[Mısır meliki Efdale nasihati]
Ey Emir-ül-müminin! Bu saltanat senden öncekinin ölmesi ile eline geçti. Senden
önceki, şimdi bu saltanattan ölmek suretiyle uzaklaştığı gibi, sen de
uzaklaşacaksın. Bu ümmetin üzerine aldığın işler hususunda Allahü teâlâdan kork.
Zira Allahü teâlâ, iğneden ipliğe kadar seni hesaba çekecektir. Allahü teâlâ
Kur’an-ı kerimde mealen; (Rabbin hakkı için, biz onların hepsine muhakkak
surette yapmakta oldukları şeylerden soracağız) buyuruyor. (Nahl 92-93)
Biliniz ki, insanlar, emirlere tâbi olmakta, Cehennemden korkmakta ve
arkadaşları ve ailesi ile münasebetlerde fıkıh ilmine çok muhtaçtır. Halk,
sultandan güzel huy ve yüksek davranışlar bekler. Ahkamda ayrılıkların ve
düşmanlıkların giderilmesini ister. Bu işleri halletmek için, sultanların daha
fazla ilme ve hikmete ihtiyaçları vardır. İlimsiz insan, insansız şehir gibidir.
Sultanda hususi, insanlarda umumi olan en güzel, şey; ilmi sevmek, onunla
süslenmek ve ilim sahiplerine hürmettir. Zira bu hususta insani tarafın
kuvvetine ve hayvani duygulardan uzaklığına, derecesine ve duygularının
yüceliğine delil vardır. Eğer sultan ilimden uzak olursa, nefsinin arzu ve
isteklerine tâbi olur ve tebasına yularsız at gibi zarar verir. Çıkmaz sokaklara
girer ve uğradığı yerleri felakete uğratır. Kötü huylardan, fuhuştan ve
rezillikten uzaklaşmak, ilimden ne kadar nasiplenmişse, ona göre mümkün olur.
Bunların hepsi sende görülebilir. Güzelliğin artması için âlimlerin
meclislerinde oturmaya, fakihlerin sohbetini dinlemeye, ilim kitaplarını,
ulemanın divanlarını, geçmiş hükümdarların hayatlarını
incelemeye çok fazla ihtiyaç vardır.
Ey Sultan! Allahü teâlâdan korkmayı emredenden üstün, onu emretmeyenden küçük,
Allahü teâlânın emrini kabul edenden ve Allahü teâlânın hükmünü öğrenenden daha
kıymetli, Allahü teâlânın sıfatları ile sıfatlanandan daha şerefli kimse yoktur.
İlim, Allahü teâlânın sıfatıdır. Allahü teâlâ, ilminin genişliğini ve çokluğunu
bildirmekte ve mealen şöyle buyurmaktadır:
(Allah’ın kürsüsü, gökleri ve yeri çevrelemiş, kaplamıştır.) [Bekara 255]
Bu âyet-i kerimedeki kürsi, ilimdir. Kürsi sahipleri de ulemadır. İlim böyle
faziletli olunca, sultanların, iktidar sahiplerinin, eşrafın ve şeyhlerin ilimle
meşgul olmaları evladır. Zira, bu makamlarda hata yapmak çok çirkindir. Fazilet
göstermek ise büyük bir fazilettir.
İbrahim bin Mehdi, Halife Memun fakihlerle fıkıhtan konuşurken yanlarına girdi.
Halife Memun, İbrahim bin Mehdiye; “Ey amcacığım! Bu âlimlerin dediği hususta ne
dersin?” deyince o; “Ey müminlerin emiri! Bizimle küçüklükte meşgul oldular. Biz
de, yaşlılıkta onlarla ilgileniyoruz” dedi. Halife Memun; “Niçin bugün ilim
öğrenmiyorsun?” diye sorunca, İbrahim bin Mehdi; “Benim gibi biri için ilim
öğrenmek güzel olur mu?” dedi. Halife Memun; “Evet, güzel olur. İlim talep
ederek ölmen, cehalete razı olarak yaşamandan hayırlıdır” dedi. İbrahim bin
Mehdi; “İlim talebi ne zaman güzel olur?” diye sorunca, Halife Memun; “Hayat,
senin için güzel olduğu zaman” diye cevap verdi.
Ahlak ilmiyle uğraşanlardan biri, ilim öğrenen, ilimle meşguliyeti seven ve bu
yaşta ilim öğrendiği için utanan bir ihtiyara; “Ey pir-i fani! Ahir ömrünün,
evvel ömründen efdal olmasından mı utanıyorsun? Halbuki cehalet özür olmadığı
halde, küçüklük özürdür” dedi.
Âlimler buyurdular ki: “İlmin kuvvetlendirmediği izzet, zillettir. Akılla teyit
edilmeyen ilim sapıklıktır.” Hâl böyle olunca, her melik veya mevki sahibi, ilim
öğrenmekten nasıl geri durabilir. Musa aleyhisselam, Şam’a, bütün Bahreyn
ülkelerine, batının en ücra köşelerine, Hazret-i Hızır’ı bulmak, ondan bir
şeyler öğrenmek için gitti. Onu bulduğu zaman da; “Sana, rüşt ve hidayetten
bildiğini bana öğretmen için tâbi olabilir miyim?” dedi.
Peygamber efendimiz, bütün mahlukatın seçilmişi olduğu halde, Allahü teâlâ Ona
mealen; (Ya Rabbi, ilmimi arttır) demesini bildirmektedir. (Taha 114)
Şayet Allahü teâlânın katında ilimden daha şerefli bir şey olsaydı, Allahü
teâlâ, Peygamberine onu yapmasını bildirirdi. İnsanoğlunun atası Âdem
aleyhisselam, melekler, Rablerine tesbih ve takdisler ile iftihar ettikleri
zaman, ilmi ile iftihar etti. (Allahü teâlâ meleklere; “Eğer (her şeyin
iç yüzünü bilen) sadıklarsanız, (eşyayı kastederek) bunların
isimlerini bana haber verin) buyuruluyor. (Bekara 31) Melekler bunu
söylemekten aciz kalınca, onlara, Âdem aleyhisselama doğru secde etmelerini
emretti. Bütün bunlar, ilmin şerefini ve kıymetini göstermektedir.
(Küçüklükte öğrenilen ilim, mermere yazmak gibi, yaşlılıkta öğrenilen ilim,
suyun üzerine yazı yazmak gibidir) sözü, sana mazeret kapısı açmasın. Ahnef
bin Kays, bu sözü söyleyen bir kişiye; “Yaşlı bir zat, aklen daha kâmildir.
Ancak, kalbi meşgul olup, manayı araştırır ve dikkatini sebeplere verir”
buyurdu. Resulullah efendimizin Eshabı arasında, yaşlılar, olgun kimseler,
gençler vardı. Hepsi ilim, Kuran, sünnet öğreniyorlardı. Hepsi ilim deryaları,
fıkıh ve hikmet membaları idiler. Ancak küçüklükte öğrenilen ilim, sağlam
temellere oturur. Ancak, bir şeyin hepsi ele geçmezse, hepsini de
kaybetmemelidir.
Birisi, “Ben ilim öğrenmek istiyorum. Ancak onu zayi etmekten korkuyorum” dedi.
Hazret-i Ebu Hüreyre buyurdu ki: “İlim öğrenmeyi terk etmen, ilmi zayi etmeye
yeterlidir.”
Meşhur nahiv âlimi Esmai anlatır: “Bir gün bir Arab çocuğuna; “Arap
evlatlarından bahset?” dedim. Onun konuşmasındaki güzellik beni büyülemişti.
Ona; “Bin altının olup da ahmak olmayı ister misin?” diye sorunca, o çocuk;
“Hayır” dedi. “Niçin?” diye sorduğumda; “Bu para, benim ahmaklığımı arttırır.
Bende bulunan diğer şeyleri alır. Böylece bende, sadece ahmaklığım kalır” dedi.
Bu durum, çocuğun zekasının parlaklığını ve kendisinden daha yaşlı olanlardan
daha dikkatli davrandığını göstermektedir. Zekanın ve cömertliğin bir sınırı
yoktur.
İslam âlimleri buyurdular ki: “Tecrübe, aklın aynasıdır. Gurur, cehaletin
meyvesidir.” Bu sebeple yaşlıların görüşleri övülmüştür ve denilmiştir ki:
“Yaşlılar, vakar ağaçları, nur membalarıdır. Onlar, kolay kolay yanılmaz.
Yaşlıların görüşlerine sarılınız. Zira, onların zekaları olmasa da, zeka olarak
tecrübeleri yeter.”
Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Ey Ebüdderda! Aklını artır ki, Rabbine yakınlığın artsın! Haramlardan sakın,
farzları yap, akıllı olursun. Sonra bunları, salih amellerle ziyade eyle.
Dünyada aklın ve Rabbinin katında yakınlığın ve izzetin artar.)