|
Başlık |
Yazı |
|---|---|
| Tevâtür |
Yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan, her asırda güvenilen kimselerin hepsinin bir şeyi, bir haberi bildirmeleri. |
| Tevâzu (Tevâdu) |
Alçak gönüllülük; kendisini başkaları ile bir görmek, başkalarından daha üstün ve daha aşağı görmemek. Allahü teâlâ, tevâzû üzere olmağı bana emreyledi. Hiçbiriniz, hiçbir kimseye tekebbür etmeyiniz (b... |
| Tevazu göstermeye çalışmak |
Sual: Tevazu sahibi olmakla tevazu göstermek aynı mıdır? |
| Tevazu her iyiliğin anahtarıdır |
* Tevazu, cahilden veya çocuktan da olsa, hakkı işitince boyun büküp hemen
kabul etmektir. |
| Tevazu sahibi olmak |
Sual: Tevazu sahibi olmak için ne yapmalı? |
| Tevbe (Tövbe) |
Haram, günah işledikten sonra, pişman olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya karar vermek. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: |
| Tevbe Bi'atı |
Mürşid-i kâmil denilen velî bir zâtın, huzûrunda tövbe edip günâh işlememek üzere söz vermek. |
| Tevbe eden affolur |
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: |
| Tevbe edilen günah affedilir |
Sual: Tevbe edince çok büyük de olsa günahımız affolur mu? Tekrar
günah işleme ihtimalinden dolayı, tevbe etmemek daha iyi olmaz mı? |
| Tevbe etmenin önemi |
Sual: İnsanlık hâli bir günah işleyince ne yapmak gerekir? |
| Tevbe istiğfar nasıl yapılır |
Sual: İstiğfar nedir? |
| Tevbe istiğfar nasıl yapılır |
Sual: Tevbe-istiğfar nedir, nasıl yapılır? |
| Tevbe istiğfarın önemi | |
| Tevbe Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin dokuzuncu sûresi. Berâe sûresi de denir. |
| Tevbe-i İstigfâr |
Kendini kusurlu görerek, günâhlara tövbe etmek, Allahü teâlâdan af dilemek. |
| Tevbe-i Nasûh |
Sâdık tövbe, işlediği günâhı bir daha yapmamak üzere tövbe etmek ve bu tövbesinde tam kararlı olmak. |
| Tevbede samimiyet |
Sual: Bir günaha tevbe eden kimse, o günahı tekrar işlese, sonra
tekrar tevbe etse, Allah ile alay etmiş olmaz mı? |
| Tevbem kabul oldu mu? |
Sual: Tevbenin kabul edildiği bilinebilir mi? |
| Tevbeyi geciktirmek |
Sual: Bir günah işliyoruz, yine işleriz diye tevbe etmiyoruz. Tevbeyi
geciktirmenin mahzuru var mıdır? Tevbe ettim demek yeterli midir? |
| Teveccüh |
Yönelme. |
| Tevekkül |
Sual: Tevekkülün dinimizdeki yeri nedir? |
| Tevekkül |
Allahü teâlâya teslim olma. Bir işe başlarken sebeplere yapıştıktan sonra O'na güvenme; kalbin, her işte Allahü teâlâya îtimâd etmesi, güvenmesi. Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki: |
| Tevekkül ne demektir? |
Sual: Tevekkülün dinimizdeki yeri nedir? Tevekkül, çalışmamak, ilaç
kullanmamak demek midir? |
| Tevekkül yan gelip yatmak değildir |
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: |
| Tevellî |
Dostluk, birisini Allah rızâsı için sevme, dost edinme. |
| Teverrük |
Kadınların namazda oturma şekli; kaba etlerini yere koyup, uyluklarını birbirine yaklaştırarak, ayaklarını sağ taraftan dışarı çıkarıp, sol uylukları üzerine oturmaları. Kadınlar, namazda teverrük ederek otururlar. (Alâüddîn-i Haskefî) |
| Tevessül |
Bir isteğin, bir maksadın hâsıl olması için bir şeyi vesîle, sebeb yapmak. Allahü teâlânın sevdiklerini araya koyarak; "Onların hâtırı, hürmeti için" diyerek duâ etmek veya bu sûretle yapılan duâ. İstiğâse ve teşeff... |
| Tevessül ve teberrük ne demektir? |
Sual: Tevessül ne demektir? |
| Tevfîk |
Allahü teâlânın kullarının işini, rızâsına muvâfık (uygun) kılması, şer (kötülük) yolunu kapayıp, hayır (iyilik) yolunu kolaylaştırması. |
| Tevfik |
Uygun getirme, Allahın yardımına kavuşma. |
| Tevhîd |
1. Allahü teâlânın bir olduğuna inanmak, O'na kimseyi ortak etmemek. Yâni Lâ ilâhe illallah (Allahü teâlâdan başka ibâdete lâyık bir ilâh yoktur. O'nun ortağı benzeri yoktur) sözünü, mânâsına inanarak sö... |
| Tevhîd-i Şuhûdî |
Mâsivâyı (Allahü teâlâdan başka her şeyi) görmemek ve düşünmemek. |
| Tevhîd-i Vücûdî |
Mâsivâyı (Allahü teâlâdan başka her şeyi) yok bilmektir. |
| Tevhidin aslı Amentü’ye inanmaktır |
Sual: Tevhidin aslı nedir? |
| Tevkîfî |
İslâmiyet'in bildirmesine bağlı olan ve değiştirilmesi câiz olmayan. |
| Tevkîl |
1. Vekîl tâyin etme. Kadına, kendini boşamak için seni vekil ettim demek. ( Bkz. Vekîl) İslâmiyet'te erkeğin talak (boşama) hakkını başkasına bırakması üç türlü olur: |