadaşın kusurlarını fazilet, hakaretini
de iltifat olarak kabul etmeye çalışalım! Şeytan madem ki aramızı açmaya
çalışmaktadır, ona fırsat vermemek başta gelen vazifemiz olmalıdır.
İki arkadaş birbirine sert baktı mı, şeytan sevincinden göbek atar. Meluna
fırsat verilmemelidir. Allahü teâlâ mealen, (Kullarıma söyle, güzel
konuşsunlar! Çünkü şeytan, aralarını bozar) buyurmaktadır. (İsra 53)
Çok günah işleyenin arkadaşı çok olmaz. Allah dostlarının duruşu sevgi telkin
eder. İyi kimse, makam sahibi olsa da, eski arkadaşlarını arar. Hikmet ehli,
(Kerem sahipleri, darlık zamanlarında kendileriyle düşüp kalkanları, genişlik
zamanlarında da ararlar) demiştir. Arkadaşlığı devam ettirmek kolay
değildir. Çünkü şeytan devamlı aralarını bozmaya çalışır. Onun için
buyurulmuştur ki:
(Arkadaşlık ince ve latif bir cevherdir. Korumasını bilmezsen kazaya uğrar.)
Bu cevheri korumak arkadaşta kusur aramamaktır. Onu kendine tercihtir. Dostluğa
vefanın şartlarından biri de dostunun düşmanı ile dostluk kurmamaktır. Dostunun
düşmanı ile birlikte gezmek, husumette, düşmanlıkta ortak olmak demektir.
Aksine, dostun sevmediği kimselerden uzak durmalı, dostun dostlarına yakın
olmalıdır.