Başlık | Yazı |
---|---|
Mürüvvet |
İnsanlık, yiğitlik. Muhtâc olanlara, lâzım olan şeyleri vermek, başkalarına faydalı olmak, iyilik yapmak arzusu, insanlık. Adâleti yerine getirme ve hiç kimseden intikam almayı istememe. |
Mürüvvet |
İnsanlık, mertlik, sevinçli günlerini görme. |
Mus'ab Bin Umeyr |
İslâmda ilk öğretmen. |
Musa |
Allahü teâla ile Tur dağında konuşmuştur. |
Musa Aleyhisselam |
İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden. Peygamberler içinde üstünlükleri olan ve kendilerine “ulü’l-azm” denilen altı peygamberin üçüncüsüdür. Allahü teâlâ ile konuştuğu için, “Kelîmullah” denilmiştir. Benî İsrail’e gelmiştir. Yakub aleyhisselamın soyundandır.... |
Mûsâ Aleyhisselâm |
İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Ülü'l-azm adı verilen altı büyük peygamberden biridir. Yâkûb aleyhisselâmın soyundan, İmrân adında bir zâtın oğlu, Hârûn aleyhisselâmın kardeşidir. Allahü teâlâ Kur'ân-ı... |
Mûsâ bin Mâhîn Mardinî |
Büyük velîlerden. İsmi Mûsâ bin Mâhîn ez-Zûhî'dir. Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir. Mîlâdî on ikinci asırda yaşadı. Mardin'de vefât etti. Şeyh Mûsâ kabristanlığına defnedildi.... |
Mûsa Fakîh |
1073'den sonra Dânişmendliler zamânında Tokat-Zile'ye gelip yerleşmiş Horasan velîlerinden. Kendisine ilminin çokluğundan dolayı dînin yardımcısı mânasına Nâsırüddîn, hukuk ilmindeki üstünlüğünden dolayı da Fakîh... |
Mûsâ Kâzım |
Eshâb-ı kirâmın sohbetinde bulunmakla şereflenen Tâbiîn devrinin yüksek âlimlerinden ve velîlerin büyüklerinden. Oniki imâmın yedincisidir. Câfer-i Sâdık'ın oğlu, İmâm-ı Ali Rızâ'nın babasıdır. Resû... |
Mûsâ Sedranî |
Meşhur velîlerden. On ikinci asırda yaşamıştır. Şihâbüddîn-i Sühreverdî hazretlerinin oğlu şöyle anlatmıştır: |
Müsafeha |
Müsafeha, iki kişinin, sağ elin avuç içlerinin birbirine yapıştırıp, iki baş
parmağın yanlarını birbirlerine değdirmesidir. Dört el ile birlikte de yapılır.
(Merakıl-felah) |
Müsâfeha |
İki müslümanın, sağ elin avuç içlerini birbirine yapıştırıp, iki baş parmağın yanlarını birbirine değdirerek el sıkışması. |
Müsâfir (Misâfir) |
Yolcu. Senenin kısa günlerinde, insan veya deve yürüyüşü ile üç günde gidilecek yere gitmeyi niyet ederek, bulunduğu yerin kenar evlerinin dışına çıkan kimse. (Bkz. Seferî, Seferîlik) |
Müşâhedât |
Kalb gözüyle görmeler veya bu yolla görülen şeyler. Müşâhede kelimesinin çoğuludur. |
Müşâhede |
Görme, anlama. Kalb gözü ile görme.
|
Müsâhib |
Arkadaş. |
Müşâhin |
Müslümanların cemâatini terk eden, bid'at sâhibi, mezhebsiz kimse. |
Müsâkât Şirketi |
Bağda üzüm, bahçelerde meyve ve bostanlarda sebze yetiştirmek için, toprak sâhibi ile çalışacak kimse arasında yapılan şirket, ortaklık. |
Müsâlemet |
Uyuşmak; fikirler ayrıldığı, sözler çoğaldığı zaman münâkaşa etmemek; sertliği, bölücülüğü, ayrıcılığı istemeyip, barışmak istemek. |
Musallâ |
Namaz kılınan yer. Namazgâh. |
Musallâ Taşı |
Namazının kılınması için, cenâzelerin üzerine konduğu taş. |
Musallî |
Namaz kılan, beş vakit namazına devâm eden. |
Müsâmaha |
1. Hoş görü, başkasının kabahatini görmeme. |
Müşârata |
Şartlaşma, sözleşme. Nefs muhâsebesinin (nefsi hesâba çekmenin) ilk basamağı olup, Allahü teâlânın beğendiği işleri yapma, beğenmediklerinden sakınma ve âhirete hazırlanma husûsunda nefsle sözleşme. |
Müsâreat |
İbâdetleri ve hayırlı işleri yapmakta acele etmek.
|
Müsâvât |
Eşitlik, denklik; aynı halde ve derecede olma. |
Müşâvere |
Aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören kimseler ile bir konu üzerinde konuşma, görüşme, danışma, meşveret etme, görüşüne baş vurma. (Bkz. Meşveret) |
Müsâvî |
Eşit, denk. |
Müşâvir |
Kendisine danışılan. |
Musavvir (El-Musavvir) |
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (ism-i şerîflerinden). En güzel sûrette şekil veren. |
Müsebbib-i Hakîkî |
Bütün sebepleri yaratan Allahü teâlâ. |
Müşebbihe |
Allahü teâlâyı cisim ve varlıklara benzeten, Kur'ân-ı kerîmdeki müteşâbih (mânâsı kapalı) âyetleri görünen lugat mânâsına göre açıklayıp, Allahü teâlânın el ve yüz gibi organlarının olduğunu iddi... |
Müşebbihe veya mücessime |
Sual: Müşebbihe nasıl bir fırkadır? |
Müşekkik |
Bir cins içindeki ferdlerin hepsinde eşit miktârda bulunmayan sıfat, özellik. |
Müsekkin |
|
Müselles |
Tâze iken yâni gaz kabarcıkları çıkmadan, köpürmeden önce ısıtılıp, üçte ikisi uçup üçte biri kalan üzüm suyu. |