Peygamberimizin hanımlarından.
Hazret-i Zeyneb validemiz, Peygamberimizin halasının kızı olup, ilk iman
edenlerdendi. Mekke'den Medine'ye hicret etti. Önceleri, Resulullahın azatlı
kölesi olan Zeyd bin Hârise ile evli idi. Zeyd bin Hârise, Hazret-i Zeyneb'in
hakkını gözetemediğinden ayrıldılar.
Beni ona sen ver!
Resul aleyhisselam, halasının kızının durumuna üzülüp, onun şerefini iâde etmek
ve onu üzüntüden kurtarmak için, Hazret-i Zeyneb'i nikâh etmek istedi.
Hazret-i Zeyneb bunu işitince, sevincinden iki rekat namaz kılıp, şöyle duâ etti:
- Ya Rabbî! Senin Resulün beni istiyor. Eğer onun zevceliği ile şereflenmemi
takdîr buyurdun ise, beni ona sen ver!
Duâsı kabul olup, Ahzâb suresinin otuzyedinci ayet-i kerimesi gelerek, buyuruldu
ki:
- Zeyd, onun hakkında istediğini yaptıktan sonra [yani Zeyneb'i
boşadıktan sonra], biz, onu sana zevce eyledik.
Hazret-i Zeyneb'in nikâhını Allahü teâlâ yaptığı için, Resulullah ayrıca nikâh
yapmadı. Hazret-i Zeyneb bununla her an övünür ve derdi ki:
- Her kadını babası evlendirir. Beni ise, Allahü teâlâ nikâhladı.
O zaman otuzsekiz yaşında idi.
Hazret-i Zeyneb'in, Zeyd bin Hârise ile nikâhlanıp evlenmesi ile, eshab-ı kiram
arasında eskiden kalma birçok örf ve âdetlerin ortadan kalkması sağlanmıştır.
Mesela önceleri halk, evlat edinilmiş bulunan kimseyi, kendi öz evladı hükmünde
zannederdi.
Cenab-ı Hak, son Peygamberi vasıtasıyla, bu hususu ortadan kaldırmıştır. Hür
kimse ile köleyi aynı seviyede tutmuştur. Aradaki imtiyazı ortadan silip
atmıştır. Hazret-i Zeyd gibi bir köleyi, Beni Hâşim ile aynı seviyeye
getirmiştir.
Abdülhamid hânın hizmeti
Fransızların edepsiz şâiri Volter, Resulullahın Hazret-i Zeyneb'i zevceliğe
kabul buyurmasını, tarihlere, vak'a ve haberlere taban tabana zıt ve uydurma,
âdî ve alçak iftiralarla, şiir düzerek bir tiyatro kitabı yazmıştır.
Edebiyat ve fikir adamına yakışmayan bu çirkin, iğrenç yazısı, kendisini aforoz
etmiş olan, büyük düşmanı papanın hoşuna gitmiş, kendisini okşayıcı mektup
yazmıştır. Müslümanların halifesi Sultan İkinci Abdülhamid Hân, bu piyesin
sahnede oynatılacağını işitince, Fransız ve İngiltere hükûmetlerine ültimatom
vererek, hemen önlemiş, bütün insanlığı, yüz kızartıcı aşağılıklardan
kurtarmıştır.
Hazret-i Zeyneb'in düğün gecesi, Peygamber efendimizin bir mucizesi daha görüldü.
Duâsının bereketiyle az yemek çoğaldı. Bütün davetliler yediği hâlde, Enes bin
Malik hazretlerinin annesi Ümm-i Süleym'in gönderdiği yemek, hiç azalmadı. Enes
bin Malik, “Üçyüz kişi kadar yediği hâlde, Peygamber efendimiz, (Yemeği
kaldır) buyurmasıyla, kaptaki yemeğin, ortaya koyduğum zamanda mı, yoksa
kaldırdığım zamanda mı çok olduğunu anlayamadım” buyurdular.
Hazret-i Zeyneb, ihsanı, sadakayı pek çok severdi. El işlerinde de mahir idi.
İşlediği şeyleri ve eline geçen herşeyi, akrabasına ve fakirlere verirdi.
Resulullah efendimiz, Hazret-i Zeyneb için buyurmuştur ki:
- Zevcelerim arasında, bana en önce kavuşacak olanı, eli uzun, yani eli açık,
cömert olanıdır.
Hepsini dağıtırdı
Hazret-i Zeyneb, Peygamber efendimizin pek çok iltifatına kavuşarak, yüksek
makamlara sahip oldu. Sadaka ve ihsanı o kadar çoktur ki; Resulullah efendimizin
vefatından sonra, halife Hazret-i Ömer, Peygamberimizin hanımlarının her birine
onikibin dirhem verirdi. Bunu alır almaz, hepsini sadaka eder, dağıtırdı.
Nesilden nesile intikal eden menkıbede, Hazret-i Zeyneb, Hazret-i Ömer'den
hediye gelince derdi ki:
- Buna benden daha fazla ihtiyacı olanlar vardır. Onu şuraya koyun, üzerini
örtün.
Sonra bir başörtüsünü parçalayarak, onu kese yapar ve bu keselerle parayı
akrabalarından muhtaç olanlara ve yetimlere dağıtır, sonra da elini kaldırarak
buyururdu ki:
- Allahım, bundan sonra bana, Ömer'in hediyesini nasip etme!
Hakikaten o sene vefat etti. Resulullahtan sonra, Peygamberimizin zevceleri
arasında, en önce vefat eden budur.
Yüreğimdeki ateş
Hazret-i Zeyneb, hicretin yirminci yılında, elliüç yaşında Medine'de vefat etti.
Naaşının, Peygamberimizin Seriri üzerine konularak taşınmasını vasiyet
ettiğinden, öyle yapıldı. Cenaze namazını halife Hazret-i Ömer kıldırdı. Tabutu
Bakî kabristanlığına getirilirken, kardeşi Ahmed bin Cahş âmâ hâliyle ağlıyordu.
Hazret-i Ömer, onun ağlamasını işitince buyurdu ki:
- Ey Ahmed, tabuttan uzaklaş! Cemaat seni sıkıştırmasın. Zeyneb'in tabutunu
taşımak için kalabalık fazlalaşıyor.
Ahmed ise şöyle cevap verdi:
- Ya Ömer! Bu, her türlü hayır ve bereketi sayesinde kazandığımız kız
kardeşimizdir. Bu ağlamam, yüreğimdeki ateşi soğutuyor.
Defnedileceği esnada, Hazret-i Ömer, Peygamberimizin hanımlarına, Hazret-i
Zeyneb'i kimin kabre koyabileceğini sordu. Onlar da, “Sağlığında onu görmek,
kimlere helal ise, kabrine de onlar girer, indirirler” cevabını verdiler. Bunun
üzerine yakın akrabaları kabre indirdiler.
Hazret-i Aişe, Hazret-i Zeyneb'i çok medh ve sena ederdi. Onun hakkında
buyurmuştur ki:
“İster dinî meseleler olsun, ister takva ve sadakat olsun, ister sıla-i rahm,
yani akrabayı ziyaret olsun, isterse cömertlik ve fedakârlık olsun, Zeyneb'den
daha iyi hiçbir hatun yoktur.”
"Resulullahın zevceleri içinde Zeyneb'den başka kimse, zat-ı saadetlerine
yakınlık bakımından benimle boy ölçüşemez.”
“O saadetli ve iyi hatun aramızdan gitti. Yetimler ve dullar hamisiz kaldılar.”
“Allahü teâlâ, Zeyneb binti Cahş'a rahmet eyleye. Hakikaten dünyada onun
mertebesinde hiçbir hatun yoktu. Hak teâlâ, Nebîsini onunla evlenmeye sevk
eyleyip, Kur'anın bazı ahkâmını indirmiştir.”
Hazret-i Ümm-i Seleme de, Hazret-i Zeyneb hakkında, “Zeyneb, salih, oruç tutan
ve ibadetle vakit geçiren bir hatundu” buyurdu.