Peygamberimizin hanımlarından.
Hazret-i Sevde, amcasının oğlu Sekran bin Amir ile ilk evliliğini yapmıştı.
İslâmiyetin geldiği ilk yıllarda; kocası Sekran ile iman ederek müslüman oldular.
Bu sırada Mekkeli müşriklerin müslümanlara yaptıkları, akıllara durgunluk
verecek eza ve cefalar dayanılmaz hâlde idi. Bunun üzerine Peygamberimiz
müslümanların Habeşistan'a hicretine izin vermişlerdi.
Hazret-i Sevde; kocası Sekran ile birlikte Habeşistan'a hicret etti. Daha sonra
Habeşistan'dan Mekke'ye döndüler. Hazret-i Sekran Mekke'ye dönüşünden kısa bir
müddet sonra vefat etti.
Öleceğime işarettir
Hazret-i Sevde, kocası Hazret-i Sekran'ın vefatından önce şöyle bir rüya
görmüştü: Rüyada Peygamberimiz mübarek ellerini Sevde'nin omuzuna koymuşlardı.
Hazret-i Sevde de gördüğü bu rüyasını, kocası Hazret-i Sekran'a anlatmıştı.
Rüyayı dinleyen Sekran dedi ki:
- Ey Sevde, sen gerçekten böyle bir rüya gördünse, bu benim mutlaka öleceğime,
senin de Peygamber efendimizle evleneceğine bir işarettir.
Hazret-i Sevde birkaç gün sonra başka bir rüya daha gördü. Rüyasında, kendisini
bir yastığa yaslanmış, gökyüzünden inen Ay da, başının etrafında dönmüştü.
Hazret-i Sevde; gördüğü bu güzel rüyasını da kocası Hazret-i Sekran'a anlattı.
Sekran bu rüyayı da dinledi ve şöyle dedi:
- Ey Sevde! Bil ki, artık benim ölümüm yaklaşmıştır. Ben öyle inanıyorum ki;
benim ölümümden sonra mutlaka evleneceksin.
Gerçekten de Hazret-i Sekran bu rüyadan birkaç gün sonra vefat etti.
Hazret-i Sevde, kocası Hazret-i Sekran'ın vefatında 50 yaşlarında idi. Onun
imanındaki sadakatı, bütün zorluklara rağmen İslâm dininden dönmemesi, bu yolda
başını ortaya koyması, Peygamberimiz üzerinde çok derin bir tesir bırakmıştı.
Hazret-i Sevde, kocasının vefatı ile çok üzüldü, sanki kolu kanadı kırılmış
gibiydi. Hiçbir sahabînin üzülmesine ve kalbinin kırılmasına dayanamayan
Peygamberimiz, yaşlı ve dul olan Hazret-i Sevde'ye evlilik teklif etti. O ise
bunu sevinerek kabul etti. Böylece üzüntüsü ve kederi gitmiş, onun yerine
yaratılmışların en şereflisine eş olma saadeti gelmişti.
Evliliklerim izinle olmuştur
Peygamber efendimiz evlenmelerinin hepsini; Allahü teâlânın emri ile yapmıştır.
Bunlar dinî, siyasî veya merhamet ve ihsan ederek yapılan evlenmelerdir. Nitekim
Hazret-i Sevde ile olan evlenme de böyledir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bütün zevcelerimle evliliklerim ve kızlarımı evlendirmem, hepsi Cebrail'in
Allahü teâlâdan getirdiği izinle olmuştur.)
Hazret-i Sevde iman edip müslüman olduğu zaman, babası Zem'a ile kardeşi
Abdullah henüz İslâm Dinini kabul etmemişlerdi. Onun İslâmiyetten aldığı güzel
ahlâkı, edebi ve terbiyesi; çevresi üzerinde çok büyük tesir yapmıştı. Onlara
devamlı hareket ve sözleriyle İslâmiyetin üstünlük ve büyüklüğünü anlatırdı.
Hazret-i Sevde'nin, Peygamberimiz ile evlenmesini duyan kardeşi Abdullah bin
Zem'a çok üzüldü. Saçını başını yolmaya başladı. Eline yüzüne üzüntüsünden
toprak serpmişti. Daha sonra bu yaptıklarından pişman olduğunu şöyle anlatmıştır:
“Kardeşim Sevde'nin Resulullaha nikahlandığını duyunca, saçımı yolduğum, başım
ve yüzüme topraklar serptiğim zamanki kadar, gülünç ve aşağı duruma düştüğümü
hiç hatırlamıyorum.”
Hepsi iman etti
Hazret-i Sevde'nin iman bütünlüğü, çevresinde bulunan kardeşlerine ve
yeğenlerine çok tesir etmişti. Onların müslüman olmasına sebep olarak, onları,
İslâmiyeti ilk kabul edenler safına sokmuştu. Yakınlarının hepsi Peygamberimizin
Medine'ye hicretinden önce iman ederek müslüman olmuşlardı.
Hazret-i Sevde, Peygamberimize karşı çok itaatkâr idi. Ona karşı edep ve
terbiyesinde hiç kusur etmez, emirlerini titizlikle yerine getirirdi. Her yerde
Onunla beraber olmayı ve Ona hizmetle şereflenmeyi canla başla isterdi. Çok
şakacı ve latifeyi severdi. Birçok kere Peygamberimizi şakalarıyla sevindirmiş
ve duâsını almıştır.
Hazret-i Sevde de, Peygamberimiz ile birlikte, diğer hanımları gibi, sırası
geldiğinde savaşlara iştirak ederdi. Uhud savaşına katılarak, oradaki birçok
müslümanın yarasını sarmış, onlara su taşıyarak çok büyük hizmetler etmişti.
Peygamberimizle son veda haccında bulunmuş, Onun vefatından sonra, bir daha hac
ve umreye gitmemiştir.
Hazret-i Sevde, alçakgönüllülüğü, el açıklığı, bol sadaka dağıtmasıyla tanınırdı.
Kendisine gelen bütün hediyeleri fakirlere verir, onların sevinmesinden çok zevk
duyardı. Birgün Peygamber efendimizin hanımları huzura toplanarak sordular:
- Ya Resulallah, bizim içimizden hangimiz size en önce kavuşacak?
İlk kavuşacak olan
Bunun üzerine Peygamber efendimizin, “Vefatımdan sonra bana ilk kavuşacak
olan, kolu uzun olanınızdır” buyurduğunu Hazret-i Sevde nakletmiştir.
Peygamberimizin vefatından sonra, hanımlarının içinde, en çok sadaka dağıtan ve
cömert olan Hazret-i Zeyneb binti Cahş vefat etti. Peygamberimizin diğer
hanımları ise, yukardaki hadis-i şerifin manasını ancak o zaman
anlayabilmişlerdi.
Hazret-i Sevde'nin, Peygamberimizden naklettiği hadis-i şerifler dört-beş taneyi
geçmemektedir.
Hazret-i Sevde'nin babası Zem'a, annesi de, Şemmus binti Kays'dır. Doğum tarihi
kesin olarak bilinmeyen Hazret-i Sevde'nin vefatı ise, Hazret-i Ömer'in
halifeliğinin son yıllarına rastlamaktadır.
Resulullah efendimiz Hazret-i Hadice'nin vefatından sonra, önce Hazret-i Aişe'yi,
sonra Sevde'yi nikâhladı. Hazret-i Sevde'yi Mekke'de, Hazret-i Aişe'yi ise
Medine'de evine aldı. Hazret-i Sevde yaşlı olduğundan Medine'de sırasını Hazret-i
Aişe'ye bağışladı.