Müteşabih olan âyetlerden üçünün meali şöyledir:
(Kıyamet günü bütün yeryüzü Allah’ın kabzasında [avcundadır]. Gökler
Onun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin şirkinden yüce ve münezzehtir.)
[Zümer 67]
(Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır [sıkıdır] dediler. Hayır, Allah’ın iki
eli de açıktır.) [Maide 64]
(Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir.) [Fetih 10]
Bu üç âyette bildirilen el, insan eli gibi bir el sanılır. Halbuki Allahü
teâlâ hiçbir mahluka benzemez. O halde selefi salihin [sahabe, tâbiin ve tebe-i
tâbiin] gibi, (Yedullah’ın ve diğer müteşabih ifadelerin keyfiyetini Allah
bilir) demek gerekir. Bekara suresinin, (Doğu da batı da Allah’ındır. Nereye
dönerseniz Allah’ın vechi oradadır) mealindeki 115. âyetinde, vech kelimesi
yüz olarak yazılırsa, Allahü teâlânın bir mahluk gibi yüzü olduğu anlaşılabilir.
Vecihten kasıt nedir bilinmez. Nur suresinin, (Allah yerin ve göklerin
nurudur) mealindeki 35. âyetinden Allah nur sanılır. Halbuki nur yaratıktır.
Bunun da keyfiyeti meçhuldür.
Esas konumuzu teşkil eden âyet ise şudur:
(O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istiva edendir. Nerede
olsanız, O sizinle beraberdir.) [Hadid 4]
Allahü teâlâ için yaratmak zor değildir, yaratması için altı güne ihtiyacı
olmaz. (OL) derse hemen olur. Kün feyekün âyetleri de bunu
göstermektedir. Altı günde yarattığına inanırız, fakat keyfiyeti meçhuldür
deriz. Bazı âlimler günden maksat devirdir demişlerdir. Gökleri yarattıktan
sonra Arş’a istiva ettiği bildiriliyor. Arş’a istiva ettiğine inanırız ama
keyfiyetini bilemeyiz. İbni Teymiyeciler gibi Arş’ta oturuyor demeyiz. Çünkü
böyle söylemek onu mahlukata benzetmek olacağı için küfürdür. Âyetin sonunda
ise, (Nerede olursanız olun, sizinle beraberdir) buyuruluyor. İbni
Teymiyeci, bu âyeti tevil ediyor da ötekini tevil etmiyor. Bu da, bir kimsenin
bir kimse ile beraber olması gibi elbette değildir. O zaman mahluka benzemiş
olur. Allah her yerde demek de, mekan isnat edildiği için küfürdür. Bir hadis-i
şerifte, (Allah her yerde hazır ve nazırdır) buyuruluyor. Halbuki Allah mekandan
münezzehtir. O halde, (Allah her yerde hazır ve nazırdır) ifadesi mecazdır. Yani
zamansız ve mekansız hiçbir yerde olmayarak hazır ve nazır demektir.
(Eşedd-ül-cihad)
Vehhabiler, müteşabih âyet ve hadislere veya zahir ifadelere bakarak, (amel
imandan parçadır) diyorlar. Günah işleyene mesela içki içene veya namaz
kılmayana kâfir diyorlar. (Şu günahı işleyen Cennete giremez veya mümin
değildir) demek, (O günahtan tevbe edilmezse, af veya şefaate uğramazsa,
günahının cezasını çekmeden Cennete girmez) demektir. Çünkü zerre kadar imanı
olan Cennete girecektir. Günah ile, imansızlık ayrı şeylerdir. (Hadika)
Tevilsiz yanlış anlaşılacak bazı hadisler:
(Allah, gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamette, yedi sınıf
insanı kendi gölgesinde gölgelendirir.) [Buhari] (Burada gölge himaye
demektir.)
(Sultan, yerde Allah’ın gölgesidir.) [Taberani] (Müslüman sultan
yetkilidir.)
(Allah gece sabaha doğru yer semasına iner.) [Buhari] (Rahmeti iner.)
(Üç sınıf kimseye, Allah güler.) [Taberani] (Gülmek razı olmaktır.)
(Cennet kılıçların gölgesi altındadır.) [Müslim] (Cihad eden mümin
Cennete gider.)
(Cennet anaların ayakları altındadır.) [Müslim] (Cennet müslüman ana babanın
rızasındadır.)
(Namazı kasten terk eden kâfirdir.) [Taberani] (Namazın farz olduğuna
inanıp, tembellikle kılmayana kâfir denmez.)
(Mümin, zina ederken, şarap içerken ve hırsızlık ederken mümin değildir.)
[Müslim] (Bunlar bu halde iken kâmil mümin değildir.)