Sual: Âdetle ilgili sünnetleri yapmamak günah mı?
CEVAP
Sünnetler, âdetlerle ilgili olup olmama bakımından ikiye ayrılır:
Sünnet-i hüdâ, ezan ve ikamet okumak gibi, İslam dininin şiarıdır.
Başka dinlerde yoktur.
Sünnet-i zaide, çoğul olarak süneni zevaid denir. Resulullahın
kılık kıyafeti, elbise giyiş şekli, yemek yiyiş tarzı, yürüyüşü, yatışı,
vasıtaya binişi, bir işe sağdan veya soldan başlaması, saç şekli, sarık sarma
şekli gibi âdetleridir. (Hadika)
Resulullahın âdetlerle ilgili sünnetlerine uymak da büyük şeref ve çok sevaptır.
Ama yapmamak günah hatta mekruh değildir. Mesela Peygamber efendimiz deveye
binerdi. Deveye binmemek günah veya mekruh bile değildir. Arapların âdeti olarak
mübarek topuklarına kadar uzun gömlek [entari] giyerdi. (İbni Asakir)
Bugün Arap denilen insanların çoğu entari giymektedir. Türkiye’de ise âdet
olmadığı için erkekler entari giymemektedir. Sünnet-i zaide olduğu için entari
giymemek günah ve mekruh değildir. Sarıkla gezmek de âdeti idi. Kâfirleri de
sarıklı idi. Hadis-i şerifte, (Sarık Arapların tacıdır) buyuruldu.
(Beyheki)
Sakal da âdete ait sünnetlerdendir. Kâfirlerden de sakallı olanlar var idi.
Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud, Tirmizi’nin rivayet ettiği (Sünnet olan on
şeyden biri sakal bırakmaktır) hadis-i şerifi sakalın sünnet olduğunu açıkça
bildirmektedir. Sakalın bir tutamdan fazlasını kesmek sünnettir. Bir tutamdan
kısa bırakmak, sünnete aykırıdır. Sünnet diye bir tutamdan kısa sakal bırakmak
bid’attir. Böyle bid’at sakalı, haram işlemekten kurtarmak için, bir tutam
uzatmak vaciptir [yani farzdır.] (Redd-ül Muhtar)
Bahr-ür-raık’da, (Erkeklerin sarkan saçlarını büküp fitil yapmaları mekruh
olur. Çünkü, fitil yapmak, bazı kâfirlere benzemek olur) buyuruldu. Demek ki
kâfirlerin âdetlerine benzediği için yasaklanan şeyi yapmak bile haram değil,
mekruh oluyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Müşriklere benzemeyin, bıyığınızı kısaltın, sakalınızı bırakın.) [Nesai]
(Mecusiler bıyıklarını uzatır, sakallarını kısaltır. Onlara muhalefet edin,
bıyıklarınızı kısaltın, sakalınızı uzatın!) [İ. Hibban]
(Namazı nalın ile kılın ki Yahudilere benzemeyin!) [Hakim]
(Nalını olmayan, mest giysin!), Müslim] [Nalın, terliğe benzer ayakkabı]
Bahr-ür-raık’ın ifadesine göre, bu hadis-i şerifler, sakal kazımanın ve
çıplak ayakla namaz kılmanın mekruh olduğunu bildiriyor. Yine hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Yahudi ve Hıristiyanlar sakal boyamaz. Onlara benzemeyin, boyayın!)
[Müslim]
(Saçlarınızı kırmızı veya sarıya boyayın, ehl-i kitaba muhalefet edin!)
[İ.Ahmed]
Eshab-ı kiramın kimi boyadı, kimi boyamadı. Çünkü, bu âdetteki emre ve yasağa
uymak vacip değildir. Burada, o şehrin âdetine uyulur. (Hadika)
Eshab-ı kiram sakal kazımazdı. Çünkü, o zaman, sakal uzatmak Arapların âdeti
idi. Ebu Cehil gibi birçok kâfir sakallı idi. [Eğer sakal ve sarık, âdete ait
sünnet olmayıp, sünnet-i hüdâ, yani İslamın şiarı olsaydı, müşrikler
müslümanlara benzememek için, hemen sarıklarını çıkarır ve sakallarını
keserlerdi.]
Sünnet olan sakala kıymet vermeyen kâfir olur. Yüzünü, kadın gibi parlak yapmak,
kadınlara benzemek için sakal kazıtmak haramdır. Kadınlara benzemeyi düşünmeyip,
genç ve güzel görünmek için sakal kazımak mekruhtur. (K. Saadet)
Zevaid sünnetlerin açıklanması
Yukarıdaki yazımızda sakal bırakmanın zevaid sünnet olduğunu bildirmiştik.
Hadis-i şerif ve fıkıh kitapları sakal bırakmanın sünnet olduğunu bildirirken,
vacip veya İbni Teymiye gibi farz diyen, sünnete ve cumhuru ulemaya karşı gelmiş
olur. Kâfirlere veya kadınlara benzemek için sakalı bir tutamdan kısa yapmak
veya kazımak haramdır. Benzemek niyeti olmayıp, memleketin âdetine uymak için
olursa, mekruh olur. Kısa sakala sünnet demek bid’at olur. Sünnete önem
vermezse, kâfir olur. Sünneti bir özür ile terk etmek caizdir. Peygamber
efendimiz papaz ayakkabısı giymiştir. (Redd-ül Muhtar, Mevâhib)
Peygamber efendimiz, uzun entari giymiş, şalvar ve pantolon giymemiştir. Şalvar
giymek âdette bid’attir. Âdette bid’at olan şeyi yapmak günah değildir.
Uçağa binmek de âdette bid’attir, günah değildir. Bunun için âdet olan yerlerde,
kâfirlerden gelmiş olsa bile, kadınların çarşaf ve erkeklerin pantolon ve şalvar
giymeleri günah olmaz. Peygamber efendimiz, bazen Rum, bazen Arap elbisesi
giyerdi. Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, kolları dar, Rum cübbesi
giyerdi. (Mevâhib-i ledünniyye)
Bazı kimseler, nakli esas almadan, sakal kazımak kâfirlere benzeyeceği için
haramdır diyorlar. Bu yanlıştır. Çünkü (Bir kavme benzeyen onlardandır)
hadis-i şerifindeki benzemek, ibadetlerde benzemektir. Kılık kıyafetle ilgili
şeyler âdettir. Çirkin olmayan âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz.
İbadette kâfirlere benzemek bazı yerlerde mekruh, bazı yerlerde haram, bazı
yerlerde küfür olur. Mesela haç takan kâfir olur. Fakat kâfir gömleği giymek,
saç uzatmak, uçağa binmek, masada yemek yemek, çatal kaşık kullanmak günah
olmaz. Çünkü burada âdetteki sünnetlere uyulmamış olur.
Zevaid sünnetleri yapmamak günah olmaz ise de, bunu değiştirip, adına sünnet
demek bid’at olur. Mesela hiç sarık sarmayan, sarıkla gezmeyen kimse günah
işlemiş olmaz. Fakat sünnet diye, sarığın iki ucundan birini sağ omuza, diğer
ucunu da sol omuza veya öne sarkıtmak veya Sünnet diye çenede sakal bırakmak
yahut kısa sakal bırakmak da bid’at olur.
Evlenmek de sünnettir. Bu sünneti de terk eden günah işlemiş olmaz.
(Evlenmeyen bizden değildir) hadis-i şerifi, evlenmeyenin kâfir olacağını
göstermez. Evlenmeyen sünnete uymamış olur. Evlenmek sünnetine veya sakal
sünnetine uymayan günah işlemiş olmaz.
(Müşriklere benzememek için sakalınızı uzatın) hadis-i şerifi var diye,
sakal bırakmayana, müşrik denmez. Mubah olan âdetlerde kâfirlere benzemekte
mahzur yoktur. (Hadika)
Sünneti zevaidi de beğenmeyen ve alay eden kâfir olur. Mesela bir kimse,
(Peygamberimiz, kadınlar gibi entari giyermiş) diyerek alay etse, imanı gider.
Yahut sakalı beğenmeyen veya sünnete uygun sakalı olana çember sakallı diyen
kâfir olur. Çünkü Peygamber efendimizin yaptığı işleri yani sünnetini,
beğenmemiş olur. Halbuki Allahü teâlânın bütün insanların en üstünü olarak
yarattığı ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberini beğenmemek,
Allah’ı beğenmemek olur. (Niye böyle Peygamber gönderdin) demek olur. Allah’ı
da, Resulünü de beğenmeyenin kâfir olacağı pek açıktır.
Ahir zamanda müslümanların fitneye sebep olmamak için dinlerinin gereklerini
gizli olarak yapmaları emredilmiştir. Bunun için dar-ül-harbde veya zulüm
görmemek, nafakadan olmamak, emr-i maruf yapabilmek, müslümanlara ve İslamiyet’e
hizmet edebilmek, dinini, namusunu koruyabilmek için sakalını kazımak caiz,
hatta lazımdır.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Peygamber efendimizin böyle âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at
değildir. Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup,
dini hükümler değildir. Her ülkenin âdeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin
âdeti zamanla değişir. Bununla beraber, âdete bağlı şeylerde de, Resulullaha
uymak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol
açar.)
Sakal kazımak ve fitne
Sual: Dine hizmet için, fitneyi önlemek sakalı kazımak caiz deniyor.
Bazıları da lazım diyor. Caiz dense bile, lazım demek, nasıl caiz olur?
CEVAP
Fitne nedir? İmam-ı Birgivi, Muhammed Hadimi ve Abdulgani Nablüsi
hazretleri, fitneyi, (Müslümanlar arasında bölücülük yapmak, onları
sıkıntıya, zarara, günaha sokmak, insanları isyana kışkırtmaktır) diye tarif
ediyorlar. Fitneye sebep olmak haramdır. Sakal bırakmak sünnettir. Harama sebep
olmak haramdır. Haram işlememek için sünnet elbette terk edilir. Çünkü dinimizin
emri böyledir. Vatani vazife için askere giderken bir çok sebep yüzünden saç ve
sakal kesme zorunluluğu vardır. Kesmeyen ne olur? Ceza görür, bir zarara uğrar.
Askerde, er, subay veya memur olarak görev yapsa oranın tüzüğüne uymadığı için
elbette cezalandırılır. En az işinden ayrılır ki bu da bir zarardır. Yukarıdaki
tarifte, zarara uğramanın da fitne olduğu bildiriliyor. Fitneye sebep olmamak
için sünneti terk etmek sadece caiz olmakla kalmaz. Vacib, hatta farz olur.
Yaşanmış bir olay:
Sakallı cahil bir hoca, namaz kılan bir subaya, alaylı bir eda ile, (Niçin
sakal bırakmıyorsun? Yoksa rızkından mı korkuyorsun? Allah başka yerden de sana
rızk verir) diyor. Subay, (Rızkımdan korkmuyorum. Vatan, namus, din
müdafaası için farz olan ilimlere çalışıyor, kâfirlerden, din ve vatan
düşmanlarından üstün olma sebeplerini araştırıyorum. Din ve vatan düşmanlarının
gelip, senin sakallarını yolmaması için sakal bırakmıyorum) diyor.
Sakal da âdete ait sünnetlerdendir. Kâfirlerden de sakallı olanlar var idi.
Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud ve Tirmizi’nin rivayet ettiği
(Sünnet olan on şeyden biri sakal bırakmaktır) hadis-i şerifi sakalın sünnet
olduğunu açıkça bildirmektedir. Sakalın bir tutamdan fazlasını kesmek sünnettir.
Bir tutamdan kısa bırakmak, sünnete aykırıdır. Sünnet diye bir tutamdan kısa
sakal bırakmak bid’attir. Böyle bid’at sakalı, haram işlemekten kurtarmak için,
bir tutam uzatmak vaciptir [yani farzdır.] (Redd-ül Muhtar)
Evlenmek de sünnettir. Bu sünneti de terk eden günah işlemiş olmaz.
(Evlenmeyen bizden değildir) hadis-i şerifi, evlenmeyenin kâfir olacağını
göstermez. Evlenmeyen sünnete uymamış olur. Evlenmek sünnetine veya sakal
sünnetine uymayan günah işlemiş olmaz. Mezhepsiz Yusuf Kardavi bile sakal
konusunda Ehl-i sünnete uygun yazarak diyor ki: İbni Teymiye, (Müşriklere
muhalefet edin, sakalınızı uzatın) hadisi sakal kazımanın haram olduğunu
gösteriyor, dedi. Feth’de, Iyâddan alarak, mekruhtur, denildi. Mubah
diyenler de oldu. Doğrusu, hadis, sakal uzatmanın vacib olduğunu göstermiyor.
(Yahudi ve Nasara, sakal boyamaz. Siz onlara muhalefet edip boyayınız)
hadisine bakarak, sakal boyamanın vacib olduğunu söyleyen âlim olmadı. Bu hadis,
müstehab olduğunu göstermektedir. Selef-i salihin zamanında sakal uzatmak âdet
idi. (El-halal vel-haram)
Sakala kıymet vermeyen kâfir olur. Yüzünü, kadın gibi parlak yapmak, kadınlara
benzemek için sakal kazıtmak, çeneyi kazıyıp, yanaklar üzerinde uzatmak
haramdır. Çünkü, erkeklerin kadınlara ve kadınların erkeklere benzemeleri
haramdır. Kadınlara benzemeyi düşünmeyip, genç ve güzel görünmek için sakal
kazımanın mekruh olduğu, Kimyâ-i saadet’te yazılıdır. Tekrar ediyoruz:
Sünnet ile haram veya mekruh bir araya gelince haram veya mekruh işlememek için
sünnet terk edilir.
Sual: Tercüme bir kitapta, sarığın ucunu sarkıtmanın Yahudi âdeti olduğu
bildirilmektedir. Sarığın ucunu sarkıtmak, sünnet değil midir?
CEVAP
Kitabı tercüme eden bu kişi, dört mezhepte de haram olan bir hususa helal
diyen, İbni Teymiyeci bir bid’at ehlidir. Kendi sözü muteber olmadığı gibi,
tercümelerine de itimat edilmez. Resulullah efendimizin, sarık sardığı zaman
ucunu iki küreği arasına uzattığı Sahih-i Müslimde bildirilmektedir.
Sarığın ucunu, arkaya değil de, sağa, sola veya öne uzatmak sünneti değiştirmek
olacağından bid’attir.
İslam âlimlerinin en büyüklerinden imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor
ki:
(Bazı âlimler, sarığın ucunu sol omuz üzerine sarkıtmanın güzel olacağını
söylüyor. Halbuki iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. Sol omuz üzerine
sarkıtmak bid’at olur. Bu bid’atin de sünneti açıkça yok ettiği meydandadır.)
[c.1, m.186]
Peygamber efendimiz, peygamberliğinden önce de, diğer Arablar gibi sarık
sarardı. Yani sarık, kıyafet şeklidir. Buna (Sünnet-i zevaid) denir. Sünnet-i
zevaidi hiç yapmamak günah olmaz. Fakat bunu değiştirip adına sünnet demek
bid’at olur. Mesela hiç sarık sarmayan kimse günah işlemiş olmaz. Fakat sünnet
diye, sarığın iki ucundan birini sağ omuza, diğerini de sol omuza sarkıtmak
bid’at olur. Hadis-i şerifte ise, (Her bid’at sapıklıktır) buyurulmuştur.
(M. Ledünniyye)
Sakal bırakmak da sarık sarmak gibi sünnet-i zevaiddir. Sünnet diye yalnız
çenede sakal bırakmak sünneti değiştirmek olur, bid’at ve haram olur. Halbuki
herhangi bir özürle sakal bırakmamak günah olmaz. Fakat sünnet diye, sünneti
değiştirmek günah olur. Dinimizin her emrini değiştirmek böyle bid’at olur. Emri
değiştirip yanlış yapmak, hiç yapmamaktan daha kötüdür. Bir kimse, namaz böyle
kılınır diyerek çeşitli jimnastik hareketlerinde bulunsa, namaz kılmamaktan daha
büyük günâh işlemiş olur. Dinin her emrini değiştirmek, yapmamaktan daha büyük
felaket olur. (Hadika, Berika, Hâşiye-i Tebyin)
Şimdiki sarıklar
Sual: Din kitaplarında, (Resulullah, beyaz, bazen siyah tülbendi başına
sarık olarak sarıp, ucunu bir iki karış kadar iki omuzu arasına sarkıtırdı.
Sarığı 3,5 metre kadar uzundu. Sarığını takkesiz sarar, bazen sarıksız takke
giyerdi) deniyor. Cüppesinin de önü kapalı olduğu bildiriliyor. Fakat
bugünkü camilerde sarıkların ucu yok. Cüppeler de düğmesiz. Bunlar bid’at
olmuyor mu?
CEVAP
Sarığın ucunu iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. Ama Resulullah
efendimizin ucu olmayan sarık kullandığı rivayeti de olduğu için, şimdiki
sarıklara bid’at denmez. Evla olanı iki omuz arasına 1 - 2 karış uzatmaktır.
Cüppenin, ceketin önünü iliklemek daha uygun olur. Düğmesiz olana bid’at denmez.
Taylasansız sarıklar
Sual: Evde namaz kılarken sarık sarıyorum. Bazı kimseler sarıklarının
uçlarını iki omuzları arasına alıyor, bazıları da hiç ucunu sarkıtmıyor.
Bunların hangisi bid’attır?
CEVAP
İkisi de bid’at değildir. Resulullah efendimiz, taylasanı olmayan kalensüve
[başlık, takke] de giydiği için, bugünkü imamların sarıklarına bid’at
dememelidir. Taylasan, sarığın sarkan kısmı demektir
Resulullah, sarığının altına kalensüve giyerdi. Sarıksız da kalensüve giydiği
olurdu. Yemen malı takke de giyerdi. (İ. Asakir)
Evla olanı ise, sarığın ucunu iki karış kadar iki küreğin arasına sarkıtmaktır.
Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Sarık sarın! Sarığın ucunu da sırtınıza doğru sarkıtın.) [Taberani]
Resulullah, sarığının ucunu iki kürek arasına sarkıtırdı. (Tirmizi, Taberani)
Nâfi, İbni Ömer’in sarığını kürek kemikleri arasına sarkıttığını söyledi.
(Tirmizi)
Hazret-i Hüseyin’in oğlu Ali’nin oğlu Muhammed bildiriyor ki:
Cabir bin Abdullah’ın sarığın ucu geriye dönüktü. Bize imam olup, namaz
kıldırdı. (Müslim, Ebu Davud)
Resulullah efendimiz, ekseriya beyaz, bazen siyah tülbendi başına sarık olarak
sarıp, ucunu iki omuzu arasına sarkıtırdı. Sarığını takkesiz sarar, bazen
sarıksız fitilli takke giyerdi. (H.L.O. İman)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Sarığın ucunu sol omuz üzerine sarkıtmak bid’at, iki kürek arasına sarkıtmak
sünnettir (1/186)
İmam-ı Rabbani hazretlerinden gelen silsileye bağlı olanların, sarıklarını onun
sardığı gibi sarmaları isabetli olur.
Sual: (Başı açık namaz kılmak, takke ile kılmaktan daha iyidir. Çünkü
takke Yahudi âdeti) deniyor. Takke ile namaz kılmak sünnet değil midir?
CEVAP
Takkenin Yahudi âdeti ile ilgisi yoktur. Namazda başı örtmek sünnettir, takke
ile de, bu sünnet yerine gelir. Sarık sarılırsa, ayrıca müstehab sevabı da
kazanılmış olur. Takke ile namaz kılmak, sarıkla kılınan kadar sevab olmaz.
Bunun için evde, takkeye bir tülbent sararak, yani sarık haline getirerek namaz
kılmak, daha çok sevab olur.
İslam âlimleri buyuruyor ki:
Resulullah, sarıksız da, takke giyerdi. (İbni Asakir)
Resulullah, ekseriya beyaz, bazen siyah tülbenti başına sarık olarak sarıp,
ucunu bir karış kadar iki omuzu arasına sarkıtırdı. Sarığını takkesiz sarar,
bazen sarıksız fitilli takke giyerdi. (H.L.O. İman)
Kadın nasıl giyinmeli
Sual: Bazıları, "Çarşaf hıristiyan rahibelerinden geldiği için giyilmesi
caiz olmaz. Şalvar ve pantolon giymek de bid'attir" diyorlar. Bu hususta
dinimizin hükmü nedir?
CEVAP
Kadınların vücut hatlarının [kaba avret yerlerinin şekli ve rengi] belli
olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır. İslam dini, kapanmayı
emretmiş, fakat belli bir örtü şekli bildirmemiştir. (Dürer-ül-mültekite)
Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın mübarek hanımları, çarşafla
örtünmemiştir. Hiçbir kitapta çarşaf giydikleri bildirilmemiştir. Milhafe,
ferace, fistan, entari giydikleri birçok kitapta bildirilmiştir. İmam-ı Rabbani
hazretleri de, böyle değişik elbise giydiklerini 313. mektubunda bildiriyor. Bu
hususlar, Camiurrumuz ve Hidaye kitabında da bildiriliyor.
Kapanması gereken yerleri örtmek ve yukarıda bildirilen vücut hatlarını belli
etmemek şartı ile kadınlar, bulunduğu şehrin âdetine uygun giyinir. Çünkü elbise
gibi mubahlarda, şehrin âdetine uymamak tahrimen mekruhtur. Zaruret olmadıkça,
haramlarda hiçbir yerin âdetine uyulmaz. (Hadika)
Peygamber efendimiz, ayaklarına kadar uzun gömlek, yani entari giymiştir. Şalvar
ve pantolon giymemiştir. Bunları giymek âdette bid'attir. Âdette bid'at olan
şeyi yapmak günah değildir. Taksiye, uçağa binmek de âdette bid'attir. Bunları
yapmak günah değil dinin emridir. Bunun için âdet olan yerlerde, kâfirlerden
gelmiş olsa bile, kadınların çarşaf ve erkeklerin bol pantolon veya şalvar
giymeleri caizdir, günah olmaz. Elbisenin şekli ibadet değil, âdettir. Çünkü
Peygamber efendimiz, papaz ayakkabısı, Rum elbisesi giymiştir. (Redd-ül
Muhtar)
Sünnet-i zevaid
Peygamber efendimizin böyle âdet olarak yaptığı şeylere Sünnet-i zevaid
denir. Bunları terk etmek günah olmaz. (Hadika) (Bir kavme benzeyen
onlardandır) hadis-i şerifi, ibadetlerde benzemenin tehlikesini
bildirmektedir. Mesela papaz zünnarı ve haç takmak böyledir.
Dikiş makinesi, daktilo, elbise gibi şeyler ise âdettir. Âdetlerde kâfirlere
benzemek günah olmaz. Peygamber efendimiz, her zaman belli bir elbise giymezdi.
Bazen Rum, bazen Arab elbisesi giyerdi. Kolları dar Rum cübbesi de giymiştir.
(Tirmizi)
Herkesin çarşaf giydiği bir yerde, birkaç kadının manto giymesi fitneye sebep
olacağından uygun olmadığı gibi, manto giyilmesi âdet olan yerlerde de çarşaf
giyilmesi uygun olmaz. Çünkü bir yerde âdet olan şeyler giyilmezse, gösteriş ve
şöhret olur, fitneye sebep olur. Hadis-i şerifte (Fitneyi uyandırana lanet
olsun) buyuruldu. (Hadika)
Her cilbab çarşaf değildir
Sual: Bazıları Kur’anda geçen cilbab kelimesine çarşaf diyorlar ve
çarşaftan başka örtünün caiz olmadığını, çarşafla örtünmenin farz olduğunu
söylüyorlar. Çarşaf Hıristiyan rahibe kıyafeti değil midir? Çarşaf giyen onlara
benzemiş olmaz mı? Çarşaf giymek bid’at değil midir?
CEVAP
Onların bilmediği önemli bir incelik var. O da şudur:
Çarşaf bir cilbabdır, ama her cilbab çarşaf değildir.
Her cilbabın çarşaf olduğunu bildiren hiçbir İslam âlimi yoktur.
Çarşaf giymeye farz diyenlerin görüşleri indidir, asla ilmi değildir. Hiç bir
muteber fıkıh ve tefsir kitaplarından delilleri yoktur. Kıymetli din
kitaplarında buyuruluyor ki:
Kadınların vücut hatlarının belli olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi
farzdır. Dinimiz kapanmayı emretti, ama belli bir örtü şekli bildirmedi.
(Dürer-ül-mültekıte)
Ahzab suresinde bildirilen cilbab, erkeğin de, kadının da giydiği bir elbise,
bir gömlektir.
Zevacir ve Berika’daki iki hadis-i şerifin meali şöyledir:
(Haya cilbabını [örtüsünü] çıkaranın [aleyhinde] söz etmek
gıybet olmaz.) [Beyheki]
(Cilbabı [gömleği] haram olan erkeğin namazı kabul olmaz.) [Bezzar]
Bu hadis-i şeriflerde de, cilbabın bir örtü olduğu açıkça görülmektedir.
Cilbabın dış örtü, dış kıyafet olduğu tefsirlerde de yazılıdır:
Cilbab, hımarın [tülbendin] üstüne örtülen ve göğse kadar inerek gömleğin
ceybini [yakasını] boynu örten baş örtüsüdür. [Buna atkı da denir.] (Ebussüud
tefsiri)
Cilbab, tek parça örtüdür. (Celaleyn)
Cilbab, göğse kadar inen baş örtüsüdür. (Ruh-ul-beyan)
Cilbab, milhafedir. (Beydavi)
Cilbab, hımardan büyük örtü veya vücudunu örten dış elbise. (Kurtubi)
Cilbab, bedeni baştan aşağı örten çarşaf, ferace, çar gibi dış giysi.
(Elmalılı)
Cilbab, dışa giyilen örtü. (Tibyan, A. Fikri Yavuz ve Hasan Basri Çantay’ın
meali)
Cilbab, milhafe, entari veya hımar. (El-Envar)
[Milhafe; dış örtü ki buna ferace de denir.]
Cilbab, feracedir. (Ö. Nasuhi Bilmen tefsiri)
Nur suresinde, (Kadınlar, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına
örtsünler) buyuruluyor. Eğer cilbab çarşaf demek olsaydı, hımar denmezdi.
Fıkıh kitaplarında cilbab dış örtü diyor. Bir örnek:
Hanıma verilmesi vacip olan nafaka, yemek, kisve [elbise] ve meskendir. Kisve
[elbise] ise, hımar ve milhafedir. (Bahr) [Milhafe; dış örtüdür, hımar
ise başörtüsüdür.]
Tefsir, hadis ve fıkıhta cilbab dış örtüdür.
Çarşafa bid’at denmez, çünkü âdetteki değişiklik bid’at olmaz. Şalvar ve
pantolon da böyledir. Otomobil uçak da böyledir. Bunlara itiraz etmeyip de,
cilbaba çarşaf diye takılmak normal değildir.
Pantolon giymek
Sual: Bayanların bayan pantolonu giymesi haram mıdır?
CEVAP
Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet olsun!)
[Hakim]
(Erkeğe benzemeye çalışan kadın, kadına benzemeye çalışan erkek bizden
değildir.) [İ.Ahmed]
(Kadın gibi davranan erkeğe, erkek gibi davranan kadına lanet olsun!)
[Buhari]
(Erkeklere benzeyen kadınlara ve kadınlara benzeyen erkeklere Allah lanet
etsin!) [Taberani]
Benzemek niyeti olmasa da, erkeğin boynuna kolye, koluna bilezik ve kulağına
küpe takması kadınlara benzemek olur ve caiz değildir. Kadının da, benzemek
niyeti olmadan da, pantolon giymesi caiz olmaz. Pantolon erkek kıyafetidir.
Seadet-i Ebediyye kitabında diyor ki:
(Tergib-üs-salât’daki hadis-i şerifte, (Örtülü olan çıplaklara ve erkek gibi
giyinen kadınlara ve kadın gibi giyinen, süslenen erkeklere lanet olsun)
buyuruluyor. Hele dar pantolon, erkeklere de caiz değildir. Çünkü, kaba yerleri
dışardan belli olmaktadır. Bundan başka, kadınların pantolon giymeleri eskiden
de, şimdi de İslam âdeti değildir. Dinsizlerden, İslam tesettürünü
bilmeyenlerden gelmektedir. Haramlar yayılsa, yerleşseler de, İslam âdeti
olamazlar. Kâfirlere benzeyenin, onlardan olacağı, hadis-i şerifte
bildirilmiştir. Pantolon, manto altına giyilebilir ise de, mantonun pantolon
yokmuş gibi dizleri örtmesi lazımdır.)
Hadis-i şerifte örtülü olan çıplak ifadesi geçiyor. Tayt giyenler örtülü müdür?
İçindeki çamaşır belli oluyor. Kaba yerleri dışardan belli olmaktadır. Pantolon
da öyledir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Avret yerlerini açanlara ve başkasının avret yerine bakanlara, Allah lanet
etsin!) [Beyheki]
Bıyık kazımak
Sual: Sünnete uygun olan bıyığı mazeretsiz kazımanın hükmü nedir?
CEVAP
Bid’attir. (S. Ebediyye)
Kirli sakal
Sual: Sünnete uygun sakal bıraksam, fitneye sebep olur. Kirli sakal bıraksam
o da bid’at oluyor. Ama ben kirli sakalı çok seviyorum, bana da yakışıyor.
Sünnet niyeti ile değil de âdet olduğu için kirli sakal bırakmamın sakıncası
olur mu?
CEVAP
Âdet olduğu için de olsa, top sakal, keçi sakalı ve kirli sakal tabir edilen
sakal biçimleri mekruh olur. Hele sünnet diye bırakılırsa bid’at ve haram olur.
Kirli sakal tabiri hoş. En azından sünnet olmadığı, temiz olmadığı anlaşılıyor.