Başlık | Yazı |
---|---|
Mucize ve Keramet haktır | |
Mucize-Keramet-Firaset-İstidraç-Sihir |
Sual: Harika ne demektir? Fasık ve kâfirlerde de harika görülür mü? |
Mucizelerin en büyüğü |
Sual: Muhammed aleyhisselam efendimizin mucizelerinin en büyüğü nedir? |
Mucizeyi kerameti yaratan Allah’tır |
Sual: Mucize ve kerameti inkâr eden kâfir olmaz mı? |
Mücmel |
Bir açıklayıcı tarafından, açıklanmadıkça mânâsı anlaşılmayan kapalı lafız (söz). |
Mücrim |
Kâfir. Günâhkâr. |
Müctebâ |
Seçilmiş mânâsına, Resûlullah efendimizin mübârek sıfatlarından. Eğer ümmet isen, ol müctebâya, Uymalısın sünnet-i Mustafâ-yı safâya. (M. Sıddîk Gümüş) |
Mücteba |
Seçilmiş. |
Müctehid |
İctihâd makâmına yâni Kur'ân-ı kerîmden, hadîs-i şerîf ve diğer dînî delillerden hüküm çıkarma derecesine yükselmiş büyük din âlimi. Bütün İslâm ilimleri ve zamânın fen bilgilerinde söz s... |
Müctehid Fil-Mes'ele |
Mezheb reîsinin (imâmının) bildirmediği mes'eleler için mezhebin usûl ve kâidelerine göre hüküm çıkaran İslâm âlimi. |
Müctehid Fil-Mezheb |
Mezhebde müctehid; mezheb reisinin (imâmının) koyduğu usûl ve kâidelere uyarak, dört delîlden (Kitâb, yâni Kur'ân-ı kerîm, sünnet, icmâ', kıyâs, (Bkz. İlgili maddeler) hüküm çıkaran İslâm âlimi. Buna, m... |
Müctehid ve müceddid |
Sual: Müctehid ve müceddid ne demektir? Herkesçe bilinen müceddidler
kimlerdir? |
Müctehid-i Fiş-Şer |
Dînî hükümleri, Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden çıkarırken, kendine mahsûs kâide ve usûl koyan mezheb sâhibi müctehid. Buna müctehid-i mutlak da denir. (Bkz. Müctehid-i Mutlak) Dört mezhebdeki fukah... |
Müctehid-i Mukayyed |
Mezheb imâmının koyduğu usûl ve kâidelere uyarak, delîllerden yeni hükümler çıkaran İslâm âlimi. Mukayyed müctehid. (Bkz. Müctehid fil-Mezheb) |
Müctehid-i Müntesib |
Mezheb reîsinin (imâmının) koyduğu usûl ve kâidelere uyarak, edille-i şer'iyyeden (dört ana delîlden) hüküm çıkaran İslâm âlimi. Buna, müctehid fil-mezheb (mezhebde müctehid) de denir. (Bkz. Müctehid fil-Mezheb) |
Müctehid-i Müstekıl |
Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden doğrudan hüküm çıkarabilen ve kendine mahsûs kâide ve usûl koyan mezheb sâhibi müctehid. Buna, mutlak müctehid de denir. |
Müctehid-i Mutlak |
Dînî hükümleri, Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden ve diğer dînî delillerden (kaynaklardan) istinbât ederken, çıkarırken kendine mahsûs kâide ve usûl koyan müctehid. Buna, müctehid fiş-şer' ve müctehid-i mü... |
Müd |
Sekiz yüz yetmiş beş gram ağırlığında bir ağırlık birimi. |
Müdâhene |
Aldatmak, iki yüzlülük etmek, hîle ve yağcılık etmek. Kudreti olduğu, gücü yettiği hâlde dindeki gevşekliği sebebiyle haram işleyene mâni olmamak. Sıkılmadan açıkça harâm işleyen kimseyi gîbet etmek câiz olduğu gibi,... |
Müdahene ve müdara ne demektir? |
Sual: Müdahene ve müdara ne demektir? |
Müdârâ |
Dîni ve dünyâyı zarardan kurtarmak için, dünyâ menfaatinden vermek veya belâyı dünyâ menfaati ile savmak. |
Müdara ve Müdahene |
Sual: Müdahene ve müdara ne demektir? |
Mudârebe Şirketi |
Ortaklardan bir kısmının sermâye vermesi, bir kısmının da iş yapmayı üzerine alması üzerine anlaşma yapılarak kurulan şirket, ortaklık. Mudârebe şirketinde sermâyenin; altın, gümüş veya başka geçer para olması lâzımdır. Kâr önceden sö... |
Müddessir Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin yetmiş dördüncü sûresi. |
Muddıll (El-Mudıll) |
Dalâlete düşüren, doğru yoldan çıkarıp, eğri yola saptıran mânâsına, Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından, güzel isimlerinden. |
Müdebber |
Âzâd olması yâni serbest bırakılıp, hürriyetine kavuşması, efendisinin vefâtına (ölümüne) bağlı kılınan köle. Böyle olan kadına müdebbere denir. |
Müdelles Hadîs |
Resûlullah efendimizin hadîs-i şerîflerini toplama işinde, baştan yalnız birinci râvisi (rivâyet edeni, nakledeni) bildirilmeyen hadîs. (Bkz. Hadîs) |
Müderris |
Medreselerde ders veren öğretim üyesi, profesör. |
Müdrik |
Cemâatle namaz kılarken iftitah (başlama) tekbirini imâmla birlikte alan, namaza imâmla birlikte başlayan ve namazın başından sonuna kadar imâma uyan, birlikte kılan. |
Müdrik |
İdrak eden, anlayışlı, akıllı. |
Müdrike |
İdrak edici, anlayıcı, bilici kuvvet. |
Müdrüke |
İdrak eden, anlayışlı, akıllı. |
Müeccel |
Te'cil edilen yâni sonraya bırakılmış, ertelenmiş . |
Müekked Sünnet |
Kuvvetli sünnet. Peygamber efendimizin devamlı yaptıkları, pek az terkettikleri sünnet. |
Müellefe-i Kulûb |
Kalbleri İslâm'a ısındırılmak istenenler. Kalblerine îmân yerleştirilmesi istenilen veya yeni îmân etmiş müslümanlar ve kötülükleri önlemek istenilen bâzı kâfirler olup, zekât verilen sekiz sınıftan biri iken hazret-i Ebû Bekr... |
Müeyyedzâde Abdürrahîm Çelebi |
Kânûnî Sultan Süleymân zamânı âlim ve velîlerinden. İsmi Abdürrahîm olup, Müeyyedzâde Ali Efendinin oğludur. Hacı Çelebi diye de bilinir. Kaynaklarda doğum târihi bildirilmemektedir. 1537 (H.944) senesinde... |