Sual: Biz Şafiiler;
1- Vacib olmayıp sünnet olduğu için kurban kesmiyoruz.
2- Kazamız olduğu için sünnet ve hatta kaza namazı kılmıyoruz.
3-Takke sarığın yerini tutmadığı için başı açık namaz kılıyoruz.
Bu yaptıklarımız doğru mudur?
CEVAP
Biz Şafiiler demekle, herkesi suçlamak yanlış olur. Bazı Şafiiler demeli idi.
Çünkü biz hep görüyoruz ki, Şafiilerden kurban kesen, kaza namazı kılan ve takke
kullanan çoktur.
1- Kurban, Hanefi hariç diğer üç mezhepte sünnettir. Ama sünnet de olsa
durumu iyi olan Şafiilerin kurban kesmesi gerekir. Resulullahı seven sünnetine
de uymaya çalışmalıdır.
2- Bazı Şafiiler gerçekten bilmiyor, kazası olanın sünnet kılması haram
diyerek, sadece farzı kılıyor. Kazası olan Şafiilerin, sünnet kılması haram
olunca, boş oturması elbette haram olur. Bir an önce kazalarını kılıp
bitirmelidirler.
3- Takke elbette sarığın yerini tutmaz. Sarık takkeye tercih edilir. Ancak
Peygamber efendimiz, takke ile gezmiş, takke ile namaz kılmıştır. Yani takke
giymek sünnete aykırı değil, sünnettir. Şafii ve Hanefi arasında fark yoktur.
Sarık sarma imkanı olmayanın takke ile namaz kılması bid’at gibi görülmemelidir.
Sual: İhtiyaç halinde sol el ile iş yapmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Sağ ve sol eli de, faydalanmamız için yaratan Allahü teâlâdır. Peygamber
efendimizin iyi işlere sağdan başlaması, giyim-kuşam, yiyip-içmek gibi
âdetlerine Sünnet-i zevaid denir. Bunları unutarak veya bir özürle terk
etmekte hiç mahzur yoktur. Özürsüz yapmak da mekruh olmaz, ancak sünnete
uyulmamış olur. Zevaid sünnetlere de uymak büyük nimettir.
Sual: Kimya-i saadet kitabından naklen Tam İlmihal’de, (Parmağında
altın yüzük takılı kimsenin bulunduğu sofraya oturmamalı ve camideki safta,
böyle birisi yanında namaz kılmayıp, ikinci safa kaçmalı, başka haramları
kullananlardan da böyle uzaklaşmalıdır) deniyor. İtikadı bozuk, bid’at ehli
olanlardan da uzak durmak gerekir mi?
CEVAP
İtikadı bozuk olmak veya bid’at sahibi olmak büyük günahtır.
İmam-ı Rabbani hazretleri (İyi biliniz ki, bid'at ehli ile konuşmak, kâfirle
arkadaşlık etmekten, kat kat daha fenadır. Bid'at ehlinden yılandan, canavardan
kaçar gibi kaçmak gerekir) buyurdu. Çünkü hadis-i şeriflerde, (Bid'at
ehlinden kaçın, onlara selam vermeyin, onlarla birlikte bulunmayın, birlikte
yiyip içmeyin, cenazelerine gitmeyin, onlarla birlikte namaz kılmayın)
buyuruluyor.
Fitne çıkarmak haramdır. Fitne çıkacaksa onlara selam verilir, ihtiyaç kadar
yanlarında oturulur, beraber namaz kılınır.
Sual: Bid’at hakkında Resulullah, (Bid’at ehli benden değildir. Onlarla
cihad kâfirlerle cihad gibidir. Bid’at ehli Cehennemin köpekleridir)
buyuruyor. Kibir için de, (Zerre kadar kibri olan Cennete girmez)
buyuruyor. Cenab-ı Hak da, (Kibirlenene, hiç acımam, çok acı azap ederim)
buyuruyor. Bu ikisi diğer günahlardan niye daha büyüktür?
CEVAP
Kibrin diğer günahlardan daha büyük olmasının sebebi şudur:
Büyüklük ancak Allahü teâlâya mahsus iken, kulun kibirlenmesi, bir kölenin
hükümdarın tacını başına geçirerek onun tahtında oturup hükmetmesine benzer.
Hükümdarın bir emrini yapmayarak suç işlemekle, hükümdarlığına sahip çıkmak,
onun tahtına oturup emirler vermek arasında elbette büyük fark vardır. İşte
kibirlenmek, Allah’ın emrini yapmamak gibi bir suç değil, bizzat ilah olmak gibi
büyük suç oluyor.
Allahü teâlâ ilim gibi, kudret gibi sıfatlarından kullarına az da olsa ihsan
etmiştir. Fakat yalnız üç sıfatı kendine mahsustur. Bunlar, Kibriya,
gani, yaratmak. Bu üç sıfatı hiç kimseye vermemiştir. Kibriya,
büyüklük, üstünlük demektir. Bunun için kibirlenmek, Allahü teâlânın hakkına
tecavüz etmek olur. Gani olmak, başkalarına muhtaç olmamak, her şey Ona
muhtaç olmak demektir. Yaratmak, yoktan var etmektir. Kul bu üç sıfata
sahip olmaya kalkarsa en büyük günahı işlemiş olur.
Bid’atin diğer günahlardan daha büyük olmasının sebebi şudur:
Günah işleyen kimse, Allah’ın emrine karşı gelmiş olur. Fakat bid’at çıkaran
kimse, niyeti ne kadar iyi olursa olsun, Allah’ın bildirdiği hükümleri
beğenmeyip yeni hükümler koymaya, bizzat dinin sahibi olmaya çalışıyor. Yani
Allah adına hareket ediyor, hatta Allah’ın koyduğu hükümleri beğenmeyip kendi
görüşünü din olarak bildiriyor. Yani kendisini hüküm koyucu ilah olarak görüyor.
Bu bakımdan diğer bütün günahlardan daha büyük günah işlemiş oluyor.
Sual: Bir yere girerken sağ ayakla mı, sol ayakla mı gireceğimizi tam
bilemiyoruz. Mesela asansöre binerken, inerken hangi ayakla girip çıkmalıyız?
Alış veriş mağazalarına girip çıkarken, otobüslere, trenlere, vapurlara binip
inerken, iş yerimize girip çıkarken, evin içinde odalara girip çıkarken. Hutbede
minbere çıkıp inerken. Bir ölçü verseniz mesele kalmaz.
CEVAP
Ölçüsü şu: Girilecek yer şu üç şeyden başka türlü olamaz:
1- Girilen yer, [Cami, Müslümanın evi gibi] daha kıymetli olur. Kıymetli
yerlere girerken, sağ ayakla girilir, sol ayakla çıkılır.
2- Girilen yer [Hela, kumarhane gibi] daha kıymetsiz olur. Kıymetsiz yerlere
girerken, sol ayakla girilir, sağ ayakla çıkılır.
3- Girilen yer [Bir odadan ötekine girmek, taksiye binmek, dükkanlara girmek
gibi] mubahtır. Mubah olan yerlere sağ ayakla girilir, sağ ayakla çıkılır.
Sual: Bazılarının sünnet diye işlediği işlere, diğerleri bid’at diyor.
Kiminin bid’at diyerek sakındığı şeylere bazıları da sünnet diyor. Bid’at nedir?
CEVAP
Bid’at konusu, Müslümanlığı yaşayanları yakından ilgilendiren bir konudur.
Dediğiniz gibi bir kısım müslümanların sünnet diye işlediği işlere, bazı
müslümanlar bid’at diyor. Kiminin bid’at diyerek sakındığı şeylere bazıları da
sünnet diyor. Adam sünnet diye iki karış sakalını uzatıyor. Kimi de sünnet diye
yüzünde yarım parmak kadar kıl bırakıyor. Bunların hangisi sünnet veya bid’at?
Bid’ati sünnet diye işlemek haramdır. Müezzinin farza başlarken okuduğu üç ihlas
sünnet mi bid’at mi? Müezzinin tesbihlere komut etmesi nedir? Namazlardan sonra
Âyet-el kürsi yerine salâten tüncina okumak bid'at midir? TVdeki imama uyup
namaz kılmak, teybe ezan okuyup bunu her vakitte ezan olarak dinlemek ve
ilahileri, mevlidleri herhangi bir çalgı aleti ile çalmak bid'at midir? Anneler
babalar günü tertip etmek yaş günü tertip etmek bid’at midir? Evliya kabirlerine
gidip onlardan yardım istemek bid’at midir? Ölünün yedinci, kırkıncı, elliikinci
gecelerini yapmak bid’at midir? Ağaçlara bez bağlamak, nazar boncuğu takmak
bid’at midir?
Sünnet olduğu halde bid’at olarak bilinen veya bid’at olduğu halde sünnet gibi
işlenen çok şeyler vardır. Hepsini saymaya lüzum yoktur. Genel kaide bilinirse,
hepsinin cevabını kendimiz verebiliriz.
Bid'at, sonradan çıkarılan şey demektir. Bunlar ya âdette olur veya ibadette
olur.
Âdette bid'at, sevap beklenilmeden, dünya menfaati için yapılan
şeylerdir. Âdette bid'at, bir ibadeti bozmazsa veya dinin yasak ettiği bir şey
değilse günah olmaz. Âdette olan bid'at, ceket, pardesü giymek, çay ve kahve
içmek gibi dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. Peygamber
efendimiz, papaz ayakkabısı ve kolları dar Rum cübbesi de giymiştir. Fen
bilgileri ve fen aletleri, fen işleri dinde bid'at değildir. Bunları
faydalı yerlerde kullanmak günah değildir. Fenni buluşlara sahip çıkmak,
dinimizin emridir. Çünkü (İlim Çin’de de olsa alın! Fen ve sanat, müminin
kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın) hadis-i şerifleri, kâfirlere
uymayı değil, fenni onlarda bile olsa, arayıp bulmayı emretmektedir.
İbadette bid'at, Peygamber efendimizin ve dört halife zamanında
bulunmayıp da, dinimizde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara,
sözlere, işlere, şekillere ve âdetlere denir. İbadetlere bid'at karıştırmak
büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Her bid'at sapıklıktır ve sapıklık yapan da
Cehennemdedir) buyuruldu. İbadete bid'at karıştırmak, Allahü teâlânın
bildirdiği dinde noksanlık bulmak, koyduğu hükümleri beğenmemek, dini
değiştirmek olur. Kâfirlerin ibadet olarak yaptıkları şeyleri müslümanların
yapması caiz olmaz. Mesela papazlar, ibadet için zünnar kuşanır, haç takar.
Müslümanların, böyle yapması küfür olur.
Bizden olmayanlar
Peygamber efendimizin, (İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden
değildir) sözünü düşünerek, ibadetlere ilave ve çıkarma yaparak dini
değiştirmekten çok sakınmalıdır! Dini kuran biz değiliz ki, değiştirme yetkisi
bizde olsun! İtikad ve ameldeki bid’atten de çok sakınmalı. Hayhuy edenleri veya
(Kur’anla amel etmiyorsunuz, ben de bu Kur’anı yere atıyorum) diyerek
Mushaf-ı şerifi halkın üzerine atan, sonra para toplamak için ağlayan kimseleri
görüp de, bu bid’at sahiplerini iyi müslüman sanmamalıdır. Çünkü Peygamber
efendimiz, (Bid’at işleyene şeytan çok ibadet yaptırır. Onu çok ağlatır)
buyurmaktadır.
Şimdi bir şeyin bid’at olup olmadığını bilmek için genel bir kaide verelim:
Sünnet olmayan bir şeyi sünnet diye işlemek bid’attir. Mesela aşure günü
sünnet sanarak aşure pişirmek bid’attir. Sünnet olmadığını bilerek, o gün bir
tatlı yapmak niyetiyle aşure pişirmek bid’at olmaz, sevap olur. Sakalın sünnet
ölçüsü dudaktan itibaren bir tutamdır. Sünnet diye bunu kısa yapmak bid’at olur.
Çünkü sünneti değiştirmek haramdır. Bu kaide öğrenilince, öteki bid’atleri de
bilmek çok kolay olur. Mesela ezanın hoparlörle okunmasının sünnet olmadığını
bilmeyen yoktur.
Sual: Bir yazar "Türkçe hutbe okumak bid'attir. Ancak güzel, edebi bir
Türkçe ile okunursa bid'at-ı hasene olur. Böyle bir hutbeyi Çince bile olsa
dinlerim" diyor. Bir başka yazar da, "Cırtlak sesli müezzinlerin vakitli
vakitsiz hoparlör ile ezan okumaları bid'attir. Güzel okuyan, bir müezzinin
sesi, kasete alınır, bu kaset bütün camilere bağlanırsa, bid'at-ı hasene olur"
diyor. Bid'at-ı hasene nedir?
CEVAP
Resulullah ve Onun dört halifesinin zamanlarında dinde olmayan bir inanışı,
bir işi, bir sözü ortaya çıkarmak ve böyle bir bozukluğu yaymak ve bundan sevap
beklemek yasak edilen bid'at olur.
Yiyip içmek, giyinmek gibi zamanla değişen âdetler, bir ibadeti bozmadıkça veya
dinin yasak ettiği bir şeyi işletmedikçe yasak edilen bid'at olmaz. Mesela kaşık
çatal kullanmak günah değildir.
İbadetlere bid'at karıştırmak büyük günahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bid'at ehlinin namazı, orucu, haccı, cihadı, farz ve nafilesi kabul olmaz,
yağdan kılın kolayca çıktığı gibi dinden çıkması kolay olur.) [İbni Mace]
İslam âlimleri, bid'ati, (Bid'at-ı hasene ve bid'at-i seyyie diye ikiye
ayırmışlar, mektep, kitap gibi sonradan yapılan şeylere (bid'at-ı hasene)
demişlerdir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Mekteb, kitap gibi dinin izin verdiği faydalı şeylere bid'at dememeli, Sünnet-i
hasene, yani iyi iş demelidir. Bid'atler, nurlu, parlak, faydalı görünseler de,
hepsinden kaçınmak gerekir. Hiçbir bid'atte fayda yoktur. Bugün kalbler
karardığından, bazı bid'atler güzel görünse de, Kıyamette hepsinin zararlı
olduğu anlaşılacaktır. (Her bid'at sapıklıktır) hadis-i şeriftir.
[Kur'an-ı kerimde, (Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de,
kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara 216]
buyuruldu.
İbni Abidin hazretleri, (Hutbeyi, arabiden başka dil ile okumak, başka dil
ile iftitah tekbiri almak gibi tahrimen mekruhtur) buyurdu. Hindistan
âlimlerinden Muhammed Viltori hazretleri de (Hutbelerin bir kısmını bile
arabiden başka dil ile okumak bid'attir) buyurdu. [El-edille]
Eshab-ı kiram ve Tabiin-i izam, bid'at işlememek için, Asya ve Afrika’da,
hutbeleri hep arabi okudu. Halbuki, dinleyenler arabi bilmiyordu. Bunun için,
Osmanlı âlimleri, 600 yıldır, hutbelerin, kabul olmayacağını bildikleri için,
Türkçe okunmasına izin vermediler. Cuma vaazları koydular. Bu vaazlar, namazdan
önce veya sonra, hutbenin manasını anlatırdı. Hutbe böylece öğrenilirdi.
Namaz kılan imamın filmi çekilse, imam yerine bu görüntüye uyulsa, caiz olmaz.
Bunun gibi, ezan okuyan müezzinin filmini videoya alıp, videodan ezan okutturmak
da caiz olmaz. Çünkü TV ekranındaki resim, müezzinin kendisi değil,
görüntüsüdür. TVdeki ses de, müezzinin bizzat kendi sesi değil, benzeridir. İki
ayrı şey, birbirine çok benzese de, aynı değildir. Mesela Ali ile ikiz kardeşi
Veli, birbirine çok benzese de, ayrıdır. Bir insanın resmi, kendisinin tam
benzeridir, aynısı değildir. Resmin gözü yırtılsa, sahibinin gözüne zarar
gelmez. Bir kişi aynaya baksa, aynadaki görüntü, bakan kişinin resmidir. Bu
resim bakanın kendisi değil, benzeridir. Ayna kırılsa, bakana bir şey olmaz.
Sual: Bid’atlerin hepsi haram mıdır?
CEVAP
Mekruh olanı var ve küfür olanı da vardır.
Sual: Müsafeha ettikten sonra eli yüze sürmek bid'at mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Kur'an okumasını bilmiyorum. Bir hocaya Yasin okutup teybe aldım. Bu
teybi babamın kabrine götürüp açıyorum. Teypten okunan Yasini babama
dinletmekle, kendim okumam arasında fark var mı?
CEVAP
Çok fark vardır. Teypten okunan Kur'an-ı kerimin, Yasin-i şerifin ölüye
faydası olmaz. (M. Erbea)
Sual: Ölüm haberini duyurmak için, Cuma günleri camilerde sela veriliyor,
bu bid’at mi?
CEVAP
Evet, bid'attir.
Sual: Yasin okunup düğümlense, kırk olunca kabre konsa, caiz mi?
CEVAP
Bid’attir.
Sual: Yağmur duasında okunan 70 bin taşı gömmek bid'at mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Salevat-ı şerife getirirken, eli göğse koymak bid'at mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Herhangi bir yılı (Hazret-i Muhammed yılı) kabul etmek bid’at olur mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Bir yazarın, hatalarla dolu makalesi ektedir. Gerekli cevabı verir
misiniz?
CEVAP
Yazar, (Camide her namazdan sonra müsafeha etmek sünnettir. Çünkü Peygamber
efendimiz camide de müsafeha etmiştir) diyor. Sonra müsafeha etmenin faziletine
dair hadis-i şerifleri bildiriyor. Evet müsafeha etmek çok sevaptır. Ancak, İbni
Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Camide her namazdan sonra birbiri ile müsafeha etmek bid'attir. Şiilerin
âdetidir.) [Redd-ül Muhtar]
Muteber eserlerde, âdet etmeden namazlardan sonra camide ara sıra müsafeha
etmenin caiz olduğu bildiriliyor. Yazar (Karşılaşan iki arkadaşın birbirinin
elini öpmesi sünnet) diyor. Halbuki haram olduğu Redd-ül Muhtar'da yazılıdır.
Yazar, (Peygamberimiz kadınlara el öptürürdü. Onlarla müsafeha ederdi. Çünkü
müsafeha etmek sünnettir. Eğer peygamberimiz kadınlara el öptürmemişse, şimdi
olsaydı mutlaka el öptürürdü. Çünkü âlimlerin elini öpmek caizdir) diyor.
Evet âlimin, ana-babanın eli öpülür. Fakat namahrem kadın, bir âlimin elini
öpemez.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Peygamber efendimiz erkeklerle müsafeha ederek sözleştikten sonra, kadınlarla
da sözleşme yaptı. Kadınların biati yalnız söz ile oldu. Mübarek eli kadınların
eline dokunmadı.) [c.3, m.41]
Tibyan’da Mümtehine suresinin 12. âyetinin açıklamasında deniyor ki:
Peygamber efendimiz, kendisi ile biat edilirken hiç bir yabancı [namahrem]
kadınla müsafeha yapmamıştır. Hazret-i Âişe dedi ki: (Peygamber efendimizin
kadınlarla biati akdi (sözleşmesi) söz ile idi. Onun eli, hiçbir yabancı kadının
eline değmemiştir.) [Müslim]
Yazar, (Doktor, kadına dokunuyor, günah olmuyor da, benim elimi öpünce niçin
günah olsun?) diyor. Doktor, zaruret olunca, ihtiyaç miktarı kadına dokunması
caizdir. İhtiyaçtan fazla yerini açması haramdır. El öpmekte bir zaruret yok ki
doktorla mukayese edilsin. Yazar, (Âlim evlat, cahil babasına imam olamaz)
diyor. Bunu kölenin imamlığına benzetmiş. Kölenin imamlığı mekruhtur. Sebebi,
köle hizmetle meşgul olduğu için ilim tahsiline vakit bulamaz. Eğer âlim olursa
imamlığı mekruh olmaz. A’manın [körün] imamlığı da mekruhtur. Bunun sebebi de,
elbisesini temizleyememesidir. Fakat temiz olan a’manın da imam olması mekruh
değildir. Çünkü Peygamber efendimiz, a'ma olan İbni Mektum hazretlerini
defalarca kendi yerine imamlığa seçmişti. (Nimet-i İslam)
Sual: Allahü teâlâya, Onun istediği gibi ibadet edilen yere Allahın evi
denir, deniyor. Bir camiye bid’at işleyenler de geliyor, orası yine Allah’ın evi
olur mu?
CEVAP
Evet.
Kaynak yazılışı
Sual: Niye diğer kitap yazanlar gibi, kaynakları dipnota değil de, hemen
yazıdan sonra koyuyorsunuz?
CEVAP
İslam âlimleri hep öyle yazdıkları için onlara uygun yazıyoruz. Dipnotta
kaynakları 1, 2, 3 gibi sıralamak, genelde Avrupalıların usulüdür. İhtiyaç
olunca âdette onlara uymanın mahzuru olmaz; ama kendi büyüklerimiz varken, ne
diye Avrupalıları taklit edelim ki?