- İnandığın âmirin yanında çalış!
- Âmirine akıl verme, yol göstermeye kalkışma; arz et.
- Âmirinle mümkün mertebe “ben” ve “benim...”le başlayan cümlelerle konuşma.
- Âmirinin kafasında ne olduğunu; yani maksadını anlamaya gayret et. Eğer
aldığın talimat müphem kaldıysa “efendim, ben bu meseleyi şöyle anlıyorum...
Doğru mu” diye teyid al. Az ve öz konuş; âmirini laf kalabalığına boğma!
- Arz edeceğin mevzuda; âmirinin yapacağı itirazlarla sana yönelteceği soruları
önceden tahmin et ve bunları ikna edici bir tarzda cevaplandırmak için
hazırlıklı ol.
- Âmirini bunaltma! Arz ettiğin meseleyi duyurduğun andan itibaren o da söz
konusu işi düşünmeye başlamıştır.
- Âmirine emri vaki ve sürpriz yapma. Unutma ki nihai noktadaki mesuliyet
âmirindedir. Senin vermen gereken malumatı başkasından işitmesi veya ondan
hayret uyandıracak sürpriz tasarruflar sana önce puan, sonra yerini kaybettirir.
- Meselelerini âmirinin üzgün, yorgun ve aşırı neşeli olduğu zamanlarda arz
etme. Uygun zaman kadar; uygun zemin de çok önemlidir.
- Âmirinle aranda ilk yanında çalışmaya başladığın günkü terbiye, nezaket ve
mesafeyi koru.
Samimiyetle laubalilik farklı şeylerdir.
- Sana aykırı gelen fikir ve tâlimatlara hemen “olmaz!” deme. [Hemen itiraz
âmire itiraz demektir. Peki dedikten sonra, birkaç gün düşünüp tekrar fikrini
söyleyebilirsin. İlk itiraz yapılacak işe değil, âmire itiraz kabul edilir.]
- Unutma ki âmirin, senin yaşadığını ve yaşayacaklarını daha evvelden yaşamış;
kendisine inanılır; tecrübeli bir insandır.
- Sabırlı ol. Yanlış hesap, senin ihtilafında da Bağdat’tan dönecektir.
- Âmirine senin için “ne dalkavuk adam, beni enayi yerine koyuyor” dedirtecek
ölçüsüz methiyeler dizmekten kaçın. Gerektiğinde hakikatleri söyle. Ama
söylemesini bilerek.
- Âmirine senin ve işin hakkında başka bazı kaynaklardan da bilgi gittiğini
unutma.
- Sır saklamasını bil. Sır saklamak, sandığından da zor bir haslettir. Hakkında,
“... ağzı sıkıdır” hükmünün verilmesini başarabilirsen bu senin için büyük bir
kazanç olur.
- Âmirini aşarak bir üst makama gitme!...
- Emrin altında çalışan insanları âmirine şikayet etme. Bu acz ifadesidir.
Aslında onlara hizmet eden biri olduğunu unutma. Ne âmirini arkadaşlarına; ne de
arkadaşlarını âmirine çekiştirme!
- Kıskanma, paylaş. Nimetler gibi bilgiyi de paylaş. Bilgi paylaşıldıkça
çoğalır.
- İyi yetişmemiş eleman ayak bağıdır. Eleman alırken çok dikkatli ol; aldıktan
sonra da müessesene inanıp bağlanmaları için müessesenin kültürünü onlara
sevdirmeye bak.
- Makamından endişeli olma. Makamını az sonra bir başkasına terk edecekmişsin
gibi rahat ol. Zaten bir gün mutlaka terk edeceksin.
- Astlarınla da üstlerinle de kibar ve güler yüzle konuş. Ceket düğmelemek ve
muhatabını ayakta karşılamak korkaklığın değil; medeniliğin ifadesidir. Allah
için tevazu insanı yüceltir.
- Astlarını dinle. Dinlerken onlara kıymet ver. Sana daha da açılmalarına
yardımcı ol. Dertleri ile dertlen. Fakat görüşme makul zaman içinde cereyan
etsin. Kimsenin ümit ve hevesini kırma. Kimse yanından üzgün ve küskün
ayrılmasın. İstek ve teklifleri anında reddetme. Düşünmek için zaman iste.
- Yanında çalışanların borcundan, hastasından, yaşlısından, tahsildeki
çocuğundan haberin olsun.
- Hiçbir şey bir anda olgunlaşmaz. Ne insanlar eski huylarından kısa bir zamanda
vazgeçerler; ne de senin o “harika” fikirlerin hemen gerçekleşir. Ama
beklemesini bilirsen senin korukların da helva olacaktır.
- Sadece şikayetçiyi dinleyerek kimse hakkında tek taraflı hüküm verme!
- İşyerinde çalışan küçükleri evladın, yaşıtlarını kardeşin, büyükleri baban
bil!
- Rica ile konuş. Emir verme. Dilini “lütfen” kelimesine alıştır. “Mümkün mü”,
“yapabilir misiniz?” gibi ifadeler, kaba bir emir cümlesinden daha tesirlidir.
“Siz” diye hitap etmek; “Sen” demekten daha güzeldir.
- “Efendim”le başlayan cümlede sanki akide şekerinin tadı vardır.
- Kızma, acı; merhametli ol.
- Bir bardak suda fırtına koparmak seni muhataplarının gözünde küçültür.
- Kusurları topluluk içinde yüze vurma. Kim kusurlu ise onunla baş başa görüş.
Ancak önce suçlama sebebini sor. Göreceksin ki işin içinde başka amiller var.
Eğer sorup dinlemeden itham edersen mahcup olursun.
- Âmir de hata eder. Hata ettiğin zaman büyük bir alçak gönüllülükle özür dile;
hiçbir şey kaybetmezsin.
- Arkadaşlarını makine ve eşya gibi görme. İş ve gelecek hakkında zaman zaman
onlara bilgi ver, teklif ve görüşlerini al; böylece onları fiilen yaptıkları işe
ortak et, arkadaşlarını yaptıkları işi başaracaklarına inandır. Ekip çalışmasına
kıymet ver. Gerek yanında çalışanlar gerekse üstlerin sana ne kadar inanıp
güveniyorlar? Bunu sık sık hatırla ve hatalarını telafi etmeye çalış.
- İşyerini aynı zamanda bir mektep kabul et. Hem öğren, hem öğret. En hayırlı
miras insandır.
- Gönüllerde taht kurmaya bak. Senden nefret ettikleri için değil; incitme
endişesi ile korksunlar. Kalb kırmaktan sakın. Yanına varılmaz bir dağ olma. Dağ
ne kadar yüksek olsa da yol onun üstünden geçer.
- Saldırgan, tenkitçi, alaycı ve karamsar olma. Etrafına karamsarlık yayma. Öyle
ol ki insanlar seni özlesinler.
- Şahsi sıkıntılarını kimseye yükleme. Kimse senin sıkıntılarını çekmeye mecbur
değildir. Sıkıntının sebebi umumiyetle şükürsüzlük, suizan, gıybet, çekemezlik
ve kibir gibi kötü huylardır.
- Kur’an-ı kerimi öğren ve oku. İlmihalini bil ve yaşa. Bir doğu ve bir batı
lisanına hakkıyle vakıf ol.
İslam tarihi ile kendi tarihinden haberdar ol. Sevgili Peygamberimizin hayatını
hafızana nakşet ve Onun ahlakıyla ahlaklanmaya bak. İnsanları en güzel yöneten
gelmiş geçmiş en büyük idareci, şüphesiz ki Odur.
- Mesleğinle ilgili çalış, hep yeni dostluklar kur, araştırmalar yap,
yenilikleri takip et! Dünyayı tanı.
- Türkçene hakim ol. Argodan kaç. “ee”, “şeyy”, “e yani”, “yok yahu”, “hı hı”...
ve benzeri ifadeleri ağzına yakıştırma. Aksi halde bunları senden işitenler de
seni unvanına yakıştırmazlar.
- Vücut diline de hakim ol. Tavırların ölçülü ve zarif olsun. Tatlı tebessümler,
çıngıraklı kahkahadan daha güzeldir.
- Tabii ol, ama derbeder olma. Unutma ki sen bir iş adamısın. Başkaları senin
boy aynanda müesseseni seyrediyorlar. Saç düzeninden ayakkabı boyasına kadar
dikkatli ol. Müesseseni güzel temsil et!
- Zamanı kullanmasını iyi bil. Ne gittiğin yerde, ne sana gelenlerle, ne de
herhangi bir şekilde zaman öldürme. Zaman katledilmek değil; kazanılmak için
vardır.
- Randevularına dikkatli ol.
- Hediyeleş, muhabbetin artmasına vesile olur.
- İsraftan kaçın. Yerinde harcanmayan tek kuruş bile israftır. Çöpe lüzumsuz
atılan her kağıt parçası, fazladan yanan her lamba, lüzumundan fazla açılan
musluk ve her şey.
- İşleri günü gününe yap. “Yarın yaparım diyenler ziyan etti” hadis-i şerifini
hep aklında bulundur.
- Fikir üret. Cesur ol. Ancak korkaklık gibi çılgınlık da zararlıdır.
- Yeni fikir ve projelerini önce kafanda olgunlaştır, sonra güvendiğin
insanlarla tartış ondan sonra âmirine götür.
- Evlilikte “boşanma”, iş hayatında “istifa ederim” sözünü kullanma. Bunların
her ikisi de bir kere kullanılır.
- Eve iş ve sıkıntı taşıma. Evin kendine has kanunları vardır. O kanunlara
uyarsan; hem evinde hem işinde başın ağrımaz. Evde geçen zamanı iş için bir
teneffüs vakti kabul et.
- Evin sıkıntılarını da iş yerine getirme. Aile mahremiyetine dikkat et. Namusun
olan insanların eksik, zaaf ve hatalarını kendi dilinle herkese yayma.
- Edepli ol. Edep insanın başındaki görünmez taçtır.
- Servet de koltuk da yetki de emanettir. Makam arabasına binince başka bir
insan olma. Bir gün o arabadan inip yine arasından çıktığın insanların yanına
döneceksin. Hiç değilse tabutunu taşıyacak dört dostun kalsın.
- Ayağın yere bassın. İçinden çıktığın cemiyeti unutma. Hep beş yıldızlı
otelleri değil; arada bir de kenar semtleri, fakir insanları ve umumi nakil
vasıtalarını hatırla. Bu vasıtalara bin ve o insanlara git. Oralarda da çok
şeyler öğrendiğini göreceksin.
- Bir İslam âlimi buyuruyor ki: “İdareciliğin bir tek kanunu vardır: Üstlerine
mutlak itaat, astlarına alabildiğine iyilik.” (Rahim Er)