Sual: Kur’an-ı kerimde mecazi ifade çok deniyor, mecaz ne demektir?
CEVAP
Her kelimenin belli bir manası vardır. Buna hakiki manası denir. Bir kelime,
kendi hakiki manasında kullanılmayıp da, bir bağlantısı, ilişkisi bulunan başka
bir manada kullanılınca, bu kelimeye Kinaye veya Mecaz denir.
Kinaye, bir şeyi, açık anlamı başka olan kelimelerle anlatmaktır.
Kur’an-ı kerimde mecazi ifadeler çoktur. Müteşabih âyetler vardır. Bunlara
görünen manayı vermek çok yanlış olur. Bilhassa Allahü teâlâ ile ilgili
mecazlar, müteşabih olanlar daha önemlidir.
Allahü teâlâ hiçbir mahluka, yani hiçbir şeye benzemez. Çünkü, Kur’an-ı kerimde
mealen
buyuruluyor ki:
(Leyse kemislihi şeyün [Onun benzeri hiçbir şey yoktur].) [Şura
11]
(Sübhanekellahümme [Allah’ım, Seni noksan sıfatlardan tenzih eder, kemâl
sıfatlar ile tavsif ederim].) [Yunus 10]
Peki Allahü teâlâ hiçbir şeye benzemediği halde, sanki benzediğini bildiren
âyetlere ne denecek o zaman? Onlara müteşabih âyetler denir. Bunlardan bazısının
meali şöyledir:
(Kıyamet günü yeryüzü Allah’ın kabzasında olur, gökler de sağ eliyle
dürülür.) [Zümer 67]
(Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır, dediler. Hayır, Allah’ın iki eli de
açıktır.) [Maide 64]
(Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir.) [Fetih 10]
(Doğu da batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır.)
[Bekara115]
(Allah Arşa istiva edendir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir.) [Hadid 4]
(Allah yerin ve göklerin nurudur.) [Nur 35]
Bu âyetlerde bildirilen el, yüz ifadeleri, bir mahlukun eli veya yüzü gibi
sanılabilir. Halbuki Allah hiçbir mahluka benzemez. İstiva kelimesi
oturmak sanılırsa Allah mahluklara benzetilmiş olur ve yukarıdaki âyetlere
aykırı olur. Nerede olursanız sizinle beraberdir ifadesi de mecazidir.
Çünkü O mekandan münezzehtir. Son âyette Allah nur sanılır. Halbuki nur da
yaratıktır. Kur'anda tevil gereken Kinaye, Mecaz ifade eden bir çok âyet
vardır. Birkaç örnek daha verelim:
Cima için lems [dokunmak] kelimesi kullanılmıştır. (Kadınlara
dokununca gusledin, su yoksa teyemmüm edin) [Maide 6], Kadınlar için
libas [giysi] kelimesi kullanılmıştır. (Kadınlar size, siz de onlara
libassınız) [Bekara 187]
Zalim köylüler için (zalim köy) denmiştir. (Nisa 75), (Köy halkına sor)
yerine, (köye sor) denmiştir. (Yusüf 82) Böyle ifadeler Türkçede de
vardır. Mesela, (Şu sınıf tembel, şu sınıf çalışkandır) gibi. Sınıftan maksat
öğrencilerdir.
Resulullaha, (Vahfid cenaheke lil müminin [Kanadını müminler için indir])
buyuruluyor. (Hicr 88) [Resulullahın tek kanadı mı var? Elbette mecazdır.
Yani şefkat et, tevazu göster demektir.]
(Körle gören [kâfir ile mümin] karanlıkla aydınlık [Bâtıl ile hak],
gölge ile sıcak [Cennetle Cehennem] bir olmaz. Dirilerle ölüler de bir
olmaz. Elbette Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirdekilere [inatçı
kâfirlere] işittiremezsin, sen sadece bir uyarıcısın.) [Fatır 19-22
Celaleyn, Beydavi]
Bu âyette, kâfire kör, mümine gören, Cennete gölge deniyor. Resulullah
kabirdekilere ne söyleyecek de işittirecek? Hâşâ bu abes, boş söz olmaz mı?
Kabirdekileri niye hidayete kavuşturmaya uğraşsın ki? Hemen âyetin devamında,
(Sen sadece bir uyarıcısın) buyuruluyor. Demek ki kabirdekilerden maksat,
yaşayan inatçı kâfirlerdir. (Beydavi)