Peygamber efendimizin şairlerinden.
Hassan bin Sabit, Müslüman olmadan önce de meşhur şairlerden olup, Sam ve
civarında hüküm sürmekte olan Gassani hükümdarının sarayına mensuptu. Şiirleri
ile bu devletin ileri gelenlerini methederdi.
Ey yahudiler!
Peygamberimizin geleceğini daha önceden yahudi âlimlerinden işitmişti. Kendisi
şöyle anlatmıştır:
“Ben 7-8 yaşlarında aklı eren bir çocuktum. Bir defasında meşhur yahudi
âlimlerinden biri, Medine’de yüksek bir yere çıkıp, “Ey yahudiler!” diye
bağırarak, yahudilerin toplanmasını istedi.
Yahudiler toplanınca, “Ne var, ne diyorsun?” dediler. Yahudi âlim, toplananlara,
“Bu gece Ahmed’in, ahir zaman peygamberinin yıldızı doğdu” diyerek,
Peygamberimizin doğduğunu haber vermişti.”
Peygamber efendimiz, peygamberliğini açıklayıp, İslâm dinine davete başlaması
ile Hazrec kabilesi de İslâmiyetle şereflenmişti. Bu sırada Medine’ye gelmiş
bulunan Hassan bin Sabit de Müslüman olmuştu. Müslüman olduğunda 60 yaşında
bulunuyordu.
Hassan bin Sabit Müslüman olduktan sonra, Peygamberimizin yanından ayrılmadı.
Peygamber efendimizi metheden çok şiir söyledi.
Bedir savaşında Medine’de kalmakla vazifelendirilmişti. Yaşlı ve bedenen çok
zayıf olduğu için, bizzat savaşa katılamadı. Bu sırada Müslümanları metheden ve
cihada teşvik eden şiirler yazdı. Müşriklerin şairleri tarafından Müslümanlara
karşı yazılan şiirlere cevap verip, onları hicvetti. Bu şiirleri pek meşhur olup,
o zaman Arabistan’da yaşayan kabileler arasında pek tesirli olmuştur.
Oktan daha tesirli
Hassan bin Sabit’e, Bedir gazasına bizzat bedenen katılamadığı için, “Cihad
sevabına ve verilen müjdelere kavuşamadın” diyenler olmuştu. O da buna çok
üzülmüştü. Fakat Peygamber efendimiz, onun İslâm düşmanlarına karşı yazdığı
şiirlerle cihad ettiğini ve düşmanlara karşı yazdığı şiirlerin her bir
kelimesine verilen sevabın, başkalarının gazada kazandığı sevaptan daha çok
olduğunu bildirerek buyurmuştur ki:
(Hassan’ın beyitleri düşmana ok darbesinden daha tesirlidir.)
Hassan bin Sabit şiirleri ile Resulullahı, İslâmiyeti ve eshab-ı kiramı över,
metheder ve İslâm kahramanlarını cihada teşvik edici beyitler söylerdi. Ayrıca
Kureyş kâfirlerinin ve diğer müşriklerin yüz karalarını ortaya koyucu şiirler
okurdu. Peygamberimiz, Mescid-i nebevide Hassan bin Sabit’e mahsus bir minber
yaptırmışlardı. Hassan bin Sabit oraya çıkıp Eshab-ı kiram huzurunda İslâmiyeti
metheden şiirleri okurdu.
Peygamberimiz, onu hiciv (yerici) şiirleri yazarken Hazret-i Ebu Bekir’e
danışmasını, ondan bilgi almasını emretmiştir. Hazret-i Ebu Bekir’den bilgi
aldıktan sonra hiciv şiirleri yazardı.
Hassan bin Sâbit bir defasında kâfirlerin yüzkaralarını ortaya koyan bir şiirini
okuduktan sonra Peygamberimiz:
- Ey Hassan, müşriklerin, kâfirlerin yüz karalarını ortaya koy! Cebrail
seninledir. Eshâbım silâhla harb ettikleri gibi sen de dil ile harb et!
buyurdular.
Şairlerini de getirmişlerdi
Hassan bin Sâbit hazretleri böylece cihâdın en kıymetlilerinden olan söz ile ve
yazı ile cihad etmek şerefine ilk kavuşanlardan oldu.
Cahiliyet devrinde ve Asr-i seâdet'te Arabistan yarımadasında şiir ve edebiyatın
pek büyük kıymetı, tesirleri ve rolü vardı. Araplar buna pek kıymet verir,
övünürlerdi. Yarışmalar tertip eder, birincilik kazanan şairlerin şiirlerini
Kâ'be'nin duvarlarında herkesin görebileceği şekilde asarlardı.
Hicretin dokuzuncu senesinde Beni Temim kabîlesinden bir heyet, esirlerini almak
için Medine'ye gelmişdi. Yanlarında en meşhur hatiplerini ve şairlerini de
getirmişlerdi. Önce getirdikleri Utarid konuşup, kabilesini övdü.
Buna karşı Peygamberimiz Eshâb-ı kirâmdan, Sâbit bin Kays'a:
- Kalk bunun konuşmasına karşılık ver, buyurdu.
Sâbit bin Kays ayağa kalkıp, Allahü teâlânın büyüklüğüne ve Peygamberimizin
medhine dair bir konuşma yaptı. Onun bu hitabı gelen heyeti fevkalade bir tesir
altında bıraktı. Sonra da gelen heyetin şairleri şiir okumaya başladı.
Şairlerinden biri bir kaside okuyup, bitirince Peygamberimiz, Hassan bin Sâbit'e:
- Kalk yâ Hassan bunun şiirine karşılık ver! buyurdu.
Hassân bin Sâbit böyle bir vazife üzerine sevinerek, aşk ve şevk içinde ayağa
kalktı. Temim kabilesinin şairinin söylediği şiire karşılık aynı vezin ve
kafiyede uzun ve pek mükemmel bir şiir okudu. Bu şiirinde İslâmiyyetin
üstünlüğünü gayet açık bir ifade ile dile getirdi.
Şairimizden üstündür
Bunu dinleyen Temim heyeti ve bilhassa hatip ve şirleri hayret içinde kaldı.
İleri gelenlerinden Akra bin Hâbis kendini tutamayıp, şöyle dedi:
- Allaha yemin ederim ki, bu zâta, "Muhammed aleyhisselâma" her zaman O'na bizim
bilemediğimiz bir yardım gelmektedir. O, muhakkak muvaffak olacaktır. Herşeyde,
herkese üstün gelecektir. Onun hatibi ve şâiri, bizim hatibimizden ve
şâirimizden üstündür. Sesleri de seslerimizden daha canlı ve gürdür.
Akra bin Hâbis bu sözleri söyledikten sonra Peygamberimizin yanına yaklaştı ve
Kelime-i şehâdeti söyleyerek Müslüman oldu. O Müslüman olunca bu heyete
bulunanların hepsi Müslüman oldu.
Bunun üzerine Peygamberimiz hepsine birer hediye verdi. Onlardan alınmış olan
bütün esırleri de serbest bıraktı.
Bedir savaşından sonra, Kâb bin Eşref adında yahudi bir şair, Bedir’de ölen
Mekkeli müşrikler için bir şiir söylemişti. Çevrede tesir uyandıran bu şiire
karşı, Peygamberimiz, Hassan bin Sabit’e bir şiir yazmasını emretmişti. Hassan
bin Sabit de, o yahudi şaire karşı bir şiir yazdı. Bu şiiri o derece tesirli
oldu ki, Mekkeli müşriklerden hiçbiri, o yahudi şairi evinde misafir etmeye
cesaret gösteremedi.
Resulullahın pak alnı
Hassan bin Sabit hazretleri her iki dönemde de, [yani hem cahiliye döneminde,
hem de İslâmiyetten sonra] bu sahanın önde gelen simalarından biriydi.
Resulullahı, eshab-ı kiramı ve İslâmiyeti anlatması, kâfirleri ve kâfirliği ve
bunların yüz karalarını dile getirmesi çok tesirli idi. Bir şiirinde diyor ki:
- Resulullahın pak alnı karanlık içinde göründüğü zaman, ortalığa nur saçan,
karanlığı yok eden lamba gibi görünür.
Hassan bin Sabit hazretleri, Resulullah efendimizin ayrıca akrabası da oldu.
Mariye hazretlerinin kız kardeşi Şirin ile evlendi.
Hassan bin Sabit hazretleri, Peygamber efendimizin vefatında çok üzülüp, bu
üzüntülerini bildiren uzun mersiyeler yazmıştır. Hazret-i Ömer’in halifeliği
sırasında gözleri görmez oldu.
Peygamberimiz, (Muhakkak ki, Allahü teâlâ Resulünü övmek ve müdafaa etmek
hususunda, Hassan’ı, Ruh-ül-kuds [Cebrail aleyhisselam] ile takviye
etmektedir) buyurmuştur.
Birçok olaylarda âlimlerimiz Hassan’ın şiirlerini delil almışlardır. Mesela Sabi
diyor ki:
“Önce kimin iman ettiği, Abdullah ibni Abbas’a soruldu. O da şöyle cevap verdi:
- Hassan bin Sabit’in şiirini işitmedin mi?
Bu şiirde, (Resulullahı tasdikte insanların birincisi Ebu Bekir’dir)
denilmektedir.
Bid’at yaparsa...
Hassan bin Sabit, Peygamber efendimizden bizzat işiterek hadis-i şerif rivayet
etmiştir. Bunlardan birinde buyuruldu ki:
(Bir millet, dinlerinde bir bid’at yaparsa, Allahü teâlâ, buna benzeyen bir
sünneti yok eder. Kıyamete kadar bir daha geri getirmez.)
Hassan bin Sabit buyurdu ki:
“Kötü bir söz işittiğin zaman göz yum, af ile karşıla, onu dinlememiş gibi ol.”
“Kalblerinde buğz ve husumet taşıyan insanların içi, altında ateş yanarak
kaynayan tencereler gibi devamlı kaynar. Buğz ve düşmanlık sebebiyle içlerinden
ateş saçılır.”
“Zenginlik bana hayayı unutturmaz. Dünyanın musibetleri huzurumu bozmaz. İnsanın
namusu ve şerefi hiçbir leke ve yaraya tahammül edemez. Nasıl bir şişe
kırıldıktan sonra tamir olmaz ise, insanın namus ve şerefi de öyledir."
Hassan bin Sabit’in künyesi, Ebu Velid’dir. Ebu Abdurrahman ve Ebu Hüsam da
denilmiştir. Annesi Füriate binti Halid de Hazrec kabilesindendir. Doğum tarihi
bilinmemektedir. Kendisinden nakledildiğine göre, Peygamberimizden 8 sene önce
doğmuştur. 682 senesinde 120 yaşında Medine-i Münevvere’de vefat etti.