Başlık | Yazı |
---|---|
Semi'Allahü Limen Hamideh |
"Allahü teâlâ, hamd ve senâ eden kimsenin hamd, şükür ve senâsını (övgüsünü) işitir" mânâsına rükûdan kalkarken (doğrulurken) söylenen söz (tesbih). |
Seminom |
Farklılaşmamış üreme hücrelerinden kaynaklanan kötü huylu erbezi tümörü. |
Sempatik Oftalmi |
(Bkz. Göz) |
Semptom |
Vücuttaki bir hastalığa eşlik eden ve hastalığın göstergesini oluşturan belirti. |
Semra |
Esmer, kumral renkte, esmer güzeli. |
Şems Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin doksan birinci sûresi. |
Şemseddin |
Dinin güneşi. |
Şemsi |
Güneş gibi parlıyan. |
Şemsî Sene |
Güneş senesi. Yer küresinin güneş etrâfında bir devir yaptığı (bir kere döndüğü) sene. 365.242 vasatî güneş günü. |
Şemsinisa |
Kadınların güneşi. |
Semûd Kavmi |
Sâlih aleyhisselâmın peygamber olarak gönderildiği ve îmân etmedikleri için büyük bir sayha (korkunç gürültü) ile helâk olan kavim. |
Şemun Aleyhisselam |
İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden olduğu rivâyet edilen mübârek zât.
Şemsûn diye de zikr edilir. |
Sen bizi kiminle sanırsın |
Yavuz Sultan Selim, hayatının son demlerinde yanından ayırmadığı doktoru
Hasan Can'a hasta yatağında bulunduğu bir sırada: |
Sen de kurtulmazsın ecel elinden |
Dünya işlerine hiç meyil verme |
Sen elinde olanı yaptın |
Kendisini içkiden kurtaramayan bir müslüman, hizmetçisine dört dirhem verir.
İçki almasını söyler. |
Sen hani zengindin |
İbrahim Edhem hazretlerine adamın biri bir miktar para hediye vermek ister.
|
Sen kardeşin gibi olamazsın |
Hatem-i Tai, sadaka-i cariye olarak, yolcular için bir misafir odası yaptırdı. Misafirlerin kolay görülmesi için de kırk tane pencere yaptırdı. Hatem öldüğü zaman kardeşi "Ben kardeşimin yaptığının aynısını yaparım, onun gibi cömert... |
Sen namazı da kaza et |
Zahid olarak bilinen fakat riyakâr olan biri, padişahın misafiri olmuştu.
Sofraya oturduklarında, her zaman yediğinden daha az yedi. Namaza kalktıklarında
her zamankinden daha yavaş kıldı. Padişahın, kendisini takdir etmesini istiyordu.
|
Sen niçin ağlıyorsun? |
Hasan-ı Basri hazretlerine bir zat gelip, (Benim bir kızım var, gece gündüz ağlamaktan gözleri kör oldu. Çaresi yok mu?) diye yalvarıp ağladı. Hasan-ı Basri hazretleri üzüldü, kalkıp eve geldiler. Kıza niye ağladığını sordu. Kız dedi ki: |
Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım |
Sual: (Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım) kudsi hadisine, kim niye
karşı çıkıyor? |
Sen unuttun ama unutulmadın |
* Hepimiz ahiret yolcusuyuz, inkârı mümkün değil. Herkes bir sefere giderken yolda ve gittiği yerde kendine lazım olanları alır, diğerlerini almaz. İhtiyaç olmayanı almak ahmaklık olur. Dünyadan da, ahirete lazım olanlar tedarik edilir. En akıllı insan,... |
Senâ |
Hamd, medh, övgü. |
Sena |
Övme, methetme. |
Sende kibir var |
Abdulvahhab-ı Şarani hazretlerinin hocası Şeyh Zekeriya Ensari hazretleridir. Bu zatın da çok büyük bir hocası vardı. Bir gün hocası ile beraber otururken Hızır aleyhisselam gelmiş. Sohbetin sonunda Hızır aleyhisselam bu zatın hocasına, (Senin bu... |
Sendrom |
Bir hastalık grubunu gösteren belirtilerin bütünü. Sendromlar sari (enfeksiyöz, bulaşıcı), zehirli-sari, paraziter, toksik (zehirli), allerjik, ve anemikdir. |
Sened |
1. Delîl, dayanak. |
Seni seven âşıkların |
Seni seven âşıkların |
Senilite |
İleri yaştaki bir organizmanın biyolojik durumu. |
Senin hâlin n’olacak |
Bir hac ibadeti sırasında Harun Reşid ve Behlül yüksekçe bir yere oturup
oradan ibadet ve dua eden ve bu arada ağlayıp gözyaşı döken insan selini
seyrediyorlardı. Behlül Dânâ halifeye dedi ki: |
Seniyye |
Yüksek, yüce. |
Senkop |
Kalp ve solunum etkinliğinde bir duraklamayla birlikte görülen ani, ve geçici bilinç kaybı. |
Sensin diye |
Her şeyde seni görürüm |
Sepsis |
Bütün vücuda yayılan enfeksiyon. |
Septisemi |
Hastalık yapıcı mikroorganizmaların kanda bulunarak ateş, zayıflık, titreme gibi belirtileri ortaya çıkarması. Hastalık yapıcı mikroplar kana; herhangi bir yaradan, sıyrıktan, mevcut olan bir hastalıktan dolayı bir organdan karışabilir. Hastalığın yukarıda zikredilen belirtiler, mikrobun kendisinden... |
Şer |
Dînin ve aklın zararlı gördüğü şey. |
Şer'î |
Şerîate âit, İslâmiyetle ilgili, İslâmiyet'e uygun. (Bkz. Şerîat) |