Sual: (Diş dolgusu gusle manidir) diyenler olduğu gibi mani değil
diyenler de var. (Zekat, kağıt para ile verilmez) diyenler olduğu gibi
verilir diyenler de var. (Müzik dinlemek haram) diyenler olduğu gibi caiz
diyenler de var. (Hoparlöre uyarak veya TV’deki imama uyarak namaz kılmak
caiz değil) diyenler olduğu gibi caiz diyenler de var. İhtiyata riayet etmek
için ne yapmak gerekir?
CEVAP
(Öldükten sonra dirilmek var) diyenler olduğu gibi, dirilmek yok diyenler de
var. Hazret-i Ali, dirilmeye inanmayan bir ateiste, “Biz inanıyoruz. Diyelim
ki senin dediğin gibi tekrar dirilmek olmasaydı, inanıp ibadet etmekle bizim hiç
zararımız olmazdı. Ya bizim inancımız doğru ise, sen sonsuz olarak ateşte
yanacaksın” diyor. Ateist ölünce, kendi inancına göre, yok olacak.
İslamiyet’e göre ise, kâfir Cehennemde sonsuz azap görecektir. İnanan da, sonsuz
nimetler içinde yaşayacaktır. Aklı, bilgisi olan bir insan, bu ikisinden elbette,
ikincisini seçer. Sonsuz azapta kalmak, bir ihtimal bile olsa, bunu hangi akıl
kabul eder? Halbuki, ahiret hayatı, bir ihtimal değil, apaçık bir gerçektir. O
halde aklı, ilmi olanın, Allah’a ve ahirete inanması gerekir. İnanmamak,
ahmaklık, cahillik olur. İbadetlerde de ihtiyata riayet etmemek ahmaklık olur.
Birkaç örnek verelim:
1- Biz, sahih delillerle diyoruz ki, Hanefi mezhebinde ağzın içini gusülde
yıkamak farzdır. İğne ucu kadar kuru yer kalsa gusül sahih olmaz. Bunun için,
diş dolgusu olanların, gusülde ağzın içini yıkamak farz değil diyen Maliki veya
Şafii mezhebine uymaları gerekir. Bizim naklettiğimiz yanlış bile olsa, bunun
hiçbir zararı olmaz, üstelik, hak olan başka bir mezhebin şartlarına da
uyduğumuz için sevap kazanırız. Zaten her Müslüman, kendi mezhebinin şartlarına
uyar, diğer mezhebin şartlarını da gözetmeye çalışırsa, müstehap olur. Eğer
Hanefi mezhebinden naklettiğimiz husus doğru ise, inanmayanlar bir ömür boyu
cünüp gezer, namazı da sahih olmaz.
2- Biz, fıkıh kitaplarından nakil yaparak diyoruz ki: Zekat, ya ticareti
yapılan maldan veya değeri altın olarak verilir. Başka mal veya kağıt para
verilmez. Nakledilen bu hüküm, kesinlikle doğrudur. Böyle bir hüküm olmasa bile,
zekatı bizim bildirdiğimiz gibi vermekte hiç mahzur yoktur. Doğru ise, zekatını
başka mal veya kağıt para olarak verenlerin zekatları sahih olmaz.
3- Biz ilmî [bilimsel] olarak diyoruz ki, Türkiye Takvimi’nin esas
aldığı,150 yıldan beri ecdat tarafından uygulanan namaz vakitleri doğrudur,
1983’den beri uygulanan vakitler temkinsizdir. Bizim hesabımız, yanlış olsa
bile, namazı vakti girdikten 5-10 dakika sonra kılmakta ve oruçta da imsaktan
10-20 dakika önceden yiyip içmeyi kesmekte mahzur yoktur. Ecdadın hesabı doğru
ise, namazı vakti girmeden kılanlarınki sahih olmaz.
4- İlahileri müzik eşliğinde söylemek caiz değildir diyoruz. Caiz olsa bile,
ilahileri müziksiz dinlemenin bir zararı olmaz. Ya müzikle ilahi okumak caiz
değilse, küfre girmek gibi büyük tehlike nasıl göze alınır ki? Bunun gibi, İslam
düşüncesi, İslam felsefesi demek küfürdür. Caiz olsa da, kullanmamanın mahzuru
olmaz
5- Bilimsel olarak diyoruz ki, hoparlörle namaz kılmak sahih olmaz. Sahih
olsa bile, hoparlörsüz namaz kılmakta mahzur yoktur. Ya gerçekten sahih değilse,
kılınan namazlar boşa gider.
Ehl-i sünnet âlimleri diyor ki:
Allahü teâlâ, İslamiyet’i doğru olarak öğrenmek isteyene, bunu nasip edeceğine
söz verdi. Rabbimiz sözünden dönmez. Bunun için, (Ya Rabbi, sana inanıyorum,
seni ve Peygamberlerini seviyorum. İslam bilgilerini doğru olarak öğrenmek
istiyorum. Bunu bana nasip et ve beni, yanlış yollara gitmekten koru) diye
dua etmeli, istihare yapmalı! Cenab-ı Hak ona doğru yolu gösterir. Şu anda
çeşitli gruplardaki insanların da, böyle dua etmekten çekinmemeleri gerekir.
Hâşâ Allahü teâlâ yanlış bir iş yapmaz. Belki yanlış yoldadır. Bunun için (Ya
Rabbi hangi grup doğru yolda ise, senin rızan hangi grupta ise, bana onu nasip
eyle!) diye dua etmelidir. Eğer grubu doğru ise, duanın bir zararı olmaz.
Grubu yanlış ise doğruya kavuşmuş, kurtulmuş olur.
Çok önemli tembih
Erkek olsun, kadın olsun, her Müslümanın, her sözünde, her işinde, Allahü
teâlânın emirlerine, yani farzlara ve yasak ettiklerine yani haramlara uyması
lazımdır. Bir farzın yapılmasına, bir haramdan sakınmaya önem vermeyenin imanı
gider. İmansız kimse, kabirde azap çeker. Ahirette Cehenneme gider. Cehennemde
sonsuz yanar. Af edilmesine, Cehennemden çıkmasına imkan ve ihtimal yoktur.
Küfre düşmek çok kolaydır. Her sözde, her işte küfre düşülebilir. Küfürden
kurtulmak da çok kolaydır. Küfrün sebebi bilinmese dahi, her gün bir kere,
(Ya Rabbi, bilerek veya bilmeyerek küfre sebep olan bir söz söyledim veya bir iş
yaptım ise, pişman oldum. Beni affet) diyerek tevbe etse, Allahü teâlâya
yalvarsa, muhakkak affolur. Cehenneme gitmekten kurtulur. Cehennemde sonsuz
yanmamak için, her gün muhakkak tevbe etmelidir. Bu tevbeden daha önemli bir
vazife yoktur. Kul hakkı bulunan günahlara tevbe ederken, bu hakları ödemek ve
terk edilmiş namazlar için tevbe ederken, bunları kaza etmek lazımdır. (S.
Ebediyye)