|
Başlık |
Yazı |
|---|---|
| Mübarek geceler bid’at mi? |
Sual: Selefiler, Kadir gecesi hariç, başta Mevlid gecesi olmak üzere
bütün mübarek gecelere bid'at diyorlar. Bu gecelerin dindeki yeri nedir? |
| Mübarek gecelerle ilgili çeşitli sorular |
Sual: Peygamberin doğumunu yani Mevlid kandilini kutlamak, mübarek
geceler ihdas etmek bid’attir. Hatta bazı İslam ülkelerinde de böyle bilinir.
Çoğunluğa uymak lazım. |
| Mübarek gün ve geceler | |
| Mübarek günlerde oruç |
Sual: Mübarek günlerde, hangi gün oruç tutmak uygun olur? |
| Mübarek günlerde oruç |
Sual: Mübarek günlerde, hangi gün oruç tutmak uygun olur? |
| Mübarek soyu |
Muhammed aleyhisselâmın nûru, Âdem aleyhisselâmdan itibâren temiz babalardan ve temiz analardan geçerek gelmiştir. Kur’ân-ı kerîmde Şu’ârâ sûresi 219. âyetinde meâlen; “Sen, yâni senin nûrun, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana ulaşmıştır.” ... |
| Mübâşeret-i Fâhişe |
Kadın ile erkeğin, çıplak olarak çirkin yerlerini birbiriyle sürtünmesi. |
| Mübdî (El-Mübdî) |
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (ism-i şerîflerinden). Benzeri, nümûnesi olmayan, varlıkları yoktan var eden. |
| Mübeccel |
Yüceltilmiş, muhterem, azîz, büyük saygı gösterilen. (Bkz. Tebcîl) |
| Mübeccel |
Yüceltilmiş, büyütülmüş, tebcil edilmiş. |
| Mübelliğ |
1. Tebliğ eden, bildiren, duyuran. 2. Aynı namazı imâma tâbi olarak kılarken onun aldığı namaz tekbirlerini arka saflardaki cemâate... |
| Müberra |
Temize çıkarılmış, açıkca belirtilmiş. |
| Mübeşşer |
Müjdelenen, iyi haber verilip sevindirilen. |
| Mübeşşir |
1. Kabirde, mü'minlere suâl soran melek. (Bkz. Münker ve Nekîr) 2. Müjdeleyici mânâsına Peygamber efendimizin isimlerinden. |
| Mübeşşir |
Müjdeci, hayırlı haber verip sevindiren. |
| Mübeyyen |
Açıklanmış ortaya çıkarılmış. |
| Mübin |
Açık, belli. |
| Mübine |
Açık, belli. |
| Mübtedi |
Bid'at sâhibi. Dinde değişiklik meydana getiren, dinde olmayan bir şeyi varmış gibi gösteren, dinde eksiklik ve fazlalık olduğunu söyleyerek değişiklik yapan. Ehl-i bid'at. Mübtedi' ve ehl-i hevâ (isteklerinin esîri), İslâmiyet'e değil, nefslerine uyarlar. Yetmiş... |
| Mübtedı |
Tasavvufta ve diğer dînî ilimlerde henüz başlangıçta olan. |
| Mücâdele |
Karşısındakinin câhilliğini veya haksızlığını ortaya koymak ve kendisinin akıl, fazîlet ve şeref bakımından üstün olduğunu isbât etmek için iki kişinin bir şey üzerinde tartışması. |
| Mücâdele Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin elli sekizinci sûresi. |
| Mücâhede |
1. Çalışma, mücâdele etme, uğraşma, cihâd etme. |
| Mücâhid |
Allah yolunda din düşmanları ile çarpışan, cihâd eden. |
| Mücâhid |
Cihâd eden, nefsini terbiye eden. |
| Mücâhide |
Cihâd eden, nefsini terbiye eden. |
| Mücâvir |
Komşu. Memleketini ve yurdunu terk ederek, zamânını Haremeyn-i şerîfeynde yâni Mekke-i mükerremedeki Mescid-i Harâm'da ve Medîne-i münevverede ise Mescid-i Nebî'de (Peygamber efendimizin mescidinde) ibâdetle geçiren kimse. |
| Müceddîd |
Yenileyici, kuvvetlendirici. İslâm dînini kuvvetlendiren, bid'atleri yâni İslâm dînine sokulmak istenen reformları, hurâfeleri söküp atan ve sünnetleri ortaya çıkaran âlim. Her yüz senede bir müceddîd zâhir olur (... |
| Müceddîd-i Elf-i Sânî |
Hicrî ikinci bin yılının yenileyicisi mânâsına İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin lakabı. |
| Müceddidiyye |
Evliyânın büyüklerinden müslümanların gözbebeği İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin tasavvuftaki yolu. |
| Mücessime |
Kur'ân-ı kerîmdeki müteşâbih (mânâsı kapalı) âyetleri, zâhir (görünen)mânâsına göre açıklayıp, Allahü teâlânın el ve yüz gibi organlarının bulunduğunu, dolayısıyla madde ve cisim olduğunu iddiâ ederek doğru yoldan... |
| Mucib |
İstenileni veren, boş çevirmeyen. |
| Mücîb (El-Mücîb) |
Kullarının duâlarını kabûl eden mânâsına Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından. |
| Mucibe |
İstenileni veren, boş çevirmeyen. |
| Mûcid (El-Mûcid) |
Îcâd eden, yoktan vâr eden, yaratan mânâsına Allahü teâlânın isimlerinden. |
| Mucize ve Keramet haktır |
Sual: Mucize ve kerameti inkâr eden kâfir olmaz mı? |