Takdir ve ilgi toplamak arzusu herkeste vardır. Mesela bir kadın, kocasının
ilgisini üzerine toplamak için, yalandan hastalanır. Bir çocuk parmağındaki
yarayı, ona buna gösterip, ilgilenmelerini ister. Büyükler de çocuklarından
farklı değildir. Yazdığımız bir şiiri bir arkadaş beğense, ona yazdığımız bütün
şiirleri göstermeye çalışarak, bizimle daha fazla ilgilenmesini, bizi takdir
etmesini isteriz. Bazı kimselerin önemli kişi olma arzusu, tımarhaneye
düşmelerine sebep olmuştur.
Elemanların kusurlarını, mevcut iyi hareketlerini takdir etmek suretiyle,
düzeltmeye çalışmalıdır!
Şunu da unutmamalı ki, riyakârca bir takdir zararlı olabilir. Bir insanı onda
bulunmayan bir meziyetle övmeye kalkarsak, içinden, Haydi canım sen de!..
diyebilir.
Şu halde, elemanın mevcut olan iyi vasfını takdir etmek gerekir. Onun arzusunu
sormalı, istekleri ile ilgilenmelidir! Ben eleman olsaydım, âmirimden ne
beklerdim diye düşünmelidir!
İnsan emir almaktan hoşlanmaz. Onun için (Şunu şöyle yap!) dememeli, (Şunu
şöyle yapsak olmaz mı? Ben şöyle düşündüm. Acaba siz nasıl düşünüyorsunuz?)
gibi sözler, elemanı incitmez, nefsinin hoşuna gider. Böylece eleman, kendisinin
önemli bir kişi olduğuna inanarak çalışma azmi artar. Kısacası, nasıl idare
edilmek istiyorsak, elemanlarımızı da o şekilde idare etmemiz lazımdır.
Maiyeti altındakilere ne sert, ne de yumuşak davranmalı, her zaman orta yolu
seçmelidir! Yönetici, elemanlara karşı fazla yumuşak davranırsa, laubali
olurlar. İşler ciddiyetle yapılmaz. Sert davranırsa, yöneticiden nefret ederler.
Tanıdıklar ve maiyettekiler, çekinmeden âmirin yanına girebilmelidir. Yanına
girmekten çekinen varsa, o âmirde hayır yoktur.